İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cemaat Vakıfları Yönetimi ve Patrik Delege Seçim Sistemi

Değerli okurlar, 1950’li yıllardan bu yana hem iki dereceli patrik seçimlerinde hem de cemaat vakıflarının yöneticilerinin seçiminde basit çoğunluk sistemi uygulanmaktadır.

***
Not: Bu yazı Nor Marmara Gazetemizin Türkçe ekinde yayımlanmıştır.
Öncelikle bu çalışmamda yardımlarını esirgemeyen Yervant Özuzun ve Aret Çiçekeker’e teşekkür etmek isterim.
Değerli okurlar, 1950’li yıllardan bu yana hem iki dereceli patrik seçimlerinde hem de cemaat vakıflarının yöneticilerinin seçiminde basit çoğunluk sistemi uygulanmaktadır. Bilindiği gibi çoğunluk sistemi temel olarak ikiye ayrılır: Basit (Nispi) çoğunluk ve mutlak çoğunluk. Basit (Nispi) çoğunluk sistemi gerçekten de basit bir sistemdir. Kaç aday ya da grup katılırsa katılsın en çok oy alan aday seçimi kazanmış olur. İlk bakışta doğru gibi görünen sistem ancak seçilecek aday bir kişi ise doğru olur. Birden çok aday seçilecekse ve birden çok kişi ve grup adaysa bir oyluk fark tüm adayların seçimi anlamına gelir ki, bu sisteme öncelikle adil demek mümkün değildir. Mutlak çoğunluk sisteminde ise adayın kazanması için oyların %50’den fazlasını alması gerekir. Adaylardan biri %50’den fazla oy alamazsa genellikle en çok oy alan iki aday arasında ikinci tur seçim yapılır.
Uygulanmakta olan basit çoğunluk sisteminin adil olmadığı, seçmenin iradesini yansıtmadığı, katılımcılığı azalttığı, seçmenleri küstürdüğü bilinen bir gerçektir. Bütün bunlara rağmen günümüze kadar altmış yılı geçen bir süre maalesef bu seçim sistemi yürürlükte kalmıştır.
Değerli Okurlar, gelecek sene Surp HaçTıbrevank dışında 4 ortak büyük vakfın seçimleri var. Tıbrevank eğer 5 ortak vakıftan ayrılmak istemezse – ki kanımca ayrılmamalıdır- hem bu sene, hem de gelecek sene seçim yapması gerekir. Önümüzde er geç, eş ya da yeni bir patrik seçiminin de gündeme geleceği kesin. Bu durumda adil olmayan, halkın iradesini yansıtmayan, vakıflarda bir otokontrole izin vermeyen seçim sisteminin ele alınması tartışılması ve çağdaş adil bir sistemin aranması gerekir.
Neden bu gün? Nedeni basit, bu adil olmayan, halkın iradesini yansıtmayan seçim sistemi ortada bir seçim yokken daha kolay tartışılabilir. Çünkü seçim varsa, statüko bekçilerinin yanında bir de bu haksız sistemi kendi yararına görenler kendiliğinden değişikliğe karşı çıkacaktır.  Bu yüzden bir seçim söz konusu değilken, doğruların, adil olanın, haktan ve halktan yana olan sistemin daha kolay kabul edilebileceğini düşünüyorum. İkinci olarak uzun zamandan beri vakıf seçimleri konusunda büyük tartışmalar var. Bazıları vakıf seçimlerinde seçim çevresinin il olmasını isterken bazı gruplar, vakıf çevresinin ilçe olmasını yönetmeliğe uygun olarak ancak yeteri kadar seçmen olmadığı takdirde, vakıf seçimlerinde seçim çevresinin il olmasını istiyorlar. Bazıları ise işine geleni istiyor, örneğin Beyoğlu seçimlerinde ilin seçim çevresi olmasını önerirken, Ortaköy’de ilçenin seçim çevresi olmasını savunabiliyor. Ne denir?  Bu durumda seçim sisteminin tartışılması daha çok önem kazanıyor.
Geriye doğru baktığımızda Yervant ile (Özuzun) bu tartışmayı 1999 yılında başlattığımızı görüyorum. Ne yazık ki o zaman da haktan, hukuktan, şeffaflıktan söz edenlerin değişime karşı çıktıklarını, en azından değişimden yana olmadıklarını gördük. Bu gün bile kendilerini statükonun koruyucusu ve kollayıcısı olarak gören her devrin insanları her yeniliğe her değişikliğe karşı çıkmayı doğal görevleri olarak görüyorlar. Değişiklik olsun olmasın gençlerimizin bu haksız sistemi tanıması ve bu gün değilse yarın haktan, halktan yana olanları görmesi asıl amacım ve beklentimdir.
Mevcut basit çoğunluk sisteminin, öncelikle seçmenin iradesini yansıtmadığı için demokratik olmadığı kesin. Eskiden beri uygulana gelen ve bir nevi çarşaf liste olan “Yerabadik” (Üç misli) seçilecek kişi sayısının üç katı aday arasından basit çoğunluk sistemi ile seçim yapılması sistemi, bilmediğimiz bir nedenle 50’li yıllarda günün yetkilileri tarafından basit çoğunluğa dönüştürülmüş, çarşaf listeden vazgeçilmiştir. Geçen gün bir dostum 1960’li yıllarda Kayseri’de yerabadik sistemle seçim yapıldığını anlatıyordu. Demek ki İstanbul’da seçim sistemini Milletvekili seçimine benzetmek kaygısıyla basit çoğunluğa çeviren seçim kurullarının yetkilileri daha Kayseri’ye yetişememişler.  
Neyse, konuyu gündeme getirirken önce, mevcut sistemin adaletsizliğini, haksızlığını açıklamak sonra da tarihi “Yerbadik” sisteminden başlayarak seçim sistemlerini incelemek istiyorum. Eminim bu konuları benden iyi bilenlerin yanında her zaman olduğu gibi bilgisi olmadan fikri olanlar vardır ama biz konuyu yakından bilmeyen geleceğin yöneticisi gençlerimize açıklayalım. 
Mevcut Basit Çoğunluk Sistemi Ve Patrik Seçimi
Bilindiği gibi Cumhuriyet döneminin son dört patrik seçiminde seçim çevresi kiliselerdir. Ancak bilindiği gibi etrafında birkaç Ermeni’nin yaşadığı hatta bu gün etrafında hiçbir Ermeni’nin yaşamadığı kiliselerimiz var. Bu kiliselere de seçmeni delegelik verilmesi ciddi bir adaletsizlik nedeni olmuştur. Patrik delege seçiminde seçmeni birkaç kişiyi geçmeyen kiliselerin bile seçim çevresi olmasının yarattığı adaletsizlik ve haksızlık yetmezmiş gibi, patrik delege seçiminde basit çoğunluk sisteminin kullanılması haksızlığı, adaletsizliği birkaç kat artırmıştır. Daha da kötüsü mevcut seçim sistemi seçmensiz kiliseler yüzünden istismara da açıktır. Gereğinde bir kişi bir delege seçebilir.
Mevcut Patrik seçimindeki delege seçimi adil değildir ve halkın iradesini yansıtmaz.
Bu gün kullanılan basit çoğunluk sistemine örnek verelim.
Patrik delege seçimine örnek (1)
-Örneğin iki adaylı patrik seçiminde bir semtten 5 delege seçilecektir.
Geçerli oy 2500’dur. A adayın delege grubunun aldığı oy 1251, B adayın aldığı oy 1249’dur bu durumda 1249 oy çöpe gider ve 1251 oy alan aday iki oyla 5 delege seçer.
Örnek (2)
A kilisesinin seçim çevresinde 2500 geçerli oy kullanılmış 5 delege seçilmiştir. Her delege 500 oy ile seçilmiştir. B Kilisesinde seçmen sayısı 10 kişidir.1 delege seçilecektir. 6 Oy alan delege seçilmiş olur. Eğer seçim çevresinde bir kişi yaşıyorsa bir oyla bir delege seçilecektir. Adaletsizlik açıktır. En azından asgari bir seçmen sayısı belirlenmeli ve bu sayının altında seçmeni olan ilçeler (kiliseler) en yakın ilçe ile birleşmelidir.
Patrik delege seçiminde seçim çevresinin kilise olmasından doğan adaletsizliğin giderilmesi için öncelikle seçim çevresi ya kilisesi olan ilçeler ya da tek seçim çevreli (İstanbul) olmalıdır. Patrik delege seçiminde bir yönetim söz konusu olmadığından bir istikrardan da söz edilemez ve çoğunluk seçim sisteminin savunulur bir tarafı yoktur. Bu nedenle delege seçimi muhakkak ya düzeltilmiş çarşaf listeye ya da nispi sisteme göre yapılmalıdır. Gerçi, hatada ısrarı bir yöntem olarak gören çevrelerin “neden 50-60 yıldır uyguladığımız sistemi değiştirelim” demelerine hiç şaşırmam.
Mevcut Sistem Ve Vakıf Yönetim Kurulu Seçimleri
Maalesef vakıf yönetim kurulu seçiminde de bu adaletsiz basit çoğunluk sistemi uygulanmaktadır. Nizamnamenin uygulandığı dönemlerde, bütün yönetimler cismani meclise bağlı komisyonların gözetim ve denetimi altında olduğundan bu sistemin yanlışlarının giderilmesi mümkündü. Bu gün ise maalesef böyle bir gözetim ve denetimden yoksunuz. Buradaki tek savunma, basit çoğunluk sisteminin içinde muhalifleri bulunmayan istikrarlı yönetimlerin seçilmesini sağlamasıdır.
Öncelikle istikrar yıllarca süren değişmeyen yönetimlere yol açıyorsa, zamanla istikrardan çok istikrarsızlık yaratacaktır. İkinci olarak, adaletsiz, halkın iradesini yansıtmayan, oto kontrole izin vermeyen ve halkı katılımcılıktan uzaklaştıran bu sistemin istikrar adına sürdürülmesi tam anlamıyla jakoben bir bakış olur. Kaldı ki, vakıf yönetimi üzerinde cemaatin hiçbir denetimi ve gözetiminin olmadığı ve cemaatin tüzel kişiliği tanınana kadar da olmayacağı belliyken, nispi sisteme geçerek yönetimlerin kendi içinde söz yerindeyse bir otokontrol sisteminin üretilmesi elbette ne amaca hizmet edeceği belli olmayan istikrardan önce gelecektir. İstikrarlı, muhalefeti olmayan bir yönetim doğru işler yaptığında ne kadar faydalı ise kötü niyetli bir yönetimin elinde istikrar vakfın felaketi olabilir.   
Vakıf yönetimi seçimine örnek:1
-A Vakfına yönetici seçilecektir. A Vakfı seçiminde iki grup yarışmaktadır. Toplam geçerli oy 600’dur. X Grubu 301, Y grubu 299 oy almıştır. Bu durumda X grubu seçimi kazanır ve 7 yöneticiyi çıkarır. Halkın 299 oyu yönetimde temsil edilmez.
Örnek 2
-Katılan grubun üç olduğunu kabul edelim. Oy dağılımı 203, 199, 198 olsun. Bu durumda da mevcut sisteme göre ilk grup 203 oyla bütün yöneticileri çıkarır, 397 oy yönetimde temsil edilmez. Katılan bağımsız adayların da seçilmeleri için en çok oy alan gruptan en az bir fazla oy alması, yani 204 oy alması gerekir.
Mevcut uygulamaya göre vakıf olarak kurulanlar ve vakıf olarak kurulmayan bütün kilise, okul ve hastanemiz bağımsız tüzel kişiliklere dönüşmüş ve Patriklik merkezli merkezi bir denetim ve gözetim kalmamıştır. Sonuçta üst denetim görevini yüklenen vakıfların cemaatle bir ilgisi yoktur. Bu gün vakıflarımız yöneticilerin ahlak ve namusuna emanet edilmiştir. Eğer seçilen heyette bir ahlak zafiyeti varsa, ciddi sorunlar çıkacağı açıktır. Bu nedenlerle yönetimde istikrar ararken bir otokontrol sistemi kurulması şarttır. Özellikle cemaatin tüzel kişiliği tanınıp merkezi bir örgütlenme, gözetim ve denetim sağlanana kadar bu otokontrol cemaatin denetiminin -zayıf da olsa-  bir yolu olabilir. Bu nedenlerle adil bir sisteme geçilmesi gerekir.
Cemaatin seçim sitemi ile ilgili gelişmelere bir göz atalım.
Yerabadik (Üç Kat) Sistem
Yerabadik sistem, seçilecek sayının üç katı aday gösterilmesi Osmanlı Devleti tarafından onaylanmayan ancak iki yıl yürürlükte olan 1860 Nizamnamesi’nin 96. Maddesinde, oy kullanılması ise 100. Maddede yer alır.
96.- Seçim Kurulu, seçmenlerin kararlarını kolaylaştırmak için, seçilecek milletvekili sayısının üç katı aday listesi hazırlar.
      Bu liste de açıklayıcı olarak semt yönetiminde asılı kalır. Ancak seçmenler hiçbir şekilde bu listeye uymak zorunda değildir.
Madde 100.- …     Seçim kurulunun başkanı, eline seçmen listesini alarak, sırayla seçmenleri çağırır, seçmenler, seçmen yazısını masanın üstüne koyarak, listedeki kendi isimlerinin karşısına imza atar.  Sonra bir kâğıda kaç milletvekili seçilecekse o kadar kişinin adını, soyadını, adresini ve mesleğini yukarıdan aşağı sırayla elleriyle yazar, sonra kâğıdı katlayıp seçim sandığına atar.
Yerabadik sistem dediğimiz seçilecek kişi sayısının üç katı aday gösterilmesi 1863 Nizamnamesi’nin 71. Maddesinde ve oy kullanılması ise 72. Maddede yer almıştır.
71.- …. Seçmenlere kolaylık sağlamak için, seçilecek vekillerin sayısının üç katının bulunduğu bir liste düzenlenerek Semt ve Kilise Yönetimi odasına asılır. Fakat seçmenler söz konusu listeye uymak zorunda değildirler.
72.- … Gereken sayıda üyelerin isimlerini  bir kâğıt üzerine yukarıdan aşağı sıra ile yazıp, her şahsın isminin önüne lakabı, semti, mesleği belirtilerek, o pusulayı katlayıp, özel olarak hazırlanmış sandığa atarlar. Haklı bir nedenle meclis odasına gelemeyenler, oy verdikleri kişilerin isimlerini bir imzalı mektupla gönderirler.
Görüleceği gibi “Yerabadik” sistem bir çeşit “Çarşaf Listedir”. Ancak özel bir çarşaf liste uygulaması görülür. Öncelikle seçmenlerin listedeki adaylar arasından seçim yapmaları mecburiyeti yoktur. Seçmen, listede olmayan ancak seçilme hakkı olan herkese oy verebilir. İkinci olarak, seçmenler ayrı bir kâğıda seçilecek kadar isim yazarlar, yani oy onaylanmış bir listeden işaretlenerek değil ayrı bir kâğıda yazılarak verilir. Bu da seçilecek kişi sayısı kadar listeler yani Anahtar Liste çıkarılmasına izin vermektedir.
Cumhuriyet Sonrası Seçim Sistemi.
1936 Vakıflar Kanunu yürürlüğe girinceye kadar seçimler 1863 Nizamnamesinde olduğu gibi yerabadik basit çoğunluk sistem ile yapılmış, 1863 Nizamnamesi uygulanmıştır.
1936 tarihli Vakıflar Kanunu ile vakıf olarak kurulan okul ve hastaneden ayrı olarak ayakta kalan bütün kilise ve okullarımız vakıf olarak kurulmadıkları, vakfiyeleri ve vakf edenleri olmadığı halde dünyadaki tek örnek olarak vakıf ilan edilmişlerdir. Her vakıf bağımsız tüzel kişilik haline gelmiş, sivil meclis ve bağlı komisyonlar kaldırıldığından sadece 1934 yılında sivil meclisin yerini alan (Getronagan Varcutyun) Merkez Mütevelliye bağlı, hastane, yetimhaneler ve okullar dışındaki bütün vakıflarla patrikliğin bağı kopmuştur. Merkezi Mütevelli 1960 İhtilal sonrası kaldırılınca bu vakıflar da bağımsız hale gelmiştir. Üst denetim de Vakıflar Genel Müdürlüğüne verildiğinden Vakıfların yönetimini seçen cemaatin, bu vakıflar üzerinde en küçük bir gözetim ve denetim imkânı kalmamıştır.
1938 yılında tek mütevellilik dönemi başlatılmış ve sanırım seçilmiş yönetimlerin süresinin bitimi beklendiğinden tek mütevellilik 1940’da başlatılmış ve  1949 yılına kadar bu sistem devam etmiştir.[i]
1946’da Türkiye çok partili sisteme geçmiş ve milletvekili seçimlerinde basit çoğunluk sistemi uygulanmıştır. Bu yüzden olacak o zamanki hukuki görüşe göre milletvekilliği seçim sistemi olan basit çoğunluk sistemi 1950’den sonra aynen vakıf ve delege seçimlerinde uygulanmaya başlanmıştır. Milletvekili seçiminde basit çoğunluktan 1960 sonrası vazgeçilmiş, ancak bizim uzmanlar bu adaletsiz basit çoğunluk sisteminde ısrar etmişlerdir. Ne yazık ki gördüğümüz kadarıyla 62 yıldan beri hiçbir yetkili bu konuda ciddi bir girişimde bulunmamış, bizim gibi bazı sıradan kişilerin girişimleri de görmezden gelinmiştir. Seçim kurulları maalesef statükodan ayrılmamış, iyileştirme için belki talep de olmadığından, belki kendilerini seçenlerin işine geldiğinden bu güne kadar basit çoğunluk sistemi devam etmiştir.
Sonuç olarak mevcut vakıf yönetimi ve patrik delege seçimi sisteminin adil olmadığı, halkın iradesini yansıtmadığı, vakıf yönetimlerinde bir otokontrol sisteminin varlığına izin vermediği açıktır. Ayrıca vakıf seçimlerinde halkın katılımını azalttığı, küstürdüğü de bir gerçektir. Tek avantaj gibi görünen yönetimde istikrarın istikrasızlıklara yol açabildiği de görülmektedir. Bu nedenlerle en kısa zamanda bu seçim sisteminin değişmesi gerekir. Peki, bu durumda seçim sistemi ne olmalıdır.
Bu konuda iki sistem önerebiliriz.
a)     Yerabadik sistemi güncelleyerek basit çoğunluk sitemiyle seçim yapmak.
b)     Nispi sistem.
a)     Yerabadik Sistemle Seçim: Bu durumda üç katı değil aday olma hakkı olan ve isteyen herkes alfabetik sıraya ya da -biraz zor olsa da- kura ile belirlenecek sıraya göre çarşaf listede yer alır. Seçmenler seçim kurulu tarafından onaylanan çarşaf liste üzerinde seçilecek yönetici ya da delege sayısı kadar ismi işaretler.  Seçmenler liste dışındakilere oy vermez, verirse geçersiz olur. Anahtar liste yani onaylı çarşaf liste dışında hazır liste kullanılamaz, kullanırsa geçersiz olur. Seçilecek sayıdan fazla aday işaretlenmişse seçilecek sayıyı aşan sondaki işaretler yok sayılır. Oylar sayıldıktan sonra en çok oy alandan başlayarak seçilen yönetici ve delegeler belirlenir. Bu yöntemin okuma yazma bilmeyen cemaat mensupları için sorun olacağı ileri sürülebilirse de, bu gün Ermeni toplumunda özellikle Türkçe okuma yazma bilmeyenlerin sayısının en çok %1’ler seviyesinde olduğunu düşünürsek iki dilde hazırlanacak çarşaf liste için sorun olmayacağı düşünülebilir.
b)     Nispi sistem. Bu sistemde her grup ayrı liste çıkaracağı gibi, bağımsızlar da ayrı oy pusulası çıkarabilir. Bu durumda geçerli oylar grupların ve bağımsızların aldıkları oy oranında yönetimde temsil edilmesi sistemidir. Patrik seçiminde de birden çok aday varsa herkes aldığı oy oranında delegeye sahip olur.  Seçilenlerin belirlenmesinde kolayca en yüksek bakiye sistemi uygulanabileceği gibi, biraz daha karmaşık olan  milletvekili seçiminde uygulanan d’Hont sistemi de uygulanabilir.
Örnek 1: X Vakfının 7 kişilik yönetim kurulu seçimine iki grup ve bir bağımsız aday katılmıştır. Geçerli 5600 oy şöyle dağılmıştır:
A Grubu 3100, B Grubu 1650,  Bağımsız aday 850 oy almıştır.
Bu günkü sisteme göre A grubu 7 yöneticiliği de kazanmış olur.2500 oy temsil edilmemiş olur.
Nispi temsil ve en yüksek bakiyeye göre hesaplarsak yönetim kurulu şöyle olur. 5600/7=800 oy bir yönetici seçecektir.%10 baraj bile olsa en az oy %10’u geçmiştir.
Seçilen
Bakiye
Aday
A
3100
3100/8
3,875
3
700
B
1650
1650/8
2,0625
2
50
B1
850
850/8
1,0625
1
50
6
5600
5600/7
800
En yüksek
Bakiye
A grubu
700 oy
1
Bu durumda
A Grubu
4
B Grubu
2
Bağımsız
1
Seçilmiş olur.
PATRİK DELEGE SEÇİMİ ÖNERİLERİ
–         Patrik seçimi iki dereceli bir seçim olduğundan ve sonuçta delegeler bir kişi seçeceğinden çoğunluk sisteminin tek avantajı gibi görünen yönetimde istikrarla hiç bir ilgisi yoktur. Bu nedenle tartışmasız Patrik delege seçiminde ya yeniden düzenlenecek çarşaf liste ya da nispi seçim sistemi uygulanmalı ve  en yüksek bakiye sistemine göre delegeler dağıtılmalıdır. Eğer biz dünyada patriğini seçen bir halk olmakla övünüyorsak, halkın iradesinin sandığa tam olarak yansıması gerekir. Patrik seçiminde de Vakıflar Kanununa uygun olarak içinde cemaat vakfı olan  her ilçe bir seçim çevresi olabilir. Bu durumda bu gün mevcut yönetmeliğe göre ciddi bir sorun olan kilisesi olmayan ilçelerde yaşayan seçmenlerin oy problemi de çözülmelidir. Kilisesi olmayan ilçelerde yaşayan Ermenilerin en yakın kiliseli ilçede oy kullanmalarının sağlanması gerekir.
–         Kayıtlı üyesi sekiz on kişiyi geçmeyen her kilisenin seçim çevresi olması da seçim adaletine aykırıdır. Bu nedenle bu sistem uygulandığında seçmen sayısı belirli bir sayının altında olan ilçeler ile kilisesi olmayan ilçeler en yakın ilçe ile birleştirilmeli ve iki ilçe tek seçim bölgesi olmalıdır. Bu nedenle bir ilçenin seçim çevresi olabilmesi için asgari seçmen sayısının belirlenmesi gerekir. Seçim çevresi olmak için en az sayı seçilecek toplam seçmen sayısının toplam delege sayısının bölünerek bulunan tutarın yarısı olarak düşünülebilir. Örneğin toplam seçmen sayısı 16000 ve seçilecek delege sayısı 72 ise Seçim çevresi olmak için geçerli seçmen sayısı: (16000/72) /2=111,11 Bu durumda seçmen sayısı 111’den az olan ilçe kilisesi olan en yakın ilçe ile birleşir. Eğer iki ilçe de 111 seçmeni bulamazsa üçüncü ilçe ile birleşirler. Anadolu’daki yerleşim yerlerinde de eğer seçmen sayısı, en yakındaki diğer ilçelerle birlikte 111’in altındaysa oyları Patrikliğin bulunduğu Fatih ilçesinin oylarıyla birleşir.
–         Kilisenin bulunduğu bazı ilçelerde bile seçmen sayısının sekiz on kişi olduğu dikkate alınarak, ikinci bir çözüm de tek seçim çevreli seçimdir. Nispi seçim sisteminin uygulanacağı böyle bir seçimin daha adil,  daha fazla halkın iradesini yansıtacağı açıktır. Ermeni nüfusunun %98’inin İstanbul’da yaşadığı dikkate alınarak İstanbul tek seçim çevresi kabul edilir. Taşradaki oylar da İstanbul oylarına eklenir. Bütün şehirde kullanılan oy dikkate alınarak en yüksek bakiyeye göre delegeler belirlenir. Örneğin İstanbul’da iki aday delegeleri seçilmektedir. 72 sivil delege seçilecektir. Geçerli oy 16200’dir. A adayın delegeleri 8500 B Adayın delegeleri 7700 oy almıştır. (16200/72= 225 oy bir delege seçecektir.
A 8500/225=37,7 A 37 Delegelik alır ve bakiyesi 175’dir. B 7700/225=34,2 B 34 delege alır Bakiye 50’dir. Son bir delegeyi de 175 yüksek bakiye ile A alır. Dağılım A 38; B34 delege olur. Ruhanilerin (1/7) 12 oyu ile birlikte seçime gidilir.
–         Delege seçiminde seçim çevresi ister il olsun ister ilçe olsun düzeltilmiş yerabadik sistem yani çarşaf liste ile seçim mümkündür. Bu durumda patrik adaylarının önerdikleri delege adayları alfabetik ya da kura çekilerek belirlenecek sıraya göre çarşaf listeye yazılır. Her seçmen seçilecek delege sayısı kadar ismi işaretler. En çok oy alandan başlayarak seçilen delegeler sıralanır.
 
VAKIF YÖNETİCİ SEÇİMLERİ
–         Vakıf yönetimlerinin seçiminde de kilisesi olmayan ilçelerde yaşayan seçmenlerin en yakın cemaat vakfının bulunduğu ilçenin seçmenleri olması gerekir. Aksi halde bazı seçmenler bağlı oldukları kilise yönetiminin seçiminde oy kullanamazlar ki bu da ciddi bir haksızlık olur. Örneğin Küçükçekmece’de yaşayan Ermenilerin Bakırköy ilçesinin seçmeni olmaları ve oy kullanmaları gerekir.
         Vakıf yönetimi seçimlerinde seçilen heyetin rakibi olanların da yönetimde bulunması ilk bakışta bir istikrarsızlık gibi görülse bile, yararları dikkate alındığında istikrardan çok daha önemli konular olduğu görülecektir. Adil seçim, halkın iradesinin seçim sonuçlarına yansıması  ve merkezi bir yönetim ve denetim kurulana kadar hayati önemde olan bir oto kontrol sisteminin oluşturulması  çok daha önemlidir. Kaldı ki, seçilmiş kişilerin haklı bir karara sadece karşı çıkmak için karşı çıkması pek mantıki olmadığı gibi, yüzde elli bire sahip olan gruplar daima istediğini yapabilir. Ancak yönetimde yer alan rakip grup üyeleri her zaman adaletsiz ve haksızlıklara karşı toplumu ve patrikliği uyarabilir. Büyük bir vakfın tüm varlığını bir ya da bir kaç kişinin namusuna emanet etmek ne geçmişte ne de bu gün kabul edilebilir bir yöntem olamaz. Ayrıca bu değişiklik, bugün bazı vakıfların yönetimini ele alabilmek için karşıt gruplar arasında süren ve son derece sertleşen seçim mücadelelerini de azaltarak büyük bir sorunu çözmüş olur.
Bu nedenlerle hem vakıf yönetimlerinin ve hem de patrik seçimindeki delege seçiminde ya yeniden düzenlenecek Yerabadik sistem ( çarşaf liste) ya da nispi seçim sistemine gidilmesi yerinde olur.
Sevgili Okurlar, son yıllarda gördüklerimden ve yaşadıklarımdan sonra itiraf edeyim ki çok iyimser değilim. Daha önce önerilen her yönetim kurulunun gençlik kolu kurması fikrine sanırım sadece hastane uydu. Bu yanlışlardan biri bile düzeltilse cemaat için kazanç olur. Ancak -büyük ihtimalle- yine birileri çıkıp bu önerilere hem de ya böyle gelmiş böyle gitsin demekten başka gerekçe göstermeden ya da tutarsız gerekçelerle karşı çıkacaklardır. Hele arkalarına bazı gazetecileri de alınca, eş patrik seçiminde olduğu gibi sapla saman karışacak muhtemelen –inşallah olmaz ama- hiçbir şeyin değişmediğini göreceğiz. Cemaat politikasında ustalaşmış bazı cemaat kurtları burada da meşhur ve kahraman olacak ve muhtemelen her yerde onore edilecektir. Öyle bile olsa bir nesil sonra da olsa, ben görmesem de er geç hakkın, haksızlığa, gerçeğin yalan ve yanlışa galip geleceğine inanıyorum. 
   
Sevgiler.
Murat Bebiroglu / murat.bebir@gmail.com
Mayıs 2012



[i] Surp Pırgiç Hastanesi 1939-1940 Salnameleri Ermenice

Yorumlar kapatıldı.