İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Toplumumuz Ve Dunning Kruger Sendromu

Sevgili ve Değerli Okurlar,

Geçen gün çok değer verdiğim bir dostumla son günlerde yazılıp çizilenleri, olanları konuşurken, Dunning Kruger sendromundan söz etti. Ben de bu çok önemli sendromdan sizlere söz etmek isterim. Çünkü bu sendrom maalesef toplumumuzda çok yaygın. David Dunning ve Justin Kruger tarafından yapılan bu çalışma 2000 yılında Nobel ödülü almış. Bilim adamları özellikle cehaleti inceliyor. 
Dunning Kruger sendromu genellikle her toplumda görülür ama az gelişmiş toplumlarda çoğu zaman Makyavelizm ve popülizmle birleşerek toplumu kötüye, yanlışa yönlendirir. Son on yılda amaca ulaşmak için her yolu mubah gören Makyavelizm’i keşfeden tipler sonunda popülizmi de keşfetti. Popülist yaklaşımlar pirim yaptı. Günde bir saat bile radyo dinlemeyenler, Ermenice 24 saat yayın yapan radyo kurmak istiyordu. Hem de tüm maliyeti cemaate yükleyerek. Günümüzde de patriklik karşıtı lobi, Ruhani Meclisi küçük düşürme, patrikliği yıpratmak pahasına yeni popülist oyunlar peşinde.
Sevgili okurlar, lütfen bu yazıyı okuduktan sonra, etrafınıza bakın, öne çıkanlara, yazıp çizenlere bakın. Cehaletin kendine güvenini, kifayetsiz muhterisler görün.

“Cehalet teorisini nasıl ispatladılar?
David Dunning ve Justin Kruger adında iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori geliştirdi.
Özetle şöyle: ‘Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.’ 

Teoriyi doğrulamak için bir çalışma başlattılar. Metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi fizyolojik ve zihinsel alanları gözlediler.

Sonuçta, su bulgulara ulaştılar;
1- Niteliksiz insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

2- Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.

3- Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.

4- Eğer nitelikleri belli bir eğitimle artırılırsa, ayni niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
***
İkili, Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler üzerinde derinleştirdi, çalışmalarını. Bir test yaptılar ve öğrencilerin ‘Nasıl geçti?’ sorusuna tepkilerini incelediler. Soruların yüzde 10’una dahi cevap veremeyenlerin ‘kendilerine güvenleri’ müthişti.
Testin yüzde 60’ina doğru cevap verdiklerini düşünüyorlardı. Hatta iyi günlerinde olmaları halinde, yüzde 70’ini başaracaklarından emin oldukları ortaya çıktı. Kulaklarından fışkıran aşırı bir özgüvene sahiptiler. Soruların yüzde 90’indan fazlasını doğru bilenler ise, ‘en alçakgönüllü’ deneklerdi. Sadece yüzde 70’ini doğru yaptıklarına inanıyorlardı.

Bunun üzerine, Dunning ile Kruger oturup, teorilerine son noktayı koydu. 

“İsinde çok iyi olduğuna yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her iste öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı islere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz. Aksine her şeyin hakki olduğunu düşünür. Ancak, bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı, mesleki acıdan müthiş bir itici güç oluşturur. ‘Eksiler’, ihtiras fazlasıyla birleşip, kariyer çizgisinde ‘artıya’ dönüşür. Kısacası, ‘kifayetsiz muhterisler’ hep ön planda olmak isterler.’’1

Sendromla ilgili diğer bir tanımlama:
“Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama asıl vahim olan, bu ‘yetersizlik + haddini bilmeme’ kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması. Kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi. İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan ‘yetersiz’, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir ‘hak’ olarak görecektir. ‘Uyanıklık’ bilecektir.
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanacaklardır. Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak vereceksiniz.”2

“Kifayetsiz muhterisi nasıl tanırsınız?
• Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer.
• Çok gürültü patırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir.
• Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür.
• “Beşer şaşar” diye düşünür. Ama genellikle şaşan beşer başkası değil, kendisidir.
• Ne olursa olsun, hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranır.
• Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere (özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder.
• İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu hatırlatmayı sever.
• İlk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz.
• Talimatlarını post-it ile e-postayla verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar.
• Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse başkasının sözünü tekrarlamak pahasına.”3 

Sevgili Okurlar yazıma, İngiliz filozofu Bertrand Russel’in bir sözünü de eklemek isterim.
“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

Sevgili Okurlar, son olarak, konumuzla doğrudan ilgili olmayan bir konuyla kapatmak istiyorum. Patrikliğe ve topluma zarar vermek pahasına gelişen lobinin son marifetlerinden birini aktararmak  ve cevap vermek istiyorum. Konu, bir yanıltma ve yalan üzerine açılan kampanya imzacılarına, benim kripto Ermeni dediğim yalanı. Bu kişiler başka türlü davransaydı şaşardım. Hatırlarsanız Ruhani Meclis Duyurusu Ve Sonrası başlıklı yazımın dip notunda şöyle yazmıştım: “Destekleyen isimlere bakıldığında, destekçilerin bir bölümünün anlı şanlı tarih Profesörü Halaçoğlu’nun ve Mehmet Şevket Eygi’nin sık sık söz ettiği kripto Ermeniler (!) olabileceği akla geliyor”4
Olay şu: Bir arkadaşım imzacıların isimlerinde seçtiği Ermenilerin hiçbir zaman kullanmayacakları Mehmet vb bazı isimlerinden bulunduğu tamamı Türk isimlerinden oluşan uzun bir liste gönderdi ve bunlar Ermeni mi dedi? Ben de bunlar da herhalde Kripto Ermenilerdir dedim. Ancak amaca ulaşmak için hiçbir etik ölçü tanımayan bu tipler için yalan söylemek zor değil. Yazıdaki ‘bir bölümü’ sözünü görmezden geliyor, bütün imzacılara kripto Ermeni dedi diyorlar. İşin garibi taraftarlarının çoğu kripto sözünün anlamını da bilmez. Sadece ben söylediğime göre kötü bir şey söylediğimi düşünür. Diğer yandan, yandaşlarının bir bölümü de, sormadan, okumadan onlara inanır. Kaldı ki, kripto Ermeniler varsa bu insanlara saygı duymak gerekir. Çünkü kripto Ermeni korku ya da başka yaşamsal nedenlerle din değiştirmek zorunda kalan ancak buna rağmen Ermeniliğini koruyan ve gizlice yaşatan kişilere verilen isim. Yani utanılacak bir yanı yok. Bu tiplerin kripto Ermeni sözünü kötü olarak algılamalarının nedeni, kripto Ermenilerin, Halaçoğlu, Mehmet Şevket Eygi gibi bazı kişiler tarafından kötülüğün ve terörün kaynağı olarak gösterilmesidir.
Her şey gönlünüzce olsun.

1) http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleİD=1003193&Yazar=AKİF BEKİ&Date=18.06.2010&CategoryİD=98
2) http://groups.google.be/group/bdl-mezun/browse_thread/thread/ab7ba44523d8b1ed/83962f3e070f6558
3) http://www.msxlabs.org/forum/psikoloji-ve-psikiyatri/302469-dunning-kruger-sendromu.html
4) http://hyetert.com/yazi3.asp?s=3&Id=701&DilId=1

Sevgiler.
İstanbul, Eylül 2010
Murat Bebiroğlu
murat.bebir@gmail.com

Yorumlar kapatıldı.