İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ne Türk milliyetçiliği ne de Fransız ırkçılığı

Deniz Uztopal
Bu yasa tasarısının gündeme gelmesi ve etrafında yürütülen tartışmalar, aslında milliyetçiliğin ne kadar zararlı bir şey olduğunu gösterdi. Fransa’da yaşayan Türkiye kökenli emekçiler, Fransız milliyetçiliğinin hortlamasının, yabancı ve Müslüman düşmanlığının bir devlet politikası haline gelmesinin zararlarını yaşayarak görüyorlar. Bu yüzden, örneğin, Türk milliyetçiliğinden etkilenmiş azımsanmayacak bir kesimin, eğer oy kullanıyorsa, seçimlerde ya sosyalistlere ya da komünistlere oy verdiği biliniyor. Diğer yandan Türk milliyetçiliğinin, emekçileri bölerek Sarkozy’yi güçlendirdiğinin farkında değiller. Eğer değişik uluslardan emekçilerin birbirlerine karşı ön yargıları kırılabilse, birlikleri güçlense elbette Sarkozy’nin gerici politikaları da boşa çıkar. Aynı durum Türkiye için de geçerli. Örneğin, Türkiye kendi tarihiyle yüzleşse, Ermeni ve diğer uluslara karşı baskıdan vazgeçse, Türkiye’deki halkların arasında tam bir eşitlik sağlansa, Sarkozy gibilerin eline böyle düşülür mü?

***********
Fransa Senatosu, “Ermeni Soykırımını reddetmeyi cezalandırmayı” öngören yasa tasarısını onayladı. Cumhurbaşkanının onayıyla yasa tasarısı resmi gazetede yayınlanacak.
Bundan sonra “soykırım cinayetlerini, insanlığa karşı işlenen suçları ve savaş cinayetlerini övmek, inkar etmek ya da küçümsemek” suç sayılacak ve 45 bin avro ve 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılacak. Sadece 2 maddeden oluşan yasanın içeriğine baktığımızda neden bu kadar sorun çıkarttığı anlaşılamayabilir. Ama yasa Türkiye ile Fransa’nın ilişkilerini neredeyse bozma aşamasına getirdi, aylardır Türk basını konuyu manşetlerden düşürmüyor. Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenlilerin de gözü haliyle buradaki politik ortama kilitlenmiş durumda. Yani, yasanın kapsamı belirtilen maddeden çok daha karışık, doğurduğu sonuçlar itibariyle  absürd olduğu kadar tehlikeli de…
SARKOZY’YE KARŞI MÜCADELE Mİ SARKOZY’Yİ GÜÇLENDİRMEK Mİ?
Fransa’da yaşayan Türkiye kökenli emekçilerde, anlaşılır nedenlerden dolayı son birkaç senedir küçümsenmeyecek bir Sarkozy karşıtlığı gelişiyor. Yerli yabancı tüm emekçilerin yaşam koşullarını kötüleştiren, tamamen sermayenin hizmetinde olan, yabancı düşmanlığını devlet politikası haline getiren Sarkozy’ye karşı çıkmanın elbette eleştirilecek bir yanı yok. Ama sadece karşı çıkmak değil, ona karşı mücadeleyi en doğru biçimde örgütlemek gerekiyor.
Yani, emekçilerin bölünmüşlüğünden güç alan, bu şekilde iktidarda kalan, sosyal ve siyasal saldırıları yoğunlaştıran bir Sarkozy’ye karşı; emekçileri daha fazla bölerek ve milliyetçiliği daha da güçlendirerek mücadele edilmez. Çünkü AKP’nin tertiplediği, hem “milli görüş” hem Atatürkçü Düşünce Derneklerinin desteklediği “Paris’te Türk yürüyüşü”, ona katılanların niyetlerinden bağımsız olarak, Fransız emekçiler içerisinde ön yargıları körükledi. Aynı şekilde Türkiye kökenliler içerisinde de Fransız toplumundan uzaklaşma, tüm Fransızları “Sarkozyleştirme” mantığını güçlendiren, daha fazla içe kapanma, “Türkün Türkten başka dostu yoktur” zihniyetinin daha da etkili hale gelmesini sağlayan bir işlev gördü. AKP bu konularda etkisini arttırdı.
Aslında Sarkozy’nin istediği tam da buydu. Yabancı ve göçmen kökenlilerin içerisinde milliyetçi zehrin yaygınlaşmasını, toplumdan daha fazla uzaklaşmalarını, kendi içlerine kapanmalarını, Fransızları suçlayan ve onlara hakaret eden bir mantığın gelişmesini istiyor. Bunun olması için de elinden gelen her şeyi yapıyor. Örneğin, 21 Ocak Cumartesi dünü Paris’teki “Türk gösterisinden” sonra Fransız hükümeti cephesinden sanki tek ağızdan yapılıyormuş gibi “bakın yabancılar bize ne yapacağımızı dayatıyor”, “bayrak ve kendi dillerinde yazı ve dövizleriyle bizi tehdit ediyorlar” türü açıklama ve değerlendirmeler geldi. Bu şekilde Fransız kamuoyu korkutulmaya, “yerli-yabancı” bölünmesi güçlendirilmeye çalışıldı. Yani bu tür gösteriler, Sarkozy’ye karşı değil, tam tersine Sarkozy’yi güçlendiren gösterilerdir.
MİLLİYETÇİLİĞE KARŞI HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
Bu yasa tasarısının gündeme gelmesi ve etrafında yürütülen tartışmalar, aslında milliyetçiliğin ne kadar zararlı bir şey olduğunu gösterdi. Fransa’da yaşayan Türkiye kökenli emekçiler, Fransız milliyetçiliğinin hortlamasının, yabancı ve Müslüman düşmanlığının bir devlet politikası haline gelmesinin zararlarını yaşayarak görüyorlar. Bu yüzden, örneğin, Türk milliyetçiliğinden etkilenmiş azımsanmayacak bir kesimin, eğer oy kullanıyorsa, seçimlerde ya sosyalistlere ya da komünistlere oy verdiği biliniyor. Diğer yandan Türk milliyetçiliğinin, emekçileri bölerek Sarkozy’yi güçlendirdiğinin farkında değiller.
Eğer değişik uluslardan emekçilerin birbirlerine karşı ön yargıları kırılabilse, birlikleri güçlense elbette Sarkozy’nin gerici politikaları da boşa çıkar. Aynı durum Türkiye için de geçerli. Örneğin, Türkiye kendi tarihiyle yüzleşse, Ermeni ve diğer uluslara karşı baskıdan vazgeçse, Türkiye’deki halkların arasında tam bir eşitlik sağlansa, Sarkozy gibilerin eline böyle düşülür mü? Yani sadece Sarkozy karşıtlığı yetmiyor. Aynı zamanda emekçilerin birliği ve tam eşitliğini istemek, Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Eylülü aratmayan politikalarını eleştirmek ve mahkum edebilmek gerekiyor.
Türk milliyetçiliği gerilediği oranda kendi tarihiyle yüzleşebilir. Yüzleştiği oranda da Sarkozy gibi gericilerin elinde propaganda malzemesi olmaz. İki ülkenin milliyetçiliği birbirine karşı gibi görünüyor ama aslında birbirlerini güçlendiriyor. Arada kaybedense farklı ulusların emekçileri oluyor.
FRANSA BU YASAYI NEDEN BUGÜN ÇIKARDI?
Fransa’da herkes Ermeni kökenli Fransızlara bu göz kırpmanın yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir yatırım olduğu konusunda hemfikir. Çok açıkça görünüyor ama bu seçim yatırımını sadece “Ermeni desteğini” almak olarak algılamak olayın sadece bir yanını görmek olur. Yani, din ve milliyetçilik temelinde örgütlenen Türk derneklerinin düzenlediği gösterilerde olduğu gibi “Biz de Fransız vatandaşıyız, bizim de oyumuz var” tehdidi, Sarkozy’nin politik hedeflerinin anlaşılmadığının bir göstergesi.
Elbette 1.5 milyon olduğu belirtilen Ermeni kökenli Fransızların oyu Sarkozy’nin iştahını kabartıyor, ama son 5 senedir sermaye lehine yaptığı politikalarla tüm emekçilerin yaşam koşullarını kötüleştiren sağcı ve milliyetçi cumhurbaşkanı, sadece Ermeni kökenlilerin değil, en geniş Fransızların oyunu alabilmek üzere “yabancı tehdidi” ve “Müslüman tehdidi” üzerinden toplumsal bir bölünme gerçekleştirmek istiyor. Örneğin, Sarkozy döneminin “göçmenlik” ve içişleri bakanları Eric Besson, Brice Hortefeux ve Claude Guéant göçmenlik ve Müslümanlık üzerinden yaklaşık 5 yıldır en azından her hafta bir provokasyon yaratmış, bu konunun sürekli bir “sorun” olarak ülke gündeminde kalmasını sağlamıştır.
Onaylanan yasanın uluslararası boyutu elbette var ama iç politikaya yönelik boyutları, emekçileri “yerli/entegre olamamış yabancı” olarak bölmektir.
* Fransa Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Başkanı

Yorumlar kapatıldı.