Irkçılık, insan toplulukları arasında değer ve özellik bakımından sınıf farkı gözeten bir temele dayanan bir inanç, tutum ve davranıştır.
İnsanlar fiziki ve anatomik özelliklerine, biyolojik unsurlarına göre belli guruplara veya ırklara ya da soylara ayrılırlar ; Bu konuda ilk ilmi sınıflamayı,insanların kafa taslarını ölçerek Almam Fizyolog ve Anatomi Profesörü Dr.Blumbach yaptı (1752-1840), insanları,Beyaz Irk(Kafkasya), Sarı Irk (Moğol ırkı), Etiyopyalı Irkı,Amerika Yerli Irkı(Kızıl Derili) , Malezya Irkı olmak üzere başlıca beş guruba ayarak yaptı..
Irklar arasındaki üstünlük , yetenek, ve egemenlik farklarını ilk defa 19. y.y. Fransız etnolog ve diplomat Joseph-Arthur Gobineau (1816-1882),ve Alman kökenli İngiliz siyaset bilimcisi Houston-Stewart Chamberlaın (1855-1927) savundular, ve aynı zamanda Beyaz ırkın üstünlüğünü bilimsel olarak kanıtlamaya çalıştılar:Onlar göre, insanlar arasında doğuştan kişilik, yetenek, zeka, özellik, karakter ve özgü değerler farkı vardı, saf bir ırktan –ARİ IRK – bahsetmeye başladılar, daha sonraları bu ırkın bir egemen ırk olduğu iddia edildi. Günümüzün bilimi bu iddiayı ve görüşü ret eder.: Gobıneau ve Chamberlaın bu görüşleri, bir gurup insanın, başka bir gurup üstünde egemenlik kurma eğiliminde olduklarını görmeleri ile gelişti.. Zamanla beyaz ırkın üstünlüğü geniş bir kesimde kabul gördü ve bu görüş kökleşti, insanlar arasında kıyımlar ve husumet, kavga, dalaşma ve düşmanlıklar arttı, daha sonraları sömürgeciliğin ortadan kalkmasına rağmen ırkçılık veya ırklar arasında eşitsizlik hızla yayıldı . Savaş kazananların, kaybedenlerin üstünde egemenlik kurmaları, ticaret maksadıyla, yurtlarından koparılıp, para karşılığında üst sınıf zenginlere satılan yoksul insanların köle olarak kullanılması, zamanla toplumlarda sınıfların ve sınıflar arasında da derece farkların doğmasına ve hiyerarşik bir düzenin kurulmasına neden oldu, 1885 de kölelik kaldırıldı , ancak ırkçı akımların hızı kesilmedi aksine güçlendi, özellikle toplumlarda göçmen ve yabancı insanların artması o toplumda ırkçılığı daha belirgin bir hale getirdi, bazı toplumlarda ise etnik ve inanç açısından farklı olan insanlar duyulan aşırı güvensizlik, şüphe,korku de ırkçılığı ve insanlar arasında düşmanlığı körükledi.
1933 de Hitler Almanya’sında, Chamberlaın ın ARİ IRK görüşünden yola çıkarak , Germenlerin ARİ IRK olduğu ileri sürüldü , ve Ari Irktan saymadıkları Yahudi ve Çingenelere kıyım uygulandı,Avrupa’da soykırım yaşandı. Bazı ülkeler kanunlar ile ırkçılığa mani olmaya çalışırken diğer bir ülke de ırkçılığı körüklemektedir.Örneğin Güney Afrika da ırk ayırımcılığı Apartheıd denilen bir siyasetle 1970 yılına kadar devletin politikası olmuş zencilere ve Afrikalı halkın çoğunluğuna temel insan hakları ancak 1990 da verilmiştir.
Irkçılığa, tepki ve kınanma ancak yüzyılımızın sonlarında başlandı. Irkçılık , insanlığın başına sarılan en büyük sorun ve dert . Dünyanın her tarafına yayılan bu zehir, hiç bir devlet,ülke, millet, halk, ve beyin yoktur ki, oradan içeri giremesin, hemen hemen her ilerlemiş toplumdan , en gerici topluma kadar her yere bulaşan bu tehlikeli zehrin, panzehiri, gelişmiş ileri demokrasidir.Hoş görüdür,İnsan sevgisidir.
Her bir fert , kuruluş , devlet , topluluk , millet ırkçılığa karşı savaşıp insanlık görevini yerine getirmelidir.. İnsanlar arasında ırkçılık tohumları atmak, insanlığa karşı işlenmiş en büyük suç, en büyük günahtır. Irkçılık, insanların manevi değerlerinin ve onurunun , onun var oluş hakkını yaralar .
Çağımızın dünya görüşü , ayrı renkten, ayrı dinden ve dilden , ayrı cinsiyetten, ayrı milletten ve ırktan , ayrı kültürlerden , ayrı kıtalardan gelen insanların yarattığı bir , “Mozaik Bir Tablo”yu öngörür, bu çağdaş algı bizlere karşılıklı sevgi , hoşgörü, kardeşlik öğütler..
Dr.med.Sarkis Adam
Kaynak:Brock-Haus Band 3,4,8
Encylopedıe Brıtanıca 28.06.2011- Almanya/ Weilburg
Yorumlar kapatıldı.