İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Doğu Roma`nın sonu  Yağmur Atsız

Doğu Roma`nın sonu

Ermeni Kiliseleri ve 1922 İzmir Yangını konularındaki yazılarım bana, diğerleri meyânında, iki şey öğretdi:
Yağmur ATSIZ

Ermeni Kiliseleri ve 1922 İzmir Yangını konularındaki yazılarım bana, diğerleri meyânında, iki şey öğretdi:
Bir- Okuyucularımdan çok büyük bir kısmının ne demek istediğimi doğru anlamış olması ki bunu şükranla karşılıyorum, çünki ömrüm boyunca bilerek yâhut kasden söylediklerimi ters anlayanlara derd anlatmaya uğraşmakdan imanım gevredi.

İki- Söylediklerime şiddetle karşı çıkanlardan çok büyük bir bölümünün terbiye ve nezâket sınırları içinde kalması ki bunu da şükranla karşılıyorum, zîrâ büyük merhaledir.

Bizim oturup birbirimizle konuşmamız lâzım! Hattâ elzem!

Neyi mi? Herşeyi!
Târih böler, kültür birleştirir! Benim söylediğim bu.

Biz`Jöntürk` (Les Jeunes Turcs) Felâketi`nden bu yana ufaldıkça dışlayıp dışladıkça ufalan Allâhın belâsı bir ideolojinin esîriyiz.

Gayrı-Müslimleri dışlamışız, çok daha eskisinden Alevîleri zâten dışlamışız, kalmış geriye Sünnîler ama onlar da peşînen `temiz` değil. Sünnî dediğin kravatlı, pardon `boyunbağlı` olacak, futbol oynayacak, rakı içecek, başörtüsü cızzz! Öyle zart-zurt câmiye gitmek de yok! Bir yıl Kurban Bayramı, bir yıl Şeker Bayramı kâfî ve vâfîdir! Azı karar çoğu zarar.

Biz târihimizi inkâr edip ortaya çıkan `kara delik`i kapatma telâşıyla `Eti Türkleri`ni, `Fransız Türkleri`ni ve daha bilmem ne

Türklerini îcâd etmiş ve böylece gülünç olma haysiyetimizi bile kaybetmişiz.
Ama Selçuklu ve Osmanlının 950 yıllık muazzam İslâm Medeniyeti`ni yok sayarsan, hiç mesele değil, o da seni yok sayar! Bakalım kim zararlı çıkıyor!

Hep kiliseleri kolladığım `sitemi`nde bulunanlara da bir çift sözüm var:
Hayır! Ben`ibâdethâneleri` savunuyorum!

Ömründe alnı secde görmemiş biri için bâzılarına tuhaf gelebilir ama ben böyle tuhaf biriyim.
Size daha da `tuhaf`ını fâşedeyim:
Benim için Doğu Roma İmparatorluğu ne zaman sona ermişdir, bilir misiniz?
Hayır, 29 Mayıs 1453`de değil! Çünki o târihde sâdece İmparatorluk Tâcı Türklere geçmiş ve Pâdişahlar kendilerini `Sultân-ı İqlîm-i Rûm` (Doğu Roma Hükümdârı) olarak nitelemeğe başlamışlardır.
Hayır, 1 Kasım 1922 de değil. O târihde sâdece TBMM tarafından Saltanat ilgaa edildi.
Yâni monarşi son buldu.
Doğu Roma İmparatorluğu`nun gerçek anlamıyla târihe karışdığı gün bence 24 Kasım 1934`dür!
Bir `Hükûmet Tezkeresi` ile Ayasofya`nın ibâdethâne olmakdan çıkarılıp `müze`ye çevrilmesi günü!

İşte Roma ölümcül darbeyi o gün yemişdir!

Târihin `iğdiş` edilmesidir bu!

Bir mûcize kabîlinden elime kudret verilse ve denilse ki `Câmiye dönmesi imkânsız. Ama ya müze kalabilir ya kiliseye döner, sen seç!` gözümü bile kırpmaksızın `kilise` derim. Çünki, ister kilise ister câmi, Ayasofya (Hagiya Sofiya/Kutsal Hikmet) o zaman `aslına rücû` etmiş olur.

İlle de `ne şiş yansın ne kebab` diyorsanız haftada beş gün (pazartesi, salı, çarşamba, perşembe ve cumartesileri) müze kalsın, cumâları namaz kılınsın, pazarları da âyîn-i rûhânî icrâ edilsin!

Tabii `Bizans Ortodoks Ritusu` ile…
O zaman gelecek Kandil orada Qur`ân-ı Kerîm kıraat eyler önümüzdeki Paskalya`da ise selâmlaşırız:

– Hristos anesti!
– Alithos anesti!
Mesîh tekrar dirildi! Hakıykaten tekrar
dirildi!

Yorumlar kapatıldı.