İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Kâğıt üzerinde vatandaş’ ve vakıfları…  Ayhan Aktar

İLGİNÇ ZAMANLAR 
14.06.2010 

Ayhan Aktar 

‘Kâğıt üzerinde vatandaş’ ve vakıfları…

Türkiye’deki gayrımüslimler, bence “kâğıt üzerinde vatandaş” sayılırlar. Toplam nüfusları 100 bin kişinin altında olan bu insan grubu nüfus kâğıdı, pasaport ve ehliyet sahibi olabilirler. Vergi verip, askerlik de yaparlar ama bir türlü “tam anlamıyla” vatandaş olamazlar. Bir Ermeni genci, AB Genel Sekreterliği’ne memur olarak atanırsa gazetelerde haber olur. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun Ermeni ve Rum liselerinde diploma törenlerine katılması birinci sayfadan verilir.

Yakında Anayasa Mahkemesi gayrımüslim cemaat vakıflarını ilgilendiren bir konuda karar verecek. AKP hükümeti 20 Şubat 2008 tarihinde, yeni Vakıflar Kanunu çıkarmıştı. CHP, bu kanunun bazı maddelerinin iptali amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne dava açmıştı. CHP’nin iptal dilekçesini geçen gün okudum. Ne yalan söyleyeyim, bu metni okurken onlar adına utandım!

Bilen bilir, 1936 yılında Türkiye’deki bütün vakıflardan “mal beyanı” istenir. Müslim ve gayrımüslim tüm vakıflar bu talebe uyarak sahip oldukları malların listesini Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne teslim ederler. Daha sonra Kıbrıs krizi çıkınca, sadece Rumların değil bütün gayrımüslim cemaat vakıflarının 1970’lere kadar edinmiş olduğu tüm mallara el konur ve eski sahiplerine iade edilir.

Hatta işler öyle bir noktaya varır ki, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi İstanbul Balıklı Rum Vakfı’nın hastanesine yapılan bir gayrımenkul bağışını iptal ederken “…yabancıların Türkiye’de mal edinmeleri yasaklanmış olup…” diyerek bu gayrımüslim vakfını “yabancı” olarak adlandırır (24 Haziran 1975 tarih ve 3648-6594 sayılı karar). Sevgili Baskın Oran’ın ifadesi ile Gümülcine’dekiTürk soydaşının hakkını Yunan devletine karşı korumaya çalışırken; İstanbul’daki Rum vatandaşının hakkını ayaklar altına alan bir anlayıştan bahsediyoruz.

AKP hükümetinin çıkardığı yeni Vakıflar Kanunu’nun 12. maddesi, gayrımüslim cemaat vakıfları da dâhil, tüm vakıfların gayrımenkul edinmesine izin vermektedir. Yasanın birçok maddesinin iptalini isteyen CHP, en uzun gerekçeyi bu madde için yazmış. Tam anlamıyla “hukuk paralamış!”

CHP’nin iptal dilekçesinde böyle bir hakkın cemaat vakıflarına verilemeyeceği, çünkü bunun Lozan Antlaşması’na aykırı olduğu iddia ediliyor. Tabii Lozan’daki Türk ve Yunan devletlerinin kendi sınırları içinde yaşayan azınlıklarına karşı yüklendikleri paralel yükümlülükler meselesi tamamen çarpıtılarak mütekabiliyet (karşılıklılık) olarak yorumlanmış. Hâlbuki uluslararası hukukta, bir devletin “mütekabiliyet” esasına göre işlem yapması, ancak başka devletin vatandaşlarına karşı sözkonusu olabilir. Örneğin, bugün Türk vatandaşları Hırvatistan’a vize almadan seyahat edebiliyorlar. Eğer yarın Hırvatistan Türklere vize zorunluluğu getirirse, Türkiye de Hırvatistan vatandaşlarına vize koyabilir. “Mütekabiliyet” böyle bir şeydir. Cemaat vakıflarını yönetenler Türk vatandaşı olduğu için, böyle bir işlem onların vakıflarına karşı uygulanamaz!

Dilekçeden, ülkemizde sadece 160 tane cemaat vakfı olduğunu öğreniyoruz. Bunların dağılımı da şöyle: “Bu vakıfların 77’si Rum, 52’si Ermeni, 19’u Musevi, 10’u Süryani, 1’i Bulgar, 2’si Gürcü, 3’ü Keldani, 1’i de esnafa ait” imiş. Anlaşılan, Rum vakıflarına mal edinme hakkını vermemek için CHP Lozan’ın arkasına sığınıyor. Peki, örneğin Ermeni vakıflarına aynı hakkı vermemek için CHP’nin mazereti ne olabilir? Okuyun, içiniz açılsın:

“… özellikle Ermenilerin sürekli dünya gündemine taşıdıkları ‘Sözde soykırım iddiaları’nı yoğun olarak yaşadığımız günümüzde bir de bu vakıflara gayrımenkul edinme hakkı tanınması verilebilecek en büyük taviz niteliğini taşımaktadır. Ayrıca Kurtuluş Savaşıyla yırtılıp atılan Sevr Anlaşması’nda dayatılan Büyük Ermenistan’ın kurulmasına zemin hazırlayıcıniteliktedir. Ermeniler ülkemizden toprak taleplerini hiçbir zaman gizlememişler ve bu konuyu tazminat talepleriyle birlikte hâlâ dünya gündeminde tutmaya devam etmektedirler. Ermeni Diasporası’nın lobiler aracılığıyla ASALA’nın terör yoluyla yapmaya, elde etmeye çalıştığı sonuçların âdeta tam bir teslimiyet içerisinde sunulmasından başka bir şey değildir.”

Bilin bakalım, CHP’nin hukuk ucubesi veya bir korku filmi gibi olan dilekçesinde kimin imzası var? CHP Grup Başkan Vekili, Kemal Kılıçdaroğlu! Aslında, bendeniz CHP’den böyle bir metin çıkmasına pek şaşırmadım. Sadece, okurken onlar adına yüzüm kızardı. Fakat, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararı ve o kararın gerekçesini çok merak ediyorum.

ayhanaktar@gmail.com

Yorumlar kapatıldı.