İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dersim’de ‘tazminat’ tuzağı

Erdal Er -Brüksel
Dersim Soykırımı davası avukatı Erdal Doğan, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok ciddi bir özür dillendirilmesi gerekiyor. Soykırımın sonlandırılmasını sağlamak, halkın tüm mağduriyetinin tespiti ve halka yaşatılan tüm vahşetin açığa çıkması için belgelerin tüm açıklığıyla halka açıklanması, soykırımda yaşamını yitirenlerin kemiklerinin usule uygun çıkartılarak, ailelerin kendi inançları doğrultusunda gömülmesinin koşullarının sağlanması. Daha sonra da halkın, dil, inanç ve doğanın hukuki ve idari güvenceye alınmasıdır. Sürgün edilenlerin toprağının ve Dersim’e ait tüm isimlerin geri verilmesidir. En son da maddi ve manevi tazminat. Soykırım kolektif bir bütünü ve kimliği hedef aldığı için ayrı ayrı dava ve tazminatlar yerine devletin BM, gözetiminde Dersim için oluşturulacak uluslararası bir vakfa tazminatı ödemesi gerekiyor ve bu tazminat da Dersim ve Dersimliler için harcanmalıdır.”… “Tazminat talepli davalarda da bu soykırım politikasının devam etme riski yüksektir. Bu konu olayın kapatılması ve unutulması için geçtiğimiz aylarda Kamer Genç tarafından da dillendirilmiştir. Böylelikle soykırımın bazı mağdurları, para ile “terbiye” edilmeye devam edecek, soykırım bir daha açılmamak üzere kapatılacak.”

 Dersim Soykırımı davası avukatı Erdal Doğan, katliam davalarında ‘tazminat’ tuzağına düşülmemesi çağrısında bulunurken, tazminatın Dersim’i yok edeceği uyarısında bulundu. Avukat Doğan, bu konuda Roboski halkını örnek gösterdi.
Avukat Erdal Doğan, yüzleşme tartışmalarında oluşturulması gereken stratejiyi, izlenmesi gereken yolu ANF’ye değerlendirdi.
1937- 38’de gerçekleştirilen toplu katletme, sürgün etme, çocukların evlatlık verilmesi facialarının geçmişte kalmadığını ifade eden Doğan, “Soykırımdan sonra yasak bölge ilan edilen yerler bugün fiili olarak girilemeyen bölgeler askeri operasyon bölgeleri ve çıkarılmayan mayınlarla dolu. Ayrıca, 1970’lerden itibaren yoğun biçimde fiziki ve kültürel soykırım uygulamalarına devam edildi” dedi. Bu sürecin 12 Eylül askeri darbesi, 1990’ların ortaları ve 2000’li yıllar sonrasında da devam ettiğini dile getiren, Doğan, son süreci ise şöyle aktardı:
“Son süreç; AKP’nin yönetime geldiği 2002 tarihinden günümüze değin devam ediyor. Bu dönemde de Dersim coğrafyası içinde birçok insan katledildi, ormanlar yakıldı, barajlar ile halk zorla göç ettirildi. Bölgedeki halkın konuştuğu Kırmanç ve Kurmanç dili, kamu hizmetlerinde kullanılmıyor, eğitim dili olarak kabul edilmiyor. Yaygın Kızılbaşlık inancı tanınmıyor, kutsal inanç merkezleri asker operasyonlarla ya da barajlarla yok ediliyor. Milyonlarca lira karakol yapımına harcanıyor, sökülmesi yasal zorunluluk olan binlerce kara mayını insan ve diğer canlıların yaşamlarını tehdit ediyor. Benzer birçok fiziki ve kültürel yok etme politikaları tüm varlığıyla sürdürülüyor. Bunları her fırsatta söylememizin nedeni Dersim’de soykırımın halen devam ettiğini vurgulamak içindir.”
“T.C., ÇOK CİDDİ BİR ŞEKİLDE ÖZÜR DİLEMELİDİR”
2008 yılında Avrupa Parlamentosu konferansıyla Dersim Soykırımı’na ilişkin başlattıkları sürecin yine uluslar arası konferanslarla devam edeceğini bildiren avukat Doğan, önceliklerini şu şekilde dile getirdi:
“Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok ciddi bir özür dillendirilmesi gerekiyor. Soykırımın sonlandırılmasını sağlamak, halkın tüm mağduriyetinin tespiti ve halka yaşatılan tüm vahşetin açığa çıkması için belgelerin tüm açıklığıyla halka açıklanması, soykırımda yaşamını yitirenlerin kemiklerinin usule uygun çıkartılarak, ailelerin kendi inançları doğrultusunda gömülmesinin koşullarının sağlanması. Daha sonra da halkın, dil, inanç ve doğanın hukuki ve idari güvenceye alınmasıdır. Sürgün edilenlerin toprağının ve Dersim’e ait tüm isimlerin geri verilmesidir. En son da maddi ve manevi tazminat. Soykırım kollektif bir bütünü ve kimliği hedef aldığı için ayrı ayrı dava ve tazminatlar yerine devletin BM, gözetiminde Dersim için oluşturulacak uluslararası bir vakfa tazminatı ödemesi gerekiyor ve bu tazminat da Dersim ve Dersimliler için harcanmalıdır.”
TÜM DÜNYA DEVLETLERİNİN SORUNU
Bu konuda birçok ayağı olan bir stratejiye sahip olduklarını belirten avukat Erdal Doğan, bunun bir kısmını şu anda açıklamanın hukuki mücadele için sıkıntı doğurabileceğini ifade ederken, “Dersim için öncelikli olarak hukuki ve siyasi bir yol haritasının çizilmesi gerekiyor. Bu konuda dünyadaki mevcut pratiklerden yararlanılacağı gibi, durumun kendisinin özgün karakteri nedeni ile başka hukuksal araçların da devreye sokulması elzemdir. Durumun aciliyeti nedeni ile konunun uluslararası hukuksal zeminlerde gündeme getirilmesi şarttır” diye konuştu. Doğan, devam eden soykırımın sadece Türkiye’nin sorunu değil, tüm dünya devletlerinin biricik sorunu olduğunu vurguladı.
“BM GÜNDEMİNE TAŞIYACAĞIZ”
Bu nedenle BM’de konuyu gündeme getirmek için çaba harcayacaklarını dile getiren Doğan, “Bu çaba şu açıdan gerekli; Türkiye, AKP Uluslar arası Ceza Mahkemesi’ni tanımamakta ısrar ediyor. Bu hukuki sorumluluktan kaçışın yarattığı yıkımları mahkeme savcısının dikkatine sunmaya çalışacağız, tabi kamusal ve kişisel mağdur tarafların şikayetleri ile hazırlanmış dilekçe ile” dedi.
SORUMLULUĞU OLAN DEVLETLERE DE DAVA AÇILACAK
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) konu hakkında karar alması ve sorumluluktan kaçmaması için de çaba harcayacaklarını bildiren avukat Doğan, Dersim’de işlenen insanlık suçlarında Türkiye Cumhuriyeti’ne her türlü desteği sunan devletlere karşı evrensel yargı ilkesi gereği davalar açacaklarını söyledi. Ancak kesinlikle parasal tazminat talep etmeyeceklerinin altını çizen Doğan, “Bu husus mağdurların hakkıdır ama bu hakkı öncelemek diğer tüm süreçleri sakatlayacak mahiyettedir” diye konuştu. AİHM ve BM İnsan Hakları Komitesi’ne hukuki başvurularda bulunacaklarının bilgisini de veren Doğan, bu konuda pilot başvurular düşündüklerini kaydetti.
ERDOĞAN’IN ‘ÖZRÜ’
Türk Başbakanı Erdoğan’ın ‘özür’ dilemesinin söz konusu bu süreci olumlu etkileyeceğini savunan Doğan, “Yalnız bu yönde katkı sağlamakla kalmıyor, hükümete siyasi ve hukuki sorumluluk yüklemektedir. Öncelikle 1937-38’den başlayarak bugüne değin sürdürülen soykırım politikasına bir an önce son vermesi sorumluluğu ve yükümlülüğünü bugünkü hükümet yetkililerine yükler” dedi.
“TAZMİNAT DERSİM’İ YOK EDER”
Devletin en az 150 yıldır kişilerin zaafı ve Dersim halkının yoksul bırakılmasının derin yıkıcılığından yararlanmaya çalışarak, parasal imkanlarla halkı düşürmek için uyguladığı soykırım politikasının yarattığı sonuçlardan haberdar olduklarını belirten Doğan, şu değerlendirmede bulundu:
“Tazminat talepli davalarda da bu soykırım politikasının devam etme riski yüksektir. Bu konu olayın kapatılması ve unutulması için geçtiğimiz aylarda Kamer Genç tarafından da dillendirilmiştir. Böylelikle soykırımın bazı mağdurları, para ile “terbiye” edilmeye devam edecek, soykırım bir daha açılmamak üzere kapatılacak. Ayrıca bugün için devam eden hali de göz ardı edilerek Dersim tümüyle yok edilecektir. Bu konularda maalesef Dersim halkı ve biz hukukçular çok kötü bir sınav verdik. Hepimiz birbirimizi uyarmakla görevliyiz. Bu gibi iç hukuk yollarına elbette başvurulacaktır. Ama Dersim özelinde bu konuya daha hassas yaklaşmak, bir kez değil en az bin kez düşünmek zorundayız. Bu gibi davaları açarken derdimizin öncelikle tazminat olmadığını tüm dünyaya anlatabilmemiz için parasal talepleri bildirmemek gerekir. Bu konu en son halledilmesi gereken meseledir.”
ROBOSKİ HALKI ÖRNEK ALINMALI
Dersim’de yaşanan bunca acıdan sonra ilk derdin tazminat olmaması gerektiğini vurgulayan avukat Doğan, bu konuda Roboski katliamının mağdur yakınlarının önce faillerin cezalandırılması konusundaki tutumunun en azından bu yolu düşünen Dersimlilere yol göstermesi bakımından çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Doğan, bugünkü hükümet ve CHP’li muhalefetin Dersimlilerin dava açmasına dahi gerek görmeden tazminat verip olayı kapatmaya çoktan hazır olduklarına işaret etti.
Soykırımın tüm hızıyla devam ettiği Dersim’de 1937-38 de yaşanan trajediyi tazminata kilitlemenin diğer tüm kurbanlara büyük haksızlık olacağını vurgulayan Doğan, soykırımla hesaplaşmanın her şeyden önce devletin devam eden soykırımı sonlandırması ile başlayacağının altını çizdi.
STK’LERE NE YAPMALI?
Soykırım mağdurlarının, öncelikle yakınlarını ve kendilerini katleden devletin çalışma sistematiğini iyi bilmeleri gerektiğini ifade eden Doğan, sivil toplum örgütlerine de çok ama çok önemli görevlerin düştüğünü söyledi. Doğan, “Bugüne kadar Dersim ile hiç ama hiç ilgisi olmamış Dersim dışında bazı avukatların da tazminat davaları açarak bu işten kazanç sağlamaya hazırlandıkları ya da yeltendikleri bana gelen duyumlar arasında. Tazminat tuzağına düşmemeleri için halkı uyaracak sivil toplum örgütleri ile her zaman çalışmaya hazırım” çağrısında bulundu.
ANF NEWS AGENCY

Yorumlar kapatıldı.