İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ciddiyet ve cinayet

Orhan Kemal Cengiz / Radikal

2004 yılında Ramil Safarov, Macaristan’da katıldığı bir NATO kursu sırasında, sabaha karşı alıyor eline baltayı, aynı binada uyumakta olan Ermeni teğmen Gurgen Margaryan’ın kafasını koparıyor. Korkunç bir vahşet. Macaristan’da mahkeme Önüne çıktığında Safarov bu cinayeti ‘Azeri bayrağına yapılan hakaret nedeniyle’ işlediğini söylemiş. Hâlbuki sonradan anlaşılıyor ki, kurs boyunca Azeri ve Ermeni subaylar arasında hiçbir sürtüşme olmamış ve Safarov bu cinayetten sonra başka bir Ermeni’nin odasına yönelip onu da Öldürmek istemiş. Tipik bir nefret cinayeti Safarov’un işlediği. Safarov, Macaristan’da Ömür boyu hapis cezasına çarptırılıyor. Azerbaycan, cezasını çekmeye devam edeceği sözü vererek iadesini istiyor Safarov’un, Macaristan da iade ediyor. Fakat ne cezası? Safarov, Azerbaycan’da milli bir kahraman olarak karşılanıyor, hemen affa uğruyor, görevine iade ediliyor, kendisine ev veriliyor ve birikmiş maaşları Ödeniyor. Safarov’un Ermeni subayı ‘Azeri bayrağına hakaret ettiği’ için Öldürdüğünü söylemesi bu kadar canice işlenmiş bir cinayeti Azerilerin gözünde bir kahramanlık Öyküsüne dönüştürüyor. Bu, kolektif bir delilik değildir de nedir? Şimdi bu kolektif delilik yüzünden bütün Kafkasya yeniden çalkalanıyor.

***
Üzerine ‘ciddiyetsizliğin’, ‘şakanın’, ‘mizahın’ temas edemediği her düşünce, her ideoloji sonunda öldürücü bir silaha dönüşebilir.
               
Serdar Turgut’un, Ertuğrul Özkök’ün ‘eşcinsel’ olduğunu söylediği röportajıyla başlayan, Özkök’ün ‘Gizli eşcinselim’ başlıklı yazısıyla devam ettirdiği ‘muhabbete’, ben de katıldım geçenlerde ve bu tür tartışmaların, insanların cinsel yönelimlerini değiştirmeyeceğini ama ‘kesif homofobik kültürümüzü bir nebze olsun değiştirebileceğini’ düşündüğümü söyledim.
Son olarak Nazlı Ilıcak konuyu köşesine taşımış ve cümlemize birden ayar vermiş. Ilıcak bizleri, gündem bu kadar yoğunken böylesine ‘light’ konuları ele aldığımız için eleştiriyor. Bu tür şeylerin yazılacağı ‘Ayşe Arman’ınki tarzı köşeler varmış. Ilıcak bizleri ‘ciddiyete’ davet ediyor.
Bense fazla ‘ciddiyetin’ çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Bakın bizim fazla ‘ciddi’ kültürümüz eşcinselleri feci şekilde Öldürüyor. Ilıcak bu satırları yazdığı sıralarda Diyarbakır’da işlenen korkunç bir ‘namus cinayeti’nin detayları ortaya çıkıyordu. 17 yaşındaki R.A. eşcinsel olduğu için gece gündüz dayak yiyormuş babasından. R.A. bu cehennem azabından kurtulmak için evden kaçıyor. Amca ve baba çocuğu buluyor ve kaçırıyorlar. Baba oğluna tam 14 defa ateş ediyor, çoğunu da kafasına…
Biz biraz daha ‘light’ bir kültürde yaşasaydık, daha az tabularımız olsaydı, belki de R.A.’nın babası oğlunu olduğu gibi, bir insan olarak sevebilmeyi de Öğrenecekti. Ama çok ‘ciddiyiz’ işte…
***
Bizimki gibi toplumlarda ‘ciddiyet’ talebinin çok geniş bir uygulama alanı var. Liderler, siyasal görüşler, kurumlar hemen hepimizden çok ‘ciddi’ olmamızı talep ediyorlar. Eleştirmeyeceksiniz, şaka yapmayacaksınız, hep Önünüz ilikli olacak. Dün Atatürk’ün karikatürü yapılamıyordu bu ülkede, bugün Tayyip Erdoğan’ın karikatürü yapılamıyor. PKK’lı bir Kürt hiçbir şekilde ‘Başkan Apo’yu ti’ye alamıyor. Solcusundan dindarına hepimiz asla üzerine şaka yapamayacağımız düzinelerle tabuyla çevriliyiz.
Hâlbuki demokrasi ve Özgürlük her konuda ‘light’ olunabilen, her şeyin ‘ti’ye alınabildiği bir toplumda yerleşip kök salabilir ancak. O yüzden bizde bir türlü olmuyor. ‘Ciddiyet’in cenderesinde sıkışıp kalan beyinlerimiz, hiçbir konuda çözüm üretemiyor, sürekli olarak ezberleri tekrar ediyor.
Bazen bu ciddiyet, kolektif bir deliliğe dönüşüyor. Bayrak, İstiklal Marşı, bazı heykeller vd. ulusal histerinin konusu haline gelip, uğruna insanların gaddarca Öldürülebildiği fetişlere dönüşüyorlar. Mesela Azerbaycan bu günlerde bu tür bir kolektif deliliğin pençesinde kıvranıyor.
2004 yılında Ramil Safarov, Macaristan’da katıldığı bir NATO kursu sırasında, sabaha karşı alıyor eline baltayı, aynı binada uyumakta olan Ermeni teğmen Gurgen Margaryan’ın kafasını koparıyor. Korkunç bir vahşet. Macaristan’da mahkeme Önüne çıktığında Safarov bu cinayeti ‘Azeri bayrağına yapılan hakaret nedeniyle’ işlediğini söylemiş. Hâlbuki sonradan anlaşılıyor ki, kurs boyunca Azeri ve Ermeni subaylar arasında hiçbir sürtüşme olmamış ve Safarov bu cinayetten sonra başka bir Ermeni’nin odasına yönelip onu da Öldürmek istemiş. Tipik bir nefret cinayeti Safarov’un işlediği.
Safarov, Macaristan’da Ömür boyu hapis cezasına çarptırılıyor. Azerbaycan, cezasını çekmeye devam edeceği sözü vererek iadesini istiyor Safarov’un, Macaristan da iade ediyor. Fakat ne cezası? Safarov, Azerbaycan’da milli bir kahraman olarak karşılanıyor, hemen affa uğruyor, görevine iade ediliyor, kendisine ev veriliyor ve birikmiş maaşları Ödeniyor. Safarov’un Ermeni subayı ‘Azeri bayrağına hakaret ettiği’ için Öldürdüğünü söylemesi bu kadar canice işlenmiş bir cinayeti Azerilerin gözünde bir kahramanlık Öyküsüne dönüştürüyor. Bu, kolektif bir delilik değildir de nedir? Şimdi bu kolektif delilik yüzünden bütün Kafkasya yeniden çalkalanıyor. Azerbaycan Ermenistan arasındaki gerginlik giderek tırmanıyor…
***
Ben de bu satırları Malatya’daki otel odamdan yazıyorum. Yarın, Safarov’un işlediği türden bir cinayetin davasına gireceğim. Bundan beş yıl Önce, güçlü ‘milli hislere’ sahip oldukları için Ergenekoncuların seçtiği beş genç, üç masum Hıristiyancı boğazlarını keserek Öldürmüştü.
üzerine ‘ciddiyetsizliğin’, ‘şakanın’, ‘mizahın’ temas edemediği her düşünce, her ideoloji çok tehlikelidir inanın. Sonunda Öldürücü bir silaha dönüşebilir.

Yorumlar kapatıldı.