İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ÖZÜR VE DEVLET

Fuat Bol
Özrü kim diler; kimden ya da kimlerden diler? Özrü, kabahat işleyen suçlular, mağdur ettiklerinden ya da onların kanuni temsilcilerinden diler. Peki, tüzel kişilik olan devletler de özür diler mi; yahut dilemeli mi? Suçu işleyen devletse, elbette dilemelidir. Geçmişte işlenmiş devlet suçlarının özrünü de, devletlerin devamlılık arz etmeleri hasebi ile bugünkü yöneticiler diler. Özür, hak yahut hakların tesliminden dolayı erdemliliktir. Başbakan Tayyip Erdoğan, Dersimlilerin torunlarından özür dileyerek bu erdemi gösterdi.

Böylece Türkiye’de halklar arasında; mutlu-ortak bir geleceğin kapısı aralanmış oldu. Daha katedilecek çok mesafeler var, ancak; atılan bu adımın dev bir hamle olduğunu da bilelim. Şimdiye kadar, Türkiye’de gelmiş geçmiş hiçbir devlet adamı bu olgunluğu gösteremedi. Zira; ebed-müddet bilinen devletin hikmetinden sual olunmazdı! Böylesine kutsadığımız devletin kendi halkına reva gördüğü muameleler ise; Dersim’de olduğu gibi, tek kelime ile vahşetti!..
Onca hunharca vahşeti karnında taşıyan bir devlet; bu kirli yüklerinden arınmadan modern ve demokratik bir yapıya kavuşabilir mi? Devletlerin bu denli yüzkarası hallerinden kurtulabilmeleri için, evvelemirde bu olaylarla yüzleşmeleri gerekir.
Bizimse, devlet-millet hayatımızın yakın tarihi, hep karanlıkta kalmıştır.
Bütün bu karanlıkta kalmış olaylar yüzünden değil midir ki, devletle milletin arası açılmış ve o gün bugündür bu millet; bir türlü ‘benim ne güzel devletim var’ diyemediği gibi; türlü vesilelerle de karşı karşıya gelmektedir.
Bütün bu olumsuzlukların temelinde yatan gerçek; devletin millet adına yaptıklarının ‘millete rağmen’ yapılmış olmasındandır. Bundan dolayıdır ki, millet her şeyden önce; insan addedilmeyi, insan yerine konulmayı ve tabiatıyla devletin kendisinden özür dilemesini bekliyor!
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özür dileyen bu onurlu çıkışını Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu; Ermeni diasporası ağzıyla konuşmak ve milletin arasında kin ve nefret tohumları ekmek olarak nitelendirdi. Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımını başta Dersimliler olmak üzere, aklı başında olan herkes yadırgadı ve doğrusu herkese pes dedirtti.
Aradan 24 saat geçmeden, aynı Kılıçdaroğlu; Başbakan’ın özür dilemesi yetmez; malları müsadere edilen Dersimlilere bu malları iade edilmeli diyor! Görüyorsunuz değil mi sevgili okuyucularım, evlere şenlik bir ana muhalefet partisi genel başkanımız var. Millet can derdinde iken o, mal derdinde! Başbakan’ın özrü, Ermeni diasporası ağzı ise; mal sevdasına düşen Kılıçdaroğlu’nun ağzı, ne ağzı acaba?!.
1930’lu 40’lı yıllarda dünyada faşizan rejimler egemendi. Türkiye de, bundan fazlasıyla nasibini aldı. Ailelerinden zorla alınıp (bu ailelerin bir kısmı öldürülüp diğer bir kısmı sürgün edilmiştir) subay evlerine verilen Dersimli kız çocuklarının dramı; bu kişilerle beraber gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor.
Hangi devlet olursa olsun; şu veya bu sebeple bir devlet kendi halkına karşı bir suç işlemişse ve hele de bu suç yüz karası halleri içeriyorsa; o devlet , kendi halkından bir değil binlerce özür dilemeli ve kendisini affettirmelidir. Aksi halde; o devlette dirliği düzeni sağlayamaz ve o halkı asla mutlu kılamazsınız. Zira, o halk kendisini dışlanmış hissediyor.
Buna sebebiyet veren devlettir; zira halkı ve halkları ötekileştiren ve envai çeşit zulümlere reva gören bizzat devletin kendisidir. Kendisini affettirmek ve halklar arasında kardeşliği yeniden tesis etmek için; böyle bir devlet özür dilemeyecek de kim dileyecek?!.
Başbakan Tayyip Erdoğan, ülkenin birliği ve halklar arasında kardeşliği tesis amacıyla çok önemli bir ilke imza attı Darısı diğerlerinin başına!
Diğerleri derken, şimdilik; bu açılanın “Pandora’nın Kutusu” olduğunu belirtmekte fayda var!
Türkiye Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.