İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Joost Lagendijk: ‘Öfkeli olmak strateji değildir’

Ankara’dan patlama halinde gelen tepkiler uygun eleştiri ölçülerinin çok ötesine geçti… Size üç örnek vermek isterim. Başbakan Tayyip Erdoğan, Fransa’yı kendi silahıyla vurmak çabasıyla, Fransız devletini Kuzey Afrika’daki sömürge yönetiminin son on yıllarında Cezayirlileri soykırımdan geçirmekle suçladı… Fakat bir tek danışmanı da çıkıp Başbakan’a bu suçlamayı ortaya koymanın tam da Fransız meclisinin yaptığını (yani bir başka ülkenin tarihini iç siyasetteki amaçları için araçsallaştırmak) tekrarlamak olduğunu niye söylemedi?… Bir ikinci örnek Türk hükümetine mensup bakanların, başta da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun makul olmaktan uzak tepkileriydi. Davutoğlu, Sarkozy’nin soykırımı inkar yasasına verdiği desteği Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki başarılarından duyduğu kıskançlıkla açıklamaya çalışırken, akademik profesyonelliğini ve mantıklı düşünmeyi bir kenara bırakmış oldu… Son örnek normalde sağduyulu ve dürüst analizler ortaya koymasıyla bilinen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dı. Babacan, Fransız meclisinin kararını Avrupa’nın ekonomik gerilemesinin derinleşmesine bağladı… Fakat Avrupa’nın ortak para biriminin mantıklı olduğu konusunda kuşkucu finans piyasalarıyla Avrupa vatandaşlarını aynı anda ikna etmeye çalışmak gibi karmaşık bir sürecin, Fransız ulusal meclisinde oynanan küçük yerel siyasi oyunlara nasıl bağlanabildiğini anlayamıyorum. Böyle bir kıyaslamanın en ufak bir mantığının olmadığı açık.

**********
Joost Lagendijk, Zaman gazetesindeki köşe yazısında, Fransa Meclisi’nden geçen soykırım yasasının ardından Türk hükümetinin verdiği tepkiyi değerlendirdi.
Joost Lagendijk – Zaman
Fransız meclisinin Ermeni soykırımının inkarını suç haline getiren tasarıyı kabul etmesi Türk hükümeti üyeleri üzerinde dizginlerinden boşaltıcı, aynı zamanda da endişe verici bir etki yapmış görünüyor.
Tasarının kabulü, sorumlu siyasetçilerin normalde taşıması gereken ağırbaşlılık, mantık veya serinkanlı değerlendirme gibi bütün tahditleri ortadan kaldırmış durumda.
Beni yanlış anlamayın: Geçen hafta da yazdığım gibi, Fransız meclisinin bu kararıyla ilgili memnuniyetsizlik ve rahatsızlık duymak için birçok sebep var. Siyasetçiler kendilerini tarihçi yerine koydu ve ifade özgürlüğüne her demokratın karşı çıkması gereken sınırlamalar getirdi. Fakat oylamanın hemen ardından Ankara’dan patlama halinde gelen tepkiler uygun eleştiri ölçülerinin çok ötesine geçti.
Size üç örnek vermek isterim. Başbakan Tayyip Erdoğan, Fransa’yı kendi silahıyla vurmak çabasıyla, Fransız devletini Kuzey Afrika’daki sömürge yönetiminin son on yıllarında Cezayirlileri soykırımdan geçirmekle suçladı. Bu ithamı okuduğumda gözlerime inanamadım. Fransızlar suçsuz olduğundan değil. Masum değiller. 1950’lerde ve 1960’ların başında Fransız ordusu Cezayir’de korkunç suçlar işledi. Fakat bir tek danışmanı da çıkıp Başbakan’a bu suçlamayı ortaya koymanın tam da Fransız meclisinin yaptığını (yani bir başka ülkenin tarihini iç siyasetteki amaçları için araçsallaştırmak) tekrarlamak olduğunu niye söylemedi?
Bir ikinci örnek Türk hükümetine mensup bakanların, başta da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun makul olmaktan uzak tepkileriydi. Davutoğlu, Sarkozy’nin soykırımı inkar yasasına verdiği desteği Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki başarılarından duyduğu kıskançlıkla açıklamaya çalışırken, akademik profesyonelliğini ve mantıklı düşünmeyi bir kenara bırakmış oldu. Amatör bir psikolog gibi davranan Dışişleri Bakanı’na göre, Sarkozy muhtemelen geçmişte Tunus ve Mısır’ın otokratik liderlerine her daim verdiği destekten pişmandı ve bölgede son dönemde Türkiye’ye karşı artan ilgiden bu denli rahatsız olmasının sebebi de buydu. Davutoğlu’nun Fransa’nın pişmanlık duyduğuna dair değerlendirmesinin doğru olmasını dilerim. Fakat böyle bir analiz çok yakın zamana dek Libya diktatörü Albay Muammer Kaddafi ve Suriye’deki kitle katliamcısı Beşşar Esad’la samimi ilişkiler yürütmekte hiçbir sakınca görmemiş bir hükümetin temsilcisinden geldiğinde, Ankara dışında kimseyi inandırmaz. Elbette o ilişkileri yürütmenin makul gerekçeleri olabilir, sözgelimi Türkiye’nin ticaretini ve yatırımlarını geliştirmek veya muhatap ülkelerin aşırılıkçı politikalarını adım adım yumuşatmak gibi hedefler gütmüş olabilirsiniz. Fakat Türk devleti dışarıdaki menfaatlerini savunmak konusunda bu kadar hevesliyken, Fransız muadillerinizi başka yerlerde aynısını yapmış olmakla suçlamanız biraz samimiyetsiz kaçıyor, öyle değil mi?
Son örnek normalde sağduyulu ve dürüst analizler ortaya koymasıyla bilinen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dı. Babacan, Fransız meclisinin kararını Avrupa’nın ekonomik gerilemesinin derinleşmesine bağladı. Türkiye’nin ekonomi patronuna göre, geçen haftaki oylamanın arkasındaki mantık, avroyu kurtarmak için son dönemde gösterilen çabaların ardındaki mantıkla aynıydı. Babacan’a göre her ikisi de başarısızlığa mahkumdu. Nasıl yani? Brüksel’deki son AB zirvesinden çıkan sonuç pek çok noktada, sözgelimi çok cılız ve çok geç olmakla eleştirilebilir. Fakat Avrupa’nın ortak para biriminin mantıklı olduğu konusunda kuşkucu finans piyasalarıyla Avrupa vatandaşlarını aynı anda ikna etmeye çalışmak gibi karmaşık bir sürecin, Fransız ulusal meclisinde oynanan küçük yerel siyasi oyunlara nasıl bağlanabildiğini anlayamıyorum. Böyle bir kıyaslamanın en ufak bir mantığının olmadığı açık.
Bu üç tepki de infial halinde esip gürlemenin örnekleri. Bölgesel bir model ve küresel bir aktör olmayı arzulayan bir ülkeye yakışan bir dış politika değil. Korkarım ki Türkiye günün birinde ihtiyaç duyabileceği köprüleri yakma süreci içinde. Mesela Suriye krizini çözmek konusunda Fransa’nın işbirliğini reddetmek gerçekten Türkiye’nin yararına mıdır? Yoksa işleri zaten olduğundan daha da içinden çıkılmaz hale mi getirir? Fransa, Suriye’de hâlâ pek çok Avrupa ülkesinden çok daha fazla bağlantıya ve çıkara sahip, bu yüzden de Esad’dan kurtulmak için Türkiye’yle işbirliği yapmak istiyor. Öfkeli olduğunuz ve her şeyi kendi başınıza yapabileceğinizi düşündüğünüz için bu seçeneği silmeye riskli bir strateji bile denemez. Bu strateji falan değil.

Yorumlar kapatıldı.