Sait Çetinoğlu
Süryani Şemun Akcan’ın kaybedilen adalet talebi 1915 Soykırım sürecindeki el koymalar ve eşrafa nüfuzlu kişilere, soykırım zanlılarına suç ortaklığının karşılığı dağıtılması bir yana. Günümüzde de bu el koymalar devam etmektedir. Korkutulup göçe zorlanan Süryanilerin mülklerine el konulduğu gibi Mor Gabriyel’de olduğu gibi dinsel kurumların mal varlıkları işgal edilmekte buna uygun mahkeme kararları çıkabilmektedir. Hıristiyanlara yönelik adaletsizlik günümüze uzanmaktadır.
Sait Çetinoğlu – Süryani Şemun Akcan’ın kaybedilen adalet talebi
1915 Soykırım sürecindeki el koymalar ve eşrafa nüfuzlu kişilere, soykırım zanlılarına suç ortaklığının karşılığı dağıtılması bir yana. Günümüzde de bu el koymalar devam etmektedir. Korkutulup göçe zorlanan Süryanilerin mülklerine el konulduğu gibi Mor Gabriyel’de olduğu gibi dinsel kurumların mal varlıkları işgal edilmekte buna uygun mahkeme kararları çıkabilmektedir. Hıristiyanlara yönelik adaletsizlik günümüze uzanmaktadır.
Bu bölümde Mardin’in Nusaybin ilçesindeki bir el koyma olayına ve yıllardır bu mallarını gasp edenlerin elinde kalmaması için hukuk savaşı veren Süryani Şemun Akcan’ın hukuk mücadelesine dikkat çekmeye çalışacağız.
Şemun akcan’ın hukuk savaşı 1964 yılında başlayıp günümüze kadar devam eder. El konulan gayrimenkul yaklaşık 7600 dönümdür. Hukuk savaşı veren Şemun Akcan’ın dayıları bu mülk üzerinde katledilerek ailenin geri kalanı Midyat’a göç etmek zorunda bırakılmıştır. Mülkün son derece değerli bir konumu vardır. Tarihi İpekyolu üzerindedir. Akcan’ların mülkiyetindeki gayrimenkul o kadar çok kişi işgal etmiştir ki durum içinden çıkılmayacak bir hale sokulmuş, adalet istemi Nusaybin Tapulama, kadastro ve Yargıtay arasında kaybolmuş gasp bir anlamda meşrulaştırılmıştır.
Adalet isteminden sonuç alamadan hayata gözlerini yuman Şemun Akcan durumu şöyle özetlemektedir: “4.8.1964 tarihinde Maliye ve Gümrük Bakanlığı ( Milli Emlak Genel Müdürlügü) na, dilekçede yazılı bulunan gayrimenkullarla ilgili müracaatta bulunmuştum. Genel Müdürlüğünüz ise? Dilekçem üzerine Nusaybin Malmüdürlüğü ne havalesini yapmış olup dilekçede yazılı 2 parça taşınmaz malın tapu senetleri ve ne halde olduğu, Nusaybin Malmüdürlüğü tarafından tesbit edilerek, İl Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğü kanalıyla çıkarılan Resmi evraklar elden bana verilerek, evrakları Milli Emlak Genel Müdürlüğünüze elden teslim etmiştim. Hatta o tarihte Maliye Bakanı Sinan ERDEMLİ’ye vermiştim. -Benim müracaatım, Nusaybin İlçesine bağlı Germeli köyünde ikamet eden 4888 dönüm¬lük gayrimenkulun ve Gündükhane köyünde 2700 dönümlük gayrimenkulun, dedem Şemun Gevriye MÎLLÎKO’nun ölümünden sonra çocukları Gevriye ve Melki, Habib kızı Hanım üzerindeki kayıtlar mevcut… Dayım Gevriye [1936] tari¬hinde o gayrimenkul üzerinde öldürüldü. Ve gene Melki [1937], aynı yerde bu gayri¬menkul özerinde öldürüldü. Bu kişilerden kalan dayımın karısı, Midyatfta bu¬lunan kuyumcu İsa ile evlendi. Çevre ağaları tesiri ile bizlerde Midyat’a yerleştik. Ve Giremire köyü Muhtarı Süleyman KIZIL, hakkımızda dediki; Bu şahıslar köyümüzden göç etmişler. [ ve] üzerimizdeki gayrimenkulleri işgal ile başkalarına, satışlarına başladı.
Bu gayri menkullerin eşhası mutegayyipten Hazinece devri için Nusay¬bin Malmüdürlüğüne başvurdum. Halbuki bu gayrimenkuller ne Hazinenin nede hiç kimsenin bir hakkı olmadığı gibi tapuları da elimizde mevcuttur. Ve bu gayrimenkullerin bir kısmını şu anda, tesis olarak kullanılmakta olan Nezirhan tesisleri sahibi Nezir DEVRİMCÎ’ye Muhtar tarafından satıldı. Ve zamanın¬da ben bizzat itirazlarda bulunmuştum.
Bana gelen cevap dilekçelerinde, Şu anda durum mahkemeye intikal etmiştir. Denildi. Ancak bu gayrimenkul, mademki benim zilyedliğimden Hazine’ye intikal etmiş, bu gayrimenkul nasıl olurda Nezir DEVRÎMCÎ’ye satılıp, üzerinde tesis kurulabiliyor.
Bu yetmezmiş gibi tesis çevresinde bulunan gayrimenkulleri de halen iş¬gal etmektedir. Hatta Nezir DEVRİMCÎ’ nin kendi köylüleri bile bu taşınmaz mallara tecavüz etmekte olup, ev inşa etmektedirler. Mademki bu gayrimenkul şu anda tescil davasına konu mahkemede devam etmekte ise Nusaybin Malmüdür¬lüğü bu işgale neden göz yummaktadır.”
Akcan ailesinin gayrimenkullerine ait tapu kayıtları ellerinde bulunmasına rağmen Gayrimenkulleri Nusaybinli Mehmet Aslan tarafından işgal edilmiş, elinde varolan bir başka tapu kaydına istinaden şahitleri öne sürerek el koymasını yasal hale getirmeye çalışmaktadır.
Hazine ise Nusaybin Malmüdürü M. Ali Aslan’ın Yargıtay’a verdiği 13.9.1985 tarihli itiraz dilekçesinde belirtildiği gibi; Bu gayrimenkul Ermenilerindir dolayısıyla Ermenilerin mirasçısı devlet olduğundan hazine adına tescilini ister. Bu da resmi olarak Ermeni malının gasp edilmesi meşrudur demekten başka bir şey değildir. “…tapulama tesbit; sırasında bu yerlerin Ermenilerden kalma olduğa ileri sürülerek hazine adına tespit edilmiştir.” İddiasıyla gayrimenkule sahip çıkıyor görüntüsü vermekle birlikte. Gerçekte dava dosyasındaki evraktan anlaşıldığı kadarıyla hazine temsilcileri gaspı meşrulaştıran bir tavır içerisinde olup, davayı uzatarak sorunun Şemun Akcan lehine çözülerek adaletin tecellisini engelleyen bir strateji yürütmektedirler. Hazine temsilcileri mehil istemekten henüz müdahil bile olamamıştır.Dosyayı inceleyememiştir bile. Hazine avukatı durumundaki Nusaybin Malmüdürü’nün Dosyayı incelediğine ve dosya içeriğine vakıf olduğuna dair bir belge bulunmadığı gibi vakıf olduğuna dair bir kanaat dahi edinilmemektedir. Hazine temsilcisi mahkemeyi sürekli uzatan bir tavrıresmileştirdiği görülmektedir. Hazine temsilcisinin dosyada mazeret dilekçesinden başka bir müdahilliği yoktur. Bu da gaspı meşrulaştıran çözümü önleyen bir stratejiden başka bir şey değildir. Kısaca Seyfonun günümüze uzanmasıdır sadece!
aykiridogrular.com
http://www.aykiridogrular.com/haber-1615-Seyfonun-Gunumuze-Uzanmasi.html
Yorumlar kapatıldı.