Nurettin Değirmenci
*24-4-1915 tarihinde Başkent İstanbul’da Ermeni aydınları, düşünürleri, etkili politikacıları, gazetecileri, yazarları… Evlerinden alınıp değişik bölgelere ölüme gönderildi;
*Anadolu’da yaşayan Ermeniler, yaşlı-kadın-çocuk-hasta ayrımı yapılmadan yaşadıkları il, ilçe ve köylerden zorla toplanarak, Deir-zor çöllerine sürüldü;
*Sürülenler soyuldu, yaralandı, taciz edildi ve öldürüldü;
*Kızların, kadınların namusları kirletildi;
*Pek çok güzel Ermeni kız ve kadını zorla haremlere sokuldu;
*Haremlere kapatılan Ermeni kadınların çocukları, torunları farkında olmadan
kendilerine ve atalarına hakaret ve küfür etti;
*Sürgün esnasında yaşlı, hasta ve çocuklar inleyerek acı çekti; yaşayanlar, acı
çekenleri, ölenleri kan ağlayarak izledi ve onları terk etmek zorunda kaldılar;
*İnsana yakışmayan işleyiş aylarca devam etti;
*Ölenler mezarsız ve kefensiz toprağa verildi ya da vahşi hayvanlara yem oldu;
*Geride kalanlar canlarını kurtarmak için kimliklerini gizlemek zorunda kaldı;
öldürülme tehdidi altında sinerek-titreyerek yaşadı;
*Zorla Kürtleştirildi, Türkleştirildi, Alevileştirildi ve Müslümanlaştırıldı;
*Yaşayanların büyük çoğunluğu çocuklarına, temel insan hakkı olan, kendi anadilinde
isim-soy isim veremedi ve bilimsel eğitim verdiremedi;
* Kimliğinizi, dininizi gizlemek ya da inkâr etmek zorunda kaldınız.
*Anadolu insanı, “Devşirme” sözcüğü ile onun tanımladığı eyleme yabancı değildi.
Siz, “Dönme” sözcüğünün yaratılmasına neden oldunuz. “Devşirme” sözcüğü ile
tanımladığı eylem, “Dönme” sözcüğü ile tanımladığı eylemin yanında bayağı insani
kaldı.
*”Dönme” yakıştırmasını evcil hayvanlara yapılan damga gibi başınızı eğerek
taşıdınız; yakıştırma ile aşağılandınız, hakarete uğradınız;
*”Dönme” yakıştırması ile yaşayanlar, her fırsatta, “Kökü ve aslı bozuk!”
hakaretlerine uğradı;
*1970’li yıllarda devrimci eylemcilere, 1980 sonrası Kürt gerillalara, “Ermeni
uşakları! Ermeni dönmeleri!” Diye hakaret edildi. Bütün bu hakaretlere katlanmak
zorunda kaldınız.
*Göreceli olarak bilgili-becerikli-araç-gereç sahibi olduğunuzdan güzel evleriniz-
konaklarınız, verimli bağ-bahçe-arazileriniz, çalışan ticarethane-imalathane-
fabrikalarınız oldu. Evlerinizi, bağ-bahçelerinizi, arazilerinizi, ticarethanelerinizi, imalathanelerinizi, fabrikalarınızı… Kaybettiniz;
*Asırlar boyunca büyük emeklerle ortaya çıkardığınız eserleriniz tahrip edildi;
* Kutsal mabetleriniz (Manastır ve kiliseler), camiye, müzeye, kültür merkezine,
harabeye… Çevrildi; yaşayanlarınız, içleri kan ağlayarak bunları izledi;
*Sürgün yerinden sağ kurtulanlarınız değişik ülkelerde yabancı olarak yaşadı;
*Bütün bu yapılanlar yetmiyormuş gibi kalanlarınız, insanlık dışı eğitimle, bizlere
ezeli düşman olarak öğretildi; küfür ve hakaretlerimizin başında, “Ermeni!”
yakıştırması öne çıktı;
*Asırlarca Osmanlı yönetimlerine yaptığınız katkılarınız gizlendi;
* Eylemeleri planlayanlar ve uygulayanlar, “Gizli kahramanlar” olarak bizlere dolaylı
ya da doğrudan öğretildi;
*Aşağılık eylemleri yapanlar övündü, sonrakiler gizleme derdine düştü.
Unutmayalım:
“Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, gerçek ona yetişip geçer.” Kenya Atasözü
Bütün bu aşağılık eylemlere bir kişi bile katlanmış olsa; engel olmadığından, devletin özür dilemesi gerekir; kaldı ki, katlananların sayıları 700.000-1,500.000 arasında değişmektedir.
Devlet yıllardır ısrarla yalanda ısrar etti; farklı gerekçelerle olayı kapatmak-unutturmak istedi.
Israrla yalanın peşine düşmek, daha fazla aşağılanmak demektir.
Yapılanlara, kısmen ya da tamamen, “Onay” vermek; evrensel insan onur ve erdemini ayaklar altına almayı, onlara yabancı olmayı kabul etmektir.
Kişi olarak yalandan nefret ediyor, evrensel onur ile erdemli yaşamayı amaç edinmiş insan olarak sizlerden özür diliyorum.
degirmencinurettin@gmail.com
Nurettin Değirmenci
Elk. Yük. Müh.
Yorumlar kapatıldı.