İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Turabdin’de Yaşamak Ateşten Gömlek Giymektir

Zeynep Tozduman
Bu yazıma  İğnatius Zakka I.was  Antakya ve bütün Doğunun  ve Süryani Ortodoks kilisesi patriğinin sözleriyle başlamak istiyorum.’’Bu gün,Turabdin ve manastırlarımızı koruyanlar,bizim için sevgili ve değerlidirler.Her kim ki onları korumak için çabalıyorsa onlar bizim için yaşayan şehitlerdir. Ve korunmaları için, Tanrı’ya daima dua edip Rab’bin nimeti sizinle olsun.’’der. Burada patriğin bu sözlerinden anladığım o ki, Direnin ve mücadele edin, mücadele etmek kazanımdır ve bu uğurda ölenler ise ruhani anlamda birer şehittirler.

 Sayın Patriğin bu sözlerinden sonra sizinle Turabdin’e keyifli bir yolculuğa çıkmayacağım için üzgünüm. Keyifli olmayı bırakın tam tersine yüreğinizi, vicdanınızı sızlatmak için dokunmak istiyorum herkese. Yaklaşık 3 gün süren Turabdin yolculuğuna Kızıltepe havaalanına yakın olması sebebiyle Deyrul Zafaran’ı ziyaret ve gecikmelide olsa Süryani halkının paskalya bayramını kutlayarak ve 24 Nisan 1915’de katledilen Süryanilerin acılarını paylaşarak yolculuğumuza ilk adımı attık. Deyrul Zafaran’da, normal gitmeyen bir şeyler vardı bu kez. Burada da yüzlerden kahır ve sızı damlıyordu. Nedenlerini fazla derine girmeden yazmak koşuluyla oradan Mor Gabriel’e gidişimin öyküsüne gelelim. Bildiğiniz gibi 3 yıldır sürekli mahkemelerle boğuşan Mor Gabriel manastırında gözler hüzün dokumuyordu, adeta acı damıtıyordu ışığın çocukları.

Geçtiğimiz günlerde medyada çıkan Başbakanla görüşen Süryani ruhanilerle ilgili pek çok şey yazıldı, çizildi. Bu güne değin bu görüşme ile ilgili ne Suriye patriğinden ne mıtranlar dan resmi bir şekilde 99 yıllığına kiralıyoruz açıklaması yapılmadığı halde bazı TV ve medya kuruluşları reating uğruna bu tarz asparagas haberlerle gündemi işgal etti. Elbette devlet cephesinden çok önceden bu düşünce önerildi. Ama asılsız olan bu iddalara karşı şu bilgiyi sadece Süryani kamuoyu ile paylaşma ihtiyacı duydum. Patrik ve metropolitlerin Başbakanla görüşme talepleri geçtiğimiz günlerde Avrupa’dan gelen 19 büyük elçi ile görüştük den sonraki zamanda olmuştur. Bu görüşmenin ne seçim süreci ile nede başka bir amacı yoktu. Tek bir amaç için Başbakanla görüşme talep edildi.3 yıldır sürümceme de kalan Mor Gabriel sorunun artık son bulmasıydı. Bu görüşmede Türkiye’de iç hukuk yolları tüketildiği takdirde AHİME gidileceği de devlet yetkililerine söylenmiştir. Ama hükümetin her zamanki politikasından ötürü eller yine boş dönülmüştür. Burada ne bir pazarlık nede 99 yıllığına kiralama söz konusu değildir. Bu tezi çürütmek için Turabdin’ de yaptığım görüşmelerde Midyad Kaymakamının 250 yıllığına kiralayalım anlayışına bile şimdilik pek sıcak bakmayan Mor Gabriel manastırı der ki; ‘’ Mor Gabriel Manastırı 1600 yıldır bizimdir, bizim kalacak ‘’ sözleriyle hükümetin yetkili kalemlerine mesajlar verilmiştir. Mor Gabriel şu anda sadece hukuki bir süreç yaşıyor ve mahkeme tarihi bekleniyor. Bizim ülkemizde maalesef ki Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi oluyoruz. Manastır yetkilileriyle görüşmeden, başbakanla görüşmeyi herkes bir yerlere çekmek istercesine bu güne kadar Süryani basınında bir yığın yorumlar yapıldı. Ama tek bir gerçek vardı ve gerçeği balçıkla sıvayamazsınız.

Patrik ve Metropolitlerin, manastırın hukukçularının başbakanla görüşme talebinde bulunması Mor Gabriel’i kurtarmak amaçlıydı. Hepimiz yüreklerimizi durmaksızın acıtan bu süreci yaşayacak ve göreceğiz. Bu yüzden sözlerime sevgili patriğin düşüncelerini aktararak başladım. Ben diyorum ki, hepimiz yaşayan birer şehit olmadıkça ne Mor Gabriel huzur bulacak nede Deyrul Zafaran huzur bulacaktır. Mor Gabriel’e sahip çıkmadıkça Deyrul Zafaran’a da sahip çıkamayız. O kutsal mekânlara; gerçek sahipleri, diasporadan ve İstanbul’dan yeteri kadar destek vermediği sürece Turabdin’de yara kanamaya devam edecektir. Mor Gabriel manastırı metropolitinin ve yöneticilerinin vede benim  tek bir  isteğimiz var Süryani halkından 25 ocak’da Mor Gabriel davası için nasıl ki, Almanya-Berlin mitinginde  bir arada yürüyen Arami-Asuri-Keldani yani Süryani halkının yine öyle yan yana birlikte olmalarıdır.Birlikte olunursa güç büyüyecek ve o güç TURABDİN’de bir güneş gibi doğacak.Belki o zaman Mor Gabriel’in mahkeme süreçlerini,Deyrul Zafaran’nın üzerindeki devlet oyununu da hep birlikde bozacağız.Gelin bir kez Turabdin’deki kutsallarımız için ezber bozalım.Bet Nahrin’e daha çok sahip çıkalım.Bir Süryani kadının yüreğiyle yazıyorum bu satırları.Bu acı,bu hüzün,yaşatılan keder bitsin artık Bet Nahrin’de.Manastırların yanı sıra ,köylerde bulunan eski kiliseler,birer kültür zenginliği olmasına rağmen her biri harabeye dönmüş durumda.Tarihin  ve bu ülkenin  kadir bilmezliği karşısında hala direniyor bu kutsal yerler.Beth Zabday’da (Hazak)Meryem Ana kilisesinin misafirhanesi ise yıkılmayla karşı karşıya bu gün devletin gönderdiği tebligatla..Bunlar var olanlar ,korunabilenlerdir.Ya korunamayan,kaderine terk edilmiş  manastırlara ,kiliselere,tarihi eserlere nasıl sahip çıkacağız.Turabdinin şahdamarında Bir tarih yok oluyor , katlediliyor  yüzyıldır.

Mor Gabriel manastırı vakfına bağlı Stefonos kilisesi ise  keder damıtıyor görülmeye değer  bu kiliseyi mutlaka yolunuz düşerse ziyaret edin. Tarihe karşı nasıl direndiğinin en iyi örneğidir Stefonos kilisesi. Tamamen Süryani tarihi kokan bu kilise Kfarbe(Güngören) eski adıyla fofyath’ da bulunuyor. Bu köyün Kürt kökenli Süryani dostu muhtar Hacı Ali Özdemir ise köy sınırları içersinde elinden geldiğince Mor Stefonos kilisesine sahip çıkmaktadır. Yoksulluk ve ezilmişliğin pedagojisi ile yeterlimidir bu sahiplenme? Elbette hayır. Mor Gabriel manastırına çok yakın olan bu köye ve Stefonos kilisesine sahip çıkmak insanlık borcudur. Yağmurlu bir günde ziyaret ettiğimiz Stefonos kilisesi ekolojik ve politik tehlikelere karşı ayakda kalmanın mücadelesini veriyor.

Bir kadın olarak Süryani tarihi kokan bu kutsal mekânları ziyaret ettiğimde her seferinde tıpkı bir Süryani kadın gibi yüreğim kanıyor, yağan yağmurlar yüreğime damlıyor adeta. Dünyada 5 milyon Süryani yaşarken neden buralar (anavatanları ) bu halde dedirten iç sızısıyla ayrılıyorum hep Turabdin’den.

Haydi dostlar henüz çok geç olmadan bir tarih tamamen yok olmadan İğnatius Zakka I.was  ın sözlerine  öyle bir cevap verelimki,  hayata geçirelim. Bu güzel ve kutsal düşünceyle ‘’yaşayan şehit ‘’ olalım, Turabdin’e hep birlikte sahip çıkalım. Çünkü yaşamak, direnmektir ve bizler biliyoruz ki direne, direne kazanacağız.

 ZEYNEP TOZDUMAN  / zeynoege@mynet.com

Yorumlar kapatıldı.