İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Samatya’nın 310 yıllık müzik ve inanç çınarı

Zakarya Mildanoğlu – Besse Kabak
1703 yılında kabul edilen yazılı tüzüğüyle resmi hale gelen Samatya S. Kevork Kilisesi Muganni Heyeti 20 ve 27 Nisan tarihlerinde Şişli Kent Kültür Merkezi’nde vereceği konserlerle 310. yıldönümünü kutlayacak. Biz de bu vesileyle, kilisede ilahilere ses veren tıbirlerin, yani mugannilerin kilise içerisindeki konumlarını ve sosyal hayat üzerindeki etkilerini araştırdık.

Bugün Kocamustafapaşa adıyla anılan Samatya, İstanbul’un en eski semtlerinden biri. İstanbul’un fethinden sekiz yıl sonra Fatih Sultan Mehmet Bursa’da bulunan Ermeni Ruhani Önderi Hovagim Episkopos’u İstanbul’a getirterek Samatya’da ilk Ermeni Patrikhanesi’nin kurulmasını istedi. Patrikhane 1641’de Kumkapı’ya taşınsa da, Samatya Ermeniler için önemli merkezlerden biri olma özelliğini hiç yitirmedi. Bütün bu tarih süresince muganni heyetleri, İstanbul kilise müziğinde önemli bir rol oynamaya devam eti.
Muganniler: Ermeni Kilise Müziği’nin zanaatkârları
Ermenilerin cenaze, düğün, vaftiz törenlerine ve dini ayinlere zaman zaman Hıristiyan olmayan komşularımız da katılır acımızı, sevincimizi paylaşırlar. Bu törenler sonrasında, “şabig” denilen özel kıyafetler içinde dua okuyan kişilerin kimlerden oluştuğu, nerede eğitim aldıkları, papaz olup olmadıkları gibi sorularla yüz yüze kalırız sık sık.
Ermeni Kilise Müziği, 21 yüzyılın başlarında çok sesli hale gelen Badarak (Kudisi Şerif, veya Mes ayini) dışında tek sesli ve makamsal bir müziktir. Bu sistem, sözlü gelenek üzerine kurulmuş ve nota yazılımıyla pekiştirilmiş bir sistemdir. 1860’lı yıllarda kuramsal bir yapıya oturmaya başlar.
Aram Kerovpyan ve Altuğ Yılmaz’ın ‘Klasik Osmanlı Müziği ve Ermeniler’ başlıklı kitabında, konu ayrıntılarıyla işlenir. Ermeni kiliselerinde ayinler geleneksel olarak, müzik alanında uzmanlaşmış din adamları ve kilise hiyerarşisi içinde tıbir rütbesini taşıyan mugannilerden oluşan heyetler (tıbrats tas) tarafından okunur. Tıbir terimi hem “muganni” hem de “okumuş kişi” anlamında kullanılır.
Tıbirler, papazlara benzer şekilde, bir kutsama ayiniyle göreve başlarlar, ancak kilise hiyerarşisine dâhil olmakla birlikte, ruhani değillerdir. Rabbi yüceltmek için okunacak ilahileri seslendiren tıbirlerin güzel sesli olmaları tercih edilse de, aslolan kişinin kilisede hizmet etmek istemesidir, sesi güzel olmayan veya doğru okuyamayan kişiler de tıbir olabilirler. 
Muganni heyetlerinin müzikal sorumlusu yerajışdabed (başmuganni), idari sorumlu ise tıbrabed (muganni heyeti reisi) unvanını taşır. Muganni sayısının yüksek olduğu kiliselerde daha ayrıntılı işbölümü de yapılır. Muganni heyetleri, kilise yapısı içinde son derece iyi organize olmuş, kendine özgü ahlaki normları, dini otorite tarafından onaylanmış ve uyulması gereken disiplin kurallarıyla, ayrıntılı tüzüklere göre yönetilen topluluklardır. Zanaatkâr loncalarına benzeyen yapısıyla, müzik icrası yanında kilise mütevelli heyetlerinde görev alır, kilise dışında sorumluluk taşır ve toplum içinde saygı gören kişilerden oluşur.
Mugannilikte öğrenim süreci, makamsal müziklerde ve zanaat alanlarında hâkim olan usta-çırak modeline tıpatıp uymaktadır. Temelinde sözlü aktarım ve “yaparak öğrenme” yönteminin yer aldığı model, yüzyıllar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Yaklaşık beş yaşından itibaren düzenli olarak kiliseye götürülen çocuklar, on yaşından itibaren mum taşıma gibi pasif görünen hizmetlere katılırken sıkça kullanılan ezgilerle, icra üslupları ve makamlarla tanışır. “Kulağı dolan” çocuklar tıbirliğe doğru ilerler. Baş muganni, çocukların eğitimiyle yakından ilgilenir, başarılarına, sebatlarına göre sorumluluklar verir. Standart bir öğrenim süresi yoktur. Öğrenim sürecinde genç tıbir tüm ayinlerde kullanılan Krapar’a da (Klasik Ermenice) bu aşamada aşinalık kazanır, ardından ezgi kalıplarıyla tanışır.
552 yıllık muganniler heyeti
1461 yılında Patriklik makamının kurulduğu Samatya Surp Kevork Kilisesi’inde görev alan muganni heyetinin 552 yıl önce kurulduğu kabul ediliyor. Ancak 1703 yılında ilk kez Sarraf Sarkis Taşçıyan, sekiz makam başı ve 80 kişilik tıbir kadrosu, oluşturulan tüzükle resmi hale geldi ve günümüze değin devam eden Tıbrats Tas kurumu oluştu. Samatya’yı 1710’da Üsküdar Surp Haç Kilisesi, 1719’da da Kumkapı Meyrem Ana Kilisesi’nin muganniler heyeti takip eder.
Günümüzde mevcut olan tüzük gereğince muganni heyeti yönetimleri üyelerin verdiği oylar sonucunda seçilerek Patriklik Ruhani Meclisi onayı ile resmi hale gelmekte.
Ermeni Kilisesi’nde 19. yüzyılın sonlarına doğru, Gara Murza (1854-1902), Magar Yegmalyan (1857-1905) ve Gomidas Vartabed’in (1869-1935) yaptıkları büyük katkılarla çokseslilik dönemi başladı. Bu yeni dönem, gençleri hayli cezbeder. Gelenekten yana olan mugannilerse, genç tıbir adaylarını kaybetmemek için kilise müziğindeki bu yeniliğe dâhil olmak zorunda kalırlar.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde, muganni heyetleri Badarakları çok sesli okuyabilmek için korolar kurmaya başlarlar. Surp Kevork Kilisesi Mugani Heyeti ise 1938’de Dr. Zaven Menzilciyan’ın öncülüğüyle Sahakyan Korosu’nu kurar. Koro, ismini kilisenin hemen bitişiğinde bulunan Sahakyan Nunyan Okulu’ndan alır ve Sahakyan Tıbrats Tas Yerkçakhump (Sahakyan Muganniler Korosu) olarak anılmaya başlar. Ayinlerde çok sesli badarak okumak için kurulan korolar zamanla çok sesli halk şarkılarının da seslendirileceği konserler vermeye başlarlar.
İlk kadın şef
Rahibelerin kilise içinde görev almaları nedeniyle kız çocuklarının şabik giyerek ayinlere katılım gösterme tarihinin çok eskilere dayandığını söyleyebiliriz. Kayıtlarda yer alan listelerden 1927 yılında S. Kevork Kilisesi’nde şef Vahe Ütücüyan’ın yönetiminde 55 kişiyle okunan Fa Minör badarakta 25 kadın yer alır.
1943 yılında ise sadece kadınlardan oluşan, Büyük Oruç döneminde kiliselerde yapılan “Arevakal” ayinindeki ilahileri okuyan bir grup kurulur. Keğam Kalender’in yönetiminde 28 kadından oluşan “Arevakal” grubu kısa sürede büyük beğeni toplayarak farklı semtlerdeki kiliselerden davetler alır.
1947 yılına ait kayıtlara göre, tıp eğitimi almakta olan Dikran Tahtaburunyan’ın sınavlara hazırlanmak için koro şefliğine ara vereceğini bildirmesi üzerine, koroyu Anjel Manavyan’ın çalıştırmasına karar verilir. Manavyan böylece Samatya Muganni Heyeti’nin ilk kadın şefi olur.
O yıllarda yaşanan bir başka ilk ise kadınların kendi aralarında yaptıkları seçimle kendi yönetimlerini oluşturmalarıdır. 1947’de ikinci kez yapılan seçimde Yönetime Anjel Manavyan, Adrine Melikyan, Anjel Adalyan görev üstlenirler.
Askerlik sorunu
1911 yılına ait kayıtlar askerlik hizmetinin o dönemde sürekliliği kesintiye uğratan en önemli faktör olduğunu göstermekte. Çocuk yaşta başlayıp ancak uzun yıllar sonrasında eğitimli hale gelebilen tıbirlere, sürekliliği sağlama, en azından ayinlerdeki düzenin aksamadan devam ettirilmesi adına ayrıcalık yapılır. Döneme ait kayıtlar, yazışmalar, muganni heyetlerinden Patrikhane’ye ve oradan da Divanı Harp’e yapılan başvurularla, her kiliseden belli sayıda tıbir askerlikten muaf tutulur. 1914 yılında İstanbul genelinde 250 tıbir’in askerlikten muaf tutulmuş olduğunu kayıtlara geçer.
Samatya Tıbrats Tas kayıtlarında Mütevelli Heyeti ve Patrikhaneyle yapılan benzer pek çok yazışmanın örnekleri yer almaktadır. 
“31 Temmuz 1911
Sayın Başkan Efendi,
Saygıdeğer Samatya Surp Kevork Kilisesi Mütevelli Heyetine.
Tıbrats Tas’ımızın yararlı üyelerinden bay Nazaret Zahreyan askerlik çağrısı almış bulunmaktadır. Mütevveli Kurulundan Ruhani Meclise müracaat ederek kendisinin askerlikten muaf tutulması için gerekli müracaatın yapılmasını rica etmekteyiz.
Bu vesileyle belirtmemiz gerekir ki bu beyefendi her Pazar sabahı erkenden gelerek Badarak bitimine kadar görevini ciddiyetle yerine getirdiğinden Muganni Heyetimiz için onun eksikliği çok hissedilir olacaktır. Her anlamda kendisinin yaptığı katkıları, sizler için de malum olduğu üzere, takdire şayandır…
25 Eylül 1911”
Kara yıllar: 1915, 1941-1942
1915 yılında edebiyat, müzik, eğitim alanlarında kaybedilen değerli insanların bıraktığı boşluk hiçbir zaman doldurulamaz.
Takip eden yıllar içinde iç ve dış göç dalgası başlar. İstanbul’dakiler yurt dışına, Anadolu’da kalan Ermenilerse İstanbul’a göç eder. Anadolu’dan gelen Ermenilerin büyük çoğunluğu Ermenice bilmemektedir. İlk etapta okul yaşında olan çocuklar okula kaydedilir.
Böyle zor dönemlerde, koronun kadın üyelerinin yardımlarıyla oluşturulan Garod Usanoğats Caşi Hantsnakhump (Muhtaç öğrencilere yemek yardımı kurulu) fakir öğrencilerin aç kalmaması, iyi beslenebilmesi için çalışmalar yürütür.
1941 yılı Nisan ayında Nazi ordularının Yunanistan’ı işgal etmesi üzerine 1896-1913 doğumlu, 25-42 yaş arası askerlik hizmetini tamamlamış olanlar dâhil, 12 bin civarında gayrimüslim erkek, nafıa (bayındırlık) emrine verilmek üzere askere alınır. Silah verilmeyen, sadece geri hizmetlerde, ağırlıkla yol inşaatlarında çalıştırılırlar. Bu insanların pek çoğu ikinci, hatta üçüncü kez askere alınmaktadır. Onlar askerde çile doldururken, 14 ay boyunca üretim ve ticari faaliyet dışında tutularak, aileleri ve Ermeni toplumu da büyük bir ekonomik darbe alırlar. Bu uygulamanın sona erdiği 27 Temmuz 1942 tarihinden üç buçuk ay sonra ise ünlü Varlık Vergisi kanunu yürürlüğe girer ve vurulan darbenin boyutu iyice büyür.
Kayıt defterine baktığımızda 1941-42 yılına ait bir etkinliğe, bir kayda rastlamıyoruz. Üyelere ait adres bilgilerinin yer aldığı kısımda ardasahman (yurt dışı) notunun yer aldığı, tıbirlerin pek çoğunun bir iki yıl içinde ülkeyi terk ettikleri görülüyor.
2 Mart 1947 tarihli toplantıda ise Zaven Menzilciyan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle uzun bir süredir seçim yapamadıklarını ve yeni bir dönemin başladığını belirtir. Aynı yıl mizahi Gavroşi Daretsuyts (Gavroş Yıllığı) topluluğun bir fotoğrafını yayımlar. Çekilen fotoğraf aynı zamanda tarihsel bir karikatür panosuna dönüşür.
Ermeni koroları ve yönetimleri tüm askeri darbelerde ve olağanüstü dönemlerde yaşanan olumsuz olaylardan kendi paylarına düşeni alır. Neredeyse her darbe öncesinde koro elemanlarının sayısı azalarak çalışmalar durma noktasına gelir, ancak her seferinde küller arasından yeşeren fidanlar gibi yeni elemanların desteğiyle tekrar ayağa kalkarlar.
1980’li yıllara gelindiğinde bu kez de Sahakyan Lisesi gençleri kiliselerine sahip çıkar. Dönemin lise son sınıf öğrencileri Şef Bedros Kamcıyan himayesinde çalışmalar tekrar başlar. Kısa sürede semtteki diğer gençler de çalışmalara katılıp gerek koral müzik, gerekse kilise ayinleri konusunda yetişirler.
Berç Çalyan’ın vefatı üzerine, 1991’de kurulan çocuk korosunu çalıştırmak için Sahakyan ailesine katılan Sevan Agoşyan koronun şefliğini üstelenir. Maçka Maden Fakültesi, Aya İrini, Lütfü Kırdar, festivaller ve daha pek çok farklı mekânda verilen konserlerde, koro, Türkiye’de Ermeni müziğini başarıyla temsil eder.
Yaklaşık 100’e yakın üyenin bulunduğu Sahakyan Çocuk Korosu şefliğini ise çocuk korosundan yetişen Anita Kurtoğlu ve Alen Keçecioğlu devralır.
Uraragir Sargavaklar Haçik Sarılı, Kevork Nergiz ve Alen Nergiz’in özverili çalışmaları sayesinde ise Sahakyan Tıbrats Tas, bugün İstanbul Ermeni kiliselerinin en çok takdir edilen tıbir kadrolarından birine sahiptir. 310. yaşını deviren bu büyük çınar, geleneği geleceğe taşıma yönündeki çalışmalarına aralıksız devam etmektedir.
Harutyun Muradoğlu:
Üyeleri evlerinden alır, provadan sonra evlerine bırakırdık
Annem Kayserili, babamsa Yozgatlıydı. Her ikisi de 1923- 924 yıllarında İstanbul’a ilk göç edenlerden, Samatya’da tanışarak evlenmişler.
Ben de 1937 yılında Samatya’da dünyaya gelmişim. Anasınıfı bitirip ilkokul birinci sınıfa başladığımda Mihran Ulikyan ve birkaç arkadaşımla birlikte şabig giymeye başladık. 1956 yılında da koronun resmi üyesi oldum. İlk varjabedim, daha sonra papaz olarak Kadıköy’de uzun yıllar hizmet veren Der Movses Kalenderyan’dı. Bizlerin yetişmesinde çok emeği olmuştu.
Bizden önce Samatya’da doğma büyüme İstanbullu Samatyalılar yaşamaktaydı. 1915 yılından sonra yetişen nesil Anadolu’dan göç etmek zorunda kalınca benim milat diye tabir ettiğim bir dönem başladı. Annem babam Ermenice bildikleri için bizler hiç yabancı olarak görülmedik ancak daha sonra Anadolu’dan gelenler Ermenice bilmediği için yabancı gibi görülüyordu.
Zaman içerisinde eski ve yeni Samatyalıların yavaş yavaş kaynaşmasıyla onlar da koroya üye oldular, Tıbrats Tas ve kilise yönetiminde görev almaya başladılar.
İkinci Dünya Savaşı sırasında azınlıklara uygulanan haksızlıklar sonrasında hız kazanan yurt dışı göçleri ve farklı sebepler nedeniyle koro çalışmaları neredeyse sonlanma noktasına gelse de Anadolu’dan gelenler sayesinde koromuz tekrar aktif hale geldi.
Dedem Giragos sütçü olduğundan Ermenilere ait her evde tanınan, itimat edilen biriydi. Annemse Kayseri’de kolej eğitimi almış, Ermenice ve Türkçe okuryazarlığı sayesinde 1941-42 yıllarında 20 kura veya nafıa askerliği olarak adlandırılan dönemde bütün Samatya’nın mektuplarını yazmıştı. Herkes mektup yazdırıp okutmak için bize geldiğinden tüm Samatya’da sevilen, tanınan bir aileydik.
Aileme duyulan güven sayesinde benim gibi Tıbrats Tas üyesi olan kız kardeşimle birlikte Perşembe akşamları ev ev dolaşır, koro üyelerini toplar, provaya katılımlarını sağlardık. Prova bittiğinde onları tekrar evlerine bırakır, sonra kendi evimize dönerdik.
1961’deki darbeden sonra Hazine’ye yardım amacıyla düzenlenen Açık Hava Konserinin komisyonunda görev aldım. Koroların birleşmesiyle oluşan 250 kişilik büyük koroyu Şef Dikran Mamigonyan ve Ohannes Çekiç yönetmişlerdi. Konsere katılan üst düzey subaylar, pek çok resmi görevli İstiklal Marşı’nın çok sesli olarak icra edilmesi karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler. Rahmetli patriğimiz Haçaduryan da hazır bulunmuştu.
1961’de Karekin Haçaduryan Patriğimizi kaybettik. Uğurlama töreni için Vehapar 1. Vazken İstanbul’a gelmiş Türkiye Ermenileri açısından büyük bir moral kaynağı olmuştu. Birleşik koro Vehapar için Park otelde sürpriz bir konser sundu. Orada Şef Ohannes Çekiç’in yeteneği Vehapar’ın dikkatini çekmiş ve sonrasında onu Ermenistan’a götürmüştü. Çekiç, sonraki dönemde Ermenistan’ın en önemli şeflerinden biri oldu.
Tıbrabed Hagop Manukyan:
1942’de salonumuz askerlerle doluydu 
Beş yaşında kiliseye girdim. Yetmiş dokuz seneden bu yana şabig giymekteyim. 1943 yılında resmen koroya üye oldum. 1954’te tıbirlik derecesi aldım, 1959’da da sargavak oldum. 1942 yılında İkinci Dünya Savaşı sırasında bizlerin kullandığı salon askerlerle doluydu. Üç sene derslerimizi kilisenin içinde yaptık.
Samatya’nın Ermeni ve Rum nüfusunun yoğun olduğu bizim zamanlarımızda bayram öncesi Khıtum akşamı yapılan badarak ayininden sonra insanlar evlerine gider dinlenirdi.
Gece saat ikide, birkaç kişi okunan ilahilerle sokak sokak dolaşmaya başlardı. Noel bayramında “Khorhurt Medz”, Paskalya’da ise “Kovya yerusağem Iz Der” ilahisi okunurdu. Her sokakta tıbirler ve halk ilahi okuyan gruba katılır, Samatya’nın tüm sokakları dolaşıldıktan sonra saat dörde kadar toplananlar kiliseye gider, ayine başlanırdı. Sabah saat dokuz, on denince Badarak ayini son bulurdu.
Samatya mugannilerine saygı
Samatya mugannileri ve koro üyelerinden yüzlercesi önemli çalışmalarda rol aldı. İstanbul’dan yurt dışına göç eden tıbirler gittikleri ülkelerdeki kilse korolarını kurdular, din adamı olarak görev aldılar. Samatya’ya ise çoğu Yozgat, Kayseri ve Sivaslı kılıç artıklarının çocukları yerleştiler.
Kırımdan geçen, dağılma, yok olma noktasına gelen bu insanlar tekrar ayağa kalkarak, kiliselerine, kimliklerine, kültürlerine sahip çıktılar.
Bu insanlar, gençlerin kültürel faaliyette bulanabilecekleri Sahakyan Derneği’ni kurdular. Gençlerin, başta futbol olmak üzere sportif faaliyetlerde bulunabileceği kulüplerin temelini attılar. Yanmış, dört duvar kalmış okullarının tekrar ayağa kaldırılmasında görev alarak Sahagyan-Nunyan Okulunu inşa ettiler.
Onlar, kilise geleneklerinin devam ettirilmesi, kilise müziğinin gelişmesi, kimliğin, dilin ve edebiyatın korunması için eşsiz katkılar sundular. 
Onlar, cenazelerimizde, düğünlerimizde, vaftizlerimizde yanı başımızda bulundular. Onların sesi acımızı azalttı.
Tümünün adını saymak mümkün değil. Ancak verdikleri hizmetler unutulmayacak. Hayatta olanlara uzun ömürler diliyor, hayatını kaybedenlerin anıları önünde saygı ile eğiliyoruz. Nice 310 yıllara.
Gönderen:
talin gidici <talin.gidici@gmail.com>

Yorumlar kapatıldı.