İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Açılım ve Demokrasi Cüngüş Kilisesi

Nurettin Değirmenci

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye gayrimüslim cemaat vakıflarının mallarını iade ederken Yunanistan, Bulgaristan, Girit ve Kıbrıs’ta kalan Osmanlı dönemi vakıfları konusunda mütekabiliyet (karşılıklılık) prensibinin çalıştırılmasını isteyen muhalefete, “Mütekabiliyet olmaz. Bir devletin, kendi vatandaşlarına tanıyacağı hakları, diğer devletlerin tutum ve politikaları esasında belirlemesi söz konusu olamaz” dedi.

Arınç, İzmir Musevi Cemaati’nin 13 Aralık 2011’de azınlık vakfı olarak tescil edildiğini, ancak mallarının iadesi için henüz başvurmadığını açıkladı. Arınç, MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sorusuna verdiği yanıtta, Yunanistan, Bulgaristan, Girit ve Kıbrıs’taki Osmanlı vakıfları malları için karşılıklılık ilkesinin uygulanamayacağını söyledi. 18-1-2012
Bütün ilkel yönetimlerde, “Göze göz, kaşa kaş!” temel kuraldır.
Demokrasi kurumlar yönetimidir. Bir toplumun demokrasi ile yönetilmesi için:
A-Özgür bireylerin çoğunlukta olması gerekir. Örneğin, Avrupa’daki büyük devrimleri yapanlar, “Her insanın kendi kurtuluşu kendi elindedir” inanışını savunanlardı.
B-Belleklere ve topluma evrensel yasaların yerleşmesi, gerçeklerin amaç edilmesi, toplumda güçlü kurumların oluşması, bilge yöneticilerin göreve getirilmesi zorunludur. 
Sıradan insanlar ait olukları doktrinin, özgür bireyler gerçeğin topluma egemen olmasını savunur.
C-Toplumun üretiminin tüketiminden fazla olması zorunludur.
Örneğin, Türkiye’de cari açık 2011 yılının 11 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre 30 milyar 719 milyon dolar artarak, 70 milyar 241 milyon dolara ulaştı. Bu gelişmede dış ticaret açığının 33 milyar 557 milyon dolar tutarında artarak 82 milyar 744 milyon dolara ulaşması etkili oldu. 12-1-2012
Bir ülkede demokrasi kusurlu işliyorsa; aksaklıklardan kurtulmak için ilk koşul hataları tanımaktır. Tanınmayan hatalar düzeltilemez. 
Kusurlu işleyen demokrasilerde, hataları tespit etmek için toplumsal alışkanlıkların dışına çıkmak gerekir. Düşünsel ve davranışsal alışkanlıklar olur. Alışkanlıkların dışına çıkmaya, “Açılım” denir. Her açılım yeniliklere neden olur ama her yenilik toplumlara değişik etki yapar.
Örneğin, Türkiye’deki insanlar yıllarca anadil yasaklanması utancını yaşadılar. Bu utançtan kurtulmak için ilk adımlar atıldı ama alışkı adımları atılıyor. Örneğin, CHP ya da MHP’li bir yönetici Kürtler arasına giderek, Kürtçe düşüncelerini anlatmalıdır. Kürtlerin kendilerini desteklemesi için çaba harcamalıdır. Hâlbuki MHP ya da CHP’li yöneticiler Kürtlere Türkçe hitap ediyorlar. Neden?
1-Kürtçe bilmiyorlar. Bu durumda parti olarak Türkiye’de yaşayan bazı vatandaşlara yabancı olduklarını belgeliyorlar.
2-Kürtçe hitap etmeyi kabullenemiyorlar. Bu durumda, vatandaşlar arasında bölücülük yapıyorlar.
Demokrasilerde zayıflar korunur, güçlüler dizginlenir. 
Türkiye’de etnik, din, mezhep açısından azınlıklar vardır. Olması son derece doğaldır. Bu azınlıkların üzerindeki baskıların kalkması için önce azınlık olmayan özgür bireylerin mücadele etmesi gerekiyor. Çünkü: Başkasına vurulan boyunduruğu, özgür bireyler kendi boyunlarında hissederler.   
Hayatın; yalnızlık, yoksulluk, kötülük, acımasızlık olarak görüldüğü mekân ve dönemlerde umut insanı yalnız bırakmaz. Böylesi durumlarda özgür düşünürler ve bireyler umut olarak belirir. 
Türkiye’de yıllardır azınlıklara ait kutsal mekânlar tahrip edilir, tamir edilmesine izin verilmez ve yok olması için bilinçli çaba gösterilir.
1-Bu kutsal yerler insanlığın malıdır.
2-Kutsal olan veya olmayan bütün varlıklar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınındır; hiçbir yöneticinin vatandaşın varlıklarını çürütme, yok etme hakkına sahip değildir. Sahip olduğunu iddia eden yöneticiler insanlık suçu işliyordur. 
 Bilinç özgür birey olmayı gerekli kılar.
Gerçekleri savunan doğru düşünceler kendi saflıklarıyla ayakta kalır; içine karışan yanlışlar onun zayıflığının bir parçası olur.
Türkiye’de bilgi, beceri, araç-gereç artışı ve çalışıp üretmenin yoğunlaşması ile hem özgür bireyler çoğalıyor, hem de gerçekleri günışığına kavuşturan düşünceler yaygınlaşıyor.
I-Başta Kürt bölgeleri olmak üzere gelişmemiş illerde çalışıp üretmenin düşüklüğü,
II-Hantal resmi kurumlar ve ilkel yöneticiler Türkiye’de demokrasinin gelişmesine engel teşkil ediyor.
Demokrasi gelişmedikçe azınlıklar üzerindeki ilkel baskılar sürüyor.
*
Yazının başındaki resimde görüldüğü gibi, azınlıkların dertleri evrenseldir ve belirli sürelerde geri toplumlarda çekilmez ağırlıktadır.
Unutmayalım:
İyiler sessiz kaldıkça, kötülerim zulmü artar.
**
Sevgili Müslüm Üzülmez, yıllardır Çüngüş’te harap olan Ermeni kilisesi ile ilgili resimler yayınlıyor ve konuyu duyarlı insanlara mal etmeye çalışıyor. Kendisini tebrik eder, çalışmalarında başarılar dilerim.

  
Sevgili Müslüm’ün çektiği Çüngüş’teki kiliseyi gösteren fotoğraflarından iki tanesi.
Tarihi eserlere Batılılar nasıl sahip çıkıyor?
         
Almanya’da açılan, “The Tell Halaf Adventure” adlı sergide, 3000 yıllık heykelin aralarında bulunduğu çok sayıda tarihi eser sergilenecek. İkinci Dünya Savaşı sırasında 1943 yılında Berlin’deki Tell Halaf Müzesi’nin bombalanması sırasında zarar gören heykellerin parçaları Pergamon Müzesi tarafından saklandı. 2001 yılında, 40 heykelin parçalarının birleştirilmesine başlandı. Yaklaşık 27 bin parçanın birleştirilmesinin ardından heykeller, 28-1-2011 gününden itibaren ziyaretçilerin karşısına çıkacak.
Berlin Müzesi Yöneticisi Michael Eissenhauer, “5-10 sene önce kimse bu serginin gerçekleştirilebileceğine inanmıyordu” dedi.
===
Geçmişte ve yaşadığımız dönemde, insanların bildiği, gerçek ve gerçekdışı oluşumlar vardır.
Günümüzde acı gerçeklerden kaçanlar, tatlı yalanlarla kendilerini kandıranlar, geçmişteki gerçeklere ne kadar önem verebilir?
Diğer yandan geçmişini evrensel ölçülerle bilemeyenler, geleceklerini sağlam temeller üzerine inşa edemezler.
degirmencinurettin@gmail.com
Nurettin Değirmenci
  Elk. Yük. Müh.

Yorumlar kapatıldı.