İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ani Sehri, Surp Asdvadzadzin Kilisesi ya da Fethiye Camii

Ani Şehri, Surp Asdvadzadzin Kilisesi ya da Fethiye Camii

Geçtiğimiz hafta Kars’tan Van’a bölgeyi gezerek geldik. Kars’ın merkezinde doğunun Aya Sofya’sı olarak ün yapan, havariler kilisesi olarak bilinen, büyük bir Ermeni kilisesinin yıkılmadan bozulmadan kaldığını gördük. (Burası 1064 yılında Selçuklular tarafından alınmış ismi Kümbet Camii olmuş. Minare yapılmamış, içi değiştirilmemiş. 950 yıllık sürede camiden sonra yine uzun yüz yıllar kilise olmuş, yakin tarihte bir süre müze olarak kullanılmış, son olarak yine cami olmuş. Şimdi öğlenleri cami olarak kullanılıyormuş). 

İçimiz sızlarcasına Ani Şehri’ni gezdik. Daha doğrusu Ani Harabeleri’ni gezdik. Tam anlamıyla talandan, yıkıntıdan arda kalmış bakımsız ve doğanın ve sahip çıkması gerekenlerin tahribatına açık bir ören yeri. Tam bir harabeler diyarı.
Ani Ermenistan Türkiye sinirinin sıfır noktasından başlıyor. 100 metre ötemiz Ermenistan. Sınır çizgisini oluşturan Arpaçay’ın cılız sularının oluşturduğu küçük kanyonun yüksek yamacı, yani dağ tarafı Ermenistan toprakları. Daha alçak ve düz olan tarafı ise Türkiye Toprakları ve Ani Harabeleri. Ya da bir zamanlar 100 bin nüfusu olan Ani şehriymiş.
Ani Şehrini kuranlar şehrin sırtını kanyonun yüksek yamacına, dağ tarafına vermişler. Ön tarafını ise dağla üçgen olacak şekilde 5 metreye kadar yükselen surlarla çevirmişler. Böylece korunaklı ve güvenli bir şehir olmuş. Surların büyük bölümü yok olmuş. 7 kapısından ana giriş kapısı ve çevresi diğer yerlere nazaran daha iyi konumda. 

Ani Şehri de 1064 yılında düşmüş. Selçuklu Sultani Alpaslan Ani’den Anadolu’ya ayak basmış. Ve Anadolu’daki ilk Cuma namazını Ani’nin büyük kilisesinde (Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde) kilmiş. Ve orası artik Fethiye Camii olmuş. Ama ne içerde değişiklik yapmışlar ne de minare ilave etmişler. Bir yıl sonra da oraya ayrıca bir cami yapmışlar. (Selçukluların önem verdikleri iki konudan birisi camii olarak kullanıyor olsalar da hiçbir kilisenin özelliğini değiştirmemişler. İkinci özellikleri ise temizliğe verdikleri önemmiş. Yerleşim yerlerine ilk yaptıkları yapılar hamam olurmuş). 

Ani’yle ve (Surp Asdvadzadzin kilisesinden dönüştürülen) Fethiye Camiiyle ilgili olarak 26 Eylül 2010 tarihli gazetelerde şöyle bir haber vardı. “Bahçeli Akdamar’daki ayine tepki olarak 1 Ekim’deki Meclis açılışına katılmayacak. Kars’ta bulunan Ani Harabeleri’ne giderek Fethiye Camii’nde Cuma namazı kılacak.” Bu akşamki haberlerde de konuyla ilgili bilgiler vardı. Kilise (cami) çevresini, yolları temizlemişler, iki bin bayrak dağıtacaklarmış. Kars’tan, çevreden gelen, Nahcevan’dan gelen beş bin kişiyle cuma namazı kılacaklarmış. Fetih ruhunu yeniden yaşayacaklarmış…
Doğrusunu isterseniz Ahtamar’daki o görkemli açılış ve ayinden sonra milliyetçi kesimden bir şekilde tepki bekliyordum. Bunun için de Surp Asdvadzadzin Kilisesiyken Fethiye Camii’ne dönüştürülen tarihi mirasımız tercih edilmiş. Yapmak istedikleri bir misilleme ve gövde gösterisi. Bir anlamda da Ahtamar’dan sonra Ani’nin ve kiliselerin tanıtımı olacak. 

Ahtamar’daki Surp Haç kilisesinin haçı yok diye, TC propagandası diye boykot edenler, Erivan’da soykırım anıtında karşı gösteri ve tören yapanlar böyle bir tepkiyi nasıl değerlendirecekler merak ediyorum. Kars’taki, Ani’deki, Van’ın diğer yerlerindeki, Merzifon, Sivas, Çanakkale ve daha birçok yerdeki henüz yok olmamış kiliselerimiz Surp Haç gibi onarılsa senede bir ibadete açılsa buna da propaganda diye karşı mı çıkmamız gerekir? Yoksa tarihi miraslarımız yok olmaktan kurtuldu diye sevinmemiz mi gerekir? Devlet izin verse bile bunları biz onarabilme imkânı bulabilir miyiz? Kaynak bulabilir miyiz? Koruyabilir miyiz? Ahtamar Surp Haç devlet tarafından onarıldı. Sağ olsun bir hayırseverimiz Kayseri kilisemizi onardı. Bunca desteğe rağmen Diyarbakır kilisemizin onarımı zor şartlarda devam ediyor. Ya diğerlerinin kaderi ne olacak? Var mı bir öneri. 

Vaktiyle bu topraklardaki kiliselerimizin şayisi iki binle ifade ediliyormuş. Bugün vakıflarımıza ait 35 kilisemiz dâhil ayakta kalabilen kilise sayısı 100’u geçmez. 

Yukarıda da yazdığım gibi Ani ‘harabe’ sözcüğünün ifade ettiği bir ören yeri. 950 yıldır depren, savaşlar, yakıp yıkma ve talanlar, bitişiğindeki köy ve yerleşim yerlerinden Kars’a kadar ev, ahır, duvar yapımı için yıkıntıların taşlarının götürülerek kullanılması, definecilerin, yerleri, duvarları, tavanları delik deşik edip kırıp dökmeleri ve tabii doğanın tahribatı Ani’nin tarihi dokusuna büyük zarar vermiş. Yalnız Ani mi? Diğer iki bin kilisemizin de akıbeti aynı olmuş. Güzelim tarihi miraslarımız ayni sonuçta birleşmişler.
Ani’de bunlar yetmezmiş gibi bir de Ermenistan tarafından tehdit altında olduğunu gördük. Sınırın sıfır noktasına geldiğimizde hemen karşımızda 100-150 metre ötemizde dağın eteklerinde iş makinelerinin, damperli kamyonların yoğun bir şekilde bir şeyler yaptıklarını gördük. Rehberin açıklamasından sonra gazetelerde okuduklarımızı hatırladık. Ermenistan Ani’nin hemen yanı başındaki dağı yıllardır dinamitle parçalayarak taş ocaklarından taş çıkartıyormuş. (Ermenistan’ın pek çok yerinde de bu bölgedeki taştan varmış). Asırlardır Ani’yi bu hale getiren nedenlere bir de o patlamalar, patlamaların oluşturduğu sarsıntılar hatta fırlayan taş parçalarının verdiği zararlar eklenmiş. Erivan’daki ilgililere, duyarlı STK’lara defalarca bildirmişler. Dinamitle patlatmaları durdurdukları söylenmiş.
“Ama karşıda gördüklerimiz ne?” diye sorduk. “Patlatılarak parçalanan taşların taşınması” yanıtını aldık. Dilerim öyledir. Dilerim Ani’nin daha fazla zarar görmesine Ermenistan daha fazla katkı yapmaz.
Selamlar sevgiler
Yervant Ozuzun

Yorumlar kapatıldı.