İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’nin unutmayı tercih ettiği Ermeni kahraman

Robert Fisk / Çevri: Özde Çakmak
Ermeni-Türk subay Torossian’a madalyaları veren Enver Paşa idi… Komutan Torossian’ı düşünün. 1915 yılında 1,5 milyon Ermeni erkek, kadın ve çocuğun Osmanlı Türklerinin elinde katledildiği tüyler ürperten soykırımın yüzüncü yıl dönümü ile karşı karşıya kalan Türk hükümeti, Ermeni katliamlarının anılarını aynı yıl Gelibolu savaşında İttifak güçlerine karşı kazanılan Türk zaferini anma törenlerle bastırmayı planlıyor. Şimdiden, sadık akademisyenler 1915’de Gelibolu’daki Türk orduları arasındaki binlerce Arap birliğinin varlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapmaktalar – – ve şimdi de Gelibolu’da gösterdiği cesaret sebebiyle madalya verilen bir Ermeni Türk topçu subayını kendi biyografisini yaratan bir yalancı olmakla yaftalıyorlar.

***

Independent’ta Robert Fisk imzasıyla çıkan yorum/haberi, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Özde Çakmak‘ın çevirisiyle sunuyoruz.



Ermeni-Türk subay Torossian’a madalyaları veren Enver Paşa idi…
Komutan Torossian’ı düşünün. 1915 yılında 1,5 milyon Ermeni erkek, kadın ve çocuğun Osmanlı Türklerinin elinde katledildiği tüyler ürperten soykırımın yüzüncü yıldönümü ile karşı karşıya kalan Türk hükümeti, Ermeni katliamlarının anılarını aynı yıl Gelibolu savaşında İttifak güçlerine karşı kazanılan Türk zaferini anma törenlerle bastırmayı planlıyor. Şimdiden, sadık akademisyenler 1915’de Gelibolu’daki Türk orduları arasındaki binlerce Arap birliğinin varlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapmaktalar – – ve şimdi de Gelibolu’da gösterdiği cesaret sebebiyle madalya verilen bir Ermeni Türk topçu subayını kendi biyografisini yaratan bir yalancı olmakla yaftalıyorlar.
Aslına bakılırsa, Yüzbaşı Sarkis Torossian’a madalyaları bizzat veren kişi, Türkiye’nin harbiye nazırı ve Osmanlı hiyerarşisinin en güçlü adamı Enver Paşa idi. Gelibolu’nun en büyük kahramanı, Atatürk olarak modern Türk devletini kuran Mustafa Kemal’di. Fakat, Türkiye’nin en önde gelen bazı tarihçilerinin Torossian’ı bir sahtekar olarak yaftalama arzusu göz önüne alındığında belki de ‘modern’ tırnak içine alınmalı.
Bu akademisyenler şimdi de kalkmış Ermeni ordu subayının Enver’den aldığı iki madalyayı kendisinin uydurduğunu iddia ediyorlar. Fakat, 1915 soykırımını tamamen tanıyan en açık sözlü Türk tarihçilerden Taner Akçam Torossian’ın Amerika’daki ailesini izini sürdü, torunuyla tanıştı ve iki Osmanlı madalyasının kayıtlarını inceledi; madalyalardan biri Enver Paşa’nın orijinal imzasını taşıyor.
Hepimizin bildiği gibi Türkiye, Avrupa Birliği’ne katılmak istiyor. Tesadüf bu ya, ben de Avrupa Birliği’ne katılması gerektiğini düşünüyorum. Bir Müslüman ülkesinin tamamı Avrupa toplumunu paylaşmak isterken biz Avrupalılar nasıl olur da Müslüman dünyasının ‘değer’lerimizden ‘ayrı’ kalmak istediğini öne sürebiliriz? Gerçekten de ikiyüzlüyüz. Öte yandan Türkiye Ermeni soykırımı gerçeğini tanımayı hala reddederken – ve bu reddi öleli uzun zaman olmuş bir Osmanlı subayına saldırı skandalıyla sembolize ederken – Avrupa Birliği’ne girmeyi nasıl umabilir? Böyle bir anda Dreyfus’un hayaleti dolaşır mı? Çünkü Türk hükümeti 2015’de Gelibolu’da istediği kadar kendi davulunu çalsın, Yüzbaşı Torossian’ın hayaleti hala 1915’deki o muharebe alanlarında dolanacak.
Torossian’ın anıları “Çanakkale Boğazı’ndan Filistin’e”, ilk kez 1947 yılında Boston’da basıldı. Ayhan Aktar, İstanbul Bilgi Üniversitesi sosyal bilimler profesörü, ilk kez 20 yıl önce bu kitabın bir nüshasına denk geldi ve – Türkiye’nin 1915’de tüm Ermeni nüfusunu yok etme teşebbüsü düşünüldüğünde – Osmanlıların tarafında savaşan Ermeni kökenli subayların olduğunu öğrenince şaşkınlığa uğradı. Sekiz ay süren Gelibolu Savaşı, – Winston Churchill’in Osmanlı başkenti Konstantinopol’ü (bugünkü İstanbul) ele geçirme umuduyla İttifak güçlerinin Çanakkale Boğazı’na girme ve Batı cephesindeki siper açmazından çıkma hayali kurması – Britanya ve Fransa, ve onlarla birlikte savaşan Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri (ANZAK kuvvetleri) için tam bir felaketti. Ocak 1916’da kıyıdaki mevzileri terkettiler.
YüzbaşıTerossian
Torossian kitabında – I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Suriye ve Filistin’e giden Ermeni mültecilerin ölüm konvoyları arasında kızkardeşini bulana değin – Gelibolu ve katıldığı diğer muharebelerdeki acımasız çarpışmaları anlatır. Daha sonra Müttefik kuvvetlerine teslim olur, Arabistanlı T.E Lawrence ile tanışır ama ondan hoşlanmaz – ona sadece “haznedar” diye hitap eder – ve Fransız kuvvetleriyle birlikte yeniden Türkiye’ye girer. Nihayet, son nefesini verdiği ABD’ye gider.
Cesur profesör Aktar – meslektaşlarının Arap ve Ermenilerin Osmanlı Ordusu’nda savaştığını kabul etmedeki isteksizliklerini farkederek – Terossian’ın kitabını Türkçe olarak yayınlamaya karar verdi. İlk eleştiriler olumluydu, ta ki Sabancı Üniversitesi’nden iki tarihçi Ayhan Aktar’ın çalışmasına karşı çıkana dek. Sözgelimi, Dr. Halil Berktay kitabın tamamının kurgu, Terossian’ın ise yalancı olduğunu – Aktar’ın “karakter suikastı” dediğine yakın bir görüş – beyan etmek için “Taraf”ta tam 13 köşe yazısı kaleme aldı. “Bu, (birinci dünya) savaşta savaşmış, birarada yaşamayı savunan (integrationist) bir Ermeni subayının bir “travma dokümanı”dır,” diyor Aktar. “Fakat, Enver Paşa’nın (harbiye nazırı ve Osmanlı hiyerarşisinin en güçlü adamı) subay ailelerinin sınırdışı edilmemesi yönünde valilere verdiği kesin talimatlara rağmen, kendi ailesi Suriye’ye tehcir edilmişti.”
Osmanlı ordusundaki alt kıdemli Ermeniler silahsızlandırıldı ve daha sonra kadınların Türk askerleri, jandarma ve onların Çerkez ve Kürt milisleri tarafından düzenli olarak tecavüze uğradığı soykırımda katledildiler. Churchill, katliamları “soykırım” olarak niteledi. Torossian’ın torununu bulan Türk tarihçi Taner Akçam, kitabın Türkçe edisyonuna gelen tepkilerle şaşkına uğradı; dediğine göre, eleştirmenin biri Ermeni subayın hiç yaşamadığını bile iddia etmiş. “Akçam’ın önsözüyle beraber bu kitap Türkiye’de Gelibolu Savaşı’nın Türklerin savaşı olduğu yönündeki hakim anlatıdaki kocaman bir deliğe işaret ediyor. Aktar’ın önsözde belirttiği gibi, Gelibolu’da yalnzıca Torossian ve diğer Hristiyanlar önemli bir rol oynamakla kalmadı, askeri birliklerin bazıları da Araplardan oluşuyordu.”
Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu iki yıl önce Gelibolu’da konuştu ve Türkiye’nin yüzüncü yıldönümünde Ermeni soykırımını nasıl tanımlamayı planladığına dair oldukça dürüst bir açıklama yaptı. “1915 yılının tüm dünyada tanınmasını sağlayacağız,” dedi, “ bazı insanların iddia ve iftira ettiği gibi soykırımın yıl dönümü olarak değil de, bir ulusun görkemli direnişi – bir başka deyişle, Gelibolu’yu savunmamızı anma – olarak bilinmesini sağlayacağız.”
Böylelikle güya birkaç yıl içinde Türk ulusalcılığı tarihi galebe çalacak. Fakat, Gelibolu’da Anzak taburlarında can verenlerin torunları 2015’deki ev sahiplerine neden – Yüzbaşı Torossian da dahil olmak üzere – Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında savaşan bu cesur Arap ve Ermenileri onurlandırmadıklarını sorabilir.
Yeşil Gazete için çeviren: Özde Çakmak
Yazının özgün metni (ingilizce)
(Independent, Yeşil Gazete)
URL: http://www.yesilgazete.org/?p=82775

Yorumlar kapatıldı.