Yavuz Baydar
Yaklaşık 1 ton patlayıcının kullanıldığı Reyhanlı terör saldırısında tahribat Türkiye açısından 51 ölü, onlarca yaralı, 293 konut, 62 araba ve 452 işyerini çok aşan, siyasi bir hedefe işaret etmekte. Suriye’deki dehşetin belirsizliklerle dolu geleceğiyle örtüşen bu profesyonel işin, ülkenin açık bırakılmış bir fay hattını daha fazla yardığı da kesin. Reyhanlı saldırısı, Türkiye’nin çözüm bekleyen Alevi sorununu ve sosyal dokudaki açık fay hatları üzerindeki tehditleri su yüzüne çıkardı
Türkiye Başbakanı Erdoğan, failin kim olduğundan emin. ‘Rejim bu işin arkasındadır. Bu belli’ dedi önceki gün ve ekledi: ‘Tabi buna ne yazık ki bizim içimizden de destek verenler var, siyasi olarak verenler de var… Bir de tabii mezhebi çatışmanın içerisine sokma gayretleri var. Biz onun uzantılarını da görüyoruz.’
Pazartesi günü Reyhanlı’yı ziyaret eden ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, Sünni ve Alevilerin ‘oyuna gelmemeleri’ gerektiğinin altını çizdi.
Teşhiste benzeşseler de, Türkiye’nin iki hasım siyasi aktörü, ülke tarihinin bu en ölümcül saldırısının sosyal dokunun en kırılgan tarafını gözler önüne serdiğinin farkında.
Evet, bombalar halkının yarıdan fazlası Arap, yüzde 8’inin Çerkes, yüzde 5’inin Kürt, kalan yüzde 20-25’inin ise Türklerden oluştuğu Reyhanlı’nın terörizme karşı açık ‘laboratuvar olduğunu gösterdi.
Türkiye’nin tam da kendi Kürtleriyle (sayıları 15 milyonu aşıyor) barışma sürecini derinleştirmeye çalıştığı bu dönemde, saldırının Ankara’ya, ‘sizi bölge bataklığına ve iç savaşa Alevi-Sünni çatışmasıyla çekeriz’ mesajı olduğunu düşünenler hiç de haksız olmayabilir.
Türkiye’deki ana siyasi eksende başlıca çekişmelerden birinin AKP’nin temsil ettiği Sünni kimliği ile Kemalist CHP oylarında önemli paya sahip Alevilik arasında olduğu bilinen bir gerçek. Suriye’deki Nusayri kimlikle tam örtüşmese de, Türkiye Alevileri, oradaki çatışmalar acımasızlaştıkça daha çok endişe ve öfke biriktiriyor. Suriye sıkıntısı onların Türkiye’de karşılık bulmadığına inandığı taleplerinin üzerine yığıldıkça yığılıyor.
Tuhaf bir şekilde, Reyhanlı saldırısı, kamuoyu araştırma kurumu KONDA ve liberal düşünce kuruluşu TESEV’in örtüşen tespitlerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 6-9’unu oluşturan (4 ila 7 milyon) Alevilerin 3’üncü büyük ulusal kongresine denk geldi. Toplam 584 yerel Alevi derneğinin katıldığı toplantıdaki konuşmaları dinleyenler, son 10 yılı aşkın süre içindeki tüm çağrılara rağmen Alevi kimlik ve inancı konusunda siyaseten yapılmayanların ağırlığını hissettiler.
Kongre sonuç bildirgesinde ‘AKP iktidarının şimdiden faturayı Alevilere kesmeye hazırlandığı da aşikârdır. Bizler; Alevilerin terörle ilişkilendirilmesi gayretlerinin, barış sürecini baltalamaya çalışanların PKK içindeki Alevi gruplar olduğu iddialarının, Suriye eksenli olarak geliştirilen Alevi nefretinin Kürt ekseniyle birleştirilmesinin ve PKK’nın kimi üst düzey isimlerinin Alevi kökenli oluşlarının birden bire öne çıkarılmasının anlamını kavrayacak kadar irfan sahibiyiz’ dendi.
Bir araştırmaya göre son iki yıl içinde Alevilere yönelik baskı ve ihlallerde iki misli artış oldu. CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Atilla Kart, son zamanlarda Hava Kuvvetleri’nde yaklaşık 700 personel hakkında ‘sadece Alevi oldukları için’ tasfiye işlemi yapıldığını iddia etti.
Ama sorunlar çok daha derin; suçlamalar kronik inkâr ve asimilasyonla ilgili. Türkiye Alevilerinin ağırlıklı bölümü, Aleviliğin farklı inanç olarak kabul edilmesini istiyor. ‘Cemevi’ denilen ibadet ve ritüel mekânlarının resmen tanınması temel taleplerden biri, ama tüm resmi diyaloga rağmen bu konuda hiçbir ilerleme yok.
Tersin, Alevi milletvekillerinin mecliste bir Cemevi açılmasına ilişkin talepleri kabaca geri çevrildi. Pek az şey, talebin reddinin, yekpare bir Sünni yapısı olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Aleviliği İslami ibadet biçimlerine ve camiye yönlendiren ‘fetvası’ kadar öfkelendirebilir, gücendirebilirdi.
Bir süre önce, ısrarlı sorularım karşısında bunalan bir AKP önde geleni ‘Aleviliği ayrı bir inanç gibi bağrımızdan ayıran bir İslami hareket biz olursak bunun bedelini seçmen AKP’ye çok ağır ödetir, bunu asla yapamayız’ demişti.
Öyleyse, din üzerinde devam eden vesayet baskısı ve algısı, ülkede mevcut fay hatlarını daha çok öfke zeminine çekecek demektir.
Cin şişeden çıkmış durumda. Alevi talepleri buharlaşmayacak gibi. Ama Aleviler adına siyasette etkili, tutarlı bir mecra oluştuğu da söylenemez.
Kürtlerin dörtte birini oluşturan, PKK’nın siyasi kolu BDP’ye desteği bir yana bırakırsak, Alevilerin ezici çoğunluğu CHP’ye oy veriyor. Önemli bir nedeni, parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun aynı kimlikle tanınıyor olması. Yine de pek çok Alevi partiyi farklı inançlar ve kimliklerle ilgili reformlarda tam olarak güvenilir bulmuyor; kerhen destekliyor.
En büyük mesele, alçakça yapılmış Reyhanlı saldırısının Türkiye’nin sürekli ertelenmiş temel anayasal sorunlarına tuttuğu gerçekçi aynaya yansıyor. AKP son 11 yıllık iktidarında Kürt ve Alevi sorunlarında somut adımları daha çabuk atsaydı, bölgedeki hızlı değişime daha kolay nüfuz edebilir, daha ‘korumalı’ olabilirdi.
Kürtlerle barış süreci olumlu seyrediyor, ama Alevi/Nusayri olgusu Türkiye ve Suriye’nin içini iki ucu sivri bıçak gibi deşiyor, yarayı daha da büyütme riskleri taşıyor.
Alevi Kültür Derneği Başkanı Doğan Demir, Cumhuriyet gazetesine yaptığı açıklamada, Reyhanlı ardından Alevi katliamı yaşanacağına dair duyum aldıklarını anlatıyor, önlem istiyor ve ekliyor: ‘Anayasa taslağına Alevi talepleri girmeli. Kimin Alevi dostu olduğunu işte o zaman göreceğiz.’
Şu ana kadar Reyhanlı olayının AKP ve CHP’yi ulusal kaygıda ortak tavra yönelttiği söylenemez. Kutuplaşmış bir dille taraflar birbirine uzak duruyor. Hatay bir düdüklü tencere gibi sıkışırken, AKP’nin Suriye’de radikal İslamcı unsurları hafife alması, CHP’nin Esad rejimiyle sempati bağını koparmaması sadece iç siyaseti umarsız kılmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin dış çarpmalara karşı zayıflıklarını su yüzüne vuruyor.
Yorumlar kapatıldı.