Emre Gül/ Tarih Dosyası / Dünya Bülteni
3 Kasım 1839’da ilan olunan Tanzimat Fermanı, Osmanlı İmparatorluğu’nda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteren bir kilometre taşı olmuştur. Kısa vadede, dönemin siyasi sorunlarının çözümüne olumlu katkı yapması beklentisiyle ilan edilmiştir. Uzun vadede ise en önemli değişimi idari ve sosyal alanda yapmıştır. Devlet idaresinde yeni bir yapılanmaya gidilmesi ve en önemlisi imparatorluk sınırları içerisinde yaşayan Müslümanlar ile gayri-Müslimler arasında eşitlikten söz eden ferman, kuruluşundan itibaren, “Ümmet” batılı yazarların tabiriyle, “Millet” sistemine dayanan devleti ve toplum yapısını kökten değiştiren bir hüviyete sahiptir. Fermanın uygulaması esnasında karşılaşılan zorluklar da hep bu noktada yoğunluk kazanmıştır.
Avrupa kamuoyunda olumlu etkiler yapmasına karşın, ferman halk arasında farklı yorumlara neden olmuş ve her kesim bu değişimi kendi açısından değerlendirmiştir. Müslüman tebaa, gayri-Müslimlerin yeni statüsünden hoşlanmamıştır.
O sırada yaşananlara bizzat şahit olan C. Hamlin : “Hatt’ın ilanı memlekette büyük bir hayret ve şaşkınlıkla karşılandı. Müslümanlar, Hatt’ı lanetle anıyorlardı. Şeriatın çiğnendiğini, Müslümanların gâvurlarla aynı seviyeye indirildiğini iddia ediyorlardı. Hıristiyan tebaa ise, (ilk başta temkinli olmakla birlikte) Hatt’a yeni bir çağın başlangıcı gözüyle baktılar. Hatt’ın ilanı İngiliz siyasetinin bir zaferi idi. Hatt’ın gerçek değerini, halk arasında yarattığı etkide aramalıdır,” diyerek bu duruma dikkat çekmekteydi. Böylece Tanzimat Fermanı, başta devlet ricali olmak üzere ıslahat taraftarları ve muhafazakâr kesimler arasında bir tartışma ve mücadeleye sebebiyet vermiştir. C.Hamlin’in de tespitinde belirttiği üzere Hıristiyan tebaa Hatt’a yeni bir çağın başlangıcı gözüyle bakarken, Hıristiyan cemaat reisleri ve imtiyazlarına halel geleceği endişesiyle olumsuz bakmışlardır. Müslümanlar da eşitlik keyfiyeti sebebiyle yeni durumdan memnun olmamışlardır. Tabi bu durum İmparatorluğun idaresi altında yaşayan bütün ulusları “ittihad-ı anasır” düşüncesiyle birleştirmeyi amaçlayan Babıâli için bir sorun teşkil etmiştir.
Tanzimat’ın tatbikine devlet merkezi olan İstanbul’da başlanması sebebiyle Batı’ya yönelim ve anlayış, giyim, eğlenme, yeni yaşam tarzı ilk önce başkentte de görülmeye başlanmıştır. Sanattan edebiyata, müzikten, mimariye ve kültürden sosyal hayata kadar pek çok alanda değişim yaşanmıştır. Tanzimat, aslında yeni bir Osmanlı toplumu ve halkı yaratma yolunda atılmış bir adımdır. Gerek içerik olarak gerek uygulama safhasında toplumun gelişimi, alışık olmadığı bir tarza ve yapıya dönüştürülmek istenmiştir.Fermanın ilanı sonrasındaki dönemde buna bağlı olarak ortaya çıkan ciddi sorunlar, Müslim ve gayri Müslim tebaa arasında meydana gelen çatışmalar, iç sorunlar ve yabancı devletlerin kışkırtma ve müdahaleleri yanında trajikomik olaylar da yaşanmıştır.
Son Osmanlı Vakanüvisi, Abdurrahman Şeref Efendi’nin nakline göre: “Galata’da Voyvoda Karakolu’nda kumandan bir tabur ağası var imiş. Ahali-i Hıristiyaniyye (Hıristiyan ahali) ara sıra bir Müslüman’ı yakalayıp karakola götürür ve “Bana gâvur dedi” diye mücazatını (cezalandırılmasını) ister imiş. Tabur ağası “Ay oğul anlatamadık mı? Şimdi Tanzimat var, gâvura gâvur denmeyecek. Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti!” diye kabahatliyi tekdir ve tevbih eyler (azarlar) imiş.
Bu fıkrayı nakleden Abdurrahman Şeref Efendi, yine benzer bir olaya değinerek: “Bundan kırk beş sene evvel komşularımızdan Hacı Süleyman Efendi isminde bir tüccar kaptanı var idi. Sinen (yaşça) yetmişi geçkin olup okur-yazar bir adam idi. Tepedelenli Ali Paşa’nın ve Halet Efendinin re’si maktualarını temaşa (kesilmiş kafalarını seyir) ettiğini ve zirlerinde (altlarında) yaftaların suretlerini aldığını söyler idi. Ve latife olarak bize “Sizin Tanzimat’ınızın yüzünden vaktiyle ben bir kıyye (yaklaşık 1.282 kg.) nohuttan oldum” der idi.
Hacı Süleyman Kaptan, bir kıyye nohut alarak hanesine (evine) gelir iken Galata’da Sandıkçılar içinde bir kalabalığa tesadüfle aralarına girmiş. Bir Hıristiyan bir Müslüman’a “ Senin bana gâvur demeye hakkın yoktur.” diye muaraza eyliyor (tartışıyor) ve toplanan halk iki kısım olup bir kısmı “ Hakkı yoktur” ve diğer kısmı “Ne olmuş ki” diyerek nizaı (kavgayı) körüklüyor imiş. Kaptan, nohut mendilinin düğüm tarafını bükmeğe başlamış. Ve sabrı tükenip mendili Hıristiyan’ın başına vurmuş. Mendili patlayıp nohutlar yere dökülmüş,” olduğunu anlatmaktadır.
Tarihimizi ve olayların akışını değiştiren Tanzimat, Avrupa’dan esinlenerek yapılan hazırlıksız bir değişim ve dönüşüm olduğu ve toplum başka bir temele dayandığı için böyle trajikomik olaylar da yaşanmış, neticede ise beklenenin aksine siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda zararla sonuçlanmış İmparatorluğun dağılmasındaki önemli amillerden olmuştur.
Kaynaklar:
ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDİ, Tarih Musahabeleri, s. 73, 74, İstanbul, 1339.
İHSANOĞLU, Ekmeleddin (Editör), Osmanlı Devleti Ve Medeniyeti Tarihi, c. 1, s. 94, 95., İstanbul, 1994.
İNALCIK, SEYİTDANLIOĞLU, Halil, Mehmet, Tanzimat Değişim Sürecinde Osmanlı İmparatorluğu, s.128, İstanbul, 2006.
Güncelleme Tarihi: 03 Kasım 2017, 23:03
İlk yorum yapan siz olun