İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Süreç Araştırma Merkezi ve Ezan, Çan, Hazan

Doç Dr. Gamze Güngörmüş Kona

Süreç Araştırma Merkezi’nin zihnim için bir “laboratuvar”, ruhum için ise bir “eğitim merkezi” olma özelliklerinden hareketle 17 Kasım tarihli toplantıda yerimi aldım. Yerel katılımcı profili, bu güne dek katıldığım tüm diğer toplantılardan daha ilginçti.İsrail’in Gazze saldırısı sonrası toplantıya katılmakta sakınca görmeyen ve toplantı esnasında hiç bir nahoş hal ve tavırla karşılaşmayan Antakya Musevi Cemaati Başkanı, Ermenilere yapılan zulüm ve uygulanan ötekileştirme politikalarını açık yüreklilikle anlatan Ermeni Cemaati lideri, Antakya Kürt ve Arap Alevilerinin nasıl bir parça da olsa üvey evlat muamelesi gördüğünü serzenişli bir dille anlatan Dede, Ermeni, Arap, Alevi, Hristiyan ve Sünni mahallelerin çoktan beri ayrı olmasından dem vurarak aslında bu birlikteliğin “sözde” olduğunu ifade eden pek çok sivil toplum önderi, yıllardır sulh ve hoşgörü çerçevesinde yaşamayı nasıl başardıklarını anlatan Ortodoks Cemaati Temsilcisi, pek çok yerel dini lider ve iki etnik ve kültürel uç : Samandağı ve Yayladağı Belediye Başkanları ve daha pek çokları.

***
Kasım 21, 2012 Gönderen: Gamze GÜNGÖRMÜŞ KONA
“Ezan, Çan, Hazan” Belgeselini izledikten sonra Antakya’ya vurulmuştum. O gün bu gündür aklımdaydı gitmek. Kısmet, Süreç Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Ortak Yarın : Hatay” toplantısı vesilesiyle orada bulunmakmış.
Etnik, sosyal ve toplumsal olarak sorunlu alanlarda düzenlediği toplantılarla farklı etnik, sosyal ve toplumsal kesimleri iki günlük toplantılar çerçevesinde bir araya getirerek, bu kesimlerin basına kapalı bir ortamda iletişim geliştirmelerini ve böylelikle grupların kendilerine özgü sosyal, etnik ve toplumsal sıkıntılarını anlamalarına aracı olmayı hedefleyen Süreç Araştırma Merkezi Antakya toplantısı özelinde de yine aynı ilkeyi uyguladı.
16 Kasım’da İstanbul’dan hareket eden Süreç Araştırma Merkezi’nin Çekirdek Ekibi’nde Ak Parti iktidarı vesilesiyle biri diğerini pek sevmeye başlayan ve kaynaşıveren Müslüman, Kürtsever, Atatürksavar ve liberal gazeteci ve aydın (!) tayfa vardı. Bir “Süreç Araştırma Merkezi” klasiği olan bu grup yapılanması arasında olmaktan 2008 yılından bu yana bir an bile geri durmayı düşünmememin nedeni, hem sloganları/kalıpları/ötekileştirmeleri kendi zihnimde aşma gayesi hem de bir grup içinde “körler sağırlar birbirini ağırlar” kıvamındaki tek sesliliği bireysel dahi olsa kırma arzusu yatmaktadır. Böylesi temel iki gayeyi düstur edinmemiş olsaydım, Süreç Araştırma Merkezi’nin Çekirdek Ekip Üyesi olarak 2008 yılından bu yana katıldığım her toplantıda sağ ve sol tarafımda yer alan Çekirdek Ekip’ten ve Yerel Kanaat Önderlerinden oluşan gruba baktıkça ve kültürel ve ideolojik formasyonumun tümüyle dışında olan konuşmalarını dinledikçe ve fotoğraf karesinde yer alan “Onlar”ın arasında “kendim”i gördükçe ruh ve akıl sağlığımı bu güne dek korumam mümkün olamazdı.
Süreç Araştırma Merkezi’nin zihnim için bir “laboratuvar”, ruhum için ise bir “eğitim merkezi” olma özelliklerinden hareketle 17 Kasım tarihli toplantıda yerimi aldım. Yerel katılımcı profili, bu güne dek katıldığım tüm diğer toplantılardan daha ilginçti. İsrail’in Gazze saldırısı sonrası toplantıya katılmakta sakınca görmeyen ve toplantı esnasında hiç bir nahoş hal ve tavırla karşılaşmayan Antakya Musevi Cemaati Başkanı, Ermenilere yapılan zulüm ve uygulanan ötekileştirme politikalarını açık yüreklilikle anlatan Ermeni Cemaati lideri, Antakya Kürt ve Arap Alevilerinin nasıl bir parça da olsa üvey evlat muamelesi gördüğünü serzenişli bir dille anlatan Dede, Ermeni, Arap, Alevi, Hristiyan ve Sünni mahallelerin çoktan beri ayrı olmasından dem vurarak aslında bu birlikteliğin “sözde” olduğunu ifade eden pek çok sivil toplum önderi, yıllardır sulh ve hoşgörü çerçevesinde yaşamayı nasıl başardıklarını anlatan Ortodoks Cemaati Temsilcisi, pek çok yerel dini lider ve iki etnik ve kültürel uç : Samandağı ve Yayladağı Belediye Başkanları ve daha pek çokları.
Yanlışlıkla (!) davet edilmiş olduğum 2006 tarihli Abant Platformu Orta Doğu Toplantısından sonra şahit olduğum en mozaik topluluktu Antakya’daki bu yerel katılımcılar benim için, Abant katılımcılarından bir farkla, orada bir diğerine tahammülsüzlük hem ifadelere hem de tavırlara yansımıştı, Antakya toplantısında ise bu yoktu.
Bu ortamı sağlamak da Süreç Araştırma Merkezi’nin hüneri. Bu hünerden hisse almak ise tüm etnik, kültürel, sosyal ötekileştirmeleri Mustafa Kemal Devrimine, Tek Parti iktidarına, Devleti merkeze koyan siyasal algılamaya, liberal olmayan ideolojilere, askerlere mal eden bencil nefislere; kendinden farklı olanı ötekileştiren, yabancı sayan ve hatta dışlayan vicdan yoksunu insan evladının hoyrat tavrına; Mustafa Kemal’e, askerlere, sağ siyasete olan tüm nefretlerini kürtlerin mevcut mağduriyetlerinin, Alevilerin dışlanmışlıklarının, mütedeyyinlerin ezilmişliklerinin faturası sayarak kusan tüm toplumsal kesimlere düşmektedir.
Kürtlere kaka yedirilirken vicdan sahipleri nerelerdeydi, askerler iktidardayken kalem erbabları-TV Zagorları nerelerdeydi, azınlıklar ibadetlerini dahi sakınarak yaparken libareller nerelerdeydi, Aleviler cayır cayır yanerken mütedeyyinler nerelerdeydi ve zamanında ötekileştiren şimdilerde ötekileştirilince ve sitem dışı bırakılınca sadece kendini aydınlatan bencil, menfaatçi aydınlar neredeler, mütedeyyinler neredeler, Kürtler neredeler,  liberaller neredeler, insan hakları savunucuları neredeler? !!! 
Doç. Dr. Gamze Güngörmüş KONA
gamze.kona@politikadergisi.com
http://www.politikadergisi.com/makale/surec-arastirma-merkezi-ve-ezan-can-hazan

Yorumlar kapatıldı.