Prof. Dr. Norman Finkelstein, dünyaca ünlü Amerikalı siyaset bilimci, yazar ve aktivist. Özellikle Filistin – İsrail çatışması üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. İsrail”e girmesi yasaklanan dünyaca ünlü Musevi akademisyen Finkelstein BUGÜN”e konuştu… Çok ünlü İsrailli bir tarihçi var, adı Benny Morris. İsrail’i ve İsrail politikalarını eleştiren çok sayıda kitap yazmıştır ancak artık değişti ve oldukça sağcı bir tarihçi oldu. Yakın geçmişte Harvard Gazetesi’ne verdiği mülakatta kendisine, “Şu an ne üzerine çalışıyorsunuz?” diye sorduklarında, cevabı “Şu an Türk – Ermeni ilişkileri üzerine bir kitap yazıyorum” olmuştur. Kendi kendime şunu düşündüm, “Türkiye’ye sorun çıkarmak için Ermeni soykırımı hakkında bir kitap yaz” diye emir almış. Yani, İsrailliler’in Türkiye ile uzun vadeli bir çatışma hazırlığı içerisinde, bunun için ideolojik unsuru hazırlıyorlar. Ermeni soykırımı konusunu yeniden canlandıracaklar. Türkiye hazırlıklı olmalıdır. Ermeni soykırımı hakkında çok daha fazla şey duyacaktır. Bunun sebebi çok açık, Türkiye Filistin’in davasında şampiyon olma yolundadır. Bu durumda İsrail, “Peki ya Ermeniler’e karşı muameleniz” diyecek ve Türkiye’nin Filistinliler hakkında konuşmasını durdurmaya çalışacak. Aksi takdirde, İsrailliler de Ermeniler hakkında konuşmaya başlayacak.
İsrail Ermeni kartına oynuyor
***
Prof. Dr. Norman Finkelstein, dünyaca ünlü Amerikalı siyaset bilimci, yazar ve aktivist. Özellikle Filistin – İsrail çatışması üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Bu konuda yazdığı bazı kitaplar ABD’de “bestseller” listelerinde yer almış. Babası Varşova Getto ve Auschwitz Toplama Kampları’ndan annesi de Varşova Getto Toplama Kampı’ndan kurtulmuş bir Yahudi. Doktora tezi Siyonizm. İsrail politikalarına yönelik eleştirileri sonucu İsrail’e girmesi yasaklanmış, “Batı Şeria’daki arkadaşlarımı ziyaret edecektim ama Batı Şeria’ya gitmek için İsrail’den geçmem gerektiyordu, geçişime izin vermediler. Muhtemelen ömür boyu yasaklı olacağım. Batı Şeria’da arkadaşlarım var ve onları bir daha göremeyeceğim için üzgünüm” diyor. Finkelstein ile Sakarya Üniversitesi’nin düzenlediği “Orta Doğu’da Siyaset ve Toplum Kongresi”ne katılmak üzere geldiği Sakarya’da, İsrail’i, Orta Doğu’yu, Filistin sorununu konuştuk.
İSRAİL, PKK’YA DEĞİL ERMENİ KARTINA OYNUYOR
Dünyaca ünlü Musevi siyaset bilimci Prof. Dr. Norman Finkelstein, İsrail”in oyun planını açıkladı: İsrailliler, Türkiye ile uzun vadeli bir çatışma hazırlığı içerisinde, bunun için ideolojik unsuru hazırlıyorlar. Ermeni soykırımı konusunu yeniden canlandıracaklar.
* İsrail, bölgede yaşanan gelişmelerle birlikte Türkiye’ye yönelik terör kartını mı kullanıyor?
Asıl yaklaşan sorunun ne olduğunu görmeniz için bir örnek vereceğim. Çok ünlü İsrailli bir tarihçi var, adı Benny Morris. İsrail’i ve İsrail politikalarını eleştiren çok sayıda kitap yazmıştır ancak artık değişti ve oldukça sağcı bir tarihçi oldu. Yakın geçmişte Harvard Gazetesi’ne verdiği mülakatta kendisine, “Şu an ne üzerine çalışıyorsunuz?” diye sorduklarında, cevabı “Şu an Türk – Ermeni ilişkileri üzerine bir kitap yazıyorum” olmuştur. Kendi kendime şunu düşündüm, “Türkiye’ye sorun çıkarmak için Ermeni soykırımı hakkında bir kitap yaz” diye emir almış. Yani, İsrailliler’in Türkiye ile uzun vadeli bir çatışma hazırlığı içerisinde, bunun için ideolojik unsuru hazırlıyorlar. Ermeni soykırımı konusunu yeniden canlandıracaklar. Türkiye hazırlıklı olmalıdır. Ermeni soykırımı hakkında çok daha fazla şey duyacaktır. Duyacak.
* İsrail bunu neden yapacak?
Bunun sebebi çok açık, Türkiye Filistin’in davasında şampiyon olma yolundadır. Bu durumda İsrail, “Peki ya Ermeniler’e karşı muameleniz” diyecek ve Türkiye’nin Filistinliler hakkında konuşmasını durdurmaya çalışacak. Aksi takdirde, İsrailliler de Ermeniler hakkında konuşmaya başlayacak.
SURİYE’DE KAFASI KARIŞIK
* İsrail, Suriye’de olanlar karşısında neden bu kadar sessiz?
Gerçek şu ki, İsrail’in kafası Suriye konusunda hangi tarafı seçeceği konusunda oldukça karışmış durumda. İngilizce’de bir deyiş vardır, “bilinenden duyulan korku, bilinmeyenden duyulan korkudan daha iyidir” diye. Aralarında bir sevgi bağı olmasa da zaten bildikleri ve İsrail’e öyle büyük sorunlar çıkarmamış olan Esed, ile mi uğraşmak yoksa Suriye’de iktidara gelebilecek bilinmeyen kişi ile uğraşmak mı kendileri için daha iyi olacak bilmiyorlar. Şu an bile iktidara kimin geleceğini kimse bilmiyor. Hizbullah’ın sona ermesi Esed’in devrilmesi için verilen desteğin en güçlü argümanıdır. Devrilmemesine yönelik güçlü argüman da, yerini kimin alacağının bilinmemesi. Belki daha kötü olacak, çünkü Suriye ile İsrail arasında 1973’ten bu yana hiçbir sorun yaşanmamış.
ÖZÜR DİLEYEMEZ
* Davos ve Mavi Marmara krizlerinden sonra Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu an Türkiye ile İsrail arasındaki çatışmanın derecesini abartıyoruz. Ekonomik işbirliği, askeri işbirliği seviyesinde aslında hiçbir şey değişmedi. Farklılıklar büyük oranda sembolik ve diplomatik seviyede.
*Mavi Marmara konusunda, İsrail Türkiye’nin taleplerini karşılamadığı için İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler normalleşmiyor.
Üç talep vardı. Bu üç talepten birisi özür idi. Fakat, İsrailliler özür dileyemez. Bir fıkra var, Sovyetler dönemi ile ilgili. Bir muhabir vardır, etrafta dolaşarak karşılaştıklarına, “Afedersiniz, et kıtlığı hakkındaki düşünceniz nedir?” diye sorar. “Afedersiniz, et kıtlığı hakkındaki düşünceniz nedir?” diye bir Polonyalı’ya sorar, Polonyalı “Et nedir?” cevabını verir. Bir Rus’un yanına yaklaşır, “Afedersiniz, et kıtlığı hakkındaki düşünceniz nedir?” diye sorar ve Rus, “Düşünce nedir?” diye cevap verir. Sonra bir İsrailli’ye “Afedersiniz, et kıtlığı hakkındaki düşünceniz nedir?” diye sorduğunda İsrailli’nin cevabı “Afedersiniz nedir?” olur. Özür dileyemezler. Başka bir kişiden özür dileyebilirler ama bir Müslüman’dan veya Arap’tan özür dileyemezler. Asıl mesele şudur: İsrail, Müslümanlar’a ve Araplar’a eşit olarak davranamaz, bu karakterlerine aykırıdır. Müslümanlar’a ve Araplar’a emir vermek isterler ve emirlerine uyulmazsa kesip biçerler.
* Sizce Gazze’ye gemi göndermek iyi bir fikir mi?
Elbette, iyi bir fikir. Elbette destekliyorum. Keşke ablukayı durdurabilselerdi.
3 ÜLKEYİ BİRBİRİNE DÜŞÜRECEK
* İsrail, Arap Baharı sonrası bölgede nasıl bir yapı öngörüyor?
İsrail’in Arap Baharı’ndan ciddi bir endişe duyduğuna dair herhangi bir soru işareti bulunmuyor. Bu kesin. İsrailliler, Hüsnü Mübarek’in dünyadaki son gerçek destekleyicileriydi ve Netanyahu hükümeti Mübarek’in iktidarda kalmasını sağlamadığı için ABD’yi ağır bir şekilde eleştirmişti. Arap Baharı’nın İsrailliler’i endişelendirmesinin iki sebebi var. Birinci sebebi, Arap dünyasında Filistinliler’e karşı çok büyük halk desteğini sağlayacak. Filistin gayesine olan destek artacaktır. İkinci sebebi ise, Arap-Müslüman dünyasının geri kalmasını daha çok tercih etmeleridir. Arap-Müslüman dünyası ne kadar geri kalmış olursa, İsrail’in bölgeye hakim olması o kadar kolay olacaktır. Geri kalmışlığın bir göstergesinin de Arap-Müslüman dünyasındaki diktatör hükümetler olduğunun farkındalar. Bu nedenle, hükümetler daha demokratik oldukça, refah seviyeleri artmaya başlayacak ve İsrail’in bölgedeki kontrolünü zorlaştıracaktır.
* Orta Doğu’da sizce 3. Dünya Savaşı çıkar mı?
Hayır. Sanmıyorum. Mısır, Türkiye ve İran iki şey yapmak istiyor. Birincisi modernleşmek. İkinci olarak, Türkiye Osmanlı geçmişiyle, Mısır Arap geçmişiyle ve İran Pers geçmişiyle bölgesel lider olmak istiyor. Arap dünyasında, aydınlanmacı lider güç olmak isteyen üç ülke arasında açık bir rekabet var. Suudi Arabistan ile bir rekabet olduğu da açık ama kimse Suudi Arabistan olmak istemiyor. Bu rekabet İran, Mısır ve Türkiye arasında.
* İsrail bu rekabette nasıl bir pozisyon alır?
Muhtemelen İsrail, Türkiye, Mısır ve İran arasındaki rekabetten faydalanmaya çalışacaktır. Yeri gelecek biriyle, yeri gelecek diğeriyle ittifak kuracaktır. Bence, çok açık ki üç büyük gücü birbirine düşürecektir.
İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI ÇÖZÜMÜ EN KOLAY ÇATIŞMA
* Sizce İsrail-Filistin sorunu çözülemez bir noktada mı?
Hayır, çözülebilir. Dünyadaki çözülmesi en kolay çatışmalardan biridir. Dünyadaki diğer çatışmaların aksine, bu çatışmanın çözümüne ilişkin şartlar hakkında uluslararası bir fikir birliği, uzlaşma vardır. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası İnsan Hakları Örgütü’nde herkes çatışmanın nasıl çözüleceği konusunda fikir birliğine varmış durumda.
* O halde neden çözülemiyor?
Açıkçası, bu politik bir sorundur. İsrail uluslararası toplumun şartlarını reddetmekte ve ABD de İsrail’in bu şartları reddetmesini desteklemek için siyasi gücünü kullanmakta. Buradaki zorluk, İsrail’e, uluslararası toplumun şartlarını kabul etmesini sağlayacak yeterli baskıyı uygulamakta.
* Bu noktada, ne tür bir baskı yapılabilir?
Filistinliler’in İsrail’in politikalarını değiştirmesi için uygulayacağı en iyi strateji, işgalin maliyetinin çekilmenin yol açacağı maliyetten daha fazla olmasını sağlamaktır. Filistinliler, örneğin kitlesel bir sivil itaatsizlik başlatabilir. Filistinliler işgalin sona erdirilmesi gibi gerekçesi meşru, kitlesel bir sivil itaatsizliğe, sivil bir başkaldırıya gittiğinde, İsrail bu başkaldırıyı bastırmak için çok fazla kuvvet kullanmak durumunda kalır ve böyle bir bastırma karşısında dünya çapında bir tepki oluşacaktır.
* İşgalin maliyetinin çekilmenin yol açacağı maliyetten daha fazla olduğu nasıl gösterilebilir?
İsrail’in çekilmesini gerektirecek itici bir güç yok çünkü bu işgalin bir maliyeti yok. Filistin yetkilileri polislik görevini yapıyor, Avrupa Birliği İsrail’in işgal faturalarını ödüyor ve ABD, İsrail’in tüm siyasi işlerini yürütüyor. Bu aslında tarihteki ilk maliyetsiz işgal. Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Sara Roy, Hamas hakkındaki yeni kitabında, İsrail’in işgalde tüm kontrolü elinde bulundurduğunu ve sıfır sorumluluk üstlendiğini belirtmekte. Asıl sorun, elbette Filistinliler. Filistinliler şu an psikolojik olarak çökmüş durumdalar ve bir Filistin liderliği yok. Sadece, parası ABD ve İsrail tarafından ödenen Filistin polis gücü var.
ARAP BAHARI FİLİSTİN’İ ATLADI
* Arap Baharı, Filistin-İsrail sorununu nasıl etkiler?
Çoktan oldukça önemli etkileri oldu. Öncelikle, Mısır’daki hükümet değişimi. Örneğin, 2008-2009 yıllarında Gazze’deki İsrail katliamı sırasında, Mübarek güney sınırını kapatmasaydı, Filistinliler’i kafesin içinde bırakmasaydı katliam olmazdı. Demokratik yolla seçilmiş hiçbir Mısır hükümeti bunun olmasına izin vermez. Bir de, İsrailliler ve Amerikalılar, açlık grevi yapan kişilerden birinin ölmesinden ve bunun Batı Şeria’da bir patlamaya neden olmasından korkuyordu. ABD, İsrail’in Suriye gibi davranmaya başladığı söylemlerini engellemek için İsrail’den açlık grevi yapanları, mahkûmları salıvermesini istedi. Diğer yandan önemli bir tespit olarak Arap Baharı’nın Filistin’i atlamış olduğunu belirtmek durumundayız. Herhalde hiçbir gösterinin yapılmadığı tek yer Filistin’dir.
* Hamas’ın seçimlerde gösterdiği başarı ile Arap Baharı’nın başladığı tezlerine katılmıyor musunuz?
El Fetih’in yolsuzluklarından usandılar, yeni şeyler düşünmeye başladılar ve ideolojik duruşuna bakmadan Hamas’ı seçtiler. Arap Baharı son derece seküler şekilde başlamıştır. İslamcı unsur ise Arap Baharı’ndan faydalanmıştır. Örneğin, Mısır’da Mübarek’in devrilmesinde Müslüman Kardeşler müdahil olmamıştır., başlatan onlar değildir fakat durumdan faydalanmışlardır. İslami hareketlerle başlamamıştır ama İslamcılar bu hareketlerden faydalanmıştır.
HALKLA BAĞLARI YOKTU
* Selefiler ve Müslüman Kardeşler Arap Baharı’nı seküler – devrimci sosyal medyadan çaldı mı?
Hayır, bana göre, durum şu: Sosyal medya aracılığıyla büyük insan kitleleri bir araya gelmiş ve rejimi devirmede etkili olmuşlardır fakat sosyal medyayı kullanan bu kişilerin halk ile derin bağları yoktu.. Halk ile derin bağları olan, on yıllardır örgütlenerek halkla derin bağlar kuran mesela Müslüman Kardeşler idi. Yani, Müslüman Kardeşler insanlarla derin bağlara sahipti, Facebook, Twitter devrimcilerinin ise halk ile bağı yoktu. Dolayısıyla, Mübarek’in ve yolsuzluğa karışmış otokratların devrilmeleri istendiğinde halkla derin bağları olanlar zafer kazanmıştır. Bir de iktidara gelebilecek seküler bir parti yoktu. Muhammed El-Baradey, halkın içine giremedi. Küçük odalarda, küçük gruplardan oluşan insanlar ile olmaya alışkındı. Müslüman Kardeşler’in de aslında neredeyse Mübarek partisine karşı seçimi kaybetmek üzere olduğunu unutuyoruz. Yani, iktidara geçecek organize bir parti olmamış olsaydı, Mübarek partisi tekrar iktidara gelebilirdi. ABD’nin, Mübarek partisine “seçimleri çalmasanız iyi olur çünkü o zaman sorun çıkar” demesinin tek sebebi iktidarı devralacak güçlü bir partinin olmuş olmasıdır. İktidara gelecek güçlü bir parti olmasaydı, ABD Mübarek partisine “seçimleri çalın ve işbaşına geçin” diyecekti.
İRAN, ZAFERİ ÇABUK VERMEYECEK
* Suriye aynı zamanda bölge ülkeleri için bir mücadele zemini oldu.
Şu an birçok gelişme yaşanıyor ve tüm çatışma alanlarını ve tüm ortak çıkar alanlarını ayırt etmek oldukça güç. İran olayına baktığımızda, Suriye’nin Türkiye ve İran arasında bir dolaylı savaşa dönüşmesi olası. Şahsen Türkiye’nin Suriye konusunda çok aceleyle hareket ettiğini düşünüyorum ve bir zafer istediği için şu an hüsrana uğramış durumda. Diğer taraftan, İran Türkiye’ye bu zaferi o kadar çabuk vermeyecek.
Yorumlar kapatıldı.