İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Finans kapitalin dini, imanı ve vicdanı yoktur

Ragıp Zarakolu
Şu sıralarda, tarihi Deutsche Bank telaşta. Çünkü Ermeni toplumu bu banka hakkında dava açmış vaziyette birkaç yıldır. Deutsce Bank kendini savunmak için, daha önce Ermeni soykırımı konusunda çalışan bir Alman tarihçiyi de transfer etmeyi başardı…Alman şirketlerinin temyiz başvurusunun en gülünç yanı, Başkan Obama’yı Ermeni Soykırımı’ndan “Meds Yeghern” olarak söz etmesini eleştiren makalelerimizin gerekçe olarak gösterilmesi.. Obama’nın kelime seçiminin, bu şirketlerin Ermeni müşterilerini ve mirasçılarını hak ettikleri tazminatları ödememek için aldatmalarıyla hiç ilgisi yok. Alman hayat sigortası şirketlerinin temyize başvurmak yerine, ölmüş müşterilerinin meşru hak iddiaları karşısında kıvırmaya son verip onların torunlarına gerekli tazminatları ödemelerinin vakti gelmiştir.

——————
ALBATROS
Ragıp Zarakolu
Finans kapitalin dini, imanı ve vicdanı yoktur
Türkiye resmi tarihinin üstünü örttüğü konulardan biri de Alman emperyalizmi ile kurulan karanlık ilişkilerdir. Demokratik Alman Cumhuriyetinin iyi tarihçilerinden biri olan Lothar Rathman’ın “Berlin-Bağdat” adlı kitabını 1975 yılında bu nedenle tercüme etmiştim. Bir süre sonra çiçeği burnunda bir tarihçi olan İlber Ortaylı da bu konuyu ele alacaktı. 1982 yılında kitabın ikinci baskısına Rosa Luxemburg’un Alman emperyalizmi ve Osmanlı İmparatorluğuna yönelik politikasını ve Ermeni sorununu konu alan makalelerini de eklemiştim.
Başımız zaten sıkı yönetim ile dertte olduğu için Ermeni sözcüğünü Gregoryen olarak geçirmek zorunda kalmıştım. Hakikaten de sansürcüler fark etmemişti.
Şu sıralarda, tarihi Deutsche Bank telaşta. Çünkü Ermeni toplumu bu banka hakkında dava açmış vaziyette birkaç yıldır. Deutsce Bank kendini savunmak için, daha önce Ermeni soykırımı konusunda çalışan bir Alman tarihçiyi de transfer etmeyi başardı.
Bu da nasıl bir panik içinde olduklarının göstergesi.
Ve de “bilim”in bazen kendi ülkesi söz konusu olunca nasıl saf değiştirdiğinin de.
1915 Ermeni tehciri sırasında el konan kaynakların bir bölümü İttihatçılarca bu bankaya yatırılmıştı.
Savaş bitiminde bir Alman zırhlısı tarafından kaçırılan Alman emperyalizmi işbirlikçisi İttihatçılar, bu bankanın koruduğu fonlarla Avrupa, Rusya ve Kafkasya’da yeniden örgütlenme, Türkiye’de yeraltındaki kadrolarını besleme olanağı bulmuşlardı.
Kısacası Alman emperyalizminin hamiliği savaş sonrası yıllarda da devam etmişti. Bir kısmı Kemalist sisteme entegre olan İttihatçı kadrolar, Nazi Almanyasının yükselişini de coşku ile karşılayacaklardı. Karanlık ilişki koridorları yeniden devreye sokulacaktı.
Bu arada Alman sigorta şirketleri de telaşta, Fransız Amerikan sigorta şirketleri gibi. 1915 soykırımını fırsat bilen her kamptan kapitalist şirketler, müşterilerinin ailelerine ödemeleri gereken tazminatların üstüne bir güzel yattılar.
Ermeni toplumunun Los Angeles’te açtığı davayı kazanması, bizim medyada paniğe yol açarken, çok enteresan bir olay ortaya çıkmıştı. Meğer aynı firmalar hayat sigortası yapan Talat Paşa’nın yakınlarını da dolandırmış. Aileye yakın bir tarihçi, davanın avukatına bu dosyanın da takip edilip edilemeyeceğini sormuş, “bunun pek uygun olmadığı, ama kendilerinin ayrıca başvuracağı” söylenmişti.
Deutsche Bank’tan sonra, dava açılan Alman sigorta şirketleri de panikte, açılan davalar nedeniyle. Gazeteci Sasunyan, “Alman Sigorta Şirketleri Ermeni Müşterilerini Aldatmaktan Vazgeçmeli “ başlıklı geçen hafta yayınlanan makalesinde bu konuya değiniyor:
“Alman şirketleri, üç kişilik bir Yargıtay heyetinin Ermeni Soykırımı kurbanlarının varislerinin Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyet göstermiş olan hayat sigortası şirketlerinden tazminat alabilecekleri kararından sonra, Yargıtay 9. Dairesi Heyeti’ne davanın yeniden görülmesi için başvurdular.
Alman sigorta şirketleri, güçlü avukatlara bir servet ödemektense bu sorunu derhal çözüp ölen Ermeni poliçe sahiplerinin mirasçılarına düşen tazminatı ödemelidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ikamet etmiş olan birçok Ermeni, bu Avrupa şirketlerine güvenmiş, primlerini günü gününe ödemişlerdi. Böylece bir gün kendileri öldüğünde aileleri poliçelerde yazılı getiriyi elde edebilecekti.
Açılan bu hukuk davasının soykırımın tanınması ya da federal hükümet karşısında eyaletlerin haklarıyla hiç ilgisi yok. Bu Alman şirketleri yaptıkları sözleşmeleri ihlal etmiş, Ermeni poliçe sahiplerine vaatlerini yerine getirmemiştir.
Atalarının soykırımcı manyaklar mı yoksa sarhoş sürücüler tarafından mı öldürüldüğünden bağımsız olarak, poliçe sahiplerinin varisleri bu getirileri almaya hak kazanmıştır!
Burada tek söz konusu olan poliçe sahiplerinin ölümleri üzerine, mirasçılarının sigorta poliçelerindeki şartlara uygun olarak derhal ödemeye hak kazanmış olmalarıdır.
Oysa bu Alman şirketleri hemen hemen yüzyıldır mali yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmış ve TC’nin inkârcı propagandasını bahane etmiştir. Hatta avukatları Türkiye Büyükelçiliği’nin web sitesindeki revizyonist materyallere bile atıfta bulunmuştu. Eğer bu şirketler Yahudi Holokostu’nu inkâr ederek neo-Nazi web sitelerine atıf yapan dava dilekçeleri sunmuş olsalardı, 24 saat içinde işten atılırlardı! …
Alman şirketlerinin temyiz başvurusunun en gülünç yanı, Başkan Obama’yı Ermeni Soykırımı’ndan “Meds Yeghern” olarak söz etmesini eleştiren makalelerimizin gerekçe olarak gösterilmesi..
Obama’nın kelime seçiminin, bu şirketlerin Ermeni müşterilerini ve mirasçılarını hak ettikleri tazminatları ödememek için aldatmalarıyla hiç ilgisi yok.
Alman hayat sigortası şirketlerinin temyize başvurmak yerine, ölmüş müşterilerinin meşru hak iddiaları karşısında kıvırmaya son verip onların torunlarına gerekli tazminatları ödemelerinin vakti gelmiştir. “
Evet uluslararası finans kapitalin, dini, imanı, vicdanı yoktur. Bunun için Hitler’i de desteklemediler mi, kimileri savaş sırasında bile. Bush’un dedeleri de dahil.
Ve “Kapital” den sonra yazılmış en önemli çözümleme olan “Finans Kapital” in yazarı Hilferding de bir toplama kampında ölmedi mi?

http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=82054

Yorumlar kapatıldı.