Değerli Okurlar, önerilerim mevcut cemaat vakıflar yönetmeliği ile pek ilgili değil.Bu önerilerin, cemaatin tüzel kişiliğinin tanınmamasından kaynaklanan bazı eksikleri belli ölçüde gidereceğini düşünüyorum. Yasal bir bağlayıcılığı olmadığı için de karar yönetim kurulunu kalacaktır.
Geçen günlerde yurt dışında yaşayan bir arkadaşımla konuşuyordum. Söz oradaki kiliselerden açılınca, kilisenin din adamının kilise yönetimi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu söyledi. Biraz düşününce bizim din adamlarımızın vakıf yönetiminde hiçbir rolünün olmadığını hatırladım.Bilindiği gibi, kiliselerimizin yönetiminde bir din adamı bulunması gerekmediği gibi, okullarımızın yönetiminde bulunanların da eğitimci olması da gerekmiyor. Kanımca burada ciddi bir eksiklik var. Bir kilisenin yönetiminde bir din adamının bulunmaması bir eksikliktir. Aynı şekilde okullarda, eğitimle yakından uzaktan ilgili olmayan kişilerin bile yönetime seçildiği bir ortamda, yönetimde okul müdürünün söz hakkının olmaması haklı görülemez. Bilindiği gibi Nizamnamede cemaat vakıfları üzerinde dini konularda Ruhani Meclis denetimi ve okullar için eğitimcilerden oluşan Eğitim komisyonun denetimi vardır.
Öneri 1: Kilise vakıflarında varsa kilisenin atanmış din adamının ve okullu vakıflarda atanmış okul müdürünün seçilen yönetim kurulunda oy hakkı olmayan, ancak düşüncesini açıklama hakkı olan gözlemci doğal üye olmasıdır. Bu listeye varsa okul yetişenler derneği başkanı da eklenebilir.Okullu kilise vakıflarında hem din adamı, hem okul müdürü, hem de istenirse yetişenler derneği başkanı üye olur.
Bir kilise vakfının yönetim kurulunda, özellikle kiliselerde din adamının, okul vakfının yönetim kurulunda okul müdürünün gözlemci üye olmaları karar aşamasında çok ciddi yararları olacağını düşünüyorum. Din adamının kilise, okul müdürünün, okul konusunda alınan kararlardan haberdar olması, tartışmaya katılması hem yöneticilere daha fazla sorumluluk yükleyecek hem de katılımcılık, kuruma bağlılığı artıracaktır. Okul yetişenler derneği başkanı da gelecekte cemaat vakfı yöneticiliğine hazırlanmış olur. Seçilmiş olmadıkları için oy haklarının olmaması, kendileriyle ilgili bir karar alınacaksa toplantıya katılmamaları tabidir.
Sonuç olarak, bu konuda da yönetmelik değişikliği gerekmiyor. Bu öneriyi benimseyen vakıflarımız herhangi bir karar beklenmeden, yönetimler kilisenin din adamını, okulun müdürünü ve dernek başkanını yönetim kuruluna katılmaya davet edebilirler. Böylece alınan kararlardan öncelikle haberdar olan din adamlarımızı ve okul müdürlerimiz İkinci olarak eğer kararda bir yanlışlık varsa daha önce öğrenilerek engellenecektir.
Öneri 2: Vakıflara ikinci önerimin vakıf yönetiminde kadınlara kontenjan ayrılmasıdır. Mümkün olursa yönetmeliğe eklenmesi çok yararlı olur, ancak şart değil. Hala yönetimlerin çoğu maalesef askerlik şubesi gibi. Yedi ya da daha fazla üyesi olan cemaat vakfı yönetim kurullarında en az iki, yönetim kurulu üyesi sayısı yediden az ise en az bir kadın bulunmalıdır. Unutmayalım ki, dünyada kadınlarını ikinci sınıf insan olarak gören gelişmiş ve kadınlarını eşit görüp her alanda görev veren gelişmemiş ülke yoktur. 8 Mart Dünya Kadınlar günü yaklaşırken vakıflarımızın alacağı kadınlara kontenjan tanınmasıyla ilgili bir karar Dünya Kadınlar Gününde kadınlarımıza çok hoş bir armağan olacaktır.
Sevgili Okuyucular, eş patrik seçiminde statükocu kesilip, eş patrik seçimini engelleyen, nispi seçime karşı çıkan, seçim çevresinin il olması amaçlarına ve menfaatlerine uygun olunca yenilikçi kesilen hakim zihniyet ve yandaşlarının bu önerilere de karşı çıkması sürpriz olmaz. Ne diyelim, umarım bir gün, bu gün topluma yön veren, yönlendiren pozitivist, laikçi, Jakoben hakim zihniyet yerini cemaatten yana, çağdaş demokratik bir zihniyete bırakır ve o zaman bazı şeyler onlara rağmen değişebilir.
Hakim zihniyetin, cemaat karşıtlarının hiç de taraftar olmadığı, cemaatin tüzel kişiliği tanınır ve örgütlenmesine izin verilirse elbette çok farklı modeller düşünülebilir.
Murat Bebiroğlu
Şubat 2013
Yorumlar kapatıldı.