İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rusya ile Batı Arasına Sıkışmış Türk- Ermeni İlişkileri  Mahmut Karköseli

Rusya ile Batı Arasına Sıkışmış Türk- Ermeni İlişkileri 

Mahmut KARAKÖSELİ

22 Eylül 2010 Çarşamba
Akdamar adasındaki Ermeni Kilisesi heybetli ve gürültülü bir merasimle ibadete açıldı. Kimseden bir tepki gelmedi. Sümela Manastırı da açılmıştı ve birşey olmamıştı. Bu ülkede, bu milletin değerlerinde hangi dinden olursa olsun ibadet edene saygı vardır. İbadet mahallerine, din adamlarına hürmet vardır. Türkçüler, milliyetçiler dahil, “ne oluyor?” diye sorgulayan olmadı. Oysa Yunanistan”da, Ermenistan”da böylesine bir merasimi hayal bile edemezsiniz.

Erivan uzun süre Türk İslam hakimiyetinde kalmıştır. Bizim tarihimizde geçen meşhur “Revan”, bu gün Ermenistan”ın başkenti Erivan”dır. Revan İslamla 9. asırda tanışmıştır. Rusların Kafkaslara ineceği ana kadar da Revan Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu, İslam ve Türk hakimiyetinde bir coğrafyadır. Erivan”ın 1850″lere kadar nüfusunun en az yarısı Müslümandı ve bir sürü cami vardı şehirde. Ama bu gün Erivan”da ne bir cami, ne de bir Müslüman kalıntısı bulmanız mümkün değidir. Sümela Manastırının açılışına sevinen Yunanistan keza. Daha 90 sene öncesine kadar bu günkü Yunanistan”ın büyük kısmı Osmanlı toprağıydı ve sakinleri Müslümanlardı. Oralarda yüzlerce, binlerce yıllık camilerimiz, hanlarımız, hamamlarımız vardı. Ne Erivanda, ne Selanikte o camilerin tozu bile kalmadı.

Velev o camilerden bir kaçı kalsaydı ve bunlardan birisinin “bir Cuma namazıyla ibadete açılacağı” söylenseydi ne olurdu?

İnfial olurdu; Yunan ve Ermeni kamuoyu ayağa kalkardı. Bizim barbarlığımızdan girer, işgalciliğimizden, çıkarlardı. “Türkiye”nin Ermenistan”ın ve Yunanistan”ın içişlerine karıştığı!”, “ellerini çekmesi gerektiği!” vs. gibi haberler gırıla giderdi medyalarında.

Bakın Yunanistan”da, batı Trakya”da bir sürü Müslüman yaşıyor. Atinada 200.000 Müslümanın var olduğu söyleniyor; bunların önemli bir kısmı Yunan vatandaşı; ama ibadet ihtiyacını karşılamak için sembolik bir cami değil, bir mescid açılmasına nasıl tepki veriliyor. Batının, Avrupa”nın çifte standardını bu tür netameli, tehlikeli konularda rahatlıkla test edebilirsiniz. Genelde çağdaş, demokrat, özgürlükçü Avrupalılar böylesine konularda sınıfta kalırlar. Ermenistan ve Yunanistanda ise Müslüman Türklere verilecek hakların adını bile anamazsınız.

Son yüzyıllık dönem Türk-İslam tarihi açısından medeniyet anlayışımızı hayata, topluma yansıtamadığımız bir dönemdir. Batılılaşmanın değer yargılarını aldığımız, onlara öykündüğümüz için bizim de ötekine, insana bakışımızda sapmalar olmuştur. Ancak bu sapma batının insafsızlık, istismar sınırlarına asla yaklaşamaz. Bütün bozulmuşluğuna rağmen çok daha insaflıdır, insanidir.

Osmanlı döneminde uygulanan “millet sistemi” ise, bu günün en ileri demokrasilerinin dahi, kendisini farklı hisseden vatandaşlarına veremeyeceği haklar vermekteydi Ermenilere, Rumlara. Bunlar Osmanlı devletine tabi ve Osmanlı toplumu içinde yaşamakla birlikte, kendi liderlerini seçebilmekteydiler; kendi mekteplerini kurabilmekte; çocuklarına kendi dillerinde eğitim verebilmekteydiler. Kiliseleri, mektepleri kendi vakıflarının mülkiyetinde idi ve idaresi bütünüyle kendilerinindi. Evlenme, boşanma gibi medeni hukukun gerektirdiği hakları kendi hukukları çerçevesinde kullanabilmekte idiler. Adeta devlet içinde devlet idiler. Asimile edilme gibi bir kaygıları yoktu; zira Osmanlı toplumuna paralel kendi Ermeni-Rum toplumunu inşa edip yaşatabiliyorlardı. Dahası askerlik yapmadıkları için ticarette, zenaatte, sanatta, tıpta çok ileri idiler. Osmanlı devlet sisteminde askerlik hariç her türlü bürokratik makama gelebiliyorlar, bakan olabiliyorlardı.

Bugün Osmanlıdan kaçan ve en demokratik ülkelere (ABD, Kanada, Fransa, İsveç, İsviçre) yerleşen Ermeniler, yukarıdaki hakların çok azını alabilmektedirler. Kendilerini himaye ettiğini ifade eden ABD, Fransa, Ermenileri hızla asimile etmekte, kendi içinde eritmektedir. Ermeniler kimliklerini “Türk düşmanlığı” ve “soykırım hikayesi” üzerinden korumaya çalışmaktadırlar. Korkarımki yüzyıl sonra batıda Ermeni diye bir şey kalmayacaktır; zira Ermeniler hızla erimekte, asimile olmaktadırlar. Batı sadece Ermenileri değil, içine aldığı farklı yapıları “özgürlükler veriyor gibi yaparak!” kendi içinde eritmektedir. Bugün, eğer din farklılığı da yoksa, ABD, İngiltere, Fransa”da vd. farklı yapıdaki insanların erimesi, kaybolması ancak 2 kuşak alır. Çünkü sistem buna göre kurulmuştur, hissettirmeden, tedrici ve etkili bir asimilasyon söz konusudur. Din farklılığı olan Türkler, Müslümanlar bile eğer özel bir çabaları yoksa ABD ve İngiltere gibi ülkelerde 2 kuşakta dilini ve dinini unutmaktadır. Batı, kişisel özgürlükler vermekte, ama guruplarla, etnik-dini farklılıklara hakları, asimile etmeyi engellemeyecek kadar vermektedir. Guruplara, farlı din ve milletlere Osmanlı devletinin tanıdığı haklar ve özgürlükler bu gün dahi en ileri demokrasilerde yoktur; verilmemektedir.

Türkiye Ermenilerle ve Ermenistanla problemlerini çözebilir. Gerekirse tehcire uğramış bütün Ermenilere kapısını açabilir. Bundan Türkiye”nin zarar değil, kazanç sağlayacağını, dinamizm kazanacağını düşünüyorum. Ama Ermeniler batının istismarından kurtulmalı; batı lehine Türklerin üzerinde bir “sopa” olarak kendilerini kullandırmaktan vazgeçmelidirler. Biz batılılar ve Ruslar aramıza girmeden önce 1000 yıldır gayet güzel geçiniyor ve birarada, berberce yaşamasını biliyorduk. Ruslar ve batılılar Osmanlı devleti üzerindeki emelleri için Ermenileri istismar ettiler ve bu günkü hale gelindi. Türk-Ermeni ilişkileri üzerinde batının ve Rusların ipoteği hala devam etmektedir.

Biz bize çok benzeriz, oturup rahatlıkla anlaşabiliriz; kardeşçe yaşayabilir; pek çok şeyi yine paylaşabiliriz. Ama önce aramıza giren bu kara kedilerden kurtulmamız, onların gölgesinde iş yapmayı terketmemiz gerekmektedir.

İstisnalar hariç Türk vatandaşlarının ne Sümela Manastırı”nın açılmasından, ne de Akdamar Kilisesi”nin açılmasından rahatsız olduğunu sanmıyorum.

“Hrant Dink”e ve rahiplere yapılan saldırılar ne idi?” derseniz; onlar da batının bizim içimizdeki tortuları, artıkları, piyonlarıdır” derim. Ermeniler ve Türkler ikili ilişkilerini batının, ABD”nin, Fransa”nın vd. ipoteğinden kurtarabilirlerse gerisi çok kolaydır.

Türk Ermenileri “Türkiye”yi dövme aracı” haline getirilen, sürekli Türkiye aleyhine propagandaya maruz kalan dış Ermenileri ikna etmeliler. Eğer aradan batıyı çıkarabilirsek önceki yıllarda olduğu gibi gayet güzel geçinebiliriz, anlaşabiliriz.

Artık Ermenilerin tehcirinde kullanılan “İttihatçı” zihniyet de hızla tasfiye oluyor.

Yorumlar kapatıldı.