İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Lahey’den başka çare yok

Zülfü Livaneli – zlivaneli@gazetevatan.com
 Fransa Parlamentosu’nun, soykırımı inkâra ceza getiren yasayı kabul etmesinden sonra insanın aklına ister istemez şu sorular geliyor: Bu iş nereye kadar gidecek? Türkiye her yıl çeşitli parlamentoların kararlarını engelleme peşinde mi koşacak? Hiçbir mahkeme kararına dayanmayan “soykırım“ damgası, dünya ölçeğinde kabul görerek Türkiye’nin alnına vurulmuş durumda. Her yıl gündeme gelen bu damgadan kurtulmanın yolu, tek tek mücadeleden ve tasarıyı kabul eden her ülkeye ekonomik yaptırım tehdidinden mi geçiyor?2015 bu olayların 100. yıldönümü. Bu gidişle 2015’e kadar ABD ve AB dahil olmak üzere, kararı kabul etmeyen ülke kalmayacak gibi görünüyor.Türkiye ise bu kararlar karşısında şaşkın bir görüntü sergiliyor.Türk hükümetleri önce “Ne Ermeni’si? Böyle bir şey duymadık“ tavrı içine girdi. Uluslararası baskı karşısında gerileye gerileye “mukatele“ (karşılıklı öldürme) noktasına kadar geldi. Yani bu konuda başından beri uyguladığı temel bir strateji yok. Günün gelişmelerine göre tavır takınıyor… Belli ki 2015’e kadar ABD dâhil bütün parlamentolar “soykırım” yasasını kabul edecek.Bu durumda tek çare Türkiye Cumhuriyeti’nin BM’nin Lahey’deki Adalet Divanı’na başvurması.

***
Meclis’te bulunduğum yıllarda Genel Kurul çok yanlış bir karar alarak, Britanya Parlamentosu’na Birinci Dünya Savaşı sırasında Arnold Toynbee tarafından yazılmış olan “Mavi Kitap“ın yasaklatılması dileğini içeren bir mektup yolladı. Meclis kürsüsünden, bu mektubun saçmalığını ve küçük düşürücü bir cevap alınmasının kaçınılmaz olduğunu anlatan konuşmalar yapmış ve TBMM’yi yanlış kararından çevirmeye çalışmıştım. Ama tahmin edeceğiniz gibi ateşli milliyetçi söylemler her zaman olduğu gibi mantığın önüne geçti.
O kadar ki; sevdiğim bir milletvekili arkadaş yanıma geldi ve “Konuşmanda tehcir kelimesini kullandın. Başına bir iş gelmesin“ dedi.
“Tehcir zorunlu olarak göç ettirme demektir. Zaten kanunun adı da budur. Bunda yanlış bir şey yok“ dedim.
Belli ki “tehcir”in manasını bilmiyordu.
Mektup gönderildi. Bir süre sonra Britanya Parlamentosu’ndan “Mektubunuz arşivde ilgili klasöre konmuştur“ gibi son derece tepeden bakan (aslında alay eden) bir mektup geldi. Bizim Meclis suspus oldu. Cevabı duyurmadılar, hiçbir gazeteci de merak etmedi.
***
Bu konuda söylenecek söz çok ama, bir gazete yazısı ölçeğinde düşündüklerimi özetleyeyim:
Belli ki 2015’e kadar ABD dâhil bütün parlamentolar “soykırım” yasasını kabul edecek.
Zaten uluslararası kamuoyunda bu konuda bir görüş birliği oluşmuş durumda.
Ülkelerle, parlamentolarla tek tek mücadelemiz sonuç verecek gibi görünmüyor.
Bu durumda tek çare Türkiye Cumhuriyeti’nin BM’nin Lahey’deki Adalet Divanı’na başvurması.
Arşivler açılsın, tarihçiler hazırlansın ve 1915 olaylarının, BM’nin 1948 yılında kabul ettiği “soykırım” tanımına uymadığı ispat edilsin.
Bence başka hiçbir çare yok. 

Yorumlar kapatıldı.