İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mustafa Kemal ve Ermeni Meselesi’ne Dair Naçizane Bir Katkı

Sait Çetinoğlu

Mustafa Kemal’in Ermeni Meselesi üzerine görüşlerini, muhaliflerinin düzmece İzmir ve Ankara yargılamaları sırasında LA Times’te 1926’da yayınlanan mülakatı çerçevesinde değerlendirmelerine ve burada kullandığı argümanlara –fazahat-dayandırılmaktadır. Bu mülakatın yanında Mustafa Kemal’in ayrıca çok bilinen Adana konuşmasında da Ermenilerin bu coğrafyada bir hakkının olmadığının altı çizilir. Kürt egemenlerine yazdığı mektuplarda da Ermeni meselesine değinerek bu egemenleri Ermeni lerin geri döneceği korkusunu işleyerek milliyetçi hareketin yanına çekmeyi başarır. M. Kemal asker kökenli ittihatçı gelenekten gelen politikacıdır. Değerlendirme yapılırken bu husus gözden kaçırılmamalıdır.


Politikacı veçhesi unutulmamalıdır. M. Kemal iyi bir politikacıdır. Ve sözleri bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Biz bu yazımızda M. Kemal’in askerlikle ilişkisinin kesilmediği bir dönemindeki  Türkiyeli okurlar tarafından bilinmeyen bir dönemindeki konuşmasına ve değerlendirmesini aktaran  Klaus Kreiser’in Atatürk Eine Bıographie[1] adlı çalışmasındaki bir perioda odaklanacağız. Özellikle vurgulamamız gerekir ki Kreiser’in çalışması  özünde M. Kemal’e yazılmış bir güzellemedir ve argümanları da güçlüdür. Bu bakımdan Kreiser’in çalışmasına dikkat edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
 Yıl 1917 ve M. Kemal şehzade Vahdettin’in yurt dışı gezilerine özel yaveri olarak eşlik etmektedir. Burada sözü uzatmadan Kreiser’e bırakıyoruz ki Kreiser’in sözleri başkaca yorum yapmamızı gerektirmeyecek kadar açık olduğu kadar Mustafa Kemal’in sözleri de son derece açıktır. Vahdettin ile seyahatinin Strassbuog ayağındaki yemekte M. Kemal Alman valiyi paylarken, İttihat ve terakki’nin Ermeniler ile ilgili sıradan düşüncelerini paylaşmaktadır.
“Gezinin öteki etabi  Strassburg “ta o zaman vali olan  Nikolaus von Dallwitz”le   sürdü. -Ki Dallwitz sonralari Prusya icisleri bakanı oldu –  Mustafa Kemal ” le  Dallwitz arasında sofra sohbetinde konu Ermeni Sorununa geldi .- Mustafa  Kemal yanlış olarak Dallwitzi askeri vali sanmış-
M Kemal 1926 de bu sohbeti şöyle özetliyor.
‘Alman Vali bana Ermenilerin iyi niyetli insanlar olduğunu ve Türklerin Ermenilere karşı epey kötü saldırıları olduğunu  söylemeye yeltendi.çok  şaşırdım.  Yüksek bir valinin -ki ben misafiri idim- ve biz savas müttefiki idik. –  Bütün ciddiyetiyle bana geleceğin Türk yöneticisine böyle bir şeyi sorması çok garipti.
Ben dedim ki evvela ben sizden şunu ögrenmek istiyorum siz neden Ermenilerin lehine bir düsünceye kapiliyorsunuz,tarihin bilinmiyen bir zamaninda millet olduğunu iddia ederek  ve bu milletin varlığını ispata kalkışanlara  böylece dünyayı kandırarak  Türkiyeye zarar vererek  maddi ve manevi her türlü desteği veren bir savaş müttefikinizin desteğini riske sokuyorsunuz.
Ben anladim ki bizden pek haberi yoktu.
Bu konuşmada kendimi tutamadım.Ve alaycı bir tonla konusmaya devam ettim. Bu kadar kurban vermemize ragmen  Türkiye topraklarında bir Ermeni milletinin olabilecegini  düsünmesini garip buldum.Bunun üzerine Dalwittz  cevabında söylediklerinin  sadece duyduğu şeyler olduğunu  kendisinin bir iddida da bulunmaktan uzak olduğunu söyledi , Bende kendimi tutup yumusatmaya çalıştım. Konuyu bitirmek icin: – Ben buraya Ermeni meselesini konusmak icin değil ,müttefikimiz Alman ordusunun durumunu öğrenmeye geldik. Ve biz bu müttefikimizi destekliyoruz . Bunu öğrendiğimde ülkeme geri döneceğim.‘
 Mustafa Kemal 1926 de  Ermeni sorununda görüslerini sansürliyebilirdi ama yapmadı. Türk kamuoyu icin  bu bilgiler  katliam ve tehcirin bitmesinden bir yil sonra  cahil Almanin haddini bildirmiş olmak yeterli olabilirdi.
Fakat kendisi  yabanci elciliklerde de okunan HAKİMİYET-I MİLLİYE  gazetesinde yayınlanmasında bir beis görmedi .
Gerçekten de fransizca metin   kısa bir zaman sonra  uzman dergi  REVUE DU MONDE MUSULMAN‘da      (MÜSLÜMAN DÜNYA DERGİSİ) yayınlandı.

Mustafa Kemalin görüsü korkunç bir basitlikteydi .‘ Ermeniler uzun yüzyillar boyunca birsey yapmayip ulus insa hakkını kaybettiler.TEHCİR EMRİ VE NETİCELERİ  İLE İLGİLİ BURDA SUSUYOR . -Sonra da sustu- Insan tabii zor düsünüyor 1917 aralık‘ında resmi görüş olan Ruslarla işbirliği yaptıkları için tehcir edildiler görüsünü söylemeyi ihmal ettiğini . Ancak bu tip meşru gösterme  jön türklerin kaçışı ve savas sonrasinda Ermeni yargılamalarından dolayi  izahı biraz zor olurdu onun icin susuyor. Zaten Ruslar çekildikten sonra , artık bir güvenlik rizikosu teşkil etmiyen Ermenilerin evlerine dönmelerine  izin verilmesine karsi çıkılmayabilirdi. Mustafa Kemal 1917 de  açıkça Ermenilerin ‚TARİHSİZLİĞİNİ kendi tezi yapmış  bu yüzden devletleri olmaması gerektiğini savunmustur .
Onun   ‘ERMENİ ULUSUNUN‘ varlığı konusunda görüsleri açıkça söyledir :

‘Uzak bir tarihte  hatırlanmayan devirlerde Ermenilerin devleti olmuş olsa bile   bu arzuyu günümüzde gerçekliştirmek mümkün değildir günümüzle de iliskisi yoktur.‘
Bu analiz  Starassburgtaki sofra konusmasinda açıkça belli oluyor .Geç Osmanli  ve modern Türk milliyetcileri kendilerine devlet hakkı görüp bu hakkın eski ve meşru olduğunu fakat Ermeniler gibi sonra ulusal ajitasyon yapan kürt gibi halkların böyle bir hakkı olmayacagını savunur. Romantik, konsept ,  devlet öncesi ‘ULUSLAşMA’gibi böyle düsüncelere burada yer yoktur .
Bu görüşü daha da vazih hale getirmek icin  mart 1919 da toplanan ERZURUM KONGRESİNDE ŞARK VİLAYETLERİNiN MÜDAFFAYİ HUKUK CEMİYETİNİN BİLDİRİSİ  ZİKREDİLEBİLİNİR:
‘Bu toprakların gerçek sahiplerinin kim olduğunu  çifte minare ve türbeler  açık bir dille, gelecekte hakem olacaklara  çok açık bir dille belirtmektedir . Ermeni iddialarina gelince  Ermeni toprak ağalarına dayanmakta  ki bunlar bir kültür ve medeniyet yaratamamışlardır .Ve geriye bir Anıt bırakmamışlardır .  Tarihin karanlık devirlerinde  bir ulus seviyesine ulasmamış dolayisiyle bu iddialar bir hiçtir.‘
Mustafa Kemal bu görüşü süphesiz paylasmıştır. Her ne kadar Ermenilerin bir sürü anıt bıraktığını bildigi halde Bu anıtların tahribi   doğu vilayetlerinin  sahipliğinin  tartışmasız olduğunun ispati için gerekliydi . Strassburg sofra konusmasının son sözleri sevdigi bir konu ile bitiriyor ‘ALMAN ORDUSUNUN  ZAAFLARI VE KOMUTANLARININ  YETERSİZLİĞİ‘.“          *
Kriser’in aktarmalarına karşı herhangi  herhangi bir yoruma gerek duymuyoruz. Zaten gerek de bırakmadığını düşünüyoruz.
Kreiser’den çeviri için İbrahim Seven’e teşekkürler


[1] KLAUS KREISER  ATATÜRK,  EINE BIGRAPHIE,    C. H. BECK  Yayinevi ,    Sahife                  118
                 
                   
               

Yorumlar kapatıldı.