Eren Keskin
İstanbul’un İstiklal Caddesi her gün binlerce insanın, geçip gittiği bir caddedir. Bu caddeye her çıktığımda bu topluluğu oluşturan bireylerin, büyük çoğunluğu ile “hiçbir yakınlığımın” bulunmadığını düşünürüm. Umarsızca dolaşan, kendinden başka bir şey düşünmeyen, televizyon dizileri, futbol, moda dışında hiçbir ilgi alanı olmayan binlerce insan… Bu insanların çok büyük bir bölümü “Türklük”lerinden gurur duyarlar. Devletlerine laf söyletmezler. Böylece çok uzun yıllardır işlenmiş insanlık suçlarının ortağıdırlar her biri. Ve ben çoğunlukla, bu toplumun içinde yaşıyor olmaktan utanç duyuyorum. En büyük utancımın tarihi 1915 yılıdır.
Bu coğrafyada işlenen, SOYKIRIM suçuna bu toplumun büyük bölümü inanmadığı, geçmişi sorgulamadığı için, biz bu suçu yeterince anlatamadığımız için utanç duyarım…1915 bir utanç yılıdır.
Coğrafyamızda , T.C devletinin “öncülü”nü oluşturan, İttihat Terakki yönetimi 1914 yılında nı çıkartarak işleyeceği “SOYKIRIM”ın yasal temelini oluşturmuştur. Her şey son derece “planlı- programlı” olmuştur.
1915 Şubatı’nda , Talat’ın önderliğinde düzenlenen, İttihatçıların gizli toplantısında konuşan Dr. Nazım, şunları söylemektedir; “Boş sözlerle gemi yürümez. Hızlı harekete geçmek gerekir. Ermeniler ölümcül bir yaraya benzer… Eğer bu temizlik harekatı, genel ve nihai olmazsa, yarardan çok zararı dokunur. Ermeni halkını topraklarımızdan, kökten temizlemeliyiz. Bir kişi bile kurtulmamalı ve Ermeni ismi unutulmalıdır. Şimdi savaş içindeyiz. Bundan daha uygun zaman olamaz. Bu defaki işlem kökten temizleme olacaktır. Ermenilerden bir kişinin bile sağ kurtulmaması koşulu ile soykırım mutlaka gereklidir” (1915 Soykırımı, Recep Maraşlı)
İşte bu bakış açısı ile 24 Nisan 1915’te Ermeni aydınlar gözaltına alınır Haydarpaşa’dan , Ayaş ve Çankırı’ya yola çıkarılırlar. Ve değişik yerlerde katledilirler. Bu olay tüm Ermenilere yönelik soykırımının korkunç insan hikayelerinin de başlangıcı olur. Ermeniler, yaşamlarından, topraklarından, anılarından kopartılırlar. Ve bu büyük suç tüm sonuçları ile bugün de devam etmektedir.
Toplumun “en ileri” kesimlerinin dahi çok uzun yıllar gündemine girmeyecek kadar “içselleştirilmiş” ve toplumunda ortağı olduğu bir suçtur bu!
Bir gün 21 Mart 1921’de Berlin’de, bu büyük suçun mimarlarından Talat bir Ermeni tarafından öldürülür. Bu Ermeni, soykırımda ailesinin büyük bir bölümünü kaybetmiş olan Soghomon Tehlirian’dır!
Telleryan yargılanır ve beraat eder. Soykırım suçlusu Talat’ı öldürene yargı da ceza veremez.
Türkiye’de ise, her yere İttihatçı katillerin isimleri verilir. Biraz vicdanı olanlar ise, gönüllerinde bir yerde,Soghomon Tehlirian ve tüm soykırım mağdurlarına, sonsuz bir yer açarlar.
Eren Keskin
Yorumlar kapatıldı.