İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarihi yeniden yazmak

Mümtaz’er Türköne / Zaman
Sonuç nedir? Sonuç; tarihin yeniden yazılmasıdır. Dersim tartışması, bir türlü kapanmayan derin bir yaranın üzerini açtı. Bahçeli’nin ‘rol kapma’ telaşı kokan beyanı, sahte tarihin son örneklerinden biri. Bahçeli gibi Dersim için ‘katliam değil, isyandı’ dediğiniz zaman bir şey söylemiş mi oluyorsunuz? Demek ki katliamın sebebinin isyan olduğunu kabul ediyoruz. En hafif ifadeyle, ‘İsyan karşısında devletin çoluk-çocuk ayırmadan katliam yapma hakkı var mıdır?‘Doğrusu, tarih yazımını iktidar mücadelesinin tezahürü olarak görmek. Yazanlar hep galipler oluyor. Bir Afrika atasözü: ‘Av hikâyelerini aslanlar değil avcılar anlatır’. Mağlupların, mazlumların, mağdurların tarih yazma şansı olmaz.

*****************
Hüseyin Çelik’i Türkiye daha çok bir siyaset adamı olarak tanıdı. Uzun yıllar bakanlık yaptı ve maarifi yönetti. Halbuki Çelik, politikadan önce tarihçidir.
Edebiyat tarihinin siyasî tarihle, kültür tarihiyle, düşünce tarihiyle, hatta toplumsal tarihle iç içe geçtiği güçlü bir ekol vardır Türkiye’de. Tanpınar’ın, Köprülü’nün, Mehmet Kaplan’ın, Kaya Bilgegil’in tarihçiliği edebiyatın sınırlarını aşar, tarihi bütün yönleriyle kucaklar. Meselâ 19. asır siyasî tarihi için en analitik ve kapsamlı ve hâlâ aşılamamış kaynak Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi isimli kalın kitabıdır. Tarihimizin ilk demokrasi arayışlarını ve denemelerini Kaya Bilgegil’in Yeni Osmanlılar hakkında yazdığı iki ciltlik kitaba müracaat etmeden kâmilen öğrenmek mümkün değildir. Hüseyin Çelik’in birincil kaynaklara dayanarak yazdığı ve İletişim Yayınları arasında yayımlanan doktora tezi Ali Suavi, bu tarih ekolünün parlak örneklerinden biridir. Kısaca Hüseyin Çelik birinci sınıf bir tarihçidir.
Bu yüzden AK Parti sözcüsü olarak Hüseyin Çelik’in ‘tarihî günahlardan arınma’ çağrısını, her şeyden önce ‘tarih bilinci’ne sahip bir politikacının daveti olarak değerlendirmek gerekir. Bu çağrıyı yapan politikacı, tarihçi olarak girişilecek kapsamlı bir arınmanın getireceği sonuçların bilincindedir. Sonuç nedir? Sonuç; tarihin yeniden yazılmasıdır.
Dersim tartışması, bir türlü kapanmayan derin bir yaranın üzerini açtı. Bahçeli’nin ‘rol kapma’ telaşı kokan beyanı, sahte tarihin son örneklerinden biri. Bahçeli gibi Dersim için ‘katliam değil, isyandı’ dediğiniz zaman bir şey söylemiş mi oluyorsunuz? Demek ki katliamın sebebinin isyan olduğunu kabul ediyoruz. En hafif ifadeyle, ‘İsyan karşısında devletin çoluk-çocuk ayırmadan katliam yapma hakkı var mıdır?’
Doğrusu, tarih yazımını iktidar mücadelesinin tezahürü olarak görmek. Yazanlar hep galipler oluyor. Bir Afrika atasözü: ‘Av hikâyelerini aslanlar değil avcılar anlatır’. Mağlupların, mazlumların, mağdurların tarih yazma şansı olmaz.
Cumhuriyet tarihini sorgulamakla, iktidarı ele geçiren küçük azınlığın iktidar rekabetinde yaptıklarını sorgulamayı ayırmak doğru bir başlangıç olabilir. İzmir suikastı davası ile tasfiye edilen, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yürüttüğü ekibin reform perspektifinin farklı olduğunu kim öne sürebilir? ‘Paşaların kavgası’, sadece bir iktidar mücadelesinden ibarettir. Tam karşı kutupta, Kurtuluş Savaşı yürütülürken karşı çıkan ve İstanbul hükümetinin yanında saf tutanlar, Cumhuriyet’in ilanıyla önce 150’likler olarak sürgüne gönderiliyor; sonra bir kısmı affedilerek dar çekirdek kadroya dahil ediliyor. Dersim katliamındaki İçişleri Bakanı, geniş ailesiyle onlardan biridir.
Hüseyin Çelik’in yakın tarihten verdiği örneklerin hepsi çarpıcı. İktidarı elinde tutan dar bir kadro, çoğunluğu karşısına alarak yönetirken kendisini haklı çıkartacak bir tarihi, her şeyi tersine çevirerek yazmaya girişiyor. Sağa sola bu tarihin işaretlerini koyuyor, sütunlarını dikiyor. Bize düşen görev bu çerden-çöpten sütunları yıkmak, işaretleri kaldırmak. Bu ülkede 27 Mayısçıların, 12 Eylülcülerin, 28 Şubatçıların sadece cisimlerinin değil, tarih kitaplarındaki isimlerinin de mahkûm edilmesi lâzım.
Neden? Çünkü tarihi artık küçük bir azınlık değil halk yapıyor. Hüseyin Çelik işte bu halkın temsilcisi. Yapılan haksızlıkları düzeltmekle görevli. Böyle olunca, küçük bir azınlığın koskoca halka yaptığı zulümler mahkûm ediliyor. 27 Mayıs’ı yapanları yargılayıp idama mahkûm etme imkânımız yok. Hiç olmazsa tarihi düzeltiyoruz. Bizi, iktidarı gasp eden küçük azınlıklar yönetti. Azınlıklar geniş çoğunluğu yönetebilmek için baskı yöntemleri kullanırlar ve suç işlerler. Serbest ve adil seçimlerle iş başına gelmiş demokratik bir hükümet iş başında olsa idi, Dersim katliamı gerçekleşebilir miydi? Halka karşı işlenen insanlık suçlarına cesaret eden çıkabilir miydi? Demek ki küçük bir azınlığın iktidar hırsının mahkûmu olmuşuz.
Arınacağız. Hak yerini bulacak, zalimler tarihin vicdanında mahkûm edilecek. Artık tarihi, halk olarak doğrudan biz yazıyoruz.
m.turkone@zaman.com.tr 

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1209100&title=tarihi-yeniden-yazmak

Yorumlar kapatıldı.