İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1915 Soykırımının kabulünü ve yeni soykırımların engellenmesini talep ettiler.

Soykırımın kabulü için Birlik Dayanışma Grubu ve Soykırım Karşıtları Derneği aktivistlerinden ve bağımsız aydın şahsiyetlerden oluşan grup, TC devletinin kurulduğu günden bu yana devam eden soykırım politikasına karşı, Tarihi soykırım gerçeğinin kabulü için 1915 Soykırımı kurbanlarının anısını sembolize eden, Gomitas Vardabet’in anıtı ziyaret ettiler. Ellerindeki çiçek buketini anıta bırakarak, Soykırım Kurbanlarının anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulundular. Soykırım Karşıtları Derneği adına bir konuşma yapan Ali Ertem, şu konulara dikkat çekti:“İttihat ve Terakki diktatörlüğünün planlayıp yönettiği 1915 Soykırımı, onu takip eden sürgünler, Ermeni, Asuri-Süryani ve Helen komşularımızın neredeyse tamamına yankın bir bölümünü yok etti.

***
Soykırım Kurbanlarının Anısına Saygıya Durdular 1915 Soykırımının kabulünü ve yeni soykırımların engellenmesini talep ettiler. 1915 karanlığının üstüne yeni kara karabulutların çöktüğü şu günlerde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden (Fransa başta olmak üzere Almanya, Hollanda, Belçika ve İsviçre) gelen Türkiyeli göçmenlerden ve politik sürgünlerden oluşan bir grup, 20 Ekim 2012 tarihinde Paris´te bir araya geldiler. Amaçları, bir insani görevi yerine getirmek ve Türkiye Cumhuriyeti devleti yöneticilerini uyarmaktı.
1915 Soykırımının kabulünü ve yeni soykırımların engellenmesini talep ettiler.
1915 karanlığının üstüne yeni kara karabulutların çöktüğü şu günlerde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden (Fransa başta olmak üzere Almanya, Hollanda, Belçika ve İsviçre) gelen Türkiyeli göçmenlerden ve politik sürgünlerden oluşan bir grup, 20 Ekim 2012 tarihinde Paris´te bir araya geldiler. Amaçları, bir insani görevi yerine getirmek ve Türkiye Cumhuriyeti devleti yöneticilerini uyarmaktı.
Soykırımın kabulü için Birlik  Dayanışma Grubu ve Soykırım Karşıtları Derneği aktivistlerinden ve bağımsız aydın şahsiyetlerden oluşan grup, TC devletinin kurulduğu günden bu yana devam eden soykırım politikasına karşı, Tarihi soykırım gerçeğinin kabulü için 1915 Soykırımı kurbanlarının anısını sembolize eden, Gomitas Vardabet’in anıtı ziyaret   ettiler. Ellerindeki çiçek buketini anıta bırakarak, Soykırım Kurbanlarının anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulundular. Soykırım Karşıtları Derneği adına bir konuşma yapan Ali Ertem, şu konulara dikkat çekti:
“İttihat ve Terakki diktatörlüğünün planlayıp yönettiği 1915 Soykırımı, onu takip eden sürgünler, Ermeni, Asuri-Süryani ve Helen komşularımızın neredeyse tamamına yankın bir bölümünü yok etti. Mucize kabilinde sağ kurtulanları, kuşaklar boyu tarifi mümkün olmayan acılara gömdü. Devlet iktidarı onlara hep potansiyel düşman gözüyle baktı. Adeta yaşam kaynaklarını kurutmak için elinden ne geliyorsa onu yaptı.

Yüz yıla yakın bir süredir gelmiş geçmiş bütün hükümetler, tamamı yalana ve iftiraya dayalı ittihatçı katil zihniyetin soykırım politikasını devam ettirdiler.
Yurdumuz insani değerler acısından her bakımdan çölleşti. İnsanlık onurumuz kirletildi. Kuşaklar boyu mağdur halklara karşı kin ve nefretle doldurulmuş yeni nesiller yetiştirildi. 1915’te işlenen devasa insanlık suçlarının, bu güne kadar hiçbirinin gerçek anlamda  hesabı sorulmadığından, rayından çıkmış devlet terörü, kendine, yeni insanlık suçları ile “meşruiyet” kazandırmaya devam etti.  
Kürt halkına karşı,1916’dan başlamak üzere günümüze kadar işlenen toplu cinayetler, bir halkın ulusal özelliklerinin yok edilmesi için geliştirilen soykırımcı yöntemler, onun nasıl yeni bir soykırımın hedefi haline geldiğini gösteriyor. Keza, devletin Alevi inancına karşı izlediği politika bundan farklı değil. Defalarca Alevi halkını hedef alan pogromlar, milyonlarla ifade edilen bir halkın gasp edilen inanç özgürlüğü, bu halkının da, kendine dayatılan asimilasyona direnmesi halinde soykırımın hedefi olduğu gerçeğini gösterdi.
Son dönemde tırmandırılan devlet terörü, Kürt halkının başta seçilmiş temsilcileri olmak üzere kitleler halinde zindanlara doldurulması ve buna karşı geliştirilen ölüm oruçlarına kadar varan çeşitli eylem biçimleri, ortamın ne kadar hassas ve ne kadar gergin olduğunu göstermektedir.
Bizler, bu nedenle devletin 1915 soykırımını derhal tanımasını ve soykırımdan kaynaklanan bütün yükümlülüklerini yerine getirmesini talep ediyoruz! Bizler, TC devletinin Kürt halkına ve Alevi inancına mensup halklara karşı izlediği soykırım politikasına derhal son vermesini, gasp ettiği ulusal ve inanç özgürlüklerini koşulsuz iade etmesini talep ediyoruz!
Son olarak, ittihatçı zihniyetin şekillendirdiği toplumsal yapının linç ahlakına ve inkâr zihniyetine iki örnek vermek istiyorum.
Bunlardan birincisi, “Müslümanların Masumiyeti” adlı filme ilişkin Sayın Sevan Nişanyan’ın düşüncelerini açıklaması üzerine, harekete geçirilen ulusal linç kampanyası idi. Ortak yaşamı zehir eden pogromcu kışkırtma, “peygamberimize hakaret” gerekçesiyle Sevan Nişanyan şahsında Ermeni halkına karşı, politikacısından diyanetine, medyasından yayıncısına, “aydınından” sıradan vatandaşlarına, tam bir toplumsal “tehcir” seferberliğine dönüştü.  Bu ırkçı hezeyan, Hrant Dink’e karşı yürütülen kampanyaya ile hayli benzerlik içermesinin yanı sıra bizlere, TC devlet çatısı altında bir Ermeni olarak yaşamanın da ne demek olduğuna dair net bir fikir vermektedir.
Bizler, Sevan Nişanyan’ı ırkçı kalkışmaya karşı koruma görevini hiçe sayan devletin, Ermeni düşmanı politikasını şiddetle kınıyor, yetkilileri vatandaşlar arasında arım yapmadan korumaya davet ediyoruz!
İkinci örnekse, bu toplumun bir parçası olan ilerici insanlık hareketine ilişkindir. Türkiye ilerici insanlık hareketi, bir sınıf hareketi olarak otaya çıkışından buyana, eşine ender rastlanan ağır bedeller ödemesine (katledilme, işkence, zindan, sürgün) rağmen, ittihatçı gelenekle ideolojik bağlarını koparmayı ve toplumda bağımsız bir alternatif güç olmayı bir türlü başaramamıştır. Çünkü sol, toplumun tarihindeki insanlık suçları ile hesaplaşma görevini yerine getirmemiştir. Solun değişik fraksiyonları, hiçbir zaman devletin “meşruiyetine” insanlığa karşı işlemiş olduğu soykırım suçları acısından bakmamıştır. Bu nedenle sol, soykırım mağduru halkların hak ve adalet talebine gereken değeri verememiştir.
Bu durum kendini, aktüel olarak bir kez daha Devrimci 78’liler Federasyonu tarafından düzenlenen “12 Eylül Utanç Müzesi” ekinliğinde çok açık bir biçimde göstermiştir. Devrimci 78’liler Federasyonu Yönetim Kurulu, 12 Eylül Cuntası tarafından idam edilen ASALA üyesi Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan’ın ismini, idam edilenler listesine almamıştır. TKP’nin katledilen önder kadrolarına kadar uzanan, faşizmin bizden kopardığı devrimcilere ait büyük Fotoğraf koleksiyonunda da Levon Ekmekçiyan’ın ne fotoğrafına nede ismine yer verilmiştir.
Bir örgütün düşüncelerini eylem yöntemlerini tasvip etmeye biliriz. Katılmadığımız düşüncelerini eleştirme hakkınızı elimizden almaya kimsenin hakkı yoktur. Ama biz faşist cuntanın katlettiği bir insanı inkâr edemeyiz; yok sayamayız. Levon Ekmekçiyan’ın inkarı ile soykırımın inkarı arasında önemli bir bağ söz konusudur.
Bizler, Devrimci 78’liler Federasyonu Yönetim Kurulunun bu yanlışının farkına varıp düzeltmesini talep ediyoruz. 2013 etkinlilerinde Levon Ekmekçiyan’a hakkı olan yeri ayırmasını ve anılarına saygılı olmasını talep ediyoruz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygıyla selamlıyorum.”
Ali Ertem’in konuşması ardından dağılan grup, akşam yemeğinde buluşmak üzere ayrılmışlardır.
Grubumuz ertesi gün (21 Ekim 2012) sürgünde kaybettiklerimizi anmak üzere Cimetiere du Père Lachaise mezarlığında tekrar bir araya gelmiştir. Beraberlerinde getirdikleri çiçekleri “Çirkin Kral” Yılmaz Güney’in ve yüreği yaralı Ahmet Kaya’nın mezarlarına bırakarak anılarına saygıda bulunmuşlardır.
Grubumuz hak ve adalet yerini buluncaya kadar mücadeleye devam edeceği sözüyle, etkinliğini tamamlamıştır.
Aykırıdoğrular

http://www.aykiridogrular.com/haber-967-1915-Soykiriminin-kabulunu-ve-yeni-soykirimlarin-engellenmesini-talep-ettiler.html

Yorumlar kapatıldı.