İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Osmanlı İmparatorluğu Divan-ı Harp Mahkemesinde (Divan-ı Harb-i Örfî) Görülen İttihat ve Terakki Partisi Bölge Sorumlu Sekreterleri (Kâtib-i Mesuller) Davaları

Meline Anumyan / Tarih doktoru
İttihat ve Terakki Partisi bölge sorumlu sekreterlerinin davası, 21 Haziran 1919 tarihinde İstanbul askeri mahkemesinde (Divan-ı Harb-i Örfî) başlamış, fakat 28 Haziran 1919 tarihli duruşmadan sonra olağanüstü askeri mahkemede değişiklikler yapılması sebebiyle, 6 Ekim 1919 tarihine kadar davanın görülmesine ara verilmiş olduğundan dolayı, 7 ay sürmüştür. Davalı sayısı başlangıçta 7 kişiden oluşmuş olmakla birlikte, içlerinden birinin davası daha üçüncü duruşmada düşmüştür. Daha sonraki duruşmalarda davalıların sayısı 12’ye çıkmış ve hüküm 12 kişiye okunmuştur.

****
Bilindiği gibi, İttihat ve Terakki Partisi bölge sorumlu sekreterleri, Ermeni Soykırımı’nın gerçekleştirilmesinde önemli rol üstlenmiş, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı bölgelerindeki Ermenilerin tehcir ve katlini yerinde düzenleyerek denetlemişlerdir.
Aşağıda sunulan makale, Osmanlı İmparatorluğu’nun olağanüstü askeri mahkemesinde ittihatçıların bölge sorumlu sekreterlerine karşı görülen davalarla ilgilidir.
İttihat ve Terakki Partisi bölge sorumlu sekreterlerinin davası, 21 Haziran 1919 tarihinde İstanbul askeri mahkemesinde (Divan-ı Harb-i Örfî) başlamış, fakat 28 Haziran 1919 tarihli duruşmadan sonra olağanüstü askeri mahkemede değişiklikler yapılması sebebiyle, 6 Ekim 1919 tarihine kadar davanın görülmesine ara verilmiş olduğundan dolayı, 7 ay sürmüştür.
Davalı sayısı başlangıçta 7 kişiden oluşmuş olmakla birlikte, içlerinden birinin davası daha üçüncü duruşmada düşmüştür. Daha sonraki duruşmalarda davalıların sayısı 12’ye çıkmış ve hüküm 12 kişiye okunmuştur.
Sanıklar, Manisa (Mafenya?) sorumlu sekreteri Avni, Beyoğlu sorumlu sekreteri Hasan Salahattin, Eskişehir sorumlu sekreteri Doktor Besim Zühdî, Bursa sorumlu sekreteri Doktor Mithat, Mirgün sorumlu sekreteri Cevdet, Halep sorumlu sekreteri Cemal, Edirne (Adrianapolis) müfettişi Abdülgani, Konya sorumlu sekreteri yardımcısı Abdülkadir, Kastamonu sorumlu sekreteri yardımcıları Münir ve Hasan Fehmi ile Afyon Karahisar müesseseleri fesih işleri eski görevlisi Hayrettin’den oluşmaktaydı.
İttihat ve Terakki Partisi sorumlu sekreterlerinin davası, mahkeme reisi Mustafa Nazım Paşa’nın riyasetinde başlayıp, mahkeme reisi Esat Paşa’nın görev süresinde son bulur.
Mahkeme heyeti davanın başlangıcında, başkan (re’îs) Mustafa Nazım Paşa, üyeler Tuğgeneral (Mirliva) Zeki Paşa, Tuğgeneral Mustafa Paşa (Nemrut veya Kürt lakabıyla tanınmıştır), Tuğgeneral Ali Nazım Paşa ve Albay (Miralay) Recep Ferdi Bey’den oluşmakta, savcı görevini, savcı yardımcısı Feridun Bey yerine getirmekteydi[1].
Mahkemenin ilk duruşmasında (21 Haziran 1919) mahkeme başkanı tarafından sanıkların kimlik tespiti yapılır ve akabinde, 19 Haziran 1919 tarihinde düzenlenen iddianame okunur. İddianameye göre sanıklar İttihat ve Terakki Partisi’nin gayrikanunî niyetlerinin gerçekleştirilmesine alet olmak ve ülke güvenliğini tehlikeye atmakla suçlanırlar[2].
Savcı, sanıkların ceza kanununun 45. ve 56. maddelerine istinaden cezalandırılmalarını talep eder[3]. Sanıklar avukat talep eder ve böylece duruşma ertelenir.
23 Haziran 1919 tarihinde görülen ikinci duruşmada tüm sanıklar, kendilerine istinat edilen suçlamaları reddeder, hatta bazıları, “kendi bölgelerinde tehcir gerçekleşmediği” ve “bu konuda daha sonraları bilgi sahibi olduklarını” öne sürerek, Ermeni tehciri hakkında hiçbir şey duymadıklarını iddia ederler[4].
28 Haziran 1919 tarihinde görülen üçüncü duruşma esnasında, mahkeme başkanının talimatıyla mahkeme kâtibi tarafından, Karapet Yazıcıyan, Tadeos ve farklı Ermeni şahitlerin mahkemeye yolladığı telgraf okunur. Sanıklar, Edirne Ermenilerinin tehcirine katılımını ispatlayan çok sayıda kanıtlardan dolayı, davalılardan Abdulgani’nin vermiş olduğu beyanatların gerçekle bağdaşmadığını ileri sürer.
Telgrafta, tehcir edilen Ermenilerden sadece 30’unun geri döndüğü de belirtilmektedir[5].
Şahitler, gerçeği açığa çıkarabilmek amacıyla adil bir heyetin Edirne’ye gönderilmesi ricasında bulunur[6].
Savcı yardımcısı Akıp Bey, benzer bir heyet göndermenin gerekli olmadığını mahkemeye iletir.
Sanık Zühdî bu duruşmada, “tehcirle ilgili” kanunun hükümet tarafından kabul edildiğinden dolayı, konuyla ilgili suçların da hükümete ait olduğunu belirtir[7].
Olağanüstü askeri mahkemede yapılan değişikliklerden dolayı, bu oturumdan sonra davaya uzun süre ara verilir ve ancak 6 Ekim 1919 tarihinde devam edilir.
Sorumlu sekreterler davası, bu oturumdan sonra Ali Rıza Paşa’nın başbakanlığı döneminde (2 Ekim 1919’dan 8 Mart 1920’ye kadar) devam edilir.
Uzun süreli aradan sonra devam edilen davada, mahkeme heyeti ve başkanı da değişmiştir[8].
6 Ekim duruşmasında sanık avukatları tarafından ortaya atılan, mahkemenin bu davayı görme açısından kendisini yetkisiz ilan etme talebi, mahkeme tarafından reddedilir[9].
Sanıklar da aynı talepte bulunarak, 18 Ekim 1919 tarihinde, davalarını bir başka nakletmesi ricasıyla harbiye nazırı Cemal Paşa’ya başvurur.
Cemal Paşa, dilekçeyi mahkemeye iletir, fakat mahkeme, davanın sona yaklaştığı ve buna gerek olmadığı cevabını verir[10].
Sorumlu sekreterlerin yargılanmasının beşinci duruşması 27 Ekim 1919 tarihinde gerçekleştirilir.
Çankırı sorumlu sekreteri Cemal Oğuz’un[11] dosyası da bu duruşmada, davaya dâhil edilir[12].
Oğuz, İstanbul’dan Çankırı’ya tehcir edilen Ermenilerin katliyle suçlanmaktadır[13].
Bu duruşmada, tehcir edilenlerden rahip Garabedyan’ın, Cemal Oğuz’un Ankara Ayaş’a tehcir edilmiş olan 5 ünlü Ermeni’nin katlini düzenlediğine dair yazılı ifadesi okunur[14].
Aynı duruşmada, Kastamonu valisi Reşit Paşa’nın, Kastamonu sorumlu sekreteri Hasan Fehmi’yle ilgili ifadesi okunur.
Kastamonu valisi ifadesinde, Kastamonu Ermenilerinin tehcir edilmesi gerekliliği konusunda Teşkilat-ı Mahsusa başkanı imzasıyla Bahaeddin Şakir’den bir yazı almış olduğu, fakat emre uymadığından dolayı görevden alındığını belirtmektedir.
Vali, Kastamonu sorumlu sekreteri Hasan Fehmi’nin “Reşit Paşa Türklerin değil, Ermenilerin valisidir” diyerek, kendisine karşı propaganda yapmış olduğunu da belirtir.
Sanık Hasan Fehmi, belirtilen ifadeyle ilgili hiçbir açıklama veremez[15].
Mahkemenin, 3 Kasım 1919 tarihli altıncı oturumunda, Çankırı sorumlu sekreteri Cemal Oğuz’a karşı yönelik yazılı ifadeler okunur ve bazı şahitler dinlenir.
Bu duruşmada mahkeme kâtibi tarafından Çankırı’da Ermeni ve Türk şahitlerin vermiş olduğu ve tümünün de belirtilen sanığın aleyhinde olan ifadeler okunur. Özellikle şahit Terlemezyan, 700 kişilik bir Ermeni kafilesinin Toroslara doğru tehcir edildiği ve tehcirden kaçınmak isteyen herkesin kurşuna dizilmiş olduğunu belirtmektedir[16]. Sanık, tüm suçlamaları inkâr etmeye çalışır[17].
Davanın yedinci (12 Kasım 1919) ve sekizinci (22 Kasım 1919) duruşmalarında Soykırım’dan kurtulan Ermeniler dinlenir. İstanbul’dan Çankırı’ya tehcir edilen 180 Ermeni’den sadece 30’u hayatta kalmış ve Ermeni katliamlarının Cemal Oğuz’a bağlı olan Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri tarafından gerçekleştirilmiş olduğu, Çankırı’da kalan son 5 Ermeni’nin ise şehir dışına çıkarılarak yolda, katledilmeleri maksadıyla bir çeteye teslim edildiği Eczacı Krikor’un şahitliğiyle belgelenir.
Sekizinci duruşmada, Çankırı’ya sürgün edilmiş ve Soykırım’dan kurtulmuş olan Ermeni mimar Simon, mahkemeye verdiği ifadesinde, yukarıda belirtilen 5 Ermeni’nin katledilmesi esnasında kendisinin Çankırı’da bulunduğu ve jandarma komutanının, Ermenilerin katledilmesiyle ilgili kendisine “bu hükümetin işidir”,- dediği ve bu konuda herhangi bir kovuşturmanın açılmış olmadığını belirtir[18].
Sanıklardan Cemal Oğuz, Aralık 1919 ve Ocak 1920 duruşmalarında, akli muvazenesini kaybetmiş olduğu intibasını uyandırmaya çalışır, sürekli mahkeme başkanıyla tartışır ve hatta intihar denemesinde bulunur. Nihayet mahkeme heyetini, kendisini sinir hastalıkları hastanesine gönderme konusunda ikna eder. Mahkeme heyeti ilk başta dilekçesini kabul etmemekle birlikte, onuncu duruşmada (29 Aralık 1919) bu şahsın dava dosyasını “sağlık problemleri” bahanesiyle sorumlu sekreterler davasından ayırır[19].
Cemal Oğuz’un ayrılmış olan davası 27 Ocak 1920 tarihinde ele alınır. Davanın 3 Şubat 1920 tarihli oturumunda Ermeni avukat Kaspar Çeraz mahkemede ifade vererek, kendisinin Çankırı’da sürgün bulunduğundan dolayı Taniel Varujan ve Rupen Sevag’ın katledilmelerinin ayrıntılarına vakıf olduğunu belirtir.
Şahidin ifadesine göre Cemal Oğuz, ünlü Ermeni şairini şahsen göndererek, katlini düzenlemiştir.
Kaspar Çeraz, vermiş olduğu ifadesinde, mahkemeye tüm verilerle ilgili kesin tarihler ve isimler sunar[20].
5 Şubat 1920’de düzenlenen bir sonraki duruşmaya katılan Mikayel Şamdancıyan, Cemal Oğuz’a karşı verdiği ifadede, Ermeni sürgünlerinin iki grubunun listelerinin (24 ve 52 kişilik), Çankırı mutasarrıfı Asaf Bey’den daha güçlü olan Cemal Oğuz tarafından Çankırı’da düzenlenmiş olduğunu tasdik eder[21].
Cemal Oğuz’un davası, Mayıs 1920 tarihinde Yüzbaşı Nureddin’le birlikte görülür. Oğuz, 27 Mayıs 1920 tarihinde hastaneden taburcu edilir ve mahkeme tarafından 5 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldığından dolayı tekrar merkez hapishanesine getirilir, ardından ise Büyük Britanya yüksek komiserliğinin talebiyle 2 Ağustos 1920’de İngilizlere teslim edilir ve İngilizler tarafından 30 Eylül 1920 tarihinde Ermeni katliamlarıyla suçlanan bir dizi Türk görevliyle birlikte Malta’ya sürgün edilir[22].
Parti bölge sorumlu sekreterleri davasının on birinci (1 Ocak 1920) ve on ikinci (3 Ocak 1920) duruşmaları esnasında, avukatlar ve sanıklardan oluşan savunma tarafı dinlenir.
Mahkemenin kararı 8 Ocak 1920 tarihli duruşmada verilir. Dava hükmünde, İttihat ve Terakki Partisi sorumlu sekreterleri ve delegeleri (murahhas) davaları sonucunda, tüm ülke yönetiminin partinin tekeline alınması sonucunda, parti tarafından tehcir, katliam ve soygun gerçekleştirilmiş olduğunun tespit edildiği kaydedilmiştir.
Tehcir edilen Ermenilerden bazılarının evlerinin parti kulüplerine çevrilerek emval-i metruke mobilyalarıyla döşenmiş olduğu tespit edilmiştir[23].
Mahkeme hükmünde ayrıca, Kastamonu Ermenilerinin, genel nüfus içinde sayılarının az olduğu ve “Tehcir kanunu” hükümlerine istinaden tehcir edilmemeleri gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme hükmüne istinaden, yerel vali Reşit Bey’in “Ben ellerimi kana bulamam” diyerek, bölgesindeki Ermenilerin tehcir emrine uymadığında, Kastamonu sorumlu sekreter Hasan Fehmi’nin kendisini hemen görevinden azlederek, Atıf’ı vali tayin ettiği, bu sonuncusunun ise tehciri azimle uygulayarak trajik olaylara sebep olduğu belirtilmiştir[24].
Dava hükmünde Ermeni katliamlarının, İttihat ve Terakki Partisi tarafından kurulmuş olan Teşkilat-ı Mahsusa tarafından gerçekleştirilmiş olup, parti sorumlu sekreterlerinin bu çalışmalara destek vererek kolaylaştırdıkları tüm delil ve kanıtlarla tespit edildiği belirtilmektedir[25].
Parti sorumlu sekreterleri hakkında verilen hükme istinaden, sanıklardan Kastamonu sorumlu sekreteri Hasan Fehmi, Müslüman ahaliyi sürekli olarak Ermenilere karşı kışkırttığı, şahsi inisiyatifiyle valiyi görevinden azlettiği, Ermenilere ait malları zimmetine geçirdiği, kendisi tarafından tayin edilen yeni vali Atif’le birlikte Ermenilerin tehcirini gerçekleştirdiği için 10 yıl kürek cezasına çarptırılır.
Mahkeme hükmüne istinaden, Bolu Ermenilerinin sayısının az olmasına ve kanuna göre tehcire tabi olmamalarına rağmen, sanıklardan eski Bolu sorumlu sekreteri Mithat, halkı “Ermenileri istemiyoruz” diyerek gösteri yapmaları için kışkırtmıştır.
Daha sonra, yukarıda adı geçen sanık tarafından, tehcire karşı duran Bolu vali yardımcısı Ali Hilmi Bey de görevinden azledilmiştir.
Böylelikle, adı geçen sanık tehcirin uygulanmasına katkı sağlamıştır. Bu suçlardan ötürü, Bolu sorumlu sekreteri Mithat da mahkeme tarafından 10 yıl kürek cezasına çarptırılmıştır.
Sanıklardan Edirne delegesi Abdulgani, dava hükmüne istinaden, tehcir eylemi üzerinde büyük etki etmiş, silahlı çetelerle her yeri dolaşmış, Ermenilerin maddi varlıklarına el koyarak büyük zenginlik elde etmiştir. Dava hükmünde belirtildiği üzere, adı geçen sanığın Edirne’deki tehcirin bir gece içinde gerçekleştirilmiş ve sadece bir Ermeni kafilesi gönderilmiş olduğunu belirtmiş olmasına rağmen mahkeme, Edirne’ye yaptığı başvuru sonucunda, Edirne Ermenilerinin üç kafile halinde tehcir edilerek Der-Zor’a gönderildikleri bilgisine ulaşmıştır.
Edirne tehciri davası dâhilinde de Abdulgani’ye aynı suçlamayla dava açılmış olduğundan dolayı mahkeme, sanık hakkındaki hükmünü bu davanın kararına göre vermeye karar vermiştir.
Sorumlu sekreterlerle ilgili dava hükmüne istinaden, sanıklardan Manisa (Mafenya?) sorumlu sekreteri Avni Bey, bazı kişileri gayrihukuki olarak hapsetmekten dolayı 9 ay hapis cezasına çarptırılır.
Diğer sanıklar mahkeme tarafından beraat ettirilir[26].
[1] Takvîm-i Vekayi, No 3586, 28 Haziran 1919, s. 161.
[2] A.g.e., s.163-164.
[3] «Իթթիհատական քարտուղարներուն դատավարութիւնը», «Ճակատամարտ», 22 հունիս, 1919, N 187 (2008): / İttihatçı Sekreterlerin Davası”, “Çakatamart”, 22 Haziran 1919, sayı 187 (2008)/
[4] Takvîm-i Vekayi, No 3589, 5 Temmuz 1919, ss. 165-175.
[5] «Իթթիհատական պատուիրակներուն դատավարութիւնը», «Ճակատամարտ», 29 հունիս, 1919: /“İttihatçı Delegelerin Davası”, “Çakatamart”, 29 Haziran 1919/
[6] Takvîm-i Vekayi, No 3596, 13 Temmuz 1919, s. 205.
[7] A.g.e., s.210.
[8] Ata F., İşgal İstanbulu’nda Tehcir Yargılamaları, Ankara, 2005, s. 226.
[9] Dadrian V., Akçam T., “Tehcir ve Taktil”, Divan-ı Harb-i Örfî Zabıtları, İttihad ve Terakki’nin Yargılanması 1919-1922, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008. s. 153.
[10] Ata F., İşgal İstanbulu’nda Tehcir Yargılamaları, s. 226.
[11] İttihat ve Terakki Partisi üyelerinin iddianamesinde de Cemal Oğuz’un adı geçmektedir, bk. Takvîm-i Vekayi, No 3540, 5 Mayıs 1919, s. 7.
[12] Cemal Oğuz, ünlü Ermeni şair Taniel Varujan ve Rupen Sevag ile Onnik Mağazacıyan, dökmeci Vahan ve ekmekçi Artin Ağa’nın katledilmesinin düzenleyicisi olmuştur. Cemal Oğuz, İstanbul’dan Çankırı’ya tehcir edilen Ermenileri gruplar halinde sürgün ederek, Ankara valisi Atıf’a teslim etmiştir. Oğuz, Kastamonu’daki görevdaşıyla birlikte, Kastamonu valisi Reşat Paşa’yı azletmiş ve valinin, Kastamonu Ermenilerini tehcirden muaf tutma konusundaki kararını bozmuştur. “Çakatamart” gazetesinin belirttiğine göre Cemal Oğuz, “İttihat’ın eski bir av köpeği” olup, şifre görevlisi olarak 1909 yılındaki Adana katliamında da bulunmuştur. Bk. «Դանիէլ Վարուժանի եւ Ռ. Սեւակի սպաննիչը ձերբակալուած», «Ճակատամարտ», 5 ապրիլ, 1919, N 122 (1943) /“Taniel Varujan’ın ve R. Sevag’ın katili tutuklandı”, “Çakatamart”, 5 Nisan 1919, sayı 122 (1943)/
[13] Dadrian V., Akçam T., “Tehcir ve Taktil”, s. 153.
[14] A.g.e.
[15] A.g.e., s.154.
[16] «Վարուժանի սպաննիչներուն դատավարութիւնը», «Ճակատամարտ», 5 նոյեմբեր, 1919: /“Varujan’ın Katillerinin Muhakemesi”, “Çakatamart”, 5 Kasım 1919/
[17] Dadrian V., Akçam T., “Tehcir ve Taktil”, s. 154.
[18] A.g.e.
[19] A.g.e., s.155.
[20] «Ո՞վ սպաննեց երկու բանաստեղծները», «Ճակատամարտ», 4 փետրվար, 1920: /“İki Şairi Kim Öldürdü?”, “Çakatamart”, 4 Şubat 1920/.
[21] «Ճէմալ Օկուզի դատը», «Ճակատամարտ», 6 փետրվար, 1920, N 373 (2194): /“Cemal Oğuz’un Muhakemesi”, “Çakatamart”, 6 Şubat 1920, sayı 373 (2194)/
[22] Dadrian V., Akçam T., “Tehcir ve Taktil”, s. 88.
[23] Takvîm-i Vekayi, No 3772, 10 Şubat 1920, s. 3.
[24] A.g.e., s.4.
[25] A.g.e.
[26] Takvîm-i Vekayi, No 3772, 10 Şubat 1920, ss. 4-6.
Türkçeye çeviren: Diran Lokmagözyan
Akunq.net

Yorumlar kapatıldı.