İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cumhuriyet 29–10–2011

“Deha, ancak özgürlük atmosferinde soluk alabilir.” J. Stuart Mill
Doğadaki bütün nesne, hareket ve hareket aralıkları yasalarla sevk ve idare edilir. Yeryüzündeki canlı topluluklar doğanın çizdiği sınırlar içinde varlıklarını sürdürmeye çalışırlar. Her canlı topluluğunun kendine özgü davranışları ve özellikleri vardır. Ancak, hiçbir canlı topluluğu doğanın çizdiği sınırlar dışına çıkamaz. Örneğin, aslan, et bulamadığında zengin sebze ve meyveler arasında açlıktan ölür.

İnsanlar:
1-Doğa yasaları,
2-Toplum kuralları içinde yaşam sürerler.
Kurallarının olmadığı toplumlar doğal yaşam sürerler. Toplum kuralları ne kadar ilkel ise insanlar o oranda vahşi yaşama yakın olurlar. İnsanın vahşi yaşama uzaklığı, ulaştığı medeniyet düzeyini tanımlar. Toplumların vahşi yaşama uzaklığının diğer bir ölçüsü, toplum kurallarının gelişmişlik düzeyidir.  
Toplumlarda bilgi, beceri, araç-gereç birikimi ve çalışıp üretme yaygınlığı toplum kurallarını tayın eder. Çalışıp üretmenin yaygın olmadığı toplumlar, gelişmiş toplum kurallarına ihtiyaç duymazlar.
 İlkel toplumlarda sözlü kurallar olur. Sözlü kuralları dinsel liderler, çoğunlukla tanrıları ile konuşarak hazırlar.
Cehalet ile ilkel dinsel liderler ayrılmaz ikiz kardeştirler.
Sözlü kurallarda:
—Güçlü lider, zayıf kurumlar ortaya çıkar. Lider yasama, yürütme ve yargının başıdır; tanrı ya da tanrılara karşı sorumludur. Bu nedenle denetlemelere gerek yoktur.
—Bütün göçebe toplumlar sözlü kurallarla yönetilirler.
—“Güç, hak; güçlü, haklıdır!” kuralı işler; gücü, lider ve çevresindeki ekibi elinde tutar.
—Gücü eline geçiren ekip, toplumu keyfi yönetmeyi hak eder. Güçlü lider; güçlünün karşısında fare, zayıfın karşısında aslan olur. Alttakilerden benzer davranışları bekler.
“Tanrım, düşmanımı cesur ve kuvvetli yap. Eğer onu yenersem utanç duymayayım.” Kızılderili atasözü
—Değerlendirmeler basit ölçülerle yapılır. Denge (Adalet) basit ölçülerle temin edilir.
—Güçlü lider ve çevresi kurallara uymak zorunda değildir; sözlü kurallar, lidere göre hazırlanır. Güçlü olan lider sürekli haklıdır. Çoğunlukla, liderin ağzından çıkan her söz, kural özelliliği kazanır.
—Ayrıcalık yönetim aracıdır. İnsanlar haklarından vazgeçerek toplumda ayrıcalıklar yaratılır. Lider, güçle, yaratılan ayrıcalığa sahip olur ve çevresine dağıtır. Toplumda fazla ayrıcalık edinenler, güçlü ve şerefli olurlar.
—Ayrıcalık edinenler haraç toplar, üreten zavallılar haraç ödemekle yetinirler.    
—Dinsel liderler iki türlü görev yapar:
A-Gücü elinde tutanlara bu dünya için bazı kurallar hazırlar.
B-Zavallı insanların öte dünyasını düzenler ve onlara vaaz verirler.
Sözlü kurallara, “Örf ve gelenek kuralları” adı verilir. Örf ve gelenek kurallarında süre içinde güçlüler haraç toplamayı, yoksul üreticiler haklarından vazgeçmeyi ve haraç ödemeyi alışkanlık haline getirirler. Yoksul üreticiler, süre içinde, gönüllü olarak haklarından vazgeçer ve gönüllü kul-köle olurlar.
—Sözlü kurallara göre, lider, tanrı ya da baş tanrının temsilcisidir.  
—Sözlü kurallarla dürtülen toplumlara korku egemen olur.
Lider ne kadar yüceltilirse, toplum o oranda felakete sürüklenir.
İnsanlar toprağa yerleşip, ekip biçmeyi öğrendikçe:
+Dış etkiler artar. Üretim etkinliğinin geliştiği toplumlar göreceli olarak diğer toplumlara açılır. Örneğin, ticaret dışa açılma aracıdır. Toplumda bilgi, beceri, araç-gereç birikimi artar.
+Toplum, gelişmiş kurallara ihtiyaç duyar. Bu koşullarda:
I-Yöneticiler kurallarını geliştirir; toplum gelişir, üretim artar.
II-Yöneticiler eski kurallara sıkı sıkıya sarılır; üretim azalır, iç savaşlar hızlanır ve toplum yıkıma sürüklenir.
Tarih boyunca on binlerce kapalı toplum yıkılır ve dağılır.
Avrupa’da yerleşik toplumların çoğalması ile bilgi, beceri, araç-gereç birikimi artar, çalışıp üretme çoğalır. Böylece:
1-Toplumlar, üretimi engelleyen eski kurallara tepki gösterir, yeni kurallara ihtiyaç duyar.
2-Toplumlar dış dünyaya açılır.
Dış dünyadan edinilen bilgiler, kökleşmiş alışkanlıkları ve bağnazlıkları sarsar.
Avrupa’da, 16. Yüzyıl sonları ve 17. Yüzyıl başlarında, bilgeler, doğa yasalarını keşfetmeye başlar; doğanın, rastgele değil, değişmez yasalarla sevk ve idare edildiği düşüncesini kabul ederler. Binlerce bilge, yeni yasaları bulma arayışına koyulur. 
Evrensel yasaların keşfi ile bilgeler yöntemli, ölçülü, evrensel olmayı öğrenirler.
Bazı bilgeler doğadaki nesne ve hareketleri düzenleyen yasaları araştırırken, bazıları evrensel toplum kurallarını araştırmaya, yaratmaya çalışırlar.
Doğada hiçbir oluşum bedelsiz ortaya çıkmaz ama doğa, yöntemli çaba harcayanları mutlaka ödüllendirir. 
17. ve 18. Yüzyıllarda evrensel yasalar gibi evrensel toplum kuralları bilgeler tarafından yaratılır. Toplum kurallarının kutsal olmadığı, onların ihtiyaçlara göre değişmesi ve yenilerinin yaratılması gerektiği, doğaüstü güçlerin onları düzenlemediği açık-seçik anlaşılır. 
Evrensel doğa yasalarını keşfeden bilgeler evrensel yöntemli olmayı ve evrensel ölçüleri kullanmayı öğrenirler. Yaratılan toplum kurallarının evrensel geçerli olması konusunda görüş birliğine varırlar.
Evrensel toplum kuralları, insan esas alınarak yaratılır. Sonuçta, evrensel insani yasalar ortaya çıkar. Evrensel insani yasalar, evrensel insani değerleri yaratır.
İnsani yasaların toplumlara yerleşmesi sonucu:
+İletişim ve düşünme aracı olan diller gelişir. Gelişmiş bir veya birden fazla dil toplumda ortak iletişim aracı olarak kabul edilir.
+Güçlü kurumlar, bilge yöneticiler ortaya çıkar.
+Bütün toplum üyeleri yasalar karşısında eşit olur, özgür bireyler toplumu oluşturur.
+Suçun ve günahın ferdiliği ilkesi kabul edilir.
+“Güç, hak; güçlü, haklıdır!” kuralı yerine, “Haklar evrensel ölçülerle tespit edilir” kuralı geçerli olur. Güç, kurumlara teslim edilir.
+Evrensel yöntem ve ölçü ile kendisine güç teslim edilen ekip, toplumu yönetmeyi hak eder.
+Değerlendirmeler evrensel ölçülerle yapılır. Denge (Adalet) evrensel ölçülerle temin edilir. Denge (Adalet) temin eden yargı bağımsız olur.
+Ayrıcalık suç kapsamına alınır. İnsanların yasal haklarına sahip olması için resmi güçler yoksullara ve zayıflara yardım eder.  
+Herkes kazancına göre vergi öder.
+Yasalar toplum üyelerinin yaşadığı bütün bölgelerde geçerli olur. Yani: Ülke bağımsız olmak zorundadır.
+Dinsel liderler toplumun öte dünyası ile ilgilenir.
+Topluma sevgi tahtını kurar.
Ayrıntılı yasalar, ölçülü kurumlar, bilge yöneticilere sahip toplumların yönetimlerine, “Cumhuriyet” adı verilir.
Cumhuriyet, toplumların ayrıntılı insani yasalar, ölçülü kurumlar ve bilge yöneticilerle sevk ve idare edilmesidir.
İnsani yasalar ve ortaya çıkardığı ölçülü kurumlar, toplumlardaki daha önceki kurallardan ve kurumlardan kopuk olamaz. Doğada hiçbir oluşum yoktan var olmaz, var olan yok edilemez; ama değişim dış etkilerle orantılı süreklidir. Toplumların yönetimlerinde önemli olan denetimli değişimdir. Bilgeler, toplumlarda kargaşa ve anarşiyi azaltacak, üretimi arttıracak, insana yakışır yaşamı sağlayan yönetim biçimleri hazırlar.
Cumhuriyet ile idare edilen toplumlarda temel organlar hangileridir ve nasıl yönetilir?
Bilgelerin hazırladığı Cumhuriyet yönetim biçiminde yasama, yürütme, yargı organları ve her organda denetleme olur.
Bir diktatör veya zalim liderden nefret edildiği kadar hiçbir vahşi havyadan nefret edilmez.
Sözlü örf ve gelenek kurallarında, güçlü olan lider, güç ve sopa ile toplumun başına oturur. Toplumda sınırlı resmi kurum olur. Dolayısıyla, sözlü kurallarla dürtülen toplumlarda bürokrasi sorunu yoktur.  Basit kurumların başına liderin yakınları atanır. Örneğin, Suudi Arabistan’da, kral ailesi ya da Suudi Kabilesi seçkinleri üst görevlere atanır. Ordu, polis, istihbarat, petrol, dış temsilciler, bayındırlık… Yöneticilerinin tamamı kral ailesine mensup prenslerdir. Kralın atanması güç ve entrika ile gerçekleşir. Krala karşı gelenler, Allah’a karşı gelmiş kabul edilir; kelleleri o saat kesilir.
Zalim liderlerin yönetimde olduğu toplumlarda, din, toplumsal baskı ve korkulara araç olur.
Cumhuriyet yönetimlerinde binlerce düşünür ve teknik uzman seçim sistemlerini hazırlar. Seçim sistemlerinde ayrıcalıklara engel olmak, çoğunluğun istemlerini karşılamak ve bilgili-becerikli yöneticileri seçebilmek amaç edilir.
1-Yasama organının üyeleri halkın oyları ile seçilir.
2-Yürütmenin başı halkın oyları ile seçilir ya da yasama organının üyeleri tarafından atanır. Seçilen ya da atanan yürütmenin başı, bakanları tespit eder; onay için yasama organına sunar.
3-Yargı organı üyeleri yasal adaylar arasında yapılan imtihanla belirlenir.
4-Her kurumda ölçü denetleme zorunludur.
Seçimlerin ve imtihanların evrensel ölçülerle yapılabilmesi için toplumda evrensel insani yasalara, ölçülü kurumlara, bilge yöneticilere ihtiyaç, ayrıcalıklara tepki oluşması gerekir.
Toplumların Cumhuriyet ile yönetilebilmesi için:
I-Toplumda yaşayanların özgür birey olması, kulluğa tepki göstermeleri;
II-Toplumda bilgi, beceri, araç-gereç birikimi ile çalışıp üretmenin yeterli olması zorunludur. Kulların yaşadığı ve yeterli üretimin olmadığı toplumlarda her türlü seçim sistemi hileler ve sahte oylarla süslenir. Örneğin, günümüzde, ABD ve İngiltere’de, bir de Irak ve Afganistan’da seçimler yapılır.
A-Irak ve Afganistan’da kullar yaşar. Kul, emirle hareket eder, özgür iradeye sahip olamaz.
B-Irak ve Afganistan’da yeterli bilgi, beceri, araç-gereç birikimi ve çalışıp üretme yoktur.
C-Irak ve Afganistan işgal altındadır. Dolayısıyla, bu toplumlarda yapılan yasama organı üyeleri ya da yönetici seçimleri aldatmacadan ibarettir. Yalan üzerine kurulu seçim sistemi, hileli oylarla tamamlanır.
Hangi toplumlar Cumhuriyet ile yönetilebilir?
+Yeterli bilgi, beceri, araç-gereç birikiminin oluştuğu, çalışıp üretmenin yaygınlaştığı;
+Toplumun, ortak iletişim ve düşünme aracı olan gelişmiş dil veya dillere sahip olduğu;
+Yasaların üstünlüğü ve suç ile günahın ferdiliği ilkesinin çoğunluk belleklerde kabul edildiği, yasaların toplumun her kesiminde uygulandığı;
+İnsanların özgür birey, vatandaş olduğu, kul-kuyruk olmaktan utandığı;
+İnsanların toplumsal görevlerini ve sorumluluklarını üstlendiği;
+Yargının bağımsız olduğu, yargı üyelerinin evrensel ölçülerle göreve atandığı ve görev yaptığı;
+Kurumlarda denetimlere ihtiyaç duyulduğu, yöneticilerin görevlerini ihmal ettiklerinde ya da yapamadıklarında değişmelerinin gerekli görüldüğü;
+Ayrıcalıkların suç sayıldığı;
+Evrensel insan hakları, insani değerler ile sevgiye ihtiyaç olduğu, ayrıcalıklara ve korkuya tepki gösterildiği bağımsız toplumlar Cumhuriyet ile yönetilir.
Görecelilik Yasası gereği, Cumhuriyet ile yönetilen toplumların kurumları, seçim sistemleri, yönetici seçimleri… Birbirinden farklı olabilir ama temel ilkeler zorunludur. Örneğin, kul-kuyruk olan, lider peşinde sürüklenen, farklı düşüncelere savaş açan, sopa ve korkutmayı benimseyen, din ve ayrıcalığı yönetim aracı kabul eden yöneticilerin işbaşına getirildiği bağımlı toplumlar, “Sözde Cumhuriyet” ile yönetilir.  
Türkiye’de, “Cumhuriyet yönetimi” ne durumdadır?
—Türkiye’de yeterli bilgi, beceri, araç-gereç birikimi ve çalışıp üretme yaygın olmadan;
—İnsanlar çoğunlukla kul-kuyruk;
—Sözcük ezberleme topluma egemen;
—Yasaların üstünlüğü ve suç ile günahın ferdiliği ilkesi bilinmez;
—Ayrıcalık ihtiyaç;
—Yargı bağımsızlığı yok;
—Vatandaşlar arasında gelişmiş dil yok;
—Türkiye kapalı toplum ve korku topluma egemen;
—Evrensel insan hakları ve insani değerler bilinmez iken Cumhuriyet ilan edilir. 
İnsanlarının bu kadar fakir olduğu ve yoksulluklar içinde yaşadığı bir ülkede eksikleri ile Cumhuriyetin yerleşmesi başarıdır.
Son yıllarda:
+Türkiye’de bilgi, beceri, araç-gereç birikimi artmakta ve çalışıp üretme bazı bölgelerde yaygınlaşmaktadır. Eğitim sistemi kısmen bilimsel özellik kazanmaktadır.
+Vatandaş ve özgür birey sayısı artmakta;
+Yasaların üstünlüğü, yasalar karşısında eşitlik, suç ile günahın ferdiliği ilkesi vatandaşlar arasında yaygınlaşmaktadır.
+Ayrıcalık açık olarak suç, gizlice ihtiyaçtır.
+Yargı bağımsızlığı tartışılmaktadır.
+Dış etkiler artmakta, Türkiye kapalılıktan kurtulmaktadır. Yabancı dil bilen, yurtdışına seyahat eden, yurtdışında çalışan sayısı her geçen gün artmaktadır.
+Vatandaşlar arasında Türkçe ortak iletişim aracıdır, Kürtçe gelişme aşamasındadır.
+Evrensel insan hakları, sevgi ve insani değerler ihtiyaç haline gelmekte, ilkel yasalara ve korkuya tepki gösterilmektedir.
Bu iyi gelişmelere karşın:
—İlkel yasalar, hantal resmi kurumlar, çürümüş siyasi partiler;
—Ezber eğitim sistemi;
—Belleklere evrensel yasalar yerine örf ve geleneklerin taht kurmuş olması;
—Türkçülük Doktrinini yasalardan üstün kabul eden yargı organları ve TSK;
—Türkiye’nin gelir-gider dengesizliği, silahlanması ve dış borçları;
—Yüksek vergi oranları;
—Tarım, hayvancılık ve sanayi üretiminde verim düşüklüğü;
—Kabarık kul-kuyruk sayısı;
—Ayrıcalık ihtiyacı ve ayrıcalığın yönetim aracı olması;
—Resmi kurumlara çoğunlukla ayrıcalıklı yöneticilerin atanması;
—Kürt sorunu ve soruna askeri yaklaşım;
—İlkel laiklik anlayışı, maaş ödenen din adamları sayısı ve ödenen maaş tutarı Cumhuriyet yönetiminin gelişmesine kocaman engel oluşturmaktadır.
degirmencinurettin@gmail.com
Nurettin Değirmenci
  Elk. Yük. Müh.

Yorumlar kapatıldı.