Özet: Eylül ayı başında, Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan, Başbakan ve yanılmıyorsam Milli Eğitim Bakanıyla görüştükten sonra, 2011-2012 ders yılında Ermenistanlı çocukların misafir öğrenci olarak Ermeni okullarına alınmasına izin verildiğini açıkladı… Ermenistanlı çocukların misafir öğrenci statüsünden yararlanabilmeleri için, Özel Okullar Yönetmeliğinin 54. Maddesindeki misafir öğrencilerle ilgili bölüme azınlık okulları eklenmeli ve misafir öğrenci yönergeleri de azınlık okullarını kapsayacak şekilde değiştirilip 10-14 yaş sınırlaması kaldırılarak yetiştirici sınıf açılmasına imkân verilmelidir… Ermenistanlı ilköğretim çağındaki çocuklara misafir öğrenci statüsü verilmesi konuya kesin bir çözüm getirmemektedir. Yeni Anayasada bu konularda önemli değişiklikler yapılmalıdır. Öncelikle, azınlıklarla ilgili Özel Öğretim Kurumları Kanunu, Vakıflar Kanunu gibi kanun ve yönetmeliklerde karşımıza çıkan çağdaş insan hakları, Anayasa Mahkemesinin kararı ve hukuk devletinin eşitlik ilkesiyle bağdaşmayan karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesinin, T.C. vatandaşları ve tabi T.C. vatandaşı azınlıklar için kesin olarak ve hiçbir şekilde geçerli olmayacağı açıkça belirtilmelidir. Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Lozan Antlaşması dikkate alınarak Türkiye’de yaşayan her çocuğun eğitim hakkı olduğu kabul edilerek, yabancıların hem devlet hem de azınlık okullarında okumalarına izin verileceği de Anayasa hükmü olmalıdır. Türkiye’nin de taraf olduğu uluslar arası sözleşmelerdeki ana babanın çocuklarına verilecek eğitimi seçme hakkı temel alınarak ve kurucu Lozan Antlaşmasına göre azınlık okullarında okul yönetimince kabul edilecek vatandaş ya da yabancı her öğrencinin eğitim görebileceği de bu kapsamda ele alınmalıdır.
Sevgili Okurlar,
Bildiğiniz gibi Eylül ayı başında, Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan, Başbakan ve yanılmıyorsam Milli Eğitim Bakanıyla görüştükten sonra, 2011-2012 ders yılında Ermenistanlı çocukların misafir öğrenci olarak Ermeni okullarına alınmasına izin verildiğini açıkladı.[i] Bu konuda bir yasa, bir yönetmelik bir genelge, bir açıklama henüz yok. Bildiğim kadarıyla bu güne kadar da okullarımıza bu konuda bir açıklama ya da talimat gönderilmiş değil. Ancak Milli Eğitim Müdürlüğü şifahen okullarımıza misafir öğrenci alınabileceğini bildirmiştir.
Bazı gazetecilere göre Bakanlık 26 Şubat 2011 tarihinde Özel okullar yönetmeliğinde değişiklik yaparak Ermeni öğrencilerin misafir öğrenci olmalarına imkân sağlamış. Bakıyoruz 26 Şubat 2011 tarihli ve 27858 sayılı Resmi Gazeteye değişiklikler arasında böyle bir değişiklik yok[ii]. Deniyor ki yapılan değişiklik şöyle: “ Özel okullarda, kurum kontenjanı dikkate alınarak yabancı uyruklu misafir öğrenciler de öğrenim görebilir, ancak bu öğrencilere diploma düzenlenemez. Okuldan ayrılanlara gördükleri dersleri ve aldıkları notları gösterir belge verilir”. İyi de, bu madde 2008 yılında yayımlanan 08 Mart 2008 tarihli ve 26810 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 54. Maddesinin 7. Fıkrası[iii]. Kaldı ki, bu maddenin azınlık okullarını kapsadığı da çok şüpheli. Çünkü Özel Öğretim Kurumları Kanunun 5.c1 maddesinde[iv] ve Yönetmeliğin 4-1b ve 53 Maddenin 4. fıkrasında “Bu okullarda yalnız kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocukları okuyabilir” hükmü aynen duruyor. Diğer yandan Patrik Genel Vekili haklı olarak şöyle diyor:”Şimdilik misafir öğrenci olacaklar, sınav yok, diploma yok. Okullarımızda okuduklarına dair bir belge vermeyi planlıyoruz. Bu belgeyle kendi ülkelerinden eşdeğer diploma almaları gerekir. Bu prosedür nasıl isler, gelişmeleri daha sonra göreceğiz“[v] Konuyla ilgili olarak, bazı basın organlarında kaynaştırmalı eğitim, özel materyal isteyenler var. Neredeyse Ermenistan eğitim sistemiyle bu çocukları eğitmek isteyecekler. Bu önerilerin gerçeklerle hiç ilgisi yok. Patrik Genel Vekili haklı olarak sınav yok, diploma yok diyor.
Açık söylemek gerekirse durum eskiden çok da parlak değil. Hatta eskiden göz yumulduğu için, verilebilen eğitimin daha yararlı olduğu bile söylenebilir. Misafir öğrenci statüsü ise çok farklı. Yasa ve yönetmelik Ermenistanlı çocukların okullarımızda okumasını engelliyor. Bu yüzden korkarım, bu çocuklar sınıflarda derse kalkmayan, not almayan hatta yoklama yapılmayan öğrenciler olabilir. Yani varlıklarıyla yoklukları bir olabilir. Tabi klasik göz yumma metodu ile bu çocuklar eğitim görebilir ama bu da kalıcı bir çözüm olamaz.
Bizim Ermenistanlı çocukların, okullarımızda bizim çocuklarımızla birlikte Bati Ermenicesiyle ve mevcut müfredata göre eğitim almasını istememiz gerekir. Bu konuyu çok önemsemek ve yeterli görmek yanlış olur. Bu çocuklar göz yumularak da olsa bir eğitim alıyordu. Haberler doğruysa 83 öğrenci bu ders yılında da yine bu şekilde eğitim almayı sürdürüyormuş. Bu durum simdi legalleşiyor ama bence eğitim acısından durum çok parlak değil. Hiç yoktan iyi çünkü legal olmayan eğitim her an durdurulabilir. Kaldı ki misafir öğrenci konusunda da elde bir resmi belge de henüz yok. Bakanlığın misafir öğrenci yönergesinde misafir öğrenci 10-14 yasındaki çağdaşlarıyla eğitim alamamış çocuklardan söz ediliyor[vi]. Bu yönergede misafir öğrenciler için yetiştirici sınıf açılacağı belirtiliyor. Ermenistanlı çocukların misafir öğrenci statüsünden yararlanabilmesi için öncelikle bakanlık Yönetmeliğinin misafir öğrencilerle ilgili 54. Maddesine azınlık okulları eklenmeli ve misafir öğrenci yönergeleri de azınlık okullarını kapsayacak şekilde değiştirilip 10-14 yaş sınırı kaldırılarak yetiştirici sınıf açılmasına da imkân verilmelidir. Okullarımız birleşerek yetiştirici sınıflar açıp belki misafir öğrencilik daha yararlı hale getirebilir.
Sonuç olarak, öncelikle Ermenistanlı öğrencilerin misafir öğrenci statüsü verilmesi konuya kesin bir çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa hazırlanırken okullar ve öğrencilerimizle ilgili bazı önemli değişikliklere yer verilmesini istemeliyiz.
Öncelikle, azınlıklarla ilgili her kanun ve yönetmelikte karşımıza çıkan çağdaş insan hakları, Anayasa Mahkemesinin kararı ve hukuk devletinin eşitlik ilkesiyle bağdaşmayan karşılıklılık ilkesinin, T.C. vatandaşları ve Lozan antlaşmasında tanımlanan T.C. vatandaşı azınlıklar için kesin olarak ve hiçbir şekilde geçerli olmayacağı açıkça belirtilmelidir. Uluslararası hukukun ve Anayasa Mahkemesinin karşılıklılık ilkesinin sadece yabancılara uygulanacağını belirten kararına[vii] rağmen TC vatandaşı azınlıklar ile ilgili kanun ve yönetmeliklerde karşılıklılık ilkesine yer verilmektedir. Lozan Antlaşması’nın 45. Maddesinde yer alan paralel yükümlülük bazı hukukçular tarafından karşılıklılık ilkesi olarak değerlendirilmektedir. Gerçekte sözleşmenin Fransızca, İngilizce ve Türkçe metninde mütekabiliyet ya da karşılıklılık sözü geçmez. Ayrıca, bırakalım kendi vatandaşlarını, yabancı ülke vatandaşlarına bile karşılıklılık ilkesi gereğince negatif uygulamalar yapılması hem Evrensel Beyannamenin ruhuna hem de kamu vicdanına aykırıdır. Aslında insan hakları karşılıklılık ilkesinin sadece pozitif haklar için, pozitif olarak uygulanması yönündedir. İki devlet arasında yaşanan sorunlar yüzünden, sorunla ilgili ülkelerden birinin vatandaşı olmaktan başka hiçbir ilişkisi olmayan kişilerin karşılıklı olarak cezalandırılması kabul edilemez. İki yanlış bir doğru etmiyor.
Türkiye’nin de taraf olduğu Uluslararası insan ve çocuk hakları sözleşmelerinde her çocuğun eğitim görme hakkı olduğu[viii] dikkate alınarak TC vatandaşı olmayan yabancıların hem devlet hem de azınlık okullarında okumalarına izin verileceği de anayasada yer almalıdır. Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerdeki ana babanın çocuklarına verilecek eğitimi seçme hakkı[ix] ve kurucu Lozan Antlaşması dikkate alınarak azınlık okullarında okul yönetimince kabul edilecek vatandaş ya da yabancı her öğrencinin eğitim görebileceği de bu kapsamda ele alınmalıdır.
Diğer taraftan kimliklerden din bölümünün kaldırılacağı ve bu gün isteyenlerin din hanesini boş bırakabildikleri bilinmektedir. Bu durumda Lozan Antlaşmasının tanıdığı Müslüman Olmayan Azınlıkların, mensup oldukları dini topluluğun mensubu olduklarını kanıtlamak için, anlaşmaya uygun olarak, kendi Dini liderliklerinden alacakları belgenin (Hıristiyanlar için Vaftiz Belgesi) yeterli olacağı da en azından ilgili yasalarda yer almalıdır. Bilindiği gibi Lozan antlaşmasında tanımlanan Müslüman Olmayan Azınlıklar, diğer bir deyimle dini azınlıklar söz yerindeyse laikliğin istisnasıdır. 1923 tarihli Lozan antlaşmasının, azınlıklarla ilgili hükümlerinin temel kanun kabul edileceğini ve hiçbir kanun (anayasa dahil), yönetmelik ve uygulamanın bu hükümlere aykırı olmayacağını belirtir[x]. Laiklik ilkesi ise 1937 yılında anayasada yer almıştır. Kaldı ki burada laikliğe aykırı bir durum yoktur. Okullarımız dini toplumun (cemaatin) okullarıdır ve normal olarak dini toplumun mensuplarından etnik kökenini değil dinini belirten belge isteyecektir. Çağdaş gelişmiş ülkelerde de uygulama bu yöndedir.
Sevgiler.
Murat Bebiroglu / murat.bebir@gmail.com
[iv] MADDE 5 – Milletlerarası özel öğretim kurumları, yabancı okullar ve azınlık okullarına ilişkin esaslar aşağıda belirtilmiştir. c) Azınlık okulları: 1) 23/8/1923 tarihli ve 340 sayılı Kanuna bağlı Antlaşmanın 40 ve 41 inci maddeleriyle ilgisi bulunan okulların özellik göstermesi gereken hususları yönetmelikle tespit edilir. Bu yönetmelik, ilgili ülkelerin bu konulardaki mütekabil mevzuat ve uygulamaları dikkate alınmak suretiyle hazırlanır. Yönetmelikte belirtilmeyen hususlarda resmî okullar mevzuatı uygulanır. Bu okullarda yalnız kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocukları okuyabilir.
Yönetmelik:
MADDE 4 (1) Bu Yönetmelikte geçen; b) Azınlık okulları: Rum, Ermeni ve Musevî azınlıklar tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim özel okullarını, ifade eder.
MADDE 53 (4) Bu okullarda, yalnız kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocukları okuyabilir.
[vi] MİLLÎ EGİTİM BAKANLİGİ İlköğretim Kurumlarında Yetiştirici Sınıf Açılmasına İlişkin Yönerge
Madde 4 Tanımlar: i) Misafir öğrenci: Yetiştirici sınıf öğretim programlarını öğretim yılı içinde tamamlayıp öğretim yılı sonuna kadar adrese dayalı olarak kayıt yaptıracakları ilköğretim kurumlarının ilgili sınıfına devam ettirilen, ancak sınıf içi yapılan çalışmalarda puanla değerlendirilmeyen öğrenciyi, e) Yetiştirici sınıf: Zorunlu ilköğretim cağında bulundukları hâlde öğrenimlerini yaşıtlarıyla birlikte zamanında yapamamış olan çocukları, ilköğretime hazırlamak ve devamlarını sağlamak amacıyla acılan sınıfı,
MADDE 5- (1) Yetiştirici sınıf uygulamaları 10–14 yas gurubundaki çocukları kapsar. Bu yas gurubunu 2008 yılının Eylül ayı sonuna kadar 10 yaşına girmiş 14 yaşını bitirmemiş çocuklar oluşturur.(2) Yetiştirici sınıf uygulamalarına;10–14 yas grubundaki okula hiç kayıt yaptırmamış, hâlen ilköğretime kayıtlı olup devamsız duruma düşmüş çocuklar ve öğrenciler alınır.(3) Çeşitli nedenlerle ilköğretime geç dâhil edilmiş ve sınıf tekrarı nedeni dışında yaşıtlarından en az uç sınıf geride olan öğrenciler alınır. Ancak, bu çocuklardan devam ettiği sınıfa uyum sağlayanlar yetiştirici sınıf uygulamalarına dâhil edilmeyebilir.
[vii] Anayasa Mahkemesinin, 31 Ocak 1987 tarih ve 19358 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1986/18 E 1986/24 K sayılı kararı.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 10
BM Çocuk Hakları Bildirgesi İlke 1; İlke 7
BM Ekonomik Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslar arası Sözleşmesi Madde13
BM Kişisel Ve Siyasal Haklar Uluslar arası Sözleşmesi Madde 27
[ix] İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 26.3; Ekonomik, Sosyal Ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi 13.3
[x] Lozan Antlaşması Madde 37.
Yorumlar kapatıldı.