İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özgür Birey mi, Doktrin Taraftarı mı Olmak Gerekir?

Prof. Dr. Anıl Çeçen’in, TBMM’de vaazları sorgulayıcı herkesi derinden düşünmeye, düşüncelerini gözden geçirmeye itmelidir… Türkiye’deki ilerici ve devrimcilerin sıkıntıları bununla sınırlı değildir: İlericiler, Türkiye’nin yakın tarihine yabancıydılar. Gerçeklerden uzak, hayali bir tarih bilgisi ile ilericilik ve devrimcilik tasarlanıyordu. Farkında olmadan, zavallı silahsız Ermeni ve Rumları yok etmek ilericilik ve devrimcilik kabul ediliyordu. Bu nedenle, pek çok ilericinin varacağı liman ırkçılık durağıydı. Kurtuluş Savaşı, dış düşmanlardan ziyade, İttihat ve Terakki tarafından planlanan kendi vatandaşlarına karşı uygulanan bir mücadelenin devamı niteliğindedir.  


Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde insan hakları dersi veren Prof. Dr. Anıl Çeçen’in, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesindeki Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Dair Alt Komisyon’a vaazları, sorgulayıcı herkesi derinden düşünmeye, düşüncelerini gözden geçiremeye itmelidir. 
18-Ocak-2012
1970’li yıllarda, pek çok okumuşlu, doktrinlerle toplumların kurtulacağına, yoksullukların ve acıların biteceğine inanıyordu.
A-Doktrin taraftarı olmak kolaydı.
B-Doktrin taraftarları dinledikleri ya da okudukları üç-beş vaazla insanlığı kurtarmaya koşuyorlardı.
Koyu doktrin taraftarları, liderlerinin kuyruğu olarak, onların dediklerini tekrar etmeyi, onların yazılarını ezberlemeyi kocaman görev kabul ederlerdi.
Koyu doktrin taraftarları:
-Başta kendileri olmak üzere insana yabancıydılar.
-Doğaya yabancı oldukları için onu denetim altına almayı hayal bile edemiyorlardı.
Bütün ihtiyaçlar doğadan bilinçli çaba (Emek) ile temin edilir.
Türkiye’deki ilerici ve devrimcilerin sıkıntıları bununla sınırlı değildir: İlericiler, Türkiye’nin yakın tarihine yabancıydılar. Gerçeklerden uzak, hayali bir tarih bilgisi ile ilericilik ve devrimcilik tasarlanıyordu. Farkında olmadan, zavallı silahsız Ermeni ve Rumları yok etmek ilericilik ve devrimcilik kabul ediliyordu. Bu nedenle, pek çok ilericinin varacağı liman ırkçılık durağıydı.
Kurtuluş Savaşı, dış düşmanlardan ziyade, İttihat ve Terakki tarafından planlanan kendi vatandaşlarına karşı uygulanan bir mücadelenin devamı niteliğindedir.  
Türkiye’de çoğunluk, evrensel yasalara, evrensel insani yasalara, yasaların üstünlüğü, yargıç kararı olmadan kimsenin suçlu olamayacağı, suçun ve günahın ferdiliği ilkelerine yabancı olarak ilerici olduklarını zan ettiler. Daha doğrusu, bazı lider ve partilerin maşası oluverdiler.
Evrensel yasalar:
Evrensel mantık ve yöntemi, evrensel kurumları, evrensel ölçüleri, evrensel insani değerleri yaratır.
Türkiye’de evrensel yasalar özümsenmediği için evrensel insani değerlere sahip düşünürler parmakla sayılacak kadar az ortaya çıkıyor. Türkiye’de, gerçekleri savunan, gerçeklerden ödün vermeyen az sayıda bilge yetişiyor. Yetişen bilgeler, doktrin taraftarı değil, özgür bireylerdir.
Türkiye’de, yaygın ve egemen doktrinlerden biri, ilkel bir ırkçılık olan Atatürkçülüktür. Atatürkçülük, özünde, İttihat ve Terakki geleneği olup Bulgar, Rum, Ermeni, Kürt, Arap, Yahudi… Vatandaşlara düşmanlık kalkış noktasıdır. Bazı Atatürkçüler ilerici sözler eder, evrensel bazı düşünceleri savunurlar ama lider peşinde koştukları için gericidirler. Lider peşinde koşanlar ilerici ve devrimci olamazlar.
Yasalar, kurumları; örf ve gelenekler, kocaman liderleri yaratır. Türkiye’de: belleklere örf ve gelenekler, topluma ithal yasalar egemendir. Burada ortaya büyük çelişki çıkıyor. Kocaman çelişkiden dolayı, evrensel değerler belleklere kök salamıyor. İnsan hakları yaygarası yapan bir profesör, sivil insanları öldürme, bombalama vaazları verebiliyor. Niçin? Evrensel insani değerlere yabancıdır ve en önemlisi insan değildir.  İnsan olması için çabası yoktur. Böyleleri, insan hakları adına, doğanın temel yasalarına aykırı yasaları savunabilirler.
Bilme ve iletişim zorunlu ihtiyaçtır.
Bu âlimler ya da diğer adıyla profesörler iletişim aracı olan anadilleri yasaklamayı insan hakkı kapsamına alabilirler.
Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim;
Kendi isteğimle ırkımı ve anadilimi seçmedim,
Kendi isteğimle gidiyor da değilim.
 Ancak, kimlikleri insanların onurlarıdır.
1-Onu inkâr etmek;
2-İnkâra zorlamak onursuzluktur.
Asma-kesme fetvaları yazan âlimler Müslüman toplumlarda bolca bulunur.

“Ne anayasa ne kanunlar: Tek yol, Kuran ve Allah’ın kanunudur.” İslami Selamet Cephesi-Cezayir. (İslami Selamet Cephesi âlimleri, insan hakları maskesinin arkasına gizlenen ırkçı yazar ve profesörlerden daha dürüsttürler.)
Asma-kesme uygulamaları için koşumuz İran, Türkiye’deki ırkçı Atatürkçülere iyi örnektir.
İran'da 12 kişi idam edildi   
Bu okumuşlu budalalar, hem kendi vatandaşlarının önemli, üretken bir kesimini düşman kabul ederler, hem de vatanseverlik ağızlarından düşmez sakızdır. Kendi vatandaşlarına düşman olanlar, nasıl vatansever olabilir acaba?
A-Batılı toplumlarda, yöneticiler, düşünürler, yazarlar… Sevgi ile her renk, ırk, din, mezhebe… Sahip vatandaşlarını kucaklar.
B-Ortadoğu’da, korku ve sopa ile vatandaşlar dizginlenir; vatanseverlik yaygaraları yapılır.
“Ulusların üstünde insanlık vardır.” Goethe
Acaba Türkiye’deki ırkçı okumuş-yazmış âlimler insan olurlar mı?
Sadece okumakla insan olunmuyor. Bunu deneyle biliyoruz.
Türkiye’de vergi veren üreticilerin işi oldukça zordur.
1-İflas etmiş devasa resmi kurumları besliyorlar.
2-Kendine düşman yetiştirmeye çalışan asalak âlimleri-profesörleri sırtlarında taşıyorlar.
“Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.” La Fontaine
Üretici-yaratıcı-düşünenler özgür birey olmaya, kendi ayakları üzerine dikilmeye, insan olmaya, insani yasalarla yönetilmeye, sevgiye; asalak-tüketici kul-kuyruklar, lider peşinde koşanlar yakmaya, yıkmaya, korku yaymaya çalışıyorlar.  
Bakalım zafere kimler ulaşacak?
degirmencinurettin@gmail.com
Nurettin Değirmenci
  Elk. Yük. Müh.

Yorumlar kapatıldı.