Nurettin Değirmenci
Müslüman toplumlarda: Bilgi, beceri, araç-gereç çoğalıp çalışıp-üretme yaygınlaştıkça; Evrensel doğa ve evrensel insani yasalara ihtiyaç duyuldukça; kullar, insan olur. İnsanlar tapınmaktan ve yalandan utanç duyar ve insani değerlere sarılırlar. Acı gerçekleri tatlı yalanlara tercih ederler. Tarih bilincine kavuşurlar. Hurafelerden kurtulurlar. “Güç, hak; güçlü, haklıdır! Kaşa kaş, göze göz! İntikam!” diye, bağırmaktan utanç duyar ve özgür birey olurlar. Özgür bireyler kendi kendilerini kandırmaktan vazgeçerler. Kendini aldatan, hemcinsini rahatlıkla aldatmaya çalışır. Müslüman toplumlarda tanrılar yerlerde sürünmekten, yoksulların dillerinde sakız olmaktan kurtulur.
***
Düşünmeden konuşmanın cezası pişmanlık ve üzüntüdür.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Bir gayrimüslim cami yapamaz mı? Müslüman olmayan bir adam da taşları bir araya getirip cami yapabilir. İstanbul’da özellikle Tanzimat sonrası pek çok mabedimizin mimari Ermeni vatandaşlarımız olmuşladır. Müslüman olmayan bir kimse cami inşa edebilir, ama cami imar edemez. Camiler hem ibadet mekânımız hem de birlik mekânımızdır. Kalplerimizi birleştirdiğimiz yerlerdir. Diğer dinlerin mabetleri tapınaklardır. Diğer dinlerin mabetleri ile İslam’ın mabetleri arasında dağlar kadar farklar vardır. Bizim mabetlerimiz tapınak değildir. İbadet mekânıdır. Biz orada o binalarımıza ibadet etmiyoruz, rabbimize ibadet ediyoruz. Arada o kadar büyük bir fark vardır” dedi.
“Sayın Diyanet işleri başkanı, izin verin de her din kendi mabedini değerlendirsin. Hıristiyanlar mabetlerinde Rabbine ibadet etmiyor mu?” HYETERT-27-8-2012
İnanma, evrensel onur ve erdemin önemli ayaklarından biridir.
Devlet Başkanı ve Başbakan Cemal Gürsel “İslam dini Arap dilinin esaretinden kurtulmalı” dedi. 24-8-1961
Hatay’da 21 Nurcu tutuklandı. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, gazetecilere yaptığı açıklamada, Nurcuları düşman bir devletin desteklediğini söyledi. 19-3-1964
Başbakan Süleyman Demirel, “İmam-Hatip okulları taassuba karşı açılmış aydınlık pencerelerdir” dedi. 10-9-1968
“Yalnız sen konuşursan hiçbir şey öğrenemezsin” Lyndon B. Johnson
Camilerde asırlardır sadece din adamları konuşur ve başkasının kendilerini eleştirmesine din adına müsaade etmezler.
Eleştirilmeyen insanlar, kurumlar, kuruluşlar… Çürür, dağılır ve ölüme sürüklenirler.
Pek çok Müslüman lider, asalak tarikat liderlerini krallardan üstün kabul ederler. Niçin? Müslüman liderler asalak ve tiranlardır da ondan.
Cihangir Sufi şeyhini krallara tercih ediyor.
2005 yılında Irak’a gittiğimde bir Türkmen, tercüman ve rehber olarak beni gezdirdi. Bağdat’ı gezerken, rehberim, “Nurettin Bey, Bağdat’ta, her kimse sıkıştığında cami çevresinde çiş yaparsa linç edilir” dedi. Kendisine, “Kutsal mekânlara pislemek insana yakışmaz ama linç etmek insanlık dışı olaydır.” Diye, cevap verdim. Dört ay sonra, Irak’ta, 498 cami Şii ve Suni militanlar tarafından kundaklandı. Üstelik içerileri ibadet edenlerle doluyken bombalı saldırılar yapıldı.
Siyasi çıkarları için kendi kutsal mekânlarını kundaklayanlar ve kundaklatanlar mı inançlıdır?
İnsanlar, kavramlarla görür, işitir, koklar, hayal kurar, yargıya varır ve uygulamaya karar verir. Kavramlar, doğaya açılan pencerelerdir. İnsanlar, sözcüklerle hayal kuramaz, ölçemez, yargıya varamaz… Kavramlar, bellekte imge oluşmasına aracılık eder.
Sözcükler, kavramların önemli bir parçasıdır ama nesne, hareket ve hareket aralıklarına eşitlenmedikçe sadece ses çıkarmaya yararlar. Örneğin, Türkçe bilen biri ezanı dinlediğinde yapılacak eylemleri ve davranışları belleğinde tasarlar.
Tanrı uludur;
Şüphesiz bilirim, bildiririm:
Tanrı’dan başka yoktur tapacak,
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’nın elçisidir Muhammed
Haydin namaza, haydin felaha
Namaz uykudan hayırlıdır
Arapça ezanı dinleyen ve Arapça bilmeyen biri ise sözcükleri tekrarlamakla yetinir. Böylesi biri, belleğinde, kendi kavramlarına uygun hayaller kurar, yargıya varır.
Özgür bireyler sorgular, kul-kuyruklar ezberler. Sorgulama, inanmayı; ezberler, tapınmayı, öndeki lideri izlemeyi yaratır.
İnanma, bellek etkinliği; tapınma, sözcük ve bedensel etkinliktir.
Ezber eğitim, sözcük tekrarlama esaslıdır; inanmaya değil, tapınmaya aracılık eder.
Arapça bilmeden Kuran ezberleyen insanlar tapınır mı, inanır mı?
İnsanlar dâhil, bütün canlılar ihtiyaçlarını doğadan temin ederler.
1-Vahşi yaşamda doğanın nimetlerini toplama, avlama;
2-İnsan, belleğindeki bilgi birikimi, sahip olduğu araç-gereç ve becerisi ile orantılı olarak:
A-Çalışıp üreterek;
B-Hemcinsinin ürürüne el koyarak ihtiyaçlarını karşılar.
Çalışıp üretme, insana yakışır; ürünü gizli ya da zorla gasp etme, insanlık dışı etkinliktir. Toplu halde ürüne el koyma eylemine, “Savaş” denir.
Çalışıp üretme, sevgi; savaş, korku esaslıdır.
Müslüman toplumlarda yağma, talan, gasp… Kutsal; çalışma pis etkinliktir. Bu temel felsefe Müslüman toplumların sürünmelerinin, insan olamamalarının temel kaynağıdır. Irak, Suriye, Libya, Pakistan’da sadece iç savaş değil, yağma olayları devam ediyor. Kadılar yağma olaylarını normal etkinlik kabul eder.
Savaş mı, çalışma mı imrenilecek davranıştır?
Eski Dinayet Işleri Başkanı M. Nuri Yılmaz, Kürtlere karşı savaşı ırkçılıkla destekliyordu:
“Dün o bölgede soykırım yapan Ermeni çeteleri, bugün kılık ve metot değiştirerek kendi halkımıza karşı sizi kullanmaktadırlar…“ ZAMAN 31 Ekim 1993.
Britanya’da Anglikan kilisesi piskoposları, “Terörizmle Mücadele, 11 Eylül’ün Ardından Güç, Demokrasi ve Şiddet” raporu yayımladı. Raporda, Irak işgali nedeniyle Hıristiyan liderlerin Müslümanlardan özür dilemesi gerektiği ve işgalin Amerika’nın çıkarlarına hizmet olsun diye yapıldığı belirtildi. 19-9-2005
Gerçekleri bilmek ve öğrenmek insanların en doğal hakkıdır. Müslüman toplumlarda acı gerçekleri saklamak, tatlı yalanları yaymak dinsel görevdir.
Doğadan ve gerçeklerden uzaklaşan evrensel onur, erdem ve inançtan uzaklaşır; ya dilenir, ya da hırsız olur.
Doğa ile ölçülü mücadele olan çalışma hızlanıp, geliştikçe bellekler gelişir.
1-Tarih bilinci çeşitlenir ve ayrıntılı hale gelir;
2-Roman, hikâye, şiir, tiyatro, değişik düşünceler, doktrinler… Toplumlarda yaygınlaşır.
Edebiyat ile beraber sanat, müzik, spor etkinlikleri gelişir ve imrenilecek eserler ve hareketler ortaya çıkar.
“Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya dek mermeri oydum.” Mikelanjelo
Neden Avrupa’da binlerce Mozart, Bach, Vivaldi, Descartes, Newton… Var da İslam dünyasında tek bir yaratıcı dâhiye rastlanmaz?
Kimler inançlıdır acaba?
Sağı solu ateşe veren ayak-takımı ve onları yönlendirenler mi, ortaya ölümsüz eserler çıkaranlar mı?
Yaratıcılık ihtiyaç ve tepki sonucu gelişir.
1-Evrensel yasaların yerleştiği belleklerde evrensel yaratıcılık;
2-Basit kuralların egemen olduğu belleklerde entrika, kurnazlık, ikiyüzlülük… Esaslı yaratıcılıklara rastlanır. Örneğin, hiçbir Avrupalı lider, Suudi Kralı kadar entrikacı olamaz. Neden? Yeteri kadar entrikacı olamadığında koltuğunu kaptırır.
Avrupalı liderler mi, Suudi Kralı mı daha inançlıdır?
Yasalar ve evrensel ölçülerle doğa tanınır ve denetim altına alınır. Tanınmayan nesne, hareket ve hareket aralıkları denetim altına alınmaz. Bu nedenle, asırlardır, Batılı düşünürler doğa yasalarını keşfetme çabası içinde olurlar.
Doğanın yasalarını keşfedenler, insanın doğal haklarına ulaşırlar. Evrensel yasalar, evrensel değerleri yaratır. Evrensel yasalara ihtiyaç duyanlar, “Ben değerliyim! Eşim, çocuğum, kardeşlerim değerlidir! Vatandaşlarım değerlidir! Giderek, bütün insanlar değerlidir!” diye, bağırır.
Bilgeler toplumlarına ve yöneticilerine yön verir.
Yön verilen Müslüman toplumlardaki kullar mı, Batılı ülkelerdeki vatandaşlar mı daha değerlidir?
Görev kutsaldır ve ölümüne sahiplenmelidir.
Görevin satılmasına, ihanet; ihaneti yapana, hain denir. Her ihanetin bir bedeli, her hainin bir fiyatı vardır.
Görevi savsaklama ihanet değilse bile, utanılacak davranıştır.
Müslüman toplumlarda mı, Batılı ülkelerde mi görevler ucuz-pahalı demeden satılır?
Özgürlük, yasaların izin verdiği eylemleri yapabilmek, nesnelere sahip olabilmektir.
Özgür yaşamak:
+Bilgi, beceri, araç-gereç birikiminin arttığı, çalışıp üretmenin yaygınlaştığı;
+Üretimin tüketimden fazla olduğu
+Belleklere yasaların taht kurduğu;
+Yasaların egemen, ölçülü kurumların yaratıldığı ve bilge yöneticilerin kurumlara atandığı toplumlarda mümkündür.
Çete oluşturmuş yöneticiler ve onlara gerekli haracı veren kulların oluşturduğu toplum özgür olur mu? Var olan bir avuç üründen pay kapmak için her yolu deneyen; ama, ürün artışı için hiç bir çabaya girişmeyen insanların yaşadığı toplumlar nasıl özgür olabilir?
Özgür insan, hem başkalarına yasadışı ve ölçüsüz olarak hükmetmekten, hem de başkalarının kulu olmaktan aynı oranda nefret eder. Bu koşulu yerine getirmek için, belleğini durmadan besler ve ürün ortaya çıkarmak için durmadan çaba harcar.
Kimler özgürdür acaba; Müslüman toplumlarda yaşayan açlar mı, Avrupa’da yaşayanlar mı?
İrili-ufaklı savaşlara sürülen yoksul insanlara tek bir konu öğretilir: Allah’ın onlara yazdığı alın yazısına tamamen inanarak bunu kayıtsız şartsız kabul etmeleri, başka bir kadere sahip olamayacakları kör inanışlardır. Bu kör inanış, ilkel yöneticilere ve subaylara oldukça yardımcı olur. Tapınan insanlar kör inanışın köleleridir.
İç İşleri Bakanı Şahin, “Her şey nasip işidir. Bizim Iğdır’a gelmemizde bir nasip işidir. Aniden karar verdik ve Iğdır’a geldik. Şehitlik de, gazilik de, uzun yaşamak da, genç yaşta şehit olmakta nasip işidir. Şehidimizin ailesine sabırlar diliyorum. Acılarını paylaşıyorum…” dedi. 18-9-2012
Irak’ın Necef kentinde Hz. Ali Türbesi girişinde bomba patladı. Şii lider Muhammed Bekir el Hâkim dâhil 125 kişi öldü, 142 kişi yaralandı. Şii örgütü Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi lideri Ayetullah Muhammed Bekir el Hâkim, ılımlı bir lider olarak biliniyordu. 29-8-2003
Bombalı saldırıda öldürülen Şii lider Bekir el-Hâkim yüz binlerin yas yürüyüşünün ardından, 1 milyon kişinin katıldığı ve intikam yemini ettiği törenle Necef’te toprağa verildi. 2-9-2003
Irak’ın Necef kentinde Hz. Ali Türbesi’nin kapısında bomba patladı. Şii lider Muhammed Bekir el Hâkim dâhil 125 kişi öldü, 142 kişi yaralandı. Şii örgütü Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi lideri Ayetullah Muhammed Bekir el Hâkim, ılımlı bir liderdi. 29-8-2003
Bağdat’ta 1 milyon Şii, ölüm yıldönümünde yedinci imamları Musa Kazım’ın türbesine yürürken, dört havan topu ve bir roket atıldı, panik çıktı; çoğu kadın ve çocuk 965 kişi öldü, 815 kişi yaralandı. Şii Başbakan İbrahim Caferi üç günlük yas ilan etti. 31-8-2005
Taliban’ın Pakistan’da faaliyet gösteren kolu dün bir video yayınlayarak asker olduğu iddia edilen bir grup erkeğin kesilmiş başlarını sergiledi. 1-9-2012
Suriye’de çatışmalar ve tahrip edilen cami 30-8-2012
İnanç özgürlüğü nedir?
‘Cami ve kilise sayıları kıyaslanmamalı’
Federal Meclis’teki Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) Grup Başkanı Volker Kauder, Almanya’daki cami inşasının, Müslüman ülkelerdeki kilise inşasıyla kıyaslanmaması gerektiğini söyledi. Kauder, Almanya’da cami inşası ile Müslüman ülkelerdeki kilise inşasının kıyaslanması durumunda, “Ülkemizde yaşayan insanların temel haklarını sağlamamış ve onların kaderini başka bir devletin politikasına bağlı kılmış oluruz” dedi. Kauder din özgürlüğünün pazarlık konusu olamayacağını da belirtti.
Böylesi bir düşünceyi hangi Müslüman din adamı savunabilir acaba?
İnanan insanlar ikna ile inanışlarını savunur ve yayılmasına çalışırlar. İkna, bilgi-beceri-yaratıcılık gerektirir ve zor etkinliktir. Tapınanlar ise baskı ve devlet desteği ile dinlerini korumaya çalışırlar. Bütün ilkel toplumlarda din, devlet gözetiminde olur.
Avrupa’da, Aydınlanma sonrası din ile devlet işleri ayrılır ve din dini liderlere teslim edilir. Türkiye’de, laiklik adı altında, Suni Müslümanlık devlet denetiminde ve koruyuculuğundadır. Müslüman toplumlarda, ezber eğitim esas olduğundan, ikna bilinmez.
İnançlı dinsel görevliler kutsal mekânlarını kendileri inşa eder ve imrenilecek süslemeler yaratırlar. Örneğin, Uzak Doğru’daki kutsal mekânların süslemeleri görülmeye değerdir. Müslüman toplumlarda tapınaklar ustalar tarafından inşa edilir ve sade duvarlar vardır ya da duvarlar hazır süslemelerle kaplıdır.
Kendi kutsal mekânını yapmaktan ve süslemekten aciz dini görevliler mi inançlıdır?
Yalan nedir?
“Yalan kadar insanı alçaltan bir davranış yoktur.” Çehov
“4+4+4 düzenlemesinden sonra bütün okulları imam hatip yapma şansını yakaladık” açıklamasıyla gündeme gelen AKP Muğla Milletvekili Ali Boğa’nın torununun, Fransız okulunda eğitim gördüğü ortaya çıktı. Torunu için Fransız müfredatıyla eğitim veren Fransa’nın Türkiye’deki devlet okulunu seçmesi, Boğa’nın, “Tarihini bilen, milletini seven, inancıyla barışık, küresel yenilik ve gelişmelere açık bir nesil yetiştirilmesi için bu açıklamayı yaptığına” ilişkin sözleriyle de çelişti. 27-8-2012
1960, 1970, 1980’lı yılları inceleyenler böylesi binlerce yalancı davranış ile karşılaşır.
Doğada, göreceli olarak, neden sonuç ilişkisi işler. Bütün yanılmalarımızın nedeni, neden-sonuç ilişkilerini karıştırmamızdan ileri gelir.
Türkiye’de ilk ve orta öğretimde din dersi zorunlu kılındı. 1-9-1982
AKP iktidarı hangi etkilerin sonucu olarak ortaya çıktı acaba? Bu soruyu başta Demirel ve Evren olmak üzere AKP hükümeti öncesi hırsız ve ikiyüzlü yöneticilere sormak gerekir.
İnanma, tapınma ve şiddet
Nasrallah, ‘Kanımız akmaya devam ettikçe Peygamberimize yönelik aşağılamalar konusunda sessiz kalmayacağız. Resullullah, senin için ölürüz, kanım canım sana feda olsun’ dedi. 18-9-2012
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, ‘Müslümanların Masumiyeti’ adlı filmin, küresel bir kışkırtma olduğunu belirterek, bu türden operasyonların ırkçılık gibi suç sayılması gerektiğini belirtti. Görmez, filme karşı tepkilerin Peygamberi olması gerektiğini belirterek küresel kışkırtmanın şiddete başvurmayı ve rastgele büyükelçiliklere saldırıp insan katletmeyi meşru kılmayacağını söyledi. İslam’ın Müslümanlar tarafından bölgeselleştirildiğine dikkat çeken Görmez, ‘Bu durum İslam’ın evrenselliğine yakışmıyor. Algımız değişmeli’ dedi. 18-9-2012
Hz. Muhammed’i aşağılayan filmin protestosundan dolayı Amerikan elçilik ve konsolosluklarına saldıran Müslümanları kınayan Suudi baş müftüsü, bu eylemlerin “İslam dışı” olduğunu söyledi. Suudi Arabistan, Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatür krizinde ise Danimarka mallarını boykot etmiş ve sert tepki göstermişti.
“Hayatları ve mülklerinin korunmaları garanti altına alınmış kişilere saldırmak, binaları ateşe vermek veya tahrip etmek haramdır. Masum diplomatlara saldırı İslam dinine zarar vermektedir ve Allah bunlardan razı değildir” diyen Suudi müftüsü, Amerikan elçilik ve diplomatlarına karşı gerçekleştirilen eylemlerin “haram” olduğunu ilan etti.
Suudi Arabistan Baş müftüsü hakaret içeren bir filmin İslam’a ve peygamberine asla zarar veremeyeceğini söyledi (focushaber) 17 Eylül 2012
“Hiçbir canlı insan kadar yükselemez ve alçalmaz.” Hölderlin
“12 yaşında kız çocuklarının evlenmeleri gerekir” diyen, ilkel-ikiyüzlü-yalancı Baş müftü ne kadar inançlı olabilir?
Yasaların üstünlüğü, suçun ve günahın ferdiliği, yargıç kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği, herkesin yasalar karşısında eşit olması… Gibi temel insani kavramalar Müslüman toplumlara henüz ulaşmamıştır.
İstanbul Fatih’te İsmailağa Camisi’nin emekli imamı Bayram Ali Öztürk bıçaklanarak öldürüldü. Öztürk’ü bıçaklayan Mustafa Erdal camide linç edildi. 3-9-2006
Kendi geçimini temin etmekten aciz ayak-takımı asırlardır yakıp-yıkarak İslam’ı kurtarmaya çalışırlar. Ayak takımını öne sürenler ise lüks yaşantı sürer, inanma-tapınma ticareti yaparlar.
ABD’DE çevrilen bir filmi protesto edenler, yaşadıkları şehirleri kana buluyor. 2012
Afganistan Pakistan
Niçin yakıp-yıktıklarını bilmeyen bu ayak-takımları mı inançlıdır?
Bazıları çocuk olan bu ayak-takımı içersinde kaç tanesi söz konusu filmi izlemiştir acaba?
Doğanın Birinci Yasası, sevgiyle, “Yaşa ve yaşat, türünü sürdür!” der; cesaret ve umut duygularını yaratır.
Doğanın Üçüncü Yasası, öfkeyle, “Öl ve öldür, kendini savun!” der; umutsuzluk ve korku duygularını yaratır.
İnançlı insanlar sevgiye koşar, tapınanlar ise korku içinde yaşar.
Bu dünyada korku içinde yaşayanlar, ölümden sonra korkulu gelecek beklerler. Hurafeler korkuları arttırır ve şiddetlendirir.
Hiç sevgiden söz eden, insanı temel alan bir Müslüman din adamı gördünüz mü?
Doğadaki en değerli varlık insandır. Tarih boyunca pek çok düşünür, “Dünya tanrılar ve insanlar için yaratılmıştır” der.
O halde insanı temel almayan, onun yaşamını kutsal kabul etmeyenler inançlı olamazlar.
Müslüman toplumlarda kulların değeri ne kadardır?
İşte örnekler:
İntihar saldırı sonrası bir yaralı hastaneye taşınıyor-Afganistan
Afganistan’da intihar saldırısı; polis şefi yaralı, beş kişi öldü. 27-8-2012
12 Eylül sonrası 500 liseli okul bahçesinde yatırılmış polisler izliyor.
İrade nedir?
Direnmedir. İnançlı insanlar direnir, tapınanlar mazeret üreterek sesli-sessiz sıvışır.
Çinli yüzücü 200 metre yarışında-2012 Takma ayaklarla yarışanlar-Londra 2012
IIiesa Delana yerçekimine meydan okuyor; tek ayakla 1,74 zıplıyor.
Bu insanlar iradeli midir?
Neden Müslüman toplumlardan iradeli kullar çıkmıyor? Kul iradeli olamaz ve direnemez!
Müslüman kullardan:
_Evrensel düşünür,
_Evrensel yönetici,
_Evrensel komutan,
_Evrensel yargıç olmaz.
Kadın, Çocuk ve Müslümanlık
Erkek okuyamadığında ya da beceri kazanamadığında toplumda bir birey cahil yaşar ama kadının okuyamadığı ve beceri kazanamadığı toplum cahil kalır.
Müslüman toplumlar cahil ve ilkel toplumlardır. Neden? Kadın okuyamaz ve beceri kazanmaz.
İnsanlar bütün bilgilerini aile, çevre ve eğiticilerden edinir. Cahil toplumlarda anne cahil, çevre yoksul ve eğiticiler ilkel olduğundan çocuk gelişemez. Günümüz dünyasında en cahil ve ilkel insanlar Müslüman toplumlarda yaşar. Afrika ve Brezilya’nın ilkel kabileleri bile bağnaz Müslüman toplumlardan ileri sayılır. Çünkü: Pek çok ilkel kabilelerde tek-eşlilik yaygındır, çabucak gelişmelere ayak uydururlar. Bağnaz insanlar ise gören kör, işiten sağır ve dilleri bağlı suskunlardır. Müslüman toplumlarda kadın kör, sağır ve lal olarak haremde yaşar. Haremde yaşayan kadınların ve çocukları sahipleri olur. Yani: Müslüman toplumlarda kadın ve çocuk maldır.
Bağnaz, birlikte yaşadığı kadınları insan kabul etmez, onlara güvenmez, kızlarını ve kız kardeşlerini rahatlıkla başka haremlere satabilir, torunu yaşındaki genç kızları haremine alır. Böylesi bağnaz ve ilkel kullar inançlı olabilir mi?
Afganistan’da öğretmen ve kız öğrenciler
Tipik bir Müslüman öğretmen ve erkek öğrenciler
Hizbullah’a destek veren örtülü bayanlar. Tahrip edilmiş tank ve çocuklar- Suriye
(Kadınlar, çarşaf içinde de olsa süslenmekten vazgeçmez.)
Müslüman toplumlarda ilkel yaşam ne kadar devam eder?
Kapalı toplumlar yıkılıyor. GSM sistemleri, INTERNET, GPS ve diğer iletişim araçları sınırları parçalıyor. Londra, Paris, Tokyo… Yaşantıları evlere konuk oluyor.
Denizde serinleyenler- Mısır-26-8-2012
İnsanlar güzel nesne ve hareketlere layıktırlar.
Müslümanlık kuralları olan bir din değildir; bu nedenle, kurumlar yoktur. Her dinsel lider başka telden çalar. İlkel Arap gelenekleri, din kuralı olmuştur.
Yasalar olmayınca; Müslüman toplumlarda, yöntem, mantık, adalet, ölçü, kurumlar, insani değerler… Çarpıktır.
İman, teyit etme, doğrulamadır. Yasalar belleklere taht kurmayınca, imansızlık yaygınlaşır.
Müslüman’a, “Dediğiniz doğru mu?” diye, sorarsanız; “Vallahi, billahi, Allah şahittir… Doğru söylüyorum” der. Kuşkusuz, çoğunluk, yalan söyler. Yani: imansız olduğunu belgeler.
İmanlı insana, “Dediğiniz doğru mu?” diye, sorarsanız; “Bir daha gözden geçireyim, yanılmayayım…” diye, cevaplar.
Müslümanlarda tarih bilinci yoktur. Bu nedenle, MS 600 yılında yaşamış lideri, MÖ 1250 yılında yaşamış peygamberle konuştururlar. Buna inanmayanları dinsiz-imansız kabul ederler.
Müslüman toplumlarda:
Bilgi, beceri, araç-gereç çoğalıp çalışıp-üretme yaygınlaştıkça;
Evrensel doğa ve evrensel insani yasalara ihtiyaç duyuldukça; kullar, insan olur. İnsanlar tapınmaktan ve yalandan utanç duyar ve insani değerlere sarılırlar. Acı gerçekleri tatlı yalanlara tercih ederler. Tarih bilincine kavuşurlar. Hurafelerden kurtulurlar.
“Güç, hak; güçlü, haklıdır! Kaşa kaş, göze göz! İntikam!” diye, bağırmaktan utanç duyar ve özgür birey olurlar. Özgür bireyler kendi kendilerini kandırmaktan vazgeçerler. Kendini aldatan, hemcinsini rahatlıkla aldatmaya çalışır. Müslüman toplumlarda tanrılar yerlerde sürünmekten, yoksulların dillerinde sakız olmaktan kurtulur.
İnsan olarak yaşamımı:
A-Evreni sevk ve idare eden ve Evrenin Ruhu olan doğa yasalarına;
B-Su ve atmosferi ile Toprak Anaya;
C-Isı ve ışık kaynağı Güneş’e borçluyum.
Evrenin Ruhunun kaynağında bir Evrensel Yargıç var mıdır?
Bu sorunun yanıtını gelecek nesiller evrensel ölçülerle daha iyi bilecektir.
İnsanların hatırı için gelmiş-geçmiş, irili-ufaklı, yaşlı-genç, dişi-erkek, yer-gök… Bütün tanrı ve tanrıçalara kalbimle inanırım. Zaten, din ve mezhep çoğunluk için hatır-gönül meselesidir. Kaç insan dinini ve mezhebini evrensel ölçülerle sorgular?
degirmencinurettin@gmail.com
Nurettin Değirmenci
Elk. Yük. Müh.
30-8-2012
Yorumlar kapatıldı.