Nadya Uygun
Viktorya, Tokat’ta annesi, ba bası, küçük kardeşi Hagop ve bekar halası Maritsa ile yaşamaktadır. Aile Tokat’ın dışında Çengel boğazı denen mevkide bir han-otel işletmektedir. Adı, Çengel Han’dır.. Bir serin sonbahar sonu akşamı, birtakım insanlar gelip Babası Hacadur’u götürürler. Bu, babalarını son görüşleri olur… Neye uğradıklarını anlamadan, iki gün sonra evlerini terk edip yola revan olmaları emredilir. Genç bir kız olan halası Maritza’yı Türk komşular sahiplenip saklar.
Anne Vartanuş, çocukları Viktorya ve henüz 2 yaşında bir bebek olan Hagop’la birlikte kafileyle meçhule doğru yola çıkarlar. Hava soğuk, şartlar çok zordur, yolun sonunun nereye çıkacağı meçhuldür. Yürümekle bitmeyen yollarda soğuk bastırınca Vartanuş hastalanır. Küçük Hagop’u taşımak 9 yaşındaki Viktorya’ya düşmüştür. Kardeşini kucağına alır, onu sarıp sarmalar ve yürümeye devam ederler. Soğuk bastırdıkça kardeşini bağrına daha çok basar ısıtmak için, ancak nafile. Küçük bebek buz gibidir. Bir süre sonra kucağındaki kardeşinin ölmüş olduğunu anlar. Anne zaten kendinden geçmiş durumda olduğu için, Malatya’ya varmadan bir kenarda yığılıp kalır ve kafileyi götürenler, Vartanuş öldü diye orada terk eder, yola devam ederler. Vartanuş çok uzun süre yarı ölü soğukta, yerde yatar. Ölü sanıldığı için kimse ilgilenmez. Ancak birkaç ayda sürüne sürüne yol alarak bir köy evine ulaşacaktır. Bu mucizevi hayatta kalış öyküsünü daha sonra “melekler bana gökten zembille indirerek ekmek verdi”şeklinde anlatacaktır. Böyle bir hayata dönüşten sonra, genç yaşında kat kat yaşlı görünümüyle ve birçok sağlık sorunuyla İstanbul’da 1967’de hayata veda eder… Peki bu arada neler mi olmuştur?
KALBİ KİLİTLİ BİR KIZ ÇOCUĞU
Annesi öldü diye yola bırakıldıktan sonra Viktorya’ya acıyan bir atlı subay onu atının terkisine alıp evine, Malatya’ya götürür. Adını Nadide koyar ve Viktorya o aile ile birlikte yaşamaya başlar. Evlatlık olarak… Travmatik bir dönem olduğu için bu evde yaşadıklarını hatırlamaz Viktorya. Hatırlamaz çünkü babası öldürülen, annesini ve kardeşini sürgün yollarında kaybeden, ağır şartlarda yaşama tutunmaya çalışan 9 yaşındaki bu küçücük kız çocuğunun kalbi de belleği de kilitlenir.
Sürüne sürüne bir köy evine ulaşan Vartanuş, uzun süren hastalığı iyileşir iyileşmez Malatya civarındaki köylerde karın tokluğuna çamaşır yıkamaya başlar… Tehcir yolunda ayakları donduğu için tüm hayatı boyunca bedenini sürükleyerek taşıyacaktır. Evi yoktur, gösterilen bir köşeye kıvrılarak yaşamını sürdürür. Aklı hep kızındadır, hayatta olup olmadığını da bilmez, sürekli araştırır, izini sorar. Bir gün birileri o civarda bir iki çocuğu askerlerin alıp Malatya’ya götürmüş olabileceğini söyler. Bunu duyan Vartanuş köyden çıkıp Malatya’ya yollanır, orada iş aramaya başlar.
AGAVNİ’NİN EV OKULU
Aradan 3-4 yıl gibi bir zaman geçmiştir. Bir gün çamaşır yıkamaya gittiği evde hamam kapısı açıktır, orada yıkanan bir kız çocuğunun belindeki kocaman beni görür. Kızıdır o. Adını seslenir, kız döner, ana-kız sarmaş dolaş olurlar. Binbir güçlüğü aşıp birlikte Tokat’a dönerler. Tokat’ta zor ve fakirlik günleri bekliyordur onları. Ne ev, ne para, ne iş, ne de başka bir şey vardır ayakta kalmaya… Hepsi işgal altında talan edilmiştir. Bir hanım, Oryort Agavni (Agavni Karakuşyan), yetim ve öksüz kalan Ermeni kızlarını tek tek toplar. Eş, dost, komşu kim varsa, Malatya’dan, Halep’ten, Diyarbakır’dan sağ kalan kız çocuklarını bulup toplayıp, evlatlık olarak verildikleri ve sığındıkları yerlerden alıp getirir. “Haygagan Varjaran” adını verdiği bir ev okulu açar. Sınıflar karışıktır fakat çok sağlam bir eğitim vermeyi başarır bu kızlara….
ALELACELE SÜNNET
Tokat’ta hayatta kalan sadece birkaç Ermeni aile vardır. Seferyan ailesi onlardan biridir. Talancılar Ermenilerin bağlarına doğru ilerlerken komşuları gelip bağın kapısına dikilir, gelen askerleri “burası Müslüman bağıdır, dokunmayın” diye püskürtürler. Bu sırada evdeki erkekler alelacele sünnet edilir. Büyükler sarık sarar, kadınlar örtüye bürünür. Seferyan ailesinin üç çocuğu vardır; Dirtad (dedem, babamın babası), Bedros ve Siranuş. Tokat’taki bu aile bağ evi yakın zamana kadar aileye ait kaldı, birkaç yıl önce satıldı.
Ailenin büyük oğlu Dirtad, Viktorya’yı görüp sevdalanır ve evlenirler. Tokat’ta şehir içinde bir eve taşınırlar, Vartanuş da onlarla birlikte yaşar. Viktorya ilk evladını kucağına aldığında sadece 17 yaşındadır. İlk oğlu Arsen, yani babam ve ikinci oğlu Hagop yani amcam… Kucağında donarak ölen küçük kardeşinin anısına ikinci evladının adını Hagop koyar… Viktorya, eşi Dirtad, çocukları Arsen ve Hagop, anneanne Vartanuş, 1938’de Samsun’dan vapura binerek İstanbul’a göçerler…
Yorumlar kapatıldı.