İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Diyarbakır Kitap Fuarı I

Leon Eraslan  / leon_erarslan@yahoo.com

Dedem veteriner hekim olarak 1916 da birinci kanal harekâtına katılmıştı. Aradan yirmi beş sene geçtikten sonra bu kez yüzbaşı olarak Diyarbakır’da askerliğe çağrıldı. Bu nedenle benim için Diyarbakır’a gitmek onun gözleri ile gördüklerini bir de benim görüp onun hissetliklerini yaşayabilmekti. Hazır Birzamanlar Yayımcılık davet etmişken, hem S. Giragos Kilisesini görür, hem de şu Kaburga Dolması’nı tadardım.

Diyarbakır’a ulaşır ulaşmaz planımı uygulamaya başladım. Kaburga Dolmasını geçelim, zira Selim Usta’nın kaburga dolması, kaburgası ayrı pilavı ayrı başka bir yemek. Diyarbakırlı dostum Ani Hanımın tarifiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Belki ben öğleüstü gitmedim, ondandır. Benimle birlikte aynı zamanda andığım restoranda bulunan Ani hanımın ertesi günü öğrendiğim kanaati de aynı. Ne
yapalım kısmet değilmiş.
Planımın ikinci ayağı sabah Hançepek mahallesine gidip S. Giragos’u ziyaret etmekti. Dış müştemilatının onarımı devam ettiği nedeni ile hiç kimseyi içeri almak istemiyorlar.  Neyse allem ettim kulem ettim çalışanlara rahatsızlık etmeden kiliseyi ve çevresini gezdim.
Breh Breh Breh. Diyarbakır’a geldiğime ne iyi etmişim. Büyük bir huşu içinde kilisenin beş Khoran’ını izliyorum. Yandaki Mıgırdaran da dikkatimi çekiyor. Bir an Varbedim’i ve Özcan Alper’in filmi geliyor aklıma. Vernadundan yapılan çekim ne güzeldi. Şimdi belki daha güzel foto verir. Tavandaki ahşap
taşıyıcıları hayranlıkla izliyorum. Bir an oların taşıdıkları topak dolgu, loğ taşı, zamanla çürüyen ahşabın neden olduğu çöken damlar, Adana 1909 da Ermenileri evlerinden dışarı çıkartmak için çıkarılan yangınları ve onların neden olduğu damların çöküşü gözlerimin önünde.
Bu toprak dolgulu izolasyonu taşıyan “mertag”ların çöküşünü anlatan Mıgırdiç Margosyan’ın nefis yazısı derken Kitap fuarında ARAS pavyonunda kendisine rastlıyorum. Hemen bir kitap alıp kendisinden Ermenice olarak imzalamasını rica ediyorum.
– Hacetsek Hayren kırel,
– Hayren kırem?
– Hay darerov, hıntrem
O yazarken kendisine yardımcı olacak bir şeyler geveliyorum aklımca.
– Ays or Hancepenk’i tağı aytselesi.
– ….
– Kov kovi nıstaz eink.
Gerilerden beni tanıyan Bay ve Bayan Tovmasyan’lar yaklaşıyorlar. Konuşuyoruz. Benim bir gözüm onlarda bir gözüm Margosyan’da.
İmzasını atıp tarihi de koyuyor, arkasından Dikrangert. Aman ne güzel bir hatıra.
Varbet beni anımsar gibi oluyor, konuşmaları da dinliyor. Dikkat ettim yazıcıklarının başına Sireli ekliyor. İşte topluma yakın ve “hnazant” olmanın mutluluğu.
Heyecandan kitabın ücretini vermeyi unutuyorum. Geri dönüp ödemek için yeltendiğimde, Digin Payline başını sallıyor, kitabı bana hediye ediyor. Teşekkür ediyorum.
Bir de dönerim ki Digin Ani dibimde, has Diyarbakırlı, sarılıyoruz. Kendisine resim uğraşı nedeni ile (ve tabii ki diğer yaklaşımlarını gördükten sonra) kültür bakanım derim. Birzamanlar yayıncılığın tertiplediği Diyarbakır sergisini geziyoruz. Fotolardaki herkesi tanıyor.
Onu bir soda içmeye davet ediyorum, Bol bol konuşuyoruz. Sıra içtiklerimizin parasını vermeye geldiğine üstümde para kalmadığını görüyorum. Mahcup oluyorum…
Sonradan aklıma geliyor, Birzamanlar yayıncılıktan Gomidas Vartabet’in hayatı ile ilgili “Deliliğin Arkeolojisi” kitabını almıştım. Üstümdeki son on beş lirayı oraya vermiştim.
Yazıma burada ara veriyorum. Esas konu bundan sonra başlıyor. Yine yazarım.
Sirov,
Leon Eraslan  / leon_erarslan@yahoo.com

Yorumlar kapatıldı.