İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye İçin Bir İnanç Özgürlüğü Yasası Neden İyi Bir Fikir? / Why a Law on Religious Freedom is a Good Idea for Turkey?

Mine Yıldırım

Tabii ki, anayasa bu hakların korunması için yeterli bir çerçeve oluşturmalı. Fakat dillendirilen talepler ayrı bir İnanç Özgürlüğü Yasası’nda korunup düzenlenebilir. İnanç gruplarının bazı talepleri yasalarda yeni düzenlemeler gerektiriyor. Kimliklerde din hanesinin kaldırılması, vicdani ret hakkının tanınması, cemevlerinin ibadet yeri olarak tanınması, ibadet yerlerinin kurulmasının engellenmemesi, dini grup ve/veya grupların tüzel kişilik kazanmasına ilişkin düzenleme yapılması, kişilerin kendi inançlarına göre özgürce ibadet etme hakkı, din görevlisi yetiştirmek amaçlı okul açma hakkı, din görevlilerini seçme ve atama hakkı, kamu ve özel sektörde çalışma hayatında din veya inanç özgürlüğüne saygı duyulması, dini aidiyet temelinde ayrımcılık yapılmaması gibi talepler ve daha fazlası, doğrudan anayasa yerine İnanç Özgürlüğü Yasası’nda korunabilir… Dünyaya baktığımızda nispeten yakın bir zamanda yasalaşan Portekiz Din Özgürlüğü Yasası (2001) iyi bir örnek olarak gösterilebilir.

***
Yeni anayasa yapım sürecine hazırlanıp en iyi şekilde katılmaya çalışan toplum kesimlerinden biri inanç grupları oldu; ancak çoğu zaman yeni anayasadan beklentileri, aslında anayasada ifadesini bulabilecek taleplerin ötesinde talepleri de içerdi. Tabii ki, anayasa bu hakların korunması için yeterli bir çerçeve oluşturmalı. Fakat dillendirilen talepler ayrı bir İnanç Özgürlüğü Yasası’nda korunup düzenlenebilir.  Dünyada da anayasalarında din veya inanç özgürlüğüne ilişkin hükümlerin yanı sıra dini özgürlükleri yasalaştıran ülkeler var.
İnanç gruplarının bazı talepleri yasalarda yeni düzenlemeler gerektiriyor. Kimliklerde din hanesinin kaldırılması, vicdani ret hakkının tanınması, cemevlerinin ibadet yeri olarak tanınması, ibadet yerlerinin kurulmasının engellenmemesi, dini grup ve/veya grupların tüzel kişilik kazanmasına ilişkin düzenleme yapılması, kişilerin kendi inançlarına göre özgürce ibadet etme hakkı, din görevlisi yetiştirmek amaçlı okul açma hakkı, din görevlilerini seçme ve atama hakkı, kamu ve özel sektörde çalışma hayatında din veya inanç özgürlüğüne saygı duyulması, dini aidiyet temelinde ayrımcılık yapılmaması gibi talepler ve daha fazlası, doğrudan anayasa yerine İnanç Özgürlüğü Yasası’nda korunabilir.
İnanmayanlar- ateist ve agnostikler- resmi olarak anayasa yapım sürecine katılmamış olsalar da bu süreçten beklentileri var. Kısa bir süre önce yayınlanan bir röportajda ifade edildiği gibi aslında Türkiye’deki ateist ve agnostikler inanmama hakkının etkili bir şekilde korunmadığını dile getiriyorlar. Ateistler veya agnostikler olarak örgütlenemediklerini çünkü hedef olmaktan çekindiklerini söylüyorlar. İnanmama hakkı da düşünce, din veya inanç özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Dinin eleştirisi veya dine karşı söylemlerin cezai kovuşturma konusu olması (TCK Madde 216) bu bağlamda kaygı verici.  Bir ülkede şiddeti desteklemeyen bir grubun hedef olacağını düşünerek örgütlenememesi ülkenin tümü için tehlikeyi haber veren bir işaret olarak görülmelidir.
Anayasa yapım sürecinde, inanç gruplarının sürece aktif bir şekilde dahil olmalarının sonucunda medyada taleplerinin yer alması ve tartışılmasıyla güçlenen bu dinamik sürecin devam etmesinde yarar vardır. Bu süreçte de görüldüğü gibi öğrenilecek, konuşulacak, analiz edilecek, tartışılacak ve çözüm üretilecek pek çok konu var. İnanç Özgürlüğü Yasası, düşünce, din veya inanç özgürlüğüne ilişkin bu dinamik sürecin kaybedilmemesi ve ileri götürülmesi için bir araç ve bunun bir ürünü olabilir.
İnanç gibi toplumu kolayca kutuplaştırabilen bir konuda sorunların ilgili taraflarca ifade edilmesi hem devlet görevlilerinin hem de toplumun bunları duyması, yani iletişim, bir noktada dönüşüme yol açmalıdır ve açacaktır.  Dönüşüm kuşkusuz tek yönlü bir yolda, yani özgürlüklerin daha da genişlemesi yönünde, olmalıdır. Dönüşüm için de diyalog ve işbirliği devam etmelidir.
Dünyaya baktığımızda nispeten yakın bir zamanda yasalaşan Portekiz Din Özgürlüğü Yasası (2001) iyi bir örnek olarak gösterilebilir. Bu yasa neleri kapsıyor? Düşünce, din veya inanç özgürlüğünü herkesin hakkı olarak tanıyor. Kimseye dini veya inancı nedeniyle ayrıcalık tanınamayacağı veya inancından ötürü herhangi bir hakkının kullanımında mağdur olamayacağı belirtildikten sonra devletin herhangi bir din veya mezhebe ayrıcalıklı bir şekilde davranamayacağı ifade ediliyor. Yasada devlet ve dini kurum veya gruplar arasında ayrılık olacağı ve devletin herhangi bir inançla bağı olmayacağı ilkesine, dini konularda fikir beyan etmeyeceği, eğitime ve kültüre ilişkin planlamaları herhangi bir dine göre yapamayacağı kurallarına yer veriliyor. Ayrıca, devlet ve dini gruplar arasında insan hakları, barış ve hoşgörü gibi değerler ile ilgili olarak işbirliği yapılacağına dair bir ilke de var. Kişilerin din veya vicdan özgürlüğü hakları arasında yaşanan çatışmaların hoşgörü ilkesi ışığında çözüleceği belirtiliyor. Vicdani ret hakkı tanınıyor. Muafiyet düzenleniyor, kamu kurumlarında çalışan görevlilerin dini bayramlarını kutlayacakları gün ve dinsel gereklilikleri yerine getirecekleri saatlerde izin isteme hakkı güvence altına alınıyor. Bu taleplere göre esnek çalışma koşulları oluşturulacağı ve görevliye bu saatlerin ücreti ödeneceği hükmüne yer veriliyor. Benzer şekilde öğrencilere de esnek bir şekilde dinlerinin gereklerini yerine getirme konusunda şartlar sağlanması kuralı getiriliyor. Kilise veya diğer dini grupların kendi dini kurumlarının hakları güvence altına alınıp düzenleniyor. Tüzel kişilik edinme hakkı tanınıyor. Yasaya göre din veya ahlak eğitimi isteğe bağlı olarak devlet tarafından, dini gruplarla işbirliği içinde sağlanır. Kamu televizyon ve radyo hizmetlerinde dini gruplara belirli sürelerde program yapma hakkı tanınır. Şehir planlama süreçlerinde dini grupların dinlenmesi gerekliliğine yer verilir. Dini kurallara göre hayvan kesimi, vergi muafiyeti ve devlet yardımı da dahil olmak üzere çok kapsamlı bir yasa Portekiz’in Dini Özgülük Yasası. Bu yasa sadece inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken meselelerin çeşitliliğini gözler önüne sermesi açısından bile kayda değer.
Türkiye’nin düşünce, din veya inanç özgürlüğü alanında, üzerinde toplumsal uzlaşma sağlaması gereken ve uluslararası insan hakları yükümlülükleriyle uyumlu çözümler üretmesi gereken pek çok mesele var. Yeni anayasanın çizeceği sağlam bir koruma çerçevesinden sonra İnanç Özgürlüğü Yasası’na yönelik bir çalışma tüm bu meselelerle ilgili yol alınması için iyi bir araç/hedef olabilir.
Summary
In the process of contributing to the drafting of Turkey’s new Constitution representatives of various belief communities in Turkey have expressed many demands related to the protection of freedom of religion or belief in Turkey. It is however not possible to address all of them in the Constitution as they would require the inclusion of many detailed rules in the Constitution. Mine Yıldırım argues that these demands should not be left aside because they are not going to be the enshrined in the new Constitution, instead they should be the basis of a new work on drafting a Law on Religious Freedom in Turkey.

Yorumlar kapatıldı.