Mustafa Elveren (Emekli Öğrt.)
İnsan kendi kendime şu soruyu sormadan edemiyor. “Yeryüzünde Kürtlerin güven ve huzur içinde yaşayabileceği bir toprak parçası var mı?” Ben de kendime bu soruyu sordum ve yanıtlamaya çalışıyorum. Avrupa’da, Ortadoğu’da, Asya’da Kürtlerin güvende olmadıkları, yaşanan olaylardan anlamak mümkündür. Paris’te, Suriye’de, Türkiye’de ve benzeri ülkelerde çok sayıda Kürt bireyleri ya öldürülüyor ya da zindanlara konuluyor.
Medya üzerinden yapılan yayınlardan anlaşılacağı üzere, Sadece Türkiye’de son 3 yıl içinde 10 bin kişi tutuklandı. Bugün 69 gazeteci, 115 sendikacı cezaevinde bulunuyor. Bunların neredeyse tümünün Kürtlerden ve Kürt dostlarından oluştuğu bilinen bir gerçektir.
Bazı “uzman” ve siyasetçiler; “Din birliği”, “İslam kardeşliği” aldatmacasıyla Kürtleri tuzağa düşürüyorlar. Eğer “İslam Kardeşliği” halklar arasında çözüm olabilseydi, Ortadoğu’da Müslümanlar bu güne kadar birbirlerini boğazlar mıydı?
Ne yazık ki Cumhuriyetin kurucuları da “Din birliği” aldatmacasıyla halkları uyuşturarak uyutmayı tercih etmişlerdir. “… Meclis Ali’mizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Çerkez değildir. Anasırı İslamdır…” Mustafa Kemal Atatürk’e ait olduğu söylenen bu sözler günümüzde Başbakan Recep Tayip Erdoğan tarafından referans olarak gösterilmektedir.
CHP Kürtleri sürekli dışladığı için bu halk AKParti ve benzeri yapılar ile işbirliğine zorlanmıştır. Daha açık bir ifadeyle; postalcı Kemalistlerin düne kadar “Din Birliği” aldatmacasıyla uyuttuğu Kürtleri, bu gün de takunyacı Kemalistler tarafından aynı şekilde uyutulmak istenilmektedir.
Kürtleri Türkleştirmek ne kadar akıl dışı ise, Kızılbaş Alevileri Müslümanlaştırmak da o kadar insanlık dışıdır. Bu güne kadar yapılan asimilasyonun hiçbir işe yaramadığı anlaşılmaktadır.
Sayın Sırrı Sakık’ın; “Kemal Bey de Kürt’tür. ‘Anadilde eğitim ülkeyi böler’ diyor. Beyazlara mesaj vermek istiyor. Ama elini uzattığında o siyah derisi gözüküyor. Çünkü o da bir zenci…” (Taraf, 18 Şubat, 2013) BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP Genel Başkanı hemşerim Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili yaptığı bu tespitine aynen katılıyorum.
Kürt toplumunu oluşturan bileşenler; Müslümanlık, Alevilik, Hıristiyanlık, Musevilik, Zerdüştlük gibi dini inanç farklılıklarını koruyarak, ulusal birliklerini sağlayabilirler.
Kürtler; din ve mezhep farklılıkları kültürel bir zenginlik olarak kabul ederek, mutlaka kendi aralarında ulusal alanda birlikteliği acil olarak sağlamalıdırlar.
“Demokratik Cumhuriyet” tezi çerçevesinde Kürtlerin mutlaka bir statüye kavuşması gerekir. Aynı şekilde başta Aleviler olmak üzere tüm inanç kümelerinin de “Demokratik Cumhuriyet” esprisi kapsamında bir statüye kavuşturulmalıdır.
Dili ve varlığı yok edilmeye çalışılan bir halkın yanında olmak, onunla birlikte mücadele etmek her aydın insanın görevi olmalıdır. O nedenle bu insani görüşlerimden dolayı hiç kimse beni “Kürtçülük” ya da “ırkçılıkla” suçlamamalıdır.
Unutmayalım ki, Kürt sorunu ülkemizdeki tüm sorunların anasıdır. Bu sorun çözülmeden diğer sorunları çözmek mümkün değildir. O nedenle Umarım Başbakan bu defa da çark etmez. Aksi takdirde, Prof. Baskın Oran’ın deyimiyle; “son bir hayal kırıklığı patlak verirse, bir süre sonra her AVM’de bir “kan banyosu” başlayabilir.” (Baskın Oran / 03.03-Radikal)
03.03.2013
Mustafa Elveren / elverenmustafa@hotmail.com
Yorumlar kapatıldı.