İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Veli Küçük hakkında şok iddia!

Veli Küçük’ün köyü olan Bilecik Gölpazarı’na bağlı Türkmen köyü hakkında ilginç bilgiler ortaya çıktı. Osmanlı vergi arşivine göre, bu köy bir Ermeni köyü. Ergenekon davasının kilit isimlerinden Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün köyü olan Bilecik Gölpazarı’na bağlı Türkmen köyü hakkında ilginç iddialar var.

VELİ KÜÇÜK KİMDİR?
Papa Eftim tarafından kurulan Türk Ortodoks Patrikhanesi ve şu an temsilcisi olan Sevgi Erenerol ile samimi ilişkisiyle dikkat çeken Küçük’ün, Ermeni kökenli olduğu ileri sürülüyor. 
VERGİ KAYITLARINDA BAKIN NASIL GEÇİYOR?
Osmanlı vergi arşivine göre, Soyadı Kanunu’ndan önce Küçükoğulları olarak geçen ailenin üyeleri, Ermeni isimleriyle kayıtlı. Osmanlı Devleti’nin mali kayıtlarının bir parçası olan Cizye defterlerinde, Küçük’ün köyündeki bütün Ermeni nüfus hakkında vergi kayıtları tutulmuşken, aralarında iki isim oldukça dikkat çekiyor: “Küçükoğulları’ndan Artin’in 30 kuruş” ve “Küçükoğulları’ndan Minas’ın oğlu Haçik’in 30 kuruş” vergi verdikleri görülmekte.
GÜRBÜZ ÇOCUKLAR ORDUSU
Bu noktada “Gürbüz Çocuklar Ordusu” konusunun tarihi önem taşıyor. Kazım Karabekir Paşa, Erzurum ve çevresindeki tüm yetimleri toplayıp, onları yurtlara yerleştirdi. İddialara göre, bunların çok büyük bir çoğunluğu Ermeni; dört bini erkek iki bini ise kızdı. Çoğunluğu, Kuleli ve Bursa’da açılan Işıklar Askeri Lisesi’ne kaydedildi. Bu çocuklara daha sonra Gürbüzler Ordusu adı verildi. Kazım Karabekir, bu uygulaması nedeniyle “Ermeni çocukları Türk’leştirdi!” şeklinde eleştirildi. 27 Mayıs darbesini gerçekleştirenlerin içinde bu Gürbüzler Ordusu’ndan yetişen önemli isimlerin olduğu ileri sürülmüştü.
İLERİ DÜZEYDE ERMENİCE BİLMESİNİN SIRRI!
Yıllar ilerledikçe etnik kimlik açısından bilinç düzeylerini artırdıkları ileri sürülen “gürbüz çocuklar”ın, ordu içinde çeşitli cunta yapılanmaları ve paralel yapılanmalar oluşturdukları iddia ediliyor. Bugün adına Ergenekon denen ve daha çok TSK içinde örgütlenen bu yapının, operasyonel kısımda en etkin ismi Veli Küçük olarak gösteriliyor. Küçük ileri düzeyde Ermenice bilmesiyle tanınıyor. Kendisi bu durumu “Köydeki komşularımdan öğrendim” şeklinde açıklasa da köyde tek Ermeni görünmüyor.
OSMANLI KAYITLARINDA ERMENİ DİYE GEÇİYOR
Veli Küçük’ün Bilecik’te doğduğu köyün geçmişi ve ailesine yönelik incelemede ortaya oldukça ilginç bir tablo çıkıyor. Çünkü Soyadı Kanunu’ndan önce Küçükoğulları olarak geçen ailenin üyeleri, Osmanlı vergi kayıtlarında Ermeni isimleriyle kayıtlı. Osmanlı Devleti’nin mali kayıtlarının bir parçası olan Cizye defterlerinde, Küçük’ün köyündeki bütün Ermeni nüfus hakkında vergi kayıtları tutulmuşken, aralarında iki isim oldukça dikkat çekiyor: “Küçükoğulları’ndan Artin’in 30 kuruş” ve “Küçükoğulları’ndan Minas’ın oğlu Haçik’in 30 kuruş” vergi verdikleri görülmekte.
DİKKAT ÇEKEN MALVARLIĞI
O dönemde Ermeni milletinden Küçükoğulları ailesinin ödediği 30 kuruş vergiden ailenin maddi durumunun iyi olduğu görülüyor. Vergi kayıtlarında da Küçükoğlu Minas’ın oğlu Haçik’e ait bir kaydın olduğu görülmekte. Bu kayıtta, 2 dönüm ekilmiş tarlası, 2 dönüm ipek bahçesi, 1 dönüm bağ olup senelik tahmini kazancının 470 kuruş olduğu anlaşılmakta. Köye Cumhuriyet döneminde Türkmen ismi verilmesi de oldukça çarpıcı. Bilindiği gibi Türkiye’de Ermeni-Rum gibi etnik kökene sahip pek çok kişi kendisini Türkmen olarak tanıtıyor. Türkmenler yaşayış tarzları itibariyle eski belgelerden takibi oldukça zor bir topluluk olması nedeniyle bu tercih yapılıyor.
KÜÇÜKOĞULLARI
Türkmen köyü, Osmanlı dönemi kayıtlarına göre Ermenilerin ezici çoğunlukta olduğu bir yerleşim birimiydi. Köyde çok az Türkmen yaşıyordu. Gerek 1530 yılında yapılan Tapu Tahrir kayıtlarında, gerekse 1680 yılma ait “Avanz Vergisi” (Seferberlik Vergisi) kayıtlarında Türkmen köyünün adı geçmemekteydi. Ya bu dönemde böyle bir köy bulunmuyordu. Yani henüz kurulmamıştı. Ya da 18. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına kadar geçen sürede köy isim değiştirmişti. Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra yapılan vergilendirme çalışmalarını da bu köyün yüzde 85’ini Ermenilerin oluşturduğu görülmektedir. Daha ayrıntılı bir ifadeyle, Türkmen köyündeki iki yüz hanenin 171’i Ermenilere, 29’u ise “İslam ahali”ye aitti, Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı İmparatorluğu’nda köklü bir mali reform yapılmıştı. Devletin gelir ve giderlerini görebilmek için de vergi gelirleri merkezi bir denetime tabi tutulmuştu. Bu sırada tutulan vergi kayıtları yerleşim yerlerinin sosyo-ekonomik tarihleri açısından son derece önemli kaynaklardı. Vergi kayıtlarının bir başka özelliği ise erkek nüfusun isimlerinin yanı sıra bu nüfusa dair ekonomik gelir bilgilerini de ihtiva etmesiydi.
KATOLİK OLMAK İÇİN DİLEKÇE YAZMIŞLAR
1850’lerde Türkmen köyündeki bazı Ermeniler Katolik mezhebine geçmek istediklerini bir dilekçe ile Osmanlı merkezi idaresine sunmuşlar. Yaklaşık 80 kadar Ermeni’nin imzasının bulunduğu arzuhalde şu ifadeler yer almakta: “Yedimizde bulunan kitapları tecessüs ve manasını İncil-i Şerife tatbik ederek el-hasıl salik olduğumuz yol il-mü’t-tayin bilip anlayıp ve ol veçhile mezheb-i Katolikanı hüsn-i hulusla kabul edip bundan böyle de hiç bir ve-cihle Katoliklikten ayrılacağımız yok.” Dilekçeyi Osmanlıca yazan Ermeniler, isimlerini ve mühürlerini Ermeni alfabesiyle yazmış ve basmışlar.
HALKIN ÇOĞUNLUĞU ERMENİ
İsmi Türkmen ama büyük çoğunluğu Ermeni olan bu köyün, vergi kayıtlarından bazı örnekler vermek yerinde olacak. Böylece bu kayıtların nasıl tutulduğu hakkında bir fikir elde edilebilir. Örneğin 1841 yılına ait söz konusu kayıtlarda; “Papas Kirhor oğlu Sağman, erbab-ı zîra-atten (çiftçi), 35 dönüm mezru (ekilmiş) tarla, 7 dönüm harir (ipek) bahçesi (dutluk), 3 dönüm bağ, 1 çift öküz, 1 merkeb, 1 sağman inek (senelik hasılata 15 kuruş), 1 boz inek, 25 sağman koyun 125 kuruş senelik hasılata, 11 adet boz koyun 27,5 kuruş senelik hasılata, 18 kuzu, 50 sağman keçi 122 kuruş hasılata, 58 oğlak” gibi oldukça detaylı bilgileri görmek mümkün. Buna göre Papas Kirhor oğlu Sağman’ın senelik vermesi gereken tahmini vergi 3209,5 kuruş olarak tespit edilmiş.
NÜFUS KAYITLARI
Başka bir örnek, bir önceki sene verdiği vergi 130 kuruş olan İnce Artin veled Haçador’un sahip olduğu menkul, gayr-i menkul ve hayvanatına dairdir; “Gayr-i mezru (ekilmemiş) tarla 2 dönüm, harir bahçesi (dutluk) 5 dönüm, hasılat-ı senevisi (senelik gelir) 700 kuruş, 1 dönüm bağ, hasılat-ı senevisi 100 kuruş, 1 adet boz inek, 1 katar”. İnce Artin’in vergisi ise talimini olarak 670 kuruş kadar tespit edilmişti. İşte bu kayıtlar değerlendirildiğinde, Türkmen köyünün, çoğunluğu Ermenilerden müteşekkil bir Ermeni köyü olduğu apaçık görülmekteydi. Bir nevi nüfus kaydı olarak da algılanabilecek olan bu kayıtların yanında, Osmanlı Devleti’nde Dahiliye Nezareti’nin büyük bir titizlikle tuttuğu nüfus kayıtlan da mevcuttu.
NÜFUS KISA SÜREDE İKİYE KATLANDI
Var olan belgelere bakıldığında bir Ermeni yerleşkesi olan bu köy hakkında nitelikli bir istatistik tutulduğu anlaşılıyor. 1909 yılında yapılan bir nüfus çalışmasında köyün 467 haneden oluştuğu ve 2 bin 450 kişinin yaşadığı tespit edilmiş. Yani, 1841 yılında 200 olan hane sayısı 467’ye çıkmış. Buradan anladığımız kadarıyla bu köyde nüfus kısa sürede ikiyi katlanmış. Bu nüfus artışı ile birlikte köy daha kolay idare edilebilsin diye ikiye bölünmüş. Bu mahalleler “Aşağı” ve “Yukarı” isimlerini almışlar. 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Ana Bilim Dalı’nda Mustafa Türközü’nün “Bilecik Vilayeti Yer Adları” başlığı altında hazırladığı bitirme tezinde Türkmen köyünün bir Ermeni köyü olduğu açıkça belirtiliyor.

Yorumlar kapatıldı.