İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Konstantinopolis’in Denizi 

Konstantinopolis’in Denizi

Mümtaz SOYSAL
Yazar: Mümtaz SOYSAL 21 hours 31 minutes ago

BİLİNDİĞİ gibi, kısaca Patrikhane dediğimiz Fener Rum Patrikliği, kendince haklı bulunan tarihsel nedenlerle hâlâ “Konstantinopol Patrikliği” adını sever ve Türk vatandaşı olan Patrik “ekümenik” unvanıyla tüm Ortodoksluğun başı olduğunu iddia eder. O âlemde aynı iddiayı taşıyan beş-altı başka patrikhane olduğunu ve Lozan imzacılarının ortak rızasıyla bizdeki patriğin Türkiye Rum cemaatinin dini başkanı sayıldığını, o koşulla burada kalıp Fatih Kaymakamlığı’nın himaye ve güvence alanı içinde bulunduğunu, bütün din adamları gibi saygı gördüğünü unutur. 

“Asıl iddiası Katoliklerin Vatikan’ına benzer bir statü edinmektir” diyenler Fener ya da Balat civarında tapulu arazi edindiğini söylerse de, bu çeşit dedikoduları bir yana bırakıp İstanbul’un toprağına değil, asıl denizine ilişkin olarak olup bitenlere dikkat etmek galiba daha doğru olacak. Çünkü, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin CHP’li üyelerinden Bülent Soylan’ın 13 Aralık günü başkanlığa verdiği bir önerge önemli bir tehlikenin çanlarını çalmıştı ama, bu gazeteden Oktay Ekinci’nin bir yazısı dışında o konuyla ilgili hiç başka ses çıkaran olmadı. Ekinci’nin yazısı, daha çok İstanbul deniz ulaşımının kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp özelleştirilmesine yönelikti. Elbet öyle bir özelleştirmenin toplu taşımacılık ve onun kamusal niteliği üzerindeki etkisi önemli bir yönetim ya da kabotaj hukuku konusudur ve kent halkı bu hizmetin belediyeye ek kaynak bulmak amacıyla elden çıkarılmasına mutlaka karşı koymalıdır. Ama 25 deniz otobüsü, 10 hızlı feribotu, 17 araba vapuru, 34 iskelesi, 19 hattı olan ve 31 noktaya insan taşıyan koskoca bir deniz ulaşım şebekesinin kuşku verici ellere geçmesinin bir de siyasal sonucu var: Bu, İstanbul’la birlikte Marmara’nın da kaybedilmesi demek değil midir? Hele işin içinde konunun denizcilik yönüyle Finans Yatırım-ARUP adında bir İngiliz şirketinin uğraşacağı, mali yönüyle Finans-Yatırım Bankacılığı adını taşıyan ve ortakları arasında NBG’nin, yani Yunan Milli Bankası’nın ilgilendiği ve onun içinde Yunan Ortodoks Patrikhanesi’nin de büyük pay sahibi olduğu düşünülürse? Bu kadar bilinçsizlik, ulusal davalara ve ülke çıkarlarına bu ölçüde sırt çevirmek, çıkarlara, tarihsel emellerini hiçbir yana itmeden ülkenizin kentlerine ve hatta denizlerine göz koymaktan bir türlü vazgeçmemiş olanlar karşısında bunca gaflet olur mu?

Yorumlar kapatıldı.