Toplumun önde gelen bazı kişileri, kapalı kapıların ardında sürekli olarak aman bir yenilik, bir değişim istemeyelim, eş patrik falan demeyin patrik seçme imtiyazımızı elimizden alırlar diye toplumu korkutuyor. Sırf haksızlıklarını kapatmak için mevcut korkuları istismar ediyorlar.
Önce bir konuda uzlaşmamız gerekiyor: Ermeni halkının kendi patriğini seçmesi bir hak mı, yoksa bize bağışlanmış, lütfen verilmiş bir ayrıcalık, bir imtiyaz mı? Eğer patrik seçme lütfedilmiş bir imtiyaz, bir ayrıcalık ise Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle[i] çok ciddi bir sorunumuz var demektir. Eğer hak ise bir Avrupa Birliğine girmeye aday, Avrupa Konseyi üyesi olan, çağdaş bir hukuk devleti olmak iddiası taşıyan ve laik Türkiye, bu hakkı elimizden alamaz.
Cumhuriyet sonrası, vatandaş Türkçe konuş kampanyaları ile başlayıp, genel meclisin ve sivil meclisin kaldırılması, vakıfların yönetim kurullarının kaldırılması tek mütevellilik, merkezi mütevelliliğin kaldırılması gibi kararlarla sürdürülen kayıplar, azınlıklarda zaten var olan mevcut hakları kaybetme korkusunu iyice büyüttü. Bir şey istemeyelim, bir hakkımızı daha kaybetmeyelim korkusu azınlıkların zihninde yer etti.
Bazı kişi ve gruplar çağın değişiminin farkında olmadan bu korkuyu sürekli yaşıyor ve bu nedenle de her yeniliğe karşı çıkıyorlar. Daha kötüsü ise bazı kişi ve grupların bu korkuyu istismar etmesi. Son bir iki yıldır göz göre göre cemaate ve patrikliğe zarar verenler, kendilerini aklamak, kendi statülerini korumak adına, toplumda eskiden beri var olan mevcut hakları kaybetme korkusunu sürekli tahrik ediyorlar. Aman eş patriklik gibi yenilik ve değişim istemeyin imtiyazlarımızı kaybederiz diyerek toplumu bu korkularla yönlendiriyor, ciddi bir akıl tutulmasına neden oluyorlar. Diğer taraftan sivil ya da din adamı bazı kişiler de hala bu korkuyu üzerlerinden atamadıklarından bu gruplara -istemeyerek de olsa- destek oluyorlar.
Günümüzde -ne yazık ki- toplumun bir bölümü köprülerin altından çok sular geçtiğinin farkında değil ve bazı –maalesef- etkili çevreler ve eş patrik seçimi karşıtı lobinin yandaşları değişimin fark edilmemesi için ciddi gayret sarf ediyorlar. O kadar ki, çatıya çivi çakmak için izin alamazken, vakıflarımız şehrin göbeğinde büyük binalar yapar duruma geldiği, yenilenmesi aklımızdan geçmeyen Ahtamar Surp Haç Kilisemiz yenilenip ayine izin verildiği, yetersiz de olsa yeni Vakıflar kanunu ile pek çok taşınmaz mal geri alındığı halde bu korkunun sürdürülmesi için bu çevreler elden geleni esirgemiyorlar. 1987’den bu yana tanınan Avrupa İnsan Hakları mahkemesine bireysel başvuru hakkı, Anayasa’nın 90. Maddesine[ii] eklenen özgürlüklerle ilgili konularda uluslar arası sözleşmelerin geçerli olacağı hükmü bilerek görmezlikten geliniyor.
Aman seçim sistemine dokunmayalım varsın adaletsiz olsun, imtiyaz elimizden gider; varsın halkın iradesine karşı olsun, patrik seçiminde seçim bölgelerini değiştirmeyelim seçim imtiyazımızı kaybederiz, diyorlar. Bir yandan Eçmiyadzin eş katolikosluk (Atoragits Gatoligos) için, diğer yandan Kudüs patrikliğimiz eş patriklik (Atoragits Badriark) için yönetmelik hazırlarken bu heyet 150 yıl önceki Nizamnamede olmadığı gerekçesiyle eş patrik seçimine karşı çıkıyor, eş patriklik sözü etmeyin, seçim imtiyazımızı elimizden alırlar diyorlar.
Demokrasilerde toplulukların, kişilerin hakları olur ayrıcalıkları, imtiyazları değil. Zaten Anayasa da buna izin vermez. Kendi patriğini seçme, Apostolik kiliseye bağlı Türkiye Ermenilerine tanınan bir haktır, verilmiş bir lütuf ya da imtiyaz değil. Pozitif haklar sözünden de anlaşılacağı gibi bir haktır, imtiyaz değil. Patrik seçme hakkı temel insan ve azınlık hakları arasında yer alan din ve vicdan özgürlüğünün bir parçasıdır. Nitekim İçişleri Bakanlığı, patrik seçimlerinin eskiden olduğu gibi halk tarafından yapılacağını açıklamıştır. Aradan geçen zamanı ve değişiklikleri görmezden gelerek 1990’da yaşanan patrik seçimi ile ilgili sorunları korkuyu canlı tutmak için gündeme getirmek kötü niyetli ve manipülasyon amaçlı değilse, ciddi bir cehalettir.
Sonuç olarak Türkiye Ermenilerinin patriklerini seçmesi bir haktır. Aklı başında hiçbir Ermeni, ateist ve aynı zamanda toplum ve patrik düşmanı değilse patrik seçme hakkından vazgeçmez. Diğer taraftan eğer devlet, hukuk ve adaleti bir yana bırakıp seçim hakkını elimizden almak isterse, bahane bulmakta zorluk çekmez, kaldı ki bulmak zorunda da değil. Nitekim 1990’da hiç bir değişiklik istenmemişti.
Ne yazık ki Patrik Mesrob II en çok lazım olduğu zamanda başımızda değil. Ne yazık ki bir takım insanlar bu kötü zamanda eş patrik seçimini engelleyerek toplumu başsız bıraktılar. Ve ne yazık ki, bu açmazdan kurtulmamızı sağlayacak tek kurum olan Ruhani Meclis de bir şey yapmıyor. Ülke yeni bir Anayasa yapma hazırlığındayken, Ermeni toplumunun en önemli sorunları Patrikliğin ve cemaatin tüzel kişiliği gündeme bile alınamıyor. Her vakıf seçimi yeni dertler çıkarıyor, yönetmelikte pek çok eksik var ama kimse bunlarla uğraşmıyor. Varsa yoksa bu etkili çevrelerin derdi Patriğin unvanını alıp yeni patrik seçmekte. Ne diyelim Allah yardımcımız olsun.
Sevgiler.
Murat Bebiroğlu / murat.bebir@gmail.com
Temmuz 2011
[i] Madde 10 Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
[ii] Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Yorumlar kapatıldı.