Ömer Engin LÜTEM
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin 6-7 Ekim günleri Ermenistan’a yaptığı ziyaret sırasında Türkiye’nin Ermeni soykırım iddialarını tanımasını istemesi ve tanımadığı takdirde Fransa’nın soykırım iddialarını inkâr eden kişilerin cezalandırılmasını öngören kanun tasarısının kabul edilebileceğini bildirmesi, Türkler için olduğu kadar Ermeniler için de bir sürpriz olmuştur. Zira, Fransa öteden beri Ermeni tezlerini desteklemiş olmakla beraber, hiçbir Fransız devlet adamı bu derecede ileri gitmemiş ve özellikle kimse Türkiye’den Ermeni soykırımı varsayımını kabul etmesini istememiş ve bunun için bir süre vermemiştir.
Bu hayli garip durumun açıklanması için biraz geri gitmemiz gerekmektedir. Bilindiği üzere Fransa, hayli duraksamalardan sonra, 2001 yılında bir cümleden oluşan kanunu kabul ederek Ermeni soykırım iddialarını tanımış ve bu olay iki ülke arasında ciddi gerginliklere neden olmuştu. Bu kanunun kabulünden bir süre sonra, Fransa’daki Ermeni çevreleri kanunun yeterli olmadığını ileri sürmüşler ve Ermeni soykırımı olduğunu inkâr eden kişileri cezalandıran bir başka kanunun kabul edilmesini, Yahudi Holokostu’nu inkâr edenler için böyle bir kanun bulunduğunu da belirterek, istemişlerdir. Fransız Millet Meclisi 12 Ekim 2006 tarihinde, Ermeni soykırım iddialarını inkâr edenlerin beş yıla kadar hapis ve 45.000 Avro’ya kadar da para cezasına çarptırılmasını öngören bir kanun tasarısını kabul etmiştir. Bu tasarının kanunlaşması için Senato tarafından da onaylanması gerekmekteydi. Ancak Senato bu tasarıyı, gündeminde tutmakla beraber, dört buçuk yıl görüşmemiştir. Bu, altı yıl için seçilen senatörlerin günlük siyasetten daha az etkilenmelerinin bir sonucudur. Çoğunluğunu Sağ ve Merkez partililerin oluşturduğu senatörler, Sosyalist ve diğer sol eğilimli olup azınlıkta bulunan senatörlere göre, Türkiye ile olan ilişiklilere daha fazla önem vermişlerdir. Ayrıca, sağ-sol ayırımı yapılmadan senatörlerin büyük bir kısmı, tarihi olayların kanunlar aracılığı ile resmi bir şekilde yorumlanmasına karşı çıkmışlardır. Gerçekten de son yıllarda Fransa’da sömürgecilik ve esir ticareti gibi tarihi olaylar hakkında değer hükmü veren ve “Hafıza Kanunları” olarak tanımlanan kanunlar çıkarılmaya başlanmıştı. Fransız tarihçilerinin önemli bir bölümü, tarafsız tarihi araştırmalarını engellediği veya zedelediği gibi gerekçelerle, bu kanunlara karşı çıkmış ve bu görüş kamuoyunun büyük bir bölümü tarafında da paylaşılmıştı.
Ermeniler söz konusu tasarının Senato’da gündeme alınması için büyük çaba harcamışlar, bu arada Cumhurbaşkanı adayı olan Nicolas Sarkozy’den de, başkan seçildiği takdirde tasarının Senato’da görüşülmesini destekleyeceğine dair söz almışlardır. Ne var ki Sarkozy, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra tutumunu da değiştirmiş ve “Hafıza Kanunları” aleyhinde davranmaya başlamıştır.
Öteden beri Ermeni soykırımı iddiasını çekincesiz destekleyen Sosyalist Partisi senatörleri, bu yılın Mayıs ayında Ermeni soykırımı iddialarını inkâr edenlerin cezalandırılmasını öngören tasarıyı (bundan sonra bu tasarı için kısaca “inkâr tasarısı” diyeceğiz) gündeme aldırmayı başarmışlardır. Tasarı önce Senato’nun Kanunlar Komitesi’nde ele alınmış ve Komite, tasarının Fransız Anayasası’nın suç ve cezaların yasallığı ile fikir ve ifade özgürlükleri hakkındaki ilkelerine aykırı olduğuna oybirliği ile karar vermiştir. Kanunlar Komitesi’nin bu konudaki raporu Senato Genel Kurulu’nda kabul edilince tasarı reddedilmiş olmuştur. Bu konuda yapılan oylamada Sağ ve Merkez partileri Komisyon raporu lehinde, Sosyalistler ve diğer Sol partiler ise aleyhte oy vermişlerdir. Bu arada Sosyalistlerin yarıdan fazlasının oylamaya katılmadığı gözlemlenmiştir.
İnkâr Kanunu’nun kabul edilmeyişi Fransız Ermenilerinde büyük bir yenilgi, bir bozgun gibi kabul edilmiş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkozy’ye oy verilmemesi söylemleri artmıştır.
Bu arada 25 Eylül 2011 tarihinde yapılan Senato kısmi seçimlerinde Sol partiler 3 oy farkla da olsa Senato’daki çoğunluğu ele geçirmişlerdir. Diğer yandan gelecek Nisan ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Sosyalist Parti’den aday olmak isteyen, bu partinin eski Birinci Sekreteri François Hollande, Senato’daki yeni oluşan Sol çoğunluktan “inkâr tasarısı”nı yeniden ele almasını isteyeceğini söylemesi tasarının kanunlaşması şansını arttırmıştır. Bu durumun, cumhurbaşkanlığı için yapılan kamuoyu yoklamalarında iyi sonuçlar alamayan Sarkozy’in Ermeni sorunu konusunda izlemekte olduğu politikayı değiştirmeye götürdüğü anlaşılmaktadır.
Bu değişikliğin ilk belirtisini 28–29 Eylül 2011 tarihinde Fransa’ ya bir çalışma ziyareti yapan Ermenistan Başkanı Serj Sarkisyan’a gösterilen olağanüstü ilgi ve sıcak karşılama oluşturmuştur. Böylelikle “inkâr tasarısı”nın Senato’da reddi nedeniyle Fransız Ermenilerinde Sarkozy’e ve iktidar partilere duyulan kırgınlık, bir ölçüde olsun giderilmeye çalışılmıştır.
Diğer yandan Sarkozy’nın politika değiştirdiği bir hafta kadar sonra Ermenistan’a yaptığı resmi ziyaret sırasında tam anlamıyla ortaya çıkmıştır.
Yarın Devam Edeceğiz.
SARKOZY ERMENİSTAN’DA II-Ömer Engin LÜTEM
Sarkisyan’ın Fransa’yı ziyaretinden yaklaşık bir hafta sonra, 6-7 Ekim 2011 tarihlerinde Başkan Sarkozy Ermenistan’a resmi bir ziyarette bulunmuştur. Burada dikkati çeken hususu, hemen hiç görülmemiş bir şekilde iki ziyaret arasında çok az zaman olmasıdır. Bu da Sarkozy’nin acelesi olduğunu, diğer bir deyimle bir an önce yeni Ermeni politikasını uygulamaya koymak istediğini göstermektedir.
Sarkozy’nin bu ziyaret sırasında yaptığı konuşmalarda, Fransa ve Ermenistan’ın tarihten gelen dostluğu başta olmak üzere, birçok konuya değinmiştir. Biz sadece Ermeni sorununa ve bu konuda Türkiye’den beklentilerine ilişkin sözleri üzerinde duracağız. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz. İlk olarak Sarkozy, Ermenilerin bir soykırımına uğradığına inanmaktadır. Soykırımın inkârını ve özellikle kolektif inkârını, (Türkiye’yi kastetmektedir) vahim olarak nitelendirmektedir. Bunun dışında Sarkozy Ermeni soykırımı savının Türkiye tarafından kabulü üzerinde durmuştur. Her ülkenin geçmişine bakması ve işlediği suçlarla yüzleşmesi, tarihinin karanlık sayfalarını kabul etmesi gerektiğini, böyle yapıldığı takdirde bunun kendisini küçülmeyeceğini aksine onurlandıracağını ve büyüklüğünü göstereceğini, ayrıca ileriye doğru büyük bir adım ve barışma için bir jest olacağını, çekilen ızdıraplar kabul edilmeden barışma olamayacağını, Fransa ve Almanya’nın bunu yaptığını, büyük bir ülke olan Türkiye’nin de yapması gerektiğini söylemiştir. Üçüncü ve en önemli nokta ise Türkiye açıkça veya zımnen Ermeni soykırımını inkâr etmeye devam ederse Fransa’nın inkârı cezalandırma mevzuatını değiştirebileceğini ( yani “inkâr tasarısı”nın Senato’da kabul edilebileceğini) aksine Türkiye soykırımı tanımak gibi bir jestte bulunursa mevzuatta değişiklik yapılmayacağını ifade etmiştir. Ancak bununla da kalmamış, Fransa’nın bu konudaki tepkisinin (kararının), Türk devlet adamlarının ne söyleyeceğine bağlı olarak, oldukça kısa bir zamanda ortaya koyacağını, bu zamanın kendi görev süresini içinde olmasını gerektiğini belirtmiştir.
Kısaca, Fransız Cumhurbaşkanı Türkiye’den Ermeni soykırım iddialarını tanımasını istemiş, tanımadığı takdirde “inkâr tasarısı”nın kanunlaşacağını ifade etmiş ve soykırımı tanıması için Türkiye’ye kendi görev süresinin bitimi olan Nisan ayına kadar süre vermiştir.
Önce şimdiye kadar hiçbir yabancı devlet başkanının Türkiye’den Ermeni soykırım iddialarını tanımasını bu derece açıklıkla istemediğini ve özellikle kimsenin Türkiye’ye süre vermediğini belirtmemiz gerekmektedir. Bu açıdan Sarkozy’nin davranışı en azından, iki müttefik arasında olması gereken ilişkilere uygun değildir. Ancak Fransız Cumhurbaşkanı’nın böyle bir endişesi olmadığı ve başlıca amacının kendi ülkesi ile Ermenistan kamuoyunu etkilemek olduğu görülmektedir. Nitekim her iki ülke basınında Sarkozy’nin Türkiye’den soykırımı tanımasını istediğini ve bunun için bir süre verdiğine dair yazılar görülmüştür.
Beklendiği gibi Türkiye’nin Fransız Cumhurbaşkanı’nın sözlerine tepkisi sert olmuştur. Dışişleri Bakanlığı bu konuda yayımladığı bir açıklamada bu beyanların hayret ve esefle karşılandığı, Türkiye ve Ermenistan arasındaki anlaşmazlığın Fransız iç siyasetine alet edindiği, insani ve ahlaki boyutları önemli olan bir konunun bu kadar özensiz ve tutarsız ele alınmasının talihsiz olduğu gibi hususlar belirtilmiş, Türkiye’nin Ermenistan ile olan ilişkilerin nasıl iyileştirileceğine, 1915 olaylarına ilişkin ihtilafın nasıl giderilebileceğine ve nasıl adil hafızaya varılabileceğine dair yaklaşımını süreceğini ve Fransa’dan da bu sürece olumlu katkı yapmasının, Türkiye-Fransa ilişkilerinin yara almamasına itina göstermesinin ve Türk halkı ile Fransa’da yaşayan Türk toplumunu rencide etmekten kaçınan sorumlu bir yaklaşım ve söylem benimsemesinin beklendiği bildirilmiştir Bu arada konuşmaları sırasında Ermenilere aşırı derecede iltifat eden Sarkozy’nin, Türk halkını ve Fransa’daki Türkleri dikkate almak gibi bir kaygısının bulunmadığını da belirtelim.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu da bu tür açıklamaların bir siyasi oportünizm olduğunu, Avrupa’da seçim ortamında bunların görüldüğünü ve bazı aksamalara rağmen Türkiye ile Ermenistan arasında sürmekte olan süreci olumsuz etkileyebileceğini, Türkiye’nin tarihi ile yüzleşmesinde bir sorun bulunmadığını ancak esas kendi tarihleriyle yüzleşemeyecek olanların, sömürgecilikleri nedeniyle hükmettikleri toplumlarla hiç kaynaşmayan, onları alt sınıf, uşak olarak gören zihniyetlerin kendi tarihleriyle yüzleşmesi gerektiğini, sömürgeci geçmişe sahip olanların Türkiye’ye tarihle yüzleşme konusunda ders vermeye hakları olmadığını ifade etmiş, Türkiye’ye tarihi ile yüzleşmesini tavsiye edenlerin önce aynaya bakmasını gerektiğini söylemiştir.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Eğemen Bağış ise Sarkozy’nin tarihçileri rolüne soyunacağına ülkesinin içine girmiş olduğu ekonomik girdaptan nasıl kurtaracağına kafa yormasının, AB’nin geleceği için projeler üretmesinin daha anlamlı olacağını ifade etmiş ve bu durumu yaklaşan seçimlerin istismarı olarak değerlendirmiştir.
Başbakan Erdoğan ise partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı bir konuşmada,Fransız Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye tavsiyede bulunduğunu, oysa Sarkozy’nin ilk önce kendisine tavsiyede bulunması gerektiğini, her ülkede başka şekilde konuştuğunu, böyle bir siyasi liderlik olamayacağını, siyasetin her şeyden önce dürüstlük istediğini söyledikten sonra Türkiye’nin kolay yutulacak bir lokma olmadığını söylemiştir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Sorkozy’î eleştirmiş ve adı geçenin bir soykırım örneği görmek istiyorsa kendi ülkesinin geçmişine bakması gerektiğini , orada Cezayir de yapılan mezalimlerin ve Kuzey Afrika’daki açık veya örtülü kıyımların izlerini görebileceğini söylemiştir.
Türkiye’den gelen bu tepkiler de gerek Fransa gerek Ermenistan basınında yer bulmuş ve Türkiye’nin, Sarkozy’nin soykırımın tanınması talebini dikkate almaya hiç niyeti olmadığını açıkça göstermiştir.
Yarın devam edeceğiz.
SARKOZY ERMENİSTAN’DA III-Ömer Engin LÜTEM
Dünkü yazımızda Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’in Ermenistan’ı ziyareti sırasında Türkiye’nin Ermeni soykırım iddialarını tanımasını istediğini, bu tanıma Nisan ayına kadar olan zaman dilimi içinde yapılmadığı takdirde, Ermeni soykırımı iddialarını inkâr eden kişilerin cezalandırılması konusundaki Fransız Senatosu tarafından kabul edilmemiş olan kanun tasarısının yeniden ele alınacağını ifade ettiğini bildirmiştik. Yine dünkü yazımızda Türk devlet adamlarının bu konuda Sarkozy’e sert cevaplar vererek kendisini eleştirdiklerini de belirtmiştik.
Fransız Cumhurbaşkanı Türkiye’nin soykırım iddialarını tanıması olasılığının bulunmadığını elbette ki bilmektedir. Buna rağmen ısrar etmensinin hatta bu tanıma için, adeta bir ültimatom niteliğinde, süre vermeye kalkmasının anlamı nedir?
Nicolas Sarkozy’nin tamamen iç siyaset mülahazalarıyla hareket etmekte olduğunda şüphe yoktur. Fransa’da önümüzdeki Nisan ayında başkanlık, Haziran ayında da parlamento seçimleri vardır. Sarkozy ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilmek istemekte ancak kamuoyu yoklamalarına göre seçim için gerekli oyu, şimdilik, toplayamamaktadır. Bu nedenle her fırsattan yararlanarak oylarını arttırmaya çalışmaktadır. Sarkozy için sıkıntı yaratan sorunlardan biri de Ermenilerin talepleridir. “İnkâr Yasası”nın geçen Mayıs ayında Senato tarafından reddinden sonra Sosyalistlerin Senato’da çoğunluğu ele geçirmeleri Sarkozy’i zayıflatmıştır. Şimdi bu durumu değiştirmek ve “İnkar Yasası “ nedeniyle içine düştüğü sıkıntılı durumdan kurtulmak çabası içindedir. Erivan’da Türkiye’den soykırım iddialarını belirli bir süre içinde tanımasını istemekle Sosyalistlerin elinden Ermeni kozunu almayı hesaplamış olduğu anlaşılmaktadır. Sosyalist oylar “İnkar Yasası”nın kabulüne yetmemişken şimdi iktidardaki UMP Partisinden bazı senatörlerin bu yasa lehinde tutum almalarıyla yasanın kabulü imkân dâhiline girmiş, diğer bir deyimle Sosyalistlerin yapamadığını Sarkozy ve Partisinin gerçekleştireceği bir durum yaratılmıştır.
Ne var ki Sarkozy, Sosyalistleri köşeye sıkıştırırken ülkesinin Türkiye olan ilişkilerde gerginlik yaratmıştır. Ancak Sarkozy’nin buna pek önem vermediği ve Türkiye’nin AB üyesi olamayacağı, Ermeni soykırım iddialarını tanıması gerektiği gibi söylemlerin Fransa kamuoyunun önemli bir bölümü tarafından tasvip edildiğini ve oya dönüşebileceği hesaplayarak hareket ettiği anlaşılmaktadır.
Diğer yandan Fransızların, Türkiye ile ilişkilerde ciddi bir hasar olmaması içinde bazı önlemler alınmaya çalışıldıkları görülmektedir. Fransız İçişleri Bakanı Claude Gueant’ın, Sarkozy’nin Erivan’da bulunduğu bir sırada, Türkiye’ye gelerek terörle mücadele konusunda bir anlaşma imzalamasını yine aynı zamanda Fransa’daki bazı PKK’lıların tevkif edilmesini bu çerçevede değerlendirmek doğru olacaktır. Ayrıca başkanlık ve parlamento seçimlerinden sonra Türkiye’yi memnun edebilecek başka jestler yapılması da mümkündür. Bu konuda vaktiyle Paris’te “Muhteşem Süleyman” Sergisinin açıldığı, kısa süre öncede Fransa’da, kimsenin fazla ilgi göstermediği, bir “Türkiye Yılı” ilân edildiği hatırlardadır. Ancak “inkâr yasası”nın kabul edilmesinin Türkiye’ye vereceği zararın bu tür palyatif olarak nitelendirilebilecek faaliyetlerle giderilmesi mümkün değildir.
Bu zararın ne olabileceğine gelince. Fransa’da Ermeni soykırım iddialarını reddedenlerin cezalandırılmasını öngören bir yasa kabulünün diğer ülkeler için emsal teşkil edeceğini, Türkiye Fransa’da bu yasanın çıkmasını önleyemediğine göre diğer ülkelerde de önleyemeyeceği inancının yayılacağını ve bunun da özellikle ABD’de etkili olacağını, diğer yandan Türkiye ile iyi ilişkileri nedeniyle Ermeni sorunundan uzak durmaya çalışan diğer bazı AB ülkelerinin de bu yola girmeyi deneyeceklerini şimdiden söylemek mümkündür. Ayrıca, kabul edildiği takdirde bu yasanın, 2015’e giden yolda, Ermeni iddiaları lehinde önemli bir aşama oluşturacağı da hesaba katılmalıdır.
Yorumlar kapatıldı.