Sözde Ermeni soykırımının 100. yılı yaklaşıyor. AKP Hükümeti pervazsız açılımlara kendisini o kadar kaptırmıştır ki, bu konuyla ilgili taktik ve strateji geliştirdiğini iddia etmek mümkün gözükmüyor… Bir ülkenin Başbakanı Türklüğü ayakları altına atabiliyorsa, İçişleri Bakanı 40 yıldır terörist dedikleri PKK üyelerine militan diyorsa, Hükümet Türk bayrağının miting ve gösterilerde dalgalanmasını yasaklayabiliyorsa, bakanlık ve devlet idarelerinin isminin önünden Türkiye Cumhuriyeti (TC) ibaresini kaldırabiliyorsa ve ciddi tepkilerle karşılaşmıyorsa, 2015 yılında Başbakanın Ermenistan’a gidip sözde Ermeni soykırım anıtına çelenk bırakması ve Ermenilerden özür dilemesi içten bile değildir.
***
Sözde Ermeni soykırımının 100. yılı yaklaşıyor. AKP Hükümeti pervazsız açılımlara kendisini o kadar kaptırmıştır ki, bu konuyla ilgili taktik ve strateji geliştirdiğini iddia etmek mümkün gözükmüyor.
Kürt açılımı henüz tamamlanmamıştır ve Türk halkı bu konuda tedirginlik duyulmaktadır. Tabiri caizse Hükümet taşları yerine oturtamamıştır ve kısa vadede de oturtamayacağının belirtilerini görmek mümkündür. Ülke filen ikiye bölünmüştür: açılımı destekleyenler ve karşı olanlar. AKP Hükümeti orduyu başarılı şekilde iç politikada bertaraf ettikten sonra muhalif siyasi partileri de sindirmek ve tarihe gömmek için bütün mekanizmalardan yararlanmaya çalışmaktadır. Bunda belli ölçülerde başarılı olmuştur.
2015’de AKP Hükümetinin sözde Ermeni soykırımına yaklaşımı, tutumu, izleyeceği politika nasıl olabilir? Hükümet devlet kurumlarına, Dışişleri Bakanlığına ve Türk Tarih Kurumu’na nasıl bir görev yüklemiştir? Aslında her iki kurumun da nasıl tavır sergileyeceği konusunda tahminlerde bulunmak mümkündür.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu diaspora Ermenilerinin ana vatanlarına dönmelerinden memnun olacaklarını bildirecek kadar pişkin açıklama veriyorsa, Türk Tarih Kurumu’nda yıllardır sözde Ermeni Soykırımı konusunda çalışmaları olan uzman araştırmacı ve akademik kadroların kurumla ilişkilerine son verilip, konuyla yakından uzaktan ilgisi olmayan ve AKP Hükümetinin tezini destekleyen akademisyen ve araştırmacılar kurumda istihdam ediliyorsa, Hükümetin 2015 siyasetinin başarılı sonuçlar vereceğini iddia etmek mümkün değildir.
AKP Hükümeti son yıllarda Ermenistan ile ilişkileri bir kaç defa düzene sokmaya çalışsa da, Ermenistan bu yaklaşıma olumsuz yanıt verdiği için ciddi bir sonuca ulaşmamış, bu konuda Azerbaycan’ın hassasiyetini göz önünde bulundurmadığı için bu ülke ile ciddi anlaşmazlık ve hatta kriz yaşamıştır. AKP Hükümeti ve yandaş medya Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesi karşısında en büyük engelin Azerbaycan olduğunu devamlı olarak Türk kamuoyuna duyurmaya çalışmaktadır. Türkiye büyük bir devlettir. İsterse, Azerbaycan’ın tepkilerini dikkate almadan Ermenistan ile ilişkilerini önemli tavizler vererek rayına oturtabilir. Ama Ermenistan devletinin ve diaspora Ermenilerinin Türk düşmanlığını asla zayıflatamaz. 10 Ekim 2009’da Ermenistan ile imzalanmış protokollerin yürürlüğe girmesi bile, bu düşmanlık duygularının ortadan kalkmasına neden olmaz. Çünkü Ermenistan ve Ermeni diasporası son yıllarda sözde Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınması yönünde ciddi başarılara imza atmışlardır ve psikolojik olarak bir adım Türkiye’den öndeler.
Türkiye Ermenistan’ın ileri sürdüğü bütün şartları kayıtsız şartsız kabul etse bile, Ermenistan ve Ermeni diaspora kuruluşları sözde Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınması propagandasından asla vazgeçmeyecek, ardından tazminat ve toprak taleplerini gündeme getireceklerdir. Bunları görmek için kehanette bulunmaya gerek yoktur. Bağımsızlık sonrası Ermenistan’ın nasıl bir politika izlediğini görmek için bu konuda son 20 yıllık faaliyetine dikkat etmek yeterlidir.
Bu konuda AKP Hükümeti neler yapıyor? Uluslararası alanda bu konuyla ilgili ciddi bir faaliyeti yoktur. AKP Hükümeti Türk kamuoyuna yönelik ciddi faaliyet göstermektedir. Hükümet tarafından balon gibi şişirilen bazı akademisyenler, tarihçiler işi oldu bittiye getirmek için 2015 yılında Başbakanın Ermenistan’da bulunan soykırım anıtını ziyaret ederek, çelenk bırakmasını ve özür dilemesini tek elzem olarak kamu oyuna yutturmaya çalışmaktadırlar.
AKP Hükümeti ve yandaş medyanın bu konuda milli menfaatlerin korunması yönünde görüş bildirenleri milliyetçilik ve ırkçılıkla suçlamaktan kendisini alıkoyamamaktadır. Ulusal menfaat anlayışı anlam değişikliğine maruz bırakılmıştır. Durum böyle devam ederse, Türklerin hiç bir zaman yapmadıkları sözde Ermeni soykırımına göre AKP Hükümeti Ermenilerden özür dileyebilir.
Neden diye bir soru sorulacak olursa, cevap şu şekilde olabilir:
Son yıllarda Türkiye’de sözde Ermeni soykırımı konusunda Ermenilerin görüşlerini destekleyecek o kadar toplantı yapıldı, o kadar enformasyon verildi ki, aydın kesimde resmen bölünme yaşandı. Bir grup aydının özür kampanyasına başladığını hatırlamak yeterlidir. Türkiye’nin büyük basın ve televizyon kanallarında Ermenistan aleyhine tek kelime bile etmenin imkansız olduğunu görmekteyiz. Diğer yerel ölçekli basın ve televizyon kanalları ise Türkiye’nin ulusal çıkarlarını dile getirmekte yetersiz kalmaktadırlar. Türk kamuoyu devletin toprak bütünlüğünü tehdit edecek Kürt açılımı konusunda bu kadar duyarsız kalabiliyorsa, demek ki oldukça az bilgiye ve görüşe sahip olduğu sözde Ermeni soykırımı konusunda Hükümetin siyasetini eleştirmek ve karşı görüş bildirmek becerisinden mahrumdur.
Bir ülkenin Başbakanı Türklüğü ayakları altına atabiliyorsa, İçişleri Bakanı 40 yıldır terörist dedikleri PKK üyelerine militan diyorsa, Hükümet Türk bayrağının miting ve gösterilerde dalgalanmasını yasaklayabiliyorsa, bakanlık ve devlet idarelerinin isminin önünden Türkiye Cumhuriyeti (TC) ibaresini kaldırabiliyorsa ve ciddi tepkilerle karşılaşmıyorsa, 2015 yılında Başbakanın Ermenistan’a gidip sözde Ermeni soykırım anıtına çelenk bırakması ve Ermenilerden özür dilemesi içten bile değildir.
http://www.1news.com.tr/yazarlar/20130417124459632.html
Yorumlar kapatıldı.