Engin Ardıç
Hele şükür, bugünü de gördük. Tarihçi Ayşe Hür, Taraf gazetesindeki yazılarının bir kısmını toplayıp kitap yapmış. Söyleye söyleye dilimizde tüy bitmişti. Kitabın adı, “Öteki Tarih”… Türkiye artık eski Türkiye değil, köprülerin altından çok sular aktı, bir “iletişim devrimi” yaşandı ve saklı gizli bütün gerçekler ortaya döküldü. (Tövbe, henüz hepsi değil, çoğu.) Gene de öğrenmemekte direnirsen, hele hele basın alçaklarının aklına uyup öğretene de kalayı basarsan, bize de sana acımak kalır. Bizim ilkokulun tahta salonunda, birinci sınıfın kapısının üstünde boydan boya bir özdeyiş yazılıydı: “Bilen bilmeyeni yener.” Yenilmemek için öğreneceksin. Öğrenmemekte direneceksen, “niçin seçim kazanamıyorum” diye de şaşmayacaksın ama. Ayşe Hür’ün kitabıyla öğrenmeye bir ucundan başla.
***
Hele şükür, bugünü de gördük. Tarihçi Ayşe Hür, Taraf gazetesindeki yazılarının bir kısmını toplayıp kitap yapmış. Söyleye söyleye dilimizde tüy bitmişti.
Kitabın adı, “Öteki Tarih”.
Bu, birinci cilt. Arkası da gelecek. Hediyesi on yedi buçuk lira.
Bu ilk cilt, Tanzimat Fermanı ve Abdülmecid’le başlıyor, Said-i Nursi’ye kadar geliyor. (Bakın bakalım padişahlar içki içerler miymiş?)
Asıl gürültü ikinci ciltle, cumhuriyet dönemiyle kopacak.
Hemen belirtelim: Ayşe Hoca’nın anlattığı tarih, okullarda öğretilmeyen tarihtir. “Gizli tarih” demeyelim de, bilinen gerçeklerin bilinmeyen yönleri, ya da değişik bakış açılarından yorumları.
Okullarda okutulmaz bunlar. Karlofça Antlaşması’nın maddeleri ve Avusturya Veraset Harpleri’nin sonuçlarıyla uzun uzadıya öğrencinin canını sıkan eğitim sistemimiz, Cemal Paşa’nın Suriye’deki Arap milliyetçilerini nasıl astırdığını öğretmez çocuklara.
Suriye cephesinde olup bitenleri lise tarih hocamız olacak miskinin kendisi biliyor muydu ki bize aktaracaktı yahu?
Çölde susuz kalınca edebiyata sığınmıştık biz de, Kanal seferlerini, Mezopotamya cephesini falan Kemal Tahir’den öğrenmiştik. Gene de Galiçya cephesi, Kafkasya cephesi eksik kalmıştı.
Çünkü cumhuriyet yönetimi, tarihi kendi istediği gibi kesip biçiyor, işine gelen konuları işine geldiği gibi öğretiyor, işine gelmeyenleri hepten yok sayıyordu… Bazı konular küçümseniyor, bazı kişiler karalanıp bazı kişiler yüceltiliyor, birçok gerçek çarpıtılıyordu…
Bugün aydın geçinen birçok kişinin, örneğin Çanakkale muharebelerini “istiklal harbimizin bir parçası” sanması bundandır…
Okullarımızda bu konu “hain düşman durduk yerde üstümüze saldırdı” şeklinde okutulur. Ayrıca, okur yazar geçinen nice kişi, üç yıl boyunca tek kurşun atılmamış Çanakkale’de dünya savaşı boyunca durmadan dinlenmeden çarpışıldığını sanır.
Tıpkı, 1921 yılının eylül ayından 1922 yılının ağustos ayına kadar on bir ay boyunca tek kurşun atılmamış Batı Anadolu cephesinde de durmadan dinlenmeden savaşıldığını sanması gibi… Bunlar minik ama tipik örneklerdir.
Sonra sen tutar da Atatürk’ün bir üvey babası ve üvey kardeşleri olduğunu yazarsan da kıyamet kopar mesela…
Oysa bu ne saklıdır ne gizli, ne ayıptır ne günah. Yalnızca yok sayılmış, öğretilmemiştir.
O zaman da, İttihat ve Terakki diktası döneminde Rum ve Ermeni nüfusunun nasıl ezildiğini anlatanlara tepki gösterirsin.
Eskiden üzülüyordum aziz vatandaşım, artık gülüyorum.
Türkiye artık eski Türkiye değil, köprülerin altından çok sular aktı, bir “iletişim devrimi” yaşandı ve saklı gizli bütün gerçekler ortaya döküldü. (Tövbe, henüz hepsi değil, çoğu.)
Gene de öğrenmemekte direnirsen, hele hele basın alçaklarının aklına uyup öğretene de kalayı basarsan, bize de sana acımak kalır.
Bizim ilkokulun tahta salonunda, birinci sınıfın kapısının üstünde boydan boya bir özdeyiş yazılıydı: “Bilen bilmeyeni yener.”
Yenilmemek için öğreneceksin. Öğrenmemekte direneceksen, “niçin seçim kazanamıyorum” diye de şaşmayacaksın ama.
Ayşe Hür’ün kitabıyla öğrenmeye bir ucundan başla.
Sayın Kılıçdaroğlu da okusun, belki o da yakın tarihimize ilişkin birşeyler öğrenir de Parvus Efendi’yi “Türk büyüğü” sanmaktan vazgeçer…
Engin Ardinç
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2012/01/11/ayse-hurun-kitabini-okuyun
Yorumlar kapatıldı.