İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’de Soykırımcıların Kahramanlaştırılması Üzerine

Meline Anumyan

Anadolu Ajansı’nın birkaç gün önce (05.04.2011) verdiği bilgiye göre 10 Nisan Pazar günü saat 13:30’da Boğazlıyan’da düzenlenecek bir törenle Ermeni Soykırımı yıllarında Yozgat mutasarrıf vekili ve Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal anılacaktır. Türk haber ajansı, Kemal’in TBMM’nin 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla “milli şehit” ilan edilmiş olduğunu da haberinde aktarmaktaydı. Türkiye’de katliamcıların kahramanlaştırılması yeni bir olay değildir. Ermeni Soykırımının baş mimarı Talât Paşa’nın, Talât Paşa Komitesi ve Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği üyelerince mezarı başında düzenlenen bir törenle anılmasına ilişkin 15 Mart 2011’de aynı haber ajansının yaydığı haberin üzerinden bir ay bile geçmemişti. Yukarıda adı geçen Mehmet Kemal’in torunu olan Mehmet Kemal Ergüler’in de bu törene katıldığını belirtmek gerekir. Türkler, benzer soykırımcıları anmak üzere saygı duruşunda bulunmakla yetinmeyip benzer katillerin heykellerini diktiriyor, bunların adlarını caddelere, sokaklara ve hatta okullara veriyorlar.

Türk yazar Doğan Akhanlı’nın da belirttiği gibi, “Bugün Urfa Şehit Nusret İlkokulunun ön sırasında oturan ve yürürken “kürt kürt” sesler çıkaran mavi önlüklü çocuk, muhtemelen okulunun adının nerden geldiğini bilmiyordur”[1]. Oysa Birinci Dünya Harbi yıllarında Bayburt eyaleti kaymakamı ve Urfa kaymakamı görevlerinde bulunmuş olan Behramzade Nusret de, Ermeni Soykırımını gerçekleştiren kaymakamlardan biriydi ve bir yabancı mahkeme değil, Türk mahkemesi olan İstanbul Divan-ı Harb-i Örfi (Sıkıyönetim Mahkemesi) tarafından idam cezasına çarptırılmıştı.
Halen hem Türkiye’de hem de Azerbaycan’da Ermenileri katillerinden ve soykırımcılarından esinlenmektedirler. Nitekim Ergenekon davasının en önemli sanıklarından Veli Küçük, Giresun’da jandarma bölge komutanı olarak bulunduğu sırada Topal Osman’ın hayatından çok etkilenerek heykelini diktirmişti. Topal Osman, Ermeni soykırımı hazırlıkları esnasında Teşkilat-ı Mahsusa yöneticileri tarafından örgütlenmişti. Osman, Karadeniz’in Ermenilerden temizlenmesi görevini üstlenmişti. Hapishanelerden kaçırdığı katillerden oluşan çetesiyle Artvin ve civarında yürütülen “tehcire” katılmış ve çok sayıda Ermeni katletmişti. Azerbaycan’da ise yeni doğan çocuklara Ermeni subay Gurgen Margaryan’ı uykusunda baltayla öldürmüş olan Azerbaycanlı Ramil Safarov’un adını koymaya devam ediyorlar.
Bu Pazar anma töreninin yapılması öngörülen Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal’in konusuna dönelim. Yozgat mutasarrıf vekili ve Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal, 1919-1921 yıllarında İstanbul sıkıyönetim mahkemelerinde, Ermeni tehcir ve taktil (sürgün ve katliamlar) suçlamasıyla açılan davalar arasında ilk dava olma niteliği taşıyan Yozgat Davası’nın üç sanığından biriydi.
Osmanlı basınında “tarihî muhakeme” olarak değerlendirilen 5 Şubat 1919’da İstanbul Divan’ı Harb-i Örfi’de Yozgat Ermenileri tehcir ve taktil yargılanması başlamıştır. Bu davada üç asıl sanık vardı: 1. Yozgat yöresinden Boğazlıyan ilçesi kaymakamı Mehmed Kemal, 2. Mehmed Tevfik, jandarma yüzbaşı, sonradan binbaşlığa terfi ettirildi, Ankara vilayetinin Çorum ve Yozgat bölgelerinden sorumluydu, 3. Abdül Feyyaz (Ali), Boğazlıyan kazasının/ilçesinin Evkaf Memuru. Ne var ki, çok çeşitli nedenlerle onun dosyası bağımsız yargılanmak üzere mahkemenin en başında ayrılmıştı[2]. Mahkeme kararı, 8 Nisan 1919 tarihinde alınmıştır. Bu karar gereği sanıklardan Kemal taamüden cinayetten suçlu bulunarak idam cezasına, öteki sanık Tevfik ise 15 yıl kürek cezasına çarptırılmıştır[3].
Yozgat Davası duruşmalarında ifade veren şahitlerin tanıklıklarına değinerek bu katilin “milli şehit” veya “milli kahraman” ünvanını nasıl kazandığını Osmanlı belgeleriyle gösterelim.
Yozgat Davası duruşmalarında ve özellikle 22 Şubat 1919 tarihli duruşmada, başta şifreli telgraflar olmak üzere birçok resmi belge okunmuştur ve mahkeme, bunların aslına uygun olduklarını onayladıktan sonra Kemal’e idam cezası vermiştir[4].
12 Aralık 1918’de Yozgat eski mutasarrıfı Cemal Bey’in Tahkik Komisyonuna verdiği ifadede Ermeni tehcirine Yozgat’ın güvenlik güçlerinin de katıldıkları, Yozgat şehrinden ve civarındaki köylerden sürülen Ermenilerin jandarmalar, çeteler ve yerel halk tarafından imha edildikleri kaydedilmektedir[5].
Yozgat Davasının üçüncü duruşmasında, Yozgat Ermenilerinin katliamlarına yerel ahalinin katılımının sanıklar Kemal ve Tevfik tarafından sağlandığı ve teşvik edildiği doğrulanmıştır. Nitekim, müdde-i şahsi vekili Leon Ferid’in mahkemeye verdiği ifadeye göre “Kemal Bey Ermeni fecâyiinin mahal-ı icrası olan “Güller” nahiyesinde icra kılınan katliama gider iken “Tiyatroya gidiyoruz” demiş ve Güller ahal-i islâmiyesinin hissiyât-ı taassubkârânelerini tehyic eder bir nutuk irad ederek fecâiye ora ahalisinin de iştirâkini temin ettiğini ve muztarib halkın enîn ve ıztırâbâtı karşısında mumaileyh nargile içmişti. Jandarma kumandanı Tevfik Bey de atına râkib olarak irad eylediği nutukta milletin de katliâma iştirâkini teşvik etmiş ve bizzat tüfek ile 3 kişi idam eylemişti”[6].
Leon Ferid aynı duruşmada: “Mahall-i kıtâl olduğu iddia edilen Güller kariyesinde 6000 kişinin ziyâı oradan herbiri bir tarafından kesilen noksanü’l-uzv kalan ecsâdan bellidir. Heyet-i Tıbbiye muâyenesiyle tezâhür eder” dedi[7].
Aynı duruşmada kanuna aykırı olarak tehcire tabi tutulan protestan Ermeniler konusu da ele alınmıştır. Müdde-i şahsi Hayk “Kemal Beye protestan olduğundan bahs ile tehcire tabi tutulmaması istirhamında bulunan vâlidesinin mumaileyhin “bence hep birdir, protestan katolik, hep Ermenidir ve gidecekler dediğini arzetti”[8].
11 Şubat 1919 tarihli duruşmada şahitlerden Artin “…Ermenilerin sekizer sekizer bağlanarak Yozgat haricine sevk olunduklarını ve Ermeniler üzerinde bulunan zîkıymet eşya ve nakit ve evrak-ı nakdiyenin alındığını gasbın Osman Paşa Tekkesi civarında kadınların sarhoş edildiklerini ve Güller kariyesine muvâsallata Yozgat mutasarrıf vekili Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey’in 500 atlı çete ile vürûd eylediğini, Ermenileri teslim alarak akşam saat 12’den sonra muvâsalat edilince papaza vadelerinin takarrüb eylediğinden âdet-i âyinin icrâ edilmesi lüzumunun ihtar olunduğunu ve evvelâ papazın idam edildiğini, bilahare Kemal Bey’in düdük çalarak idam edenlere hitap ile: “Siz kesmesini bilmiyorsunuz” diye teşvikatta bulunduğunu, bunun üzerine çetelerin her önüne geleni şiddetle kesmeye başladıklarını ve vâlidesinin de kesileceğini anlayarak kendisinin firar ile Kayseri’ye gittiğini beyan etti”[9].
Aynı duruşmada şahit sıfatıyla mahkemeye ifade veren Yozgat eski milletvekili Şakir Bey “seaman kesb-i ıttılâ ettiği hâdisâta İstanbul’a avdetinde dahi makamat-ı âidenin nazar-ı dikkatini celp eylediğini ve maalesef bu teşebbüsten hiçbir netice hasıl olmadığını” söylemiştir[10].
Yozgat Davasının 12 Şubat 1919 tarihli duruşmasında dinlenen şahitler arasında özellikle Ermeni Ojeni Varvaryan’ın ifadeleri, Ermenilerin zorla müslümanlaştırmasıyla ilgili olduklarından dikkat çekicidirler. “…Yozgatlı matmazel Ojen Hazaros huzur-ı mahkemeye çıkarak maznunları tanıdığını söyledikten sonra: “…böylece Osman Paşa Tekkesine getirildiğini, orada Yozgatlı polis Numan Efendi ile işte buradaki Feyyaz Bey’in bulunduğunu, bunların paralarını aldıklarını ve Fener’e gönderdiklerini, gece kendisiyle bir iki kızı daha “sizi müslüman edeceğiz, burada oturdunuz” diye alıkoyduklarını, diğerleri 50-60 araba kadar oldu ve onları götürdüler. O gün bu Kemal Bey de orada idi. Elinde kılıç bulunduğu halde yanlarına geldiğini ve adamlarına “eğer siz bunların hepsini iyice öldürmezseniz ben sizi öldürürüm. Anamız bizi bugün için doğurmadı mı! Haydi ne duruyorsunuz, yürüyünüz, kesiniz, altı yaşından yetmiş yaşına kadar hepsini kesiniz!” dediğini, orada gözünün önünde ekin biçer gibi bütün insanları kestiklerini, kendisini kesmek için validesinin
kucağından aldıklarını, başına vurduklarını, kesilenlerin ceplerini boşalttıklarını, akşam üzeri kendilerini doğruca kaymakamlığa götürdüklerini, bu kaymakam Kemal Bey’in orada bizzat bir kere daha dövdüğünü ve kendi eliyle eteğinde bulunan bir liraya kadar parasını aldığını ve öldürmek için maiyetine emir verdiğini fakat meiyetindekiler kendisini kaçırarak Pul köyüne götürdüklerini, orada Adıgüzel namında bir jandarma alıp İncirli köyüne götürdüğünü, orada Ahmed Onbaşı kendisini evinde altı ay alıkoyduğunu ve kapatıldığı bir ahırdan firar ettiğini söyledi”[11]. “Müdde-i umumi tarafından Ojeni’nin nasıl ölümden kurtarılmış olduğu istizah edilmeye mumaileyhâdan İslamiyeti kabul ettiğini beyan eylediğinden dolayı kurtulduğunu söyledi”[12].
Aynı duruşmada ifade veren şahit Azniv İbranosyan, Divan-ı Harb-i Örfi’ye “…İslam olmayan 860 hane kadar ahali sevk olunduğunu, kendisi dahi bu meyanda bulunduğunu, bir kısmının Taşpınar’a gönderildiğini ve onların orada kesildiklerini hazır-ı bilmeclis olan Kemal Bey’e “Kasap Kaymakam” dediklerini söyledi”[13].
15 Şubat 1919 tarihli altıncı duruşmada şahit “Estepan’a lâzım gelen su’âller sorulup tahlîfi icrâ edildikten sonra kendisi mes’eleyi şu sûretle anlattı: “Üç gün sonra bizi arabalarla sevk ettiler. Bize birer pusula verdiler. Biz de onu kilisedeki hey’ete götürüp verdik, oradan Güller’e, oradan da Elekçiler’e vardık. Üç gün kaldık. Köylüler balta ve tırpanla halkı kesmeğe başladılar. (…) Maznûnları tanırım. Katl esnâsında bunlarda vardılar. (…) Bizim mahalle hep katl edilmiştir”[14]. Aynı duruşmada Ermenilerin katledilmeleriyle ilgili ifade veren Annik Hanım “birinci, ikinci kâfilelerde erkeklerin, üçüncü kâfilelerde güzel kadınlar istisnâ edilerek diğerlerinin kesildiğini, vaktiyle Yüzbaşı Şükrü Bey tarafından çalınan bir düdükle başlandığını, kendisinin de başından yaralandığını söyledi”[15].
18 Şubat 1919 tarihli 7. duruşmada ifade veren Miralay Halil Recai Bey “Kaymakam Şahâb Bey’den aldığı şifreli bir telgrafname üzerine Boğazlıyan’da iki üç yüz Ermeninin imha edildiğini söylemiştir”[16]:
“Halil Recai -Ermeniler’in katline dâ’ir Boğazlıyan’dan telgraf aldınız mı diye bana Tedkîk-i Seyyi’ât Komisyonu’nda da sordular. Zann edersem, Şahâb Bey böyle bir telgraf almış, bu da iki, üç yüz Ermeni’nin imhâsına dâ’irmiş. Telgraf bende değildir. Kayseri’den Ankara’ya böyle bir telgraf çekilmiş olacak.
Müddeî-i ‘Umûmî –Şahâb Bey ma’iyyet-i ‘aliyyelerinde iken cihet-i ‘askeriyyenin böyle tehcîr mesâ’iliyle iştigâline sebeb nedir?
Halil Recai –Ben onu bilemem. Bana böyle bir telgraf geldi, ben de Başkumandanlık’a verdim. Şahâb Bey’den esbâbını sormadım. Çünkü bana sorulmamıştı. (…)
Müddeî-i ‘Umûmî –Şahâb Bey, ma’lûmâtı kimden almış?
Halil Recai –Boğazlıyan’dan almış”[17].
Aynı duruşmada Rum asıllı bir şahit olan Hıristaki Andreyadis şu tanıklıkta bulundu: “331 Temmuz 24 Cum’a Sabahı emir geldi. Cemâl Bey[18] tehcîre başladı. İlk partisi ertesi gün Sivas’a sevk olundu. İkincisi de Sivas’a gönderildi. Üçüncü parti Kayseri’ye sevk edildi. O esnâda İttihâd ve Terakki Murahhası[19], Ermeni imhâsı için şifâhî emirler verdi. Cemâl Bey buna râzı olmadı. Çorum’a gitti. İşittik ki ‘azl edilmiş, yerine Kemâl Bey geldi. yalnız Boğazlıyan Ermenileri’nin imhâ edildiğini duyduk. (…)
Bunun üzerine halkı ikişer ikişer, Bağlıca ve Bezlihân civârına götürmüşler. Etrâfı bataklıklı bir ağıla doldurmuşlar ve oradan çıkarıp üçer, beşer imhâ etmişler. Kaçıp saklananları meydâna çıkarmak için İslâm olanlar kurtulacak dedikleri halde, çıkınca onları da öldürmüşler”[20].
22 Şubat 1919 tarihinde yapılan Yozgat Davasının 9. duruşmasında mahkeme reisi Hayret Paşa, kâtibe bir dizi şifreli telgraf okumayı emrediyor. Bir telgrafta Boğazlıyan’da 1500 Ermeninin katledilmiş olduğu, 207 numaralı telgrafta ise Boğazlıyan civarındaki kasabalarda 360 Ermeninin öldürüldüğü yazılmıştı[21].
5 Mart 1919 tarihinde gerçekleştirilen Yozgat Davasının 10. duruşmasında Tokat mutasarrıfı, Ermenilerin öldürülmeleri gerçeğinin herkesçe bilindiğini söyledi[22]. Aynı duruşmada şahit olarak dinlenen Mülkiyye Müfettişi Nedim Bey: “…140 kişilik bir Ermeni Kâfilesi sevk edilmiş. Gece olunca sevk edilenleri bir ağıla kapamışlar. Sopalarla itlâf etmişler. (…) Ba’zı karyelerde de sevkıyât yapılmış ve yolda çetelerin ta’arruzuna hedef olmuşlar” dedi[23]. Bu duruşmada da Şahâb Bey’in raporu okundu. Buna göre Ermeni tehciri esnasında katliamlar ve yolsuzluklar yapılmıştı. Başka iki rapor daha okundu. “Boğazlıyan’dan sevk edilen 36 Ermeni’nin onbirini çetelerin katl ettikleri ve diğerlerinin de bi’l-âhire sevk edilebilirlerken katl edildiklerine dâ’ir jandarma raporu ve mahrem işâretli Boğazlıyan Tehcîri’ne ‘â’id diğer bir rapor okundu”[24].
Yozgat Davasında Ermeni kafilelerinin güvenliğini sağlamak maksadıyla devlet tarafından yollanmış olan kişilerin yerel halkı Ermenilere karşı kışkırttıkları ortaya çıktı. 24 Mart 1919 tarihli duruşmada müddeiumumi Haralambo, sanıklardan Kemal’e bu konuda şu soruları sordu:
“Müddeiumumi -Abdullah Bey namında birisini tanıyorlar mı?
Kemal Bey -Buradaki mevkuf olan değil mi? Onu tanıyorum.
Müddeiumumi -Kafileye memur edilmiş?
Kemal Bey -Evet.
Müddeiumumi-Bu ahali işe niçin karıştırılmış? Madem ki hükümet inzibatı temin etmişti?
Kemal Bey -Bir münasebetsizliğe meydan verilmemek içindir.
Müddeiumumi -Hükümet memuru varken bunların gönderilmesinde bir maksad-ı mahsus vardır”[25].
Sanık Kemal Bey, soruşturmada tehcire ait belgelerin bir kısmı okunduktan sonra yakılması emrinin verilmiş olduğunu söylemişti. 24 Mart 1919 tarihli duruşmada Kemal kendi ifadesini reddetmeye çalışırken müddeiumumi Haralambo Efendi, bu ifadenin doğru olduğunu kaydetti:
“Reis Paşa -Tedkik-i Seyyiat Komisyonu’nda verdiğiniz ifâdâtta tehcire ait evrakın bir kısmı okunduktan sonra yakınız diye emir verildiğini söylemişsiniz. Bunlardan maadası nerededir?
Kemal Bey -Hepsi mevcuttur, efendim. Esasen bendeniz Tedkik-i Seyyiat Komisyonuna celbedildiğim gün pek yorgundum. 8 kişi bir vagonda idik. Uykusuz kaldığımdan nasıl ifade verdiğimi bilmiyorum.
Müddeiumumi -Bendeniz Tedkik-i Seyyiat Komisyonunda aza olduğumdan bunun hilaf-ı hakikat olduğunu beyan ederim. Kendisi üç dört saat düşündü. Öyle yazdı”[26].
Aynı duruşmada Yozgat Müftüsünün tahkikat komisyonuna verdiği ifade zikredildi. Bu ifadeye göre müftü Kemal’e nasihatler vermeye çalışırken Kemal ona “sen hükümetten merhametli misin?” demişti[27].
Yozgat Davasında sanıklar, bu emirleri hükümetten almış olduklarının altını çizerek kendilerini beraat ettirmeye çalışıyorlardı. Duruşmalarda sanıkların verdikleri ifadeler uyarınca hükümet, Ermeni kafilelere temel geçim araçları sağlamamıştı[28].
Yozgat Davasının 27 Mart günkü duruşmasında, sanıklardan Kemal bu suretle kendisini beraat ettirmek istedi:
“Reis Paşa -Ermenileri itlaf ettirmek ağrâz-ı şahsiyyene mebni mi yoksa başka bir sebebden dolayı mı, doğrusunu söyle?
Kemal Bey -Hâşâ, paşam, Ermenilerin itlafına aslâ delâlet etmedim.
Reis Paşa -Yozgat darülharekât dahilinde midir?
Kemal Bey-Hayır efendim.
Reis Paşa -Bir kısım muhacirîn arabasız, sefaletle niçin tehcir edildi?
Kemal Bey -Efendim vesait mefkuddu. Hükümetten telakki ettiğim emri ifa ettim”[29].
Aynı duruşmada mahkemeye ifade veren İngiliz tebaasından Miralay Mehmed Bey, Ermenilerin kesildiğini şahsen gördüğünü beyan etti[30]. Mehmed Bey’in belirttiğine göre Ermeniler, Karakuş Deresi’nde kesilmişti[31].
Gene 27 Mart 1919 tarihli duruşmada dinlenen Üsküdar Mutasarrıfı Mehmed Ali Bey, Güller denilen mevkide Ermenilerin imhasına “ahali-i mahalliyenin bir dahli olamayacağını olsa olsa bu hükümetin bir emr-i hafisi olacağını söyledi”[32].
8 Nisan 1919 tarihinde alınan kararla idam cezasına çarptırılan Mehmet Kemal iki gün sonra 10 Nisan 1919’da İstanbul’daki Beyazit Meydanında idam olundu. Türk toplumu, Kemal’in idamına karşı sert tepki gösterdi. İdam töreni de genel düzenle gerçekleştirilmemiştir. Kanuna göre idam cezasına mahkum olan, şafaktan önce asılmalıydı, cesedi meydanda 5-6 saat kaldıktan sonra cenazesiz gömülmeliydi. Halbuki Kemal’in idamı akşam saat 19:20’de yapılmıştır[33]. Törene üst düzey yetkilileri ve büyük bir kalabalık katılmıştır. İdam töreninin ardından Kemal’in cesedi ise, son yıkanmanın yapılabilmesi amacıyla Beyazıt Camii’ne götürülmüştür. Bu ise, idam cezasına göre yasaktı[34]. Kemal’in idam edilmesinin ertesi günü cenaze töreni düzenlendi. Kemal’in cenazesine 10 bini aşkın gösterici katıldı. Kâtil “milli şehit” ilan edildi, eşine ve çocuklarına maaş bağlandı ve Aram Andonyan’ın belirttiği gibi: “Sadece boğazı sıkıldığı zaman kesesini açan Türk milleti, 5-10 gün içinde 20 bin Osmanlı altını toplayıp bu parayı Kemal Bey’in eşine verdi”[35].
Demek ki, Kemal gibi katillerin kahramanlaştırılma hikayesi, yaşadığı zamanlara kadar uzanmaktadır. Osmanlı gazetelerinde yayımlanmış İstanbul Divan-ı Harb-i Örfi’de yapılan yargılamalarla ilgili belgelerdeki kesin tanıklıkları bu yazımızla neşretmemize rağmen Pazar günü öngörülen Mehmet Kemal’in anılması törenine katılanların sayısının azalacağından hiç te emin değiliz, zira günümüz Türkiyesi, benzer soykırımcılar sayesinde “ulus devlet” olabilmiştir.
[1] http://www.durde.org/2011/03/ermeni-soykirimi-yargi-onunde/.
[2] Dosyası ayrılan ve yargılanmayı bekleyen Feyyaz Ali, başka bir ildeki davasına gidebilmesi için hapishaneden serbest bırakılmış ve orada yeni açılmış olan millet meclisinde milletvekili olarak göreve başlamıştır. Vahakn N. Dadrian, Taner Akçam, “Tehcir ve Taktil”, Divan-ı Harb-i Örfî Zabıtları, İttihad ve Terakki’nin Yargılanması 1919-1922”, İstanbul, 2008, s. 194.
[3] Takvîm-i Vekayi, No 3617, 7 Ağustos 1919 ss. 1-2.
[4] Griker, “Yozgat Ermenileri Katlinin Belgesel Tarihi”, New York, 1980, s. 66 (Ermenice).
[5] A.g.e., sayfa 125.
[6] Tarihî Muhakeme, “Alemdar”, 10 Şubat 1919.
[7] A.g.e.
[8] A.g.e. 2/15 Mart 1915 tarihli gizli talimata göre yabancı ülkelerin tebaaları olan Ermeniler de Der Zor’a tehcir edilmeliydi. Arsen Avakyan, “1915’te Osmanlı’da yabancı ülkelerin tebaaları olan veya hasta olan Ermenilerin tehcir edilmeleriyle ilgili”, “Ermenistan Arşivleri Belleteni” N 2, Erivan, 2005, ss. 194-197 (Ermenice)..
[9] Tarihî Muhakeme, “Alemdar”, 12 Şubat 1919.
[10] A.g.e.
[11] Tarihî Muhakeme, “Alemdar”, 13 Şubat 1919.
[12] A.g.e.
[13] A.g.e.
[14] Katl ve Tehcîr Da’vâsı, “Memleket”, 16 Şubat 1919.
[15] A.g.e.
[16] Tarihî Muhakeme, “Alemdar”, 19 Şubat 1919.
[17] Katl ve Tehcîr Da’vâsı, “Memleket”, 19 Şubat 1919.
[18] Yozgat mutasarrıfıydı.
[19] İttihâd ve Terakki Murahhası Necati Bey idi.
[20] Katl ve Tehcîr Da’vâsı, “Memleket”, 19 Şubat 1919.
[21] Katl ve Tehcîr Da’vâsı, “Memleket”, 23 Şubat 1919. Bu duruşmada okunmuş olan öbür telgraf, Griker’in “Yozgat Ermenileri Katlinin Belgesel Tarihi” kitabında aktarılmaktadır.
[22] Katl ve Tehcîr Da’vâsı, “Memleket”, 6 Mart 1919.
[23] Katl ve Tehcîr Da’vâsı, “Memleket”, 7 Mart 1919.
[24] A.g.e.
[25] Divan-ı Harb’de Tehcîr Muhakemesi Başladı, “Alemdar”, 25 Mart 1919.
[26] A.g.e.
[27] A.g.e.
[28] A.g.e.
[29] Tehcîr ve Taktil Muhakemesi, “Alemdar”, 28 Mart 1919.
[30] A.g.e.
[31] Katl ve Tehcîr Da’vâsı, “Memleket”, 28 Mart 1919.
[32] Tehcîr ve Taktil Muhakemesi, “Alemdar”, 28 Mart 1919.
[33] Kemal Bey İdam Olundu, “Alemdar”, 11 Nisan 1919.
[34] Griker, “Yozgat Ermenileri Katlinin Belgesel Tarihi”, s. 330 (Ermenice).
[35] Aram Andonyan, “Büyük Suç”, Boston, 1921, s. 272 (Ermenice).
2 Responses to Türkiye’de Soykırımcıların Kahramanlaştırılması Üzerine
1. Vedat Bulut
2012/04/08 at 5:34 pm
Sayın Anumyan,
Ahlaklı bir gazeteciyseniz şunları da yazınız. Şükrü bey 14 yaşında, kundakda bir bebeği vardır ismi Mahir Altuniş. 1917 bolşevik devrimi sonrası Rus orduları çekilir ve Ermeni Taşnak ve Hınçak milisleri müslüman Türk köylerinde katliam (kırım, soykırım) yaparlar. Dedemin babası Şükrü bey dedemin halaları tarafından evde saklanmaktadır. Ancak 12 Mart 1918 sabahı halalar tütün aldırmak için Şükrü beyi pazara gönderir, kimseye görünme gizli git derler. Ancak Taşnak milisleri görür ve peşine düşer bir Erzurum sokağında 7 milis tarafından baltalarla doğranır. Dedem yetim büyür. O gün evde kalsaydı 12 Martta Erzurum kurtarılmış olacaktır. Dedemin abbası da hayatta kalacaktır. Ama kader böyle çizilmiştir. Eğer tehcir olmasaydı ne Erzurum kongresi toplanabilirdi ne de Sevre karşı bir kurtuluş mümkün olurdu. Ermeni milisler de aynen Karabağ’da olduğu gibi milyonlarca Türkü ve Kürtü kırıma uğratırdı ve 100 yıl sonra adları bile anılmazdı. Orta Asyadan işgalci geldiler ve kutsal incilimizin bize verdiği kudretle onları yok ettik diye övünürdü kiliseleriniz. Sizin yazılarınız ve çalışmalarınız bir entelijiyans ürünü. Bunu anlamak için sitenizde biraz gezinmek ve hayallerinizi, hezeyanlarınızı okumak yeterli. Bu konuda ayrıntılı bir çalışma yapılacak ve devletin ilgili makamlarına iletilecektir. Kuşkunuz olmasın. Bu ülke çok casus gördü, çok hiyanet gördü. Hepsi geldikleri gibi gitti. Sıra sizde, sıranızı savarsınız. Vedat BULUT
2. Ali Ertem
2013/02/15 at 8:01 pm
Vedat Bulut’un yorumuna ilişkin birkaç söz: Sayın Meline Anumyan, Bu kadar saçma bir yoruma yer ayırıp kamuoyuna tanıttığınız için sabrınıza hayranım doğrusu. Bizim ırkçılarımızın, vicdan yosunu oldukları kadar, mantık yoksunu da olduklarının, Sizin de farkında olduğunuzdan eminim. “14 yaşında Şükrü bey”! Dikkat “kundakda bir bebeği var“ ! “halalar… Şükrü beyi pazara gönderir, kimseye görünme gizli git derler.” Deli saçması doğrusu, “Pazara git, kimseye görünme”! Aslında bu mantıksız ırkçı, kulaktan dolma yarım yamalak öğrendiği TC propaganda masallarını, Size satacak kadar “olgunlaştığını” göstermek istemiş. Ve aklı sıra Size, soykırımın Türkler için bir “zorunluluk” olduğunu “ispat etmiş”! Yani anlayacağınız, saçmaladıkça saçmalamış. Yalan ve kaba kuvvetten başka bir şey de tanımadığı için Sizi, tehdit etmeyi de ihmal etmemiş. Aslında Vedat Bulut Size, o çok “görkemli” TC’ kitle tabanının resmini çizmiş. Gerçek dışı uyduruk hikâye, mantık yoksunu ırkçı cehalet, yalan ve Tehdit… Saygılarımla Ali Ertem

Nurhan Becidyan [nurhanbecidyan@gmail.com]

Yorumlar kapatıldı.