İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hedefteki Hıristiyanlar

Orhan Kemal Cengiz/Radikal  

Samatya’da ve diğer yerlerde yaşayan gayrimüslim vatandaşlarımızın ne kadar kaygılı olabileceklerini tahmin edebiliyorum.Bir insan hedef haline geldiğini anladıktan sonra, en çok zorlandığı şeylerden birisi de bunu başka insanlara anlatma meselesi oluyor. Paranoyak, egosantrik, evhamlı ve kendine gereğinden fazla rol ve değer biçen birisi gibi görünmekten korkuyorsunuz. Kendinizi tehdit altında hissettiğiniz için fena halde keskinleşen dikkatinizin kancasına takılanları, gündelik hayatın binbir gailesi içinde boğuşan insanlara anlatmak o kadar zor bir hal alıyor ki, fena halde yalnızlaşmış hissediyorsunuz kendinizi. Ciddi tehdit alan herkesin kapıldığı en başat duygunun yalnızlık olduğunu düşünüyorum.

Dün Taraf gazetesinde Aysun Yazıcı imzalı ‘Orhan Kemal Cengiz hedefteydi’ başlıklı haberi okuyunca bu ‘yalnızlık’ duygusu, Malatya Hıristiyan katliamına ilişkin olarak bir bulamaç gibi içimde dolaşıp duran karmakarışık pek çok duygunun arasından sıyrılıp yeniden yüzeye çıkıverdi.
Malatya’da öldürülen Hıristiyanların davasını takip etmeye başlamamızdan kısa bir süre sonra, huzursuz, kapkara bir gölgenin etrafımızda dolaşmaya başladığını hissetmiştim. Santaro, Dink cinayeti ve Malatya katliamının birbiriyle bağlantılı olabileceğini ilk dile getirenlerden birisi de benim sanırım. Bu ‘teorimi’ telefonda birkaç arkadaşımla paylaşınca, yanıt çok kısa bir zaman içinde dönüp gelmişti. “Bu üç cinayet bence bağlantılı ve bunların Türk Gladyosu’nun işi olduğunu düşünüyorum” demiştim telefonda. Bir hafta, on gün sonra bir kaç gazetenin İstanbul ve Ankara ofisinden telefonlar aldım, aynı şeyleri söylüyorlardı: “Buraya meczup kılıklı bir adam geldi. Santaro, Dink ve Malatya katliamlarının bağlantılı olduğunu, üçünün de Türk Gladyosu tarafından işlendiğini söyledi ve sonra Türk Gladyosu’nun organizasyonel şemasını gösterdi. En tepede sizin isminiz vardı.”
Telefonlarımı dinleyip, benim savlarımı bumerang gibi bana geri gönderenlerin ne ilk ne de son ‘mesajlarıydı’ bu. Mahkemeye yollanan imzasız ihbar mektubunda da bu cinayeti benim azmettirdiğim yazılıydı. Bunları şahsıma gönderilen mektuplar ve telefonlar izledi. Oldukça sistematik bir şekilde ismimin etrafında bir bilgi kirliliği yaratılmaya çalışılıyordu. Hedef haline getirilmeye çalışılıyordum.
Bütün bu bilgileri alt alta koyarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığım suç duyurusu hiçbir sonuç üretmedi o zaman. Savcılık dosyası dünyanın dört bir tarafından Uluslararası Af Örgütü üyelerinin, bana ilişkin tehditlerin kapsamlı bir şekilde araştırılmasını talep eden yüzlerce mektupla dolmuştu ama savcılık doğru düzgün bir araştırma yapmadan dosyayı kapatıverdi. Savcılığın ciddiye almadığı dosyayı fena halde ciddiye alıp dünya çapında ‘acil eylem çağrısında’ bulunan Af Örgütü’ne her zaman minnet duyacağım. Malatya katliamı davasında ortaya çıkan yeni belgeler, cinayetin arkasındaki şebekenin fotoğrafını yavaş yavaş netleştiriyor. Katilleri kurbanlarına yönlendiren, cinayetten önce ve sonra mağdurlar hakkında sahte belgeler üreterek onları şeytanlaştırmaya çalışan ve beni hedef tahtasına oturtanların hepsi de aynı ağ içersinde yer alıyor. İnanıyorum ki, Malatya katliamına ilişkin bilgilerimiz yeterince derinleştiğinde Dink cinayeti ve diğer cinayetlere de ulaşacağız.
Bir yandan Malatya katliamına ilişkin bu gelişmelere sevinirken öbür taraftan da son günlerde meydana gelen gelişmeler nedeniyle ciddi bir şekilde kaygılanıyorum. İstanbul Samatya’da Ermeni kadınlara yönelik olarak ardı arkası gelmek bilmeyen ve birisi ölümle sonuçlanan saldırılar, Rum kilisesinin taşlanması, İzmit Protestan Klisesi’ne yönelik oldukça sofistike bir şekilde hazırlanmış suikast planı, Hıristiyanları hedef alan depremin fay hattında ciddi bir hareketlenme olduğunu gösteriyor. Benim tecrübelerim bütün bu saldırılar arasında bağlantılar ve koordinasyon olabileceğini söylüyor. Bu fay en son bu şekilde hareketlendiğinde Dink cinayeti ve Malatya katliamlarıyla sarsılmıştık.
O acı günleri bir daha asla görmeyeceğimizi umut ediyorum. Samatya’da ve diğer yerlerde yaşayan gayrimüslim vatandaşlarımızın ne kadar kaygılı olabileceklerini tahmin edebiliyorum. Türkiye’nin yoğun gündemi bu insanların yaşadıkları büyük tedirginliği görmemizi engelliyor. Yeni saldırıların önlenmesini, öncekileri gerçekleştirenlerin ve onları yönlendirenlerin bir an önce yakalanmasını umut ediyorum. Yeniden 2007’nin o karanlık günlerine dönmemek için…

http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=13392&Hedefteki%20H%C4%B1ristiyanlar

Yorumlar kapatıldı.