Tutuklanan Ermenilerin, 85’i Ayaş’a, geri kalanı Çankırı’ya sevk edildi… Ayaş’a sevk edilenlerin çoğunluğu, aynı zamanda Ermeni siyasi partileri destekleyen aydınlardı. Bu partilerin, Türkiye’nin resmi aydınlarının iddia ettiği gibi yasadışı değil, yasal partiler olduğunu unutmamak gerek. Uğraş olarak da, çoğu yazar, şair, öğretmen ve gazeteciydi. Az sayıda kişi de bu belirtiklerimden hiçbir gruba dahil değildi ve sonradan serbest bırakıldı. Hapiste kalanlar kendilerini neyin beklediği hakkında hiçbir bilgileri yoktu.” “Çoğunluğu 1915’de öldürüldü. Bazıları, küçük gruplar halinde götürüldüler ve tek tek öldürüldüler. Ama çoğunluğu iki operasyonda öldürüldü. Bir grup Ankara’ya gönderilmişti ve Ankaralılarla birlikte tehcire çıkarıldı. Ankara’dan çıktıktan kısa bir süre sonra kafile, eldeki bilgilere göre, Elma Dağ civarında öldürüldü. Bu kişilerden bir daha hiç haber alınamadı. Diğer grup Ayaş’a götürüldü ve Ayaş Beli denilen yerde katledildi. Onlardan da bir daha haber alınamadı…”
Sarafian: ‘Sarınay’ın kanıt diye sundukları, gerçeklerin çarpıtılmış hali’
Başbakanlık müşavirliğine atanan, Devlet Arşivleri Genel Müdürü Yusuf Sarınay’ın, Ermeni Soykırımı’nın başlangıcını simgeleyen 24 Nisan 1915’de tutuklananların Ermeni “komitacı”lar olduğunu ve bu kişilerin “1918’de sağ salim salıverildiklerini” iddia eden makalesine, tarihçi Ara Sarafian 25 Mayıs 2012 tarihli Agos’ta yayınlanan ayrıntılı bir yazıyla yanıt verdi. Londra’daki Gomidas Enstitüsü’nün direktörü olan Sarafian bu makalesinde Sarınay’ın ‘inkarcı tezlerini’ birer birer çürütüyor. Öte yandan, konuyla ilgili olarak Sarafian’la yapılan bir söyleşi de, 14 Mayıs 2012’de Mediamax web sitesinde yayınlandı. 24 Nisan tutuklamalarıyla ilgili Türk resmi tarih tezlerini temelinden sorgulayan bu önemli söyleşiyi aynen yayınlıyoruz.
[Sesonline] ÖZEL- “…Tutuklanan Ermenilerin, 85’i Ayaş’a, geri kalanı Çankırı’ya sevk edildi… Ayaş’a sevk edilenlerin çoğunluğu, aynı zamanda Ermeni siyasi partileri destekleyen aydınlardı. Bu partilerin, Türkiye’nin resmi aydınlarının iddia ettiği gibi yasadışı değil, yasal partiler olduğunu unutmamak gerek. Uğraş olarak da, çoğu yazar, şair, öğretmen ve gazeteciydi. Az sayıda kişi de bu belirttiklerimden hiçbir gruba dahil değildi ve sonradan serbest bırakıldı. Hapiste kalanlar kendilerini neyin beklediği hakkında hiçbir bilgileri yoktu.” “Çoğunluğu 1915’de öldürüldü. Bazıları, küçük gruplar halinde götürüldüler ve tek tek öldürüldüler. Ama çoğunluğu iki operasyonda öldürüldü. Bir grup Ankara’ya gönderilmişti ve Ankaralılarla birlikte tehcire çıkarıldı. Ankara’dan çıktıktan kısa bir süre sonra kafile, eldeki bilgilere göre, Elma Dağ civarında öldürüldü. Bu kişilerden bir daha hiç haber alınamadı. Diğer grup Ayaş’a götürüldü ve Ayaş Beli denilen yerde katledildi. Onlardan da bir daha haber alınamadı…” Başbakanlık müşavirliğine atanan, Devlet Arşivleri Genel Müdürü Yusuf Sarınay’ın, Ermeni Soykırımı’nın başlangıcını simgeleyen 24 Nisan 1915’de tutuklananların Ermeni “komitacı”lar olduğunu ve bu kişilerin “1918’de sağ salim salıverildiklerini” iddia eden makalesine, tarihçi Ara Sarafian 25 Mayıs 2012 tarihli Agos’ta yayınlanan ayrıntılı bir yazıyla yanıt verdi. Londra’daki Gomidas Enstitüsü’nün direktörü olan Sarafian bu makalesinde Sarınay’ın ‘inkarcı tezlerini’ birer birer çürütüyor. Öte yandan, konuyla ilgili olarak Sarafian’la yapılan bir söyleşi de, 14 Mayıs 2012’de Mediamax web sitesinde yayınlandı. 24 Nisan tutuklamalarıyla ilgili Türk resmi tarih tezlerini temelinden sorgulayan bu önemli söyleşiyi aynen yayınlıyoruz.
Türk yetkililer dönem dönem 1915 olaylarını aydınlatmak için arşivlerini açmaya hazır olduklarını beyan ederler. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde bu şekilde bir açıklama yaptı. Ancak Ankara söylediğini yapsa bile arşivlerden çarpıtılmış belgeler çıkacağını düşündürecek çok sayıda neden var. Ara Sarafian geçtiğimiz günlerde Türkiye’de, Ankara yakınlarındaki Ayaş’taydı. Bu ziyaret ile ilgili olarak Türkiye’de Radikal gazetesinde dikkat çekici bir yazı yayınlandı (24 Nisan 2012). [ Radikal’de yayınlanan Haber] Londra’ya dönüşünde Ara Sarafian’a Türkiye’ye yaptığı yolculuk hakkında sorular sorduk. (14 Mayıs 2012’de, Mediamax’ta, yayınlanan söyleşi.)
» Ayaş’a neden gittiniz?
– Sarafian: 24 Nisan 1915’de İstanbul’da tutuklanan Ermenilerin akibeti ile ilgili bir proje üzerinde çalışıyorum. Bu tutuklulardan 85’i Ayaş’a, geri kalanı Çankırı’ya sevk edildi. Ayaş’a gidip kendim görmek ve bazı bilgilerimin doğruluğunu sınamak istedim.
» Ayaş’a gönderilen tutuklular kimlerdi? Nasıl bir geriplana sahiptiler?
– Ayaş’a sevk edilenlerin çoğunluğu, aynı zamanda Ermeni siyasi partileri destekleyen aydınlardı. Bu partilerin, Türkiye’nin resmi aydınlarının iddia ettiği gibi yasadışı değil, yasal partiler olduğunu unutmamak gerek. Uğraş olarak da, çoğu yazar, şair, öğretmen ve gazeteciydi. Az sayıda kişi de bu belirttiklerimden hiçbir gruba dahil değildi ve sonradan serbest bırakıldı. Hapiste kalanlar kendilerini neyin beklediği hakkında hiçbir bilgileri yoktu.
» Bu insanlara ne oldu?
– Çoğunluğu 1915’de öldürüldü. Bazıları, küçük gruplar halinde götürüldüler ve tek tek öldürüldüler. Ama çoğunluğu iki operasyonda öldürüldü. Bir grup Ankara’ya gönderilmişti ve Ankaralılarla birlikte tehcire çıkarıldı. Ankara’dan çıktıktan kısa bir süre sonra kafile, eldeki bilgilere göre, Elma Dağ civarında öldürüldü. Bu kişilerden bir daha hiç haber alınamadı. Diğer grup Ayaş’a götürüldü ve Ayaş Beli denilen yerde katledildi. Onlardan da bir daha haber alınamadı.
» Bu anlattıklarınızı nereden biliyorsunuz?
– Serbest bırakılanlardan bazıları gördüklerine ilişkin ayrıntılı bilgiler verdiler. Ancak elimizde katliamların doğrudan görgü tanıklarına ait anlatımlar yok. Kesin olarak bildiğimiz bir şey var, o da bu insanlar gözaltındayken yok oldular. Öte yandan olayla yakından bağlantılı bazı Türkler – bazıları katliama karışmış olanlar – Ermeni aktarıcılara bu insanların nasıl öldürüldüklerini anlattılar. Hatta bazıları yaptıklarıyla övünüyordu.
» Resmi Türk tarihçileri bu tutukluların akibetine ilişkin ne söylüyorlar?
– Yakın zamana kadar fazla bir şey söylemiyorlardı. Ancak, birkaç yıl önce Türk Devlet Arşivleri Genel Müdürü Yusuf Sarınay, Ayaş’ta tutuklu bulunan kişilerin suç işlemiş “komitacı”lar olduğunu, bunların savaş sonuna kadar hapiste kaldıklarını, sonra da salıverildiklerini yazdı. Ne var ki Sarınay’ın makalesi gerçekleri çarpıtıyor. Sarınay’ın söz konusu insanlara isnat ettiği suç ve daha da önemlisi akibetleri hakkında ileri sürdüğü, çalışmasının ana temasını oluşturan iddiaları, ne kullandığı arşiv belgeleri, ne de sunduğu argümanlar doğruluyor.
» Şu anda Sarınay burada olsaydı, ona ne derdiniz? Görüşünüzü nasıl savunurdunuz?
– 1915’te Ayaş’a gönderilen mahpusların kimliği konusunda Sarınay’la ben görüş birliği içindeyiz. O halde bu insanların akibetleri üzerinde odaklanırdım. Sarınay 70’den fazla mahpusun 1. Dünya Savaşı sonunda serbest bırakıldığını iddia ediyor. Türk Devlet Arşivleri’nin başında bulunmuş bir kişi olarak bu 70 kişinin 1918’de ve sonrasında hayatta olduklarına ilişkin kanıtlar gösterebilmesi gerekir. Eğer bu kişiler kendisinin dediği gibi o tarihte hâlâ yaşıyor idiyseler, örneğin yazdıkları mektuplar, cezaevi kayıtları, ya da salıverme emirleri gibi kanıtlar gösterebilmelidir. Tanınmış gazeteciler ve Ermeni toplumunun tanınmış bireyleri olarak 1918 sonrası faaliyetlerine ilişkin de kanıtlar göstermesi gerekir. Ancak bunu yapamıyor. Çünkü bu insanlar tutuklandıktan sonra yok oldular. Eğer elinde böyle kanıtlar olsaydı zaten yayınladığı çalışmasında görüşlerini temellendirmek için kullanırdı. Tersine, Sarınay’ın kanıt diye sunduğu, gerçeklerin çarpıtılmış versiyonları.
(Kaynak: www.mediamax.am/en/news/interviews/4980)
FOTOĞRAF: Soykırımın işaret fişeği ve başlangıcı sayılan, 24 Nisan 1915’de tutuklanan, bir daha da kendilerinden haber alınamayan Ermeni aydınlar…
Yorumlar kapatıldı.