Sevgili Okurlar, cemaatimizde uzlaşma kültürünün geliştirilmesinin cemaatimizin geleceği açsından büyük önemi olduğu açıktır. Ancak hakim zihniyetin ve etkili bazı yöneticilerin uzlaşma anlayışı genel anlayıştan epeyce farklı. O kadar ki bazıları herkesin kendi fikri etrafında toplanıp yumruk gibi olmasını, neredeyse ulus devlet gibi homojen bir topluluk arayışını uzlaşma sanıyor. Bir başkası temel görüşlerinde hiçbir ortak yanı olmayan zıt fikirlerden cemaat yararına çözüm aramaya, karşılıklı tavizler vermeye uzlaşma diyor. Dahası bir çoğu uzlaşmayı bir yandaş artırma, önemli ve meşhur olma yolu olarak görüyor.
Önce belirtmek gerekir ki söz konusu uzlaşmanın bir çeşit uzlaşmazlık çözümü yöntemi ve bir hakemin ya da hakemlerin bulunduğu bir nevi pazarlık yolu olan hukuki uzlaşma ile ilişkisi yoktur.
Uzlaşma tanımında da çeşitli görüşler var. Kimine göre uzlaşma demokrasinin temel ögelerinden biri. Kimine göre ise demokrasi bir uzlaşma rejimi. Bizim sözünü ettiğimiz uzlaşma ise yaratıcı bir karar alma sürecidir.
Söz konusu uzlaşmanın vazgeçilmez ilk koşulu uzlaşmanın farklı fikirleri üreten taraflarca yapılması ve yine sonuca taraflarca varılmasıdır. Hakemler ve çoğunluğa dayanan oylama varsa uzlaşmadan, ortak payda aramadan söz edilemez. Sözünü ettiğimiz uzlaşmayı şöyle tanımlamak mümkündür: Uzlaşma, tarafların birbirlerine ödün vermesi değil, tarafları ikna ederek ilk öneriden daha iyi, daha yararlı herkesi mutlu edecek yaratıcı çözümler bulma sürecidir. Uzlaşmanın temel amacı toplum için daha yararlı, daha iyi sonuçlara ulaşmaktır. Sadece uzlaşma adına toplum için yararlı olmayacak hatta zararlı olacak sonuçlar verecek karşılıklı tavizler vermek, uzlaşma değil pazarlıktır ve ancak erdem eksikliğini gösterir.
Söz konusu uzlaşmanın vazgeçilmez ilk koşulu uzlaşmanın farklı fikirleri üreten taraflarca yapılması ve yine sonuca taraflarca varılmasıdır. Hakemler ve çoğunluğa dayanan oylama varsa uzlaşmadan, ortak payda aramadan söz edilemez. Sözünü ettiğimiz uzlaşmayı şöyle tanımlamak mümkündür: Uzlaşma, tarafların birbirlerine ödün vermesi değil, tarafları ikna ederek ilk öneriden daha iyi, daha yararlı herkesi mutlu edecek yaratıcı çözümler bulma sürecidir. Uzlaşmanın temel amacı toplum için daha yararlı, daha iyi sonuçlara ulaşmaktır. Sadece uzlaşma adına toplum için yararlı olmayacak hatta zararlı olacak sonuçlar verecek karşılıklı tavizler vermek, uzlaşma değil pazarlıktır ve ancak erdem eksikliğini gösterir.
Uzlaşmanın ön şartlarının gerekliliğini unutmamak gerekir. Öncelikle tarafların gerçek ve değerler paradigmasının benzer olması gerekir. Paradigmalar karşıt ise, tarafların uzlaşması beklenemez. Karşılıklı tavizlerle, sen benim isteğimi kabul et, ben de senin başka bir isteğini kabul edeyim yaklaşımı da uzlaşma değil olsa olsa pazarlık olur. Doğrusu yarımdır ama madem siz 4 diyorsunuz hiç olmazsa 2 olsun tavrı tam bir pazarlık, daha doğru ifadeyle Mahmutpaşa pazarlığı kültürüdür. Pazarlık kültürü de olsa olsa ehven-i şerre yani ancak kötünün iyisine götürür. Uzlaşmada ise amaç başta da söylediğimiz gibi toplum için en yararlı, en iyi olanı bulmaktır, meşhur olmak, kahraman olmak gibi kişisel tatminler değil.
İkinci olarak tarafların hoşgörünün de temeli olacak özgüvenli ve önyargısız olmaları gerekir. Üçüncü olarak tarafların yeterli bilgi ile donanmış olmaları gerekir. Dürüstlük, tutarlılık ve hakkaniyet ise doğal olarak vazgeçilmez koşullardandır. Tarafların samimi olması gizli gündemi ve gizli amacı olmaması, en önemlisi de çıkacak sonuç en iyi ve en faydalı sonuç olmasıdır.
Şimdi konuyu cemaat açısından ele alırsak göreceğimiz manzara epeyce farklı. Öncelikle en iyiyi ya da iyi çözümü bulmak yerine eski deyimle ehveni şerri yani kötünün iyisini bulmak hedefleniyor. Çünkü farklı gerçek ve değer paradigmalarına sahip grupların ortak fikir üretmesi bekleniyor. Böylece İslam hukukunun önerisi olan ehvenişer bizim cemaate de yerleşmiş oldu.
Daha da kötüsü tarafların birbirini ikna etmesi değil, tarafların yöneticileri ikna etmesi bekleniyor. Bu da uzlaşma değil olsa olsa münazara olur. Doğru, haklı ve yararlı olanın değil, ağzı iyi laf yapanın, gösterişli tanıtımlar yapanın, popülist yaklaşımların başarılı olma şansı çok yüksektir. İyi bir konuşmacının münazarada dünyanın düz olduğu iddiasında başarılı olması gibi. Oylamaya katılanların çoğunun konuyla ilgili kararını almış yani ön yargılı olması da başka bir açmaz.
Diğer çelişki ise paradigma ile ilgili. Bir yanda çoğunluğu cemaat olarak tanınmaya bu nedenle Lozan’a bile karşı olan, biz etnik topluluğuz, Patrik bizi temsil edemez diyen laikçi ve pozitivist grup, diğer yanda bu topraklarda varlığımızın temel nedeninin kilisemiz ve patrikliğimiz olduğunu düşünen, Patriklik merkezli cemaatin tüzel kişiliğinin ve örgütlenmesinin gerekliliğine inanan, Patriğin cemaatin hukuki temsilcisi olduğunu kabul eden grup var. Böyle karşıt gruplardan cemaat yani dini toplulukla ilgili ortak ve yararlı bir karar çıkabilir mi?
Diğer taraftan, belli grupların gizli ajandası olduğu görülüyor. Amacı ulaşmak için sistemin zarar görmesine de dikkat edilmiyor. Makyavelist yaklaşım amaca ulaşmak için her yolu mubah görüyor.Kötü örnekler örnek alınarak sistem alt üst edilebiliyor. Arkasına yeterli basın desteğini alan gruplar uzlaşmayı bir ikbal, bir meşhur olma yolu olarak da görebiliyor.
Tarafların birbirini ikna etmesi yerine, tarafların yöneticileri ikna etmesi bekleniyorsa uzlaşmadan söz edilemez. Hele gizli oyla karar almaktan korkarak açık oylamaya gidilmesi,alınan kararı tamamen tartışmalı hale getirir. Eğer bir yerde gizli oylamadan korku varsa orada iradeler üzerinde bir tehdidin varlığı düşünülür.
Cemaatte görülen alınan kararların belli tavizler karşılığında taraflara kabul ettirilmesi ve bunu tarafların dışındaki kişilerce bir oylama ile cemaat kararı gibi sunulmasının ise uzlaşma ile ilgisi yoktur. Bu yol sadece cemaati bir ehvenişerrler, vasatlar cemaati haline getirir ve çoğunluğu mutlu etmediği gibi topluma da yarar sağlamaz.
Cemaatin her hangi bir konuda karar alınacaksa bununla ilgili bir sistemin kurulması gerekir. Öncelikle cemaatin gerçek ve değerler paradigması farklı olan gruplardan uzlaşma beklememesi gerekir. İdeolojik saplantısı olan grupların uzlaşma kültüründen söz etmesi mümkün olmaz. Konuyla ilgili çalışmalar yapmış gruplarla, konunun incelikleriyle çok az ya da hiç ilgilenmemiş kişilerle birlikte toplayıp, sonra da herkese eşit oy hakkı tanıyıp karar almak, olsa olsa münazara ya da pazarlık kültürü olur.
Sonuç olarak, bazı çevrelerin akıl yerine kurnazlığı, tarafsız haber yerine manipülasyonları, objektif yorum yerine yönlendirici yorumları, gerçekler yerine dedikoduları öne çıkarıp toplumu yönlendirdiği ortamda, olsa olsa pazarlık ve münazara kültürü öne çıkar ve uzlaşmadan söz etmek zor olur.
Sevgiler.
Murat Bebiroğlu
Mayıs 2013
Yorumlar kapatıldı.