İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Anılar ve Taniel Varujan

Anılar ve Taniel Varujan

Vahan Altıparmak

2009 yılı, Batı Ermeni edebiyatı’nın en önemli ozanlarından Taniel Varujan’ın doğumunun 125. yıldönümüydü. Ermeniceyi en iyi kulanan şair olarak bilinir Varujan, Ermeni soykırımının başlarında Istanbul’da tutuklanıp öldürülmeden önce yazdığı yazılar ve şiirlerde kulandığı yeni ve zengin dil o güne kadar rastlanmamış kalitedeydi. Taniel Varujan yoksulluğun, alın terinin, emeğin şairi, hayat dolu bir hayal gücüne ve görülmemiş bir üretkenliğe sahipti. Büyük bir umutla yaklaştı halkına, hiç bir dönemde umutlarını yitirmemelerini Ermeniliği güzel günlerin bekledigini anlatı şiirlerinde. Taniel Varujan halkının acıları, hüzünü, umudu oldu kısa yaşantısı süresince.
Yazdığı şiirlerle Ermeni gelenekleriyne bağlı kalıp pağan dönemine kadar uzanarak, duygusal fakat gerçekci yaklaşımıyla yüzyıllardır Osmanlı rejimi altında ezilen, baskılara boyun eğip umutları tükenen, kendi deyimiyle derin bir uykuya yatan Anadolu Ermenilerini bu derin uykudan kaldırmaya çalıştı.Varujan Osmanlı devleti sınırları içerisinde Ermeniler üzerinde oynanan stratejik oyunlar dışında yabancı devletlerin Ermenilere karşı yapmacık tutumunu ve vurdumduymazlıklarını da anlatı yazılarında. Avrupa’da bulundugu süre içerisinde bu konu hakkında yazdığı kısa bir yazı:
Avrupalılar, halkımız öldürülüp evlerimiz yanarken, hüzün içinde yavaşca sırtlarını dönüp ğözlerini ovuşturuyorlar. Ama sakın ağlıyorlar zanetmeyin, onlar bizim yanan evlerden çıkan dumanlardan sulanan gözlerini siliyorlar.

Taniel Varujan (Çubukkâryan), 1884 yılının Nisan ayında Sivas’da Katolik Ermenilerinin yaşadığı Pıriknik köyünde fakir bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Dağlarla ve ormanlarla çevrili doğal güzeliği ile ünlü olan Pıriknik, derin izler bırakmıştır Varujan’ın ruhunda. Anadolu’nun en soğuk köylerinden biri olan Pıriknik’de, kışın tek odalı, damından su akan eski bir evde sobanın başında annesiyle hayaller kurduğunu anlatır. Yazın ise ırmaklara ve göllere taş atarak, buğday tarlalarında gezerek geçirir günlerini. Çocukluğunun geçdigi köy, Anadolun’un basit köy yaşantısı birçok siirine konu olmuştur.

Küçük yaşda gördü zorlukları, yokluğu. Babası Krikor Çubukkâryan Ermenicede ‘pandukht’ denilen köylerindeki maddi imkansızlıklar dolayısıyla büyük şehirlere çalışmak amacıyla giden işcilerdendi. Çocukluğunun ilk yıllarında babasını tanıma imkanı bulamadı bu sebepten.

İlk öğrenimini hayatında büyük bir yeri olan annesi Takuhi (Bağdigyan) Çubukkâryan’dan aldı. Daha sonra köyündeki ilk okulu bitirerek, 12 yaşında İstanbul’a gelip Beyoğlu ve Kadıköy’deki Mıkhitaryan okullarında okudu. Çocukluğunda tanıma imkanı bulamadığı babasınıda bu yıllarda Istanbul’da kavuşdu. Bir müddet çalışıp tekrar köyüne dönmek amacıyla gelip çogu kez toplum tarafından dışlanıp, han kapılarında yatıp, bekçinin polisin hedefi olan birçokları gibi Varujan’ın babasıda sebepsiz yere hapise atılmıştı. 300.000 Ermeninin katledildiği Hamidiye katliyamları, babasının suçsuz yere hapise atılması küçük Varujan’ın ruhunda derin izler bırakmıştır.

Okulun başarılı öğrencilerinden olan Varujan, 1902 yılında Kaskar Tilyan tarafından Venedik’deki Mıkhitaryanlara ait Murat-Rafielyan okuluna yerleştirilir. 1905 yılına kadar bu okulda öğrenim gördükden sonra, Belçika’ın Brüksel şehrinde Ganth Üniversitesinde yüksek öğrenimini edebiyat, sosyoloji ve ekonomi dalarında aldı. Bu yıllarda yazıları “Pazmaveb”, ”Keğuni”, ”Anahid”, ”Şirag”, ”Razmig”, ”Hayrenik” gazetelerinde yayınlanmaya başlar ve büyük dikkat çeker. 1904 yılından sonra yazılarına Taniel Varujan imzasını atar. Bu isimi ilk kez 1904 yılında yazar Sımpad Davidyana’a yazdığı mektupta kulanmıştır.
1906 yılında 22 yaşındayken Varujan’ın ‘Titremek’ adını verdiği ilk kitabı Venedik’de yayımlanır. Mıkhitaryan’lar tarfından basılan bu ince sadece 18 şiirin bulunduğu kitap sayesinde Varujan’ın ustalığı sanat çevreleri tarafından kabul görür. Kitap aynı zamanda İstanbul’da bazı çevreler tarafından eleştirilere maruz kalır. Kimisi karanlık der Varujana, kimisi çok romantik, bazıları genç yaşda ölen ünlü şair Bedros Turyana benzetir. Bu eleştirlere karşı arkadaşı Rafael Bazanjyan’a yazdığı bir mektupda kendini şöyle savunur Varujan.
Turyanı harekete geçiren güç kendi melankolisidir, bende ise başkalarının.
Turyan gülemedigi için ağlar, ben sinirden ağlarım.
Turyan doğayı hiseder, ben açıklarım.
Turyan kendini anlatır, ben analiz ederim.

Aynı mektupda:

Bana karanlık diyorlar üstadım! ama belirtmemişler hangi karanlık olduğumu, gecenin sinsi karanlığı mı? yoksa yeni bir güne umutla başlamadan önce doğan güneş öncesindeki alaca karanlık mı?

Arşak Çobanyan’a yazdığı bir mektupda şiirlerinin en güzelerinin (10 tane) Mıkhitaryan’lar tarafından yayımlanmadığını anlatır. Bir diğer mektupda Vahan Tekeyan’a sansür edilen şiirler yüzünden Mıkhitaryan’ların yapdıklarının ‘eski, masum ve konservativ geçmişlerine yakışmayan bir davranış’ olarak açıklar. Başka bir yazısında Mıkhitaryanları şöyle anlatır Varujan:

Ben Murat-Rafielyan okulunda yetişen zehirli bir çiçeğim
Herzaman onların projelerine karşı çıkıp isyan ettim
Ben milletimin tomurcuk veren yeni neslinin çiçeğiyim
Mıkhitaryanlar eski, Mıkhitaryanlar pas tutmuş.
Günümüzün gerçeklerinden o kadar uzaklar ki.

Varujan’ın Avrupada geçirdiği süre içerisinde, Avrupalı halkların yaşantıları, kendi hükümetlerine karşı düzenledikleri gösteriler, grevler ile halkının Osmanlı Hükümeti altında ezilmesini karşılaştırır. Yazılarının Osmanlı Hükümeti içinde yaşayan halkına zarar vereceğini düşünerek yazmaz. 1914’de bir yazısında o günleri şöyle açıklar:

1904-1907 yılarında halkımın çekdikleri acıları yazmak istedim fakat, susturdum kalbimi, vucudumun her yerinde çarpdığını hisetiğim halde susturdum kalbimi.

Varujan babasız geçirdigi çocukluk yılarında annesine büyük bir sevgiyle baglanmıştır. Avrupada kaldıgı günlerde köyüne, sonradan kavuşdugu babası Kırkor’a, doğal güzeliği ile ün yapmış köyüne duyduğu özlemi Avrupadan yazdıgı mektuplarda şöyle dile getirir:

Tatlı annem, İsa yine hayata döndü bak yine Zadik. İnşallah seneye beraber boyarız yumurtaları. Yeni takım elbise aldım ve şişmanladım. Üzülme, eğer bir şeyim eksik ise o da sensin. Merak etme fazla kalmadı duva et şu imtahanlarımı geçeyim, bu yaz Pıriknik’de olurum. Ellerinden, hastalandığımda üzüntüden uyku girmeyen gözlerinden öperim. Canım ciğerim annem. Oğlun Taniel.

Baba. Bende senin gibi göçmen serçeye döndüm. Tanrıya duva ediyorum sıcak ve tatlı yuvama eğitimli bir olarak dönerim. Ayrılıgın esiriyim.

1909 yılında üniversiteden mezun olduğunda Meşrutiyet ilan edilmiş, diğer bir çok Ermeni aydın gibi o da heyecanla İstanbul’a döndü. Ancak o devirde yüksek eğitim almış birçokları gibi masa başı işleri seçmeyip 1909’da yaşam çizgisinde radikal bir değişiklik yaparak öğretmenliğe başladı, hemde Anadolu’da. Varujan ilk ögretmenliğini Tokat’da yapdı. Ögrencileri arasında çok sevilen (ölümünden sonra intahar edenler olmuştur), haksızlıklara, vurdumduymazlıklara karşı savaş veren aktif bir eğitimciydi.

Tokat ve Sivas’da öğretmenlik yapdığı sırada öğrencilerinden güzeligiyle ünlü Araksi Taşcıyan’a aşık olur. Araksi, Anadolu’da beşik kerpmesi denilen bir gelenekle ailesi tarafından çocukken başka biriyle nışanlandırlmıştır. Araksi’nin ailesi kızlarının Varujan ile olan aşklarını duyduklarında bu olaya şiddetle karşı çıkarlar. Bölge halkı da bu olay karşısında bölünür, kimi örf ve adetlerin çignendiğini, kimi birbirleri seven bu iki gencin evlenmelerini ister. Sonunda Varujan’ın arkadaşları Sebastasi (Sivaslı) Murat’a olayı anlatıp araya girmesini isterler. Sonunda bölgede yigitligi ile nam yapmış, 20. yüzyılın en önemli üç fedaii (özgürlük savaşcısı)’lerinden biri olan Murat, Araksi’nin babası ile konuşarak Taniel ve Araksi’nin evlenmelerini sağlar.

Taniel ve Araksi evliliklerinin ilk yıllarını Tokat’da geçirirler. Bu süre içerisinde ilk çocukları Veronika 6 Haziran 1910 doğar. Bir yıl sonra oğlu Hayk dünyaya gelir. 1912 yılında Varujan ve ailesi İstanbula taşınır. Arkadaşına yazdığı o günleri anlatan Mart 1914 tarihli bir mektup:

Tokat’ta öğretmenlik yaptıgım üç sene içerisinde gördüklerim sinir bozucu şeylerdi. Bu süre içerisinde politik çıkarlar, vurdumduymazlıklar, adaletsizlikler karşı savaş verdim. Madii imkansızlıklar ve aileme karşı olan sorumluluklarım yüzünden İstanbulda bir okulda müdürlük yapıyorum.

2009 senesi aynı zamanda Tanıel Varujanın ilk çocugu Veronika (Varujan) Safrasyan’ın 97 yaşında öldügü senedir (25 Şubat 2009). Varujan’ın kızına olan sevgisini anlatan Belçika’da okudugu okuldan bir sınıf arkadaşına yazdıgı 1911 tarihli mektuptan bir bölüm:

Sevgili Pierre iki senedir evliyim. İsmi Araksi olan dünya güzeli karımı büyük bir aşkla seviyorum. Karım Araksi dışında bir yaşında çok akıllı bir kızım var. Daha bu yaşda bana ‘hayrig’ (baba) diyor, bu kelime kalbimi büyük bir sevgi ile dolduruyor. Sana onun için yazdığım kısa bir şiirimi yazıyorum ismi ‘benim Veronig’ime’, Veronig ismi benim küçük melegimin.

Aghvor, aghvor, aghvor vartn im Karunis, Güzel, güzel, güzel gülüsün yazımın,
Vor srdis vra patsvetsar, Kalbimin üzerinde açan,
Yev kezi hed patsir hokis vshdaheghts, Seninle açtım hüzünlü gönlümü,
Nor yerazi me baidzar… Yeni aydınlık bir rüyaya…

Taniel Varujan Tokat ve Sivas’da bulunduğu süre içerisinde, ikinci şiir kitabını yayımlar. ‘Milletin Kalbi’ adını verdigi bu kitap kendi deyimiyle kalbini susturdugu 1904-1907 yıllarındaki ruh halinin bir eseridir. 1910 senesinde İstanbul’da yayımlanan bu kitap Ermeni edebiyatında yeni bir sayfa açmıştır. Her sayfası duygu dolu, her sayfası başka bir renkte olan ‘Milletin Kalbi’ Ermeni edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir. ‘Milletin Kalbi’, 19. yüzyıl içerisinde Ermeni halkının çekdikleri, Ermeni halkı üzerinde yaratılan baskılar sonucu halkın bütün ümitlerinin nasıl yok edildigi ve artık barışa giden bütün yolların tutuldugu ortamda Ermeni halkının ne durumda oldugu Varujan’ın birçok örnekle gözler önüne serildigi bir eserdir. Bu kitap sadece Ermenilere değil, kendini milleti, özgürlük, eşitlik ve adalet için dünyanın her yerinde çarpışan insanlara armağan edilmiş bir eserdir.

Varujan 1912 yılında İstanbul’a döndüğünde Beyoğlu’ndaki Surp Krikor Lusavoriç/Getronagan Okulu’nun müdürülüğüne getirilir. Okulda ayrıca Fransızca, ekonomi ve politika dersleri vermip sayısız değerli öğrenciler yetiştirdi. Bu yıllar aynı zamanda Varujan’ın kendi eleriyle hazırladı,ğı son kitabı olan ‘Pağan Şarkıları’ adlı kitabın yayımlandıgı senedir. Bu kitap da 1904-1907 yıllar arasında yaşadıgı duyguların eseridir. ‘Milletin Kalbi’ esreiyle paralel olarak ilerleyen, aynı duygularla yazılmış ‘Pagan Şarkıları’da Varujan’ın insanlara hayata daha büyük bir hırsla sarılmalarının gerekdigini, yaşamanın kutsalığını ve bir sanat olduğunu… yani yılmadan, ümitle yaşamaları gerekdigini anlatığını görüyoruz. Bu büyük iki eser sayesinde Varujan, kısa sürede dünya çapında ün kazanmaya başlar.

İstanbul’a yerleşmesinden sonraki dönemlerde o zamanın en önemli aydınlarının da içerisinde bulundugu geniş bir çevre edinir Varujan. 1914 yılında Mehyan (tapınak) adını verdiği bir magazin yayımlamaya başlar. Bu magazin aynı adla oluşturulan ve başkanlığını Varujan’ın yaptığı mehyan edebi gurubunun magazini idi. Mehyan gurubu üyeler arasında Ermeni toplumunun İstanbul’da devrin en önemli kişiliklerinden Kirikor Zohrab, Gosdan Zaryan, Hagop Oshagan, Aharon, Kegham Parseghyan, Siyamanto (Adom Yarcanyan), Zabel Essayan’ın da bulundugu birçokları vardı. Mehyan gurubunun topluma yani Ermeni halkına kazandırmak istedikleri aslında Taniel Varujan’ın düşüncelerinin bir aynasıydı. Gurubun amaçlarını açıkladıgı bir yazı:

Bu gurubun amacı Ermeni Renosansı’nı başlatmak, halkı yüzyılıradır daldığı derin uykudan kaldırmak, halkımızı kölelikden, karanlıkdan kurtarmak, Hıristiyanlık ve efsanevi geçmişine kavuşturmak, onlara kendi ayakları üzerine durabilmeyi öğretmek, Osmanlılar veya kendi içlerinde bulunan çıkar çevrelerine boyun egmemeyi öğretmektir.
Her sanatcı kendi milletinin var olmasıyla ayakda kalabilir. Yok olmuş bir milletin sanatcısı bir şey üretemez. Eğer bizler bu gün bir şeyler üretebiliyorsak bu Ermeni toplumunun ayakda kalabilmesi yolunda verdiği savaş sonucunda mümkün olabilmiştir. Ermeni toplumu üzerinde dış ve iç güçler tarafından oynanan oyunlara gelmeyin, biz ve siz bu tür oyunlara tanık olduk, fakat yüzyıllardır asimile olmadık olmuyacagız.

Batı Ermeni edebiyatının kralı olarak bilinen ve Ermeni toplumunun o devirdeki en önemli kişiliklerinden Osmanlı mebusu, yazar Krikor Zohrap Varujan hakkında şunları söyler:

Varujan’ı biz herzaman doğaya yakın olan birisi olarak görmüşüzdür,
Gerçek bir optimist/iyimser,
İyi günlerin gelecekde olduguna inanan biri,
Hayata inancı ve saygısı olan bir kişi, yani hayat aşığı bir kişi,
Hayatı bir filozof , bir dahi gibi anlatan… yani hayatın ta kendisir Varujan

1915 yılının Nisan ayı gelir çatar. Herşeyden habersiz yoğun çalışmalar içerisende ve 3. çocuğunun doğumunu beklemekdedir Varujan. Ermeni soykırımının başladıgı gün olarak bilinen 24 Nisan yüzlerce Ermeni aydını Anadolu’ya sürülmüş çoğu geri dönememişti. Varujan Nisan’ın 11’de akşam üstü 4 arkadaşıyla birlikde gezmeden dönerken tutuklanır ve diğer tutuklularla birlikte Çankırı’ya getirilir. Bu yolculuktan şans eseri kurtulan Mikayel Şamdancıyan anılarını yazdığı kitabından Varujan’dan söz ettıği bölümlerden birkaçı:

…İkinci kafile de aramızdan ayrılıp, kanunsuzluğun hüküm sürdüğü o yollara revan oldu. Onları uğurladıktan sonra hükümet konağına çağırıldık. Sevag, Varujan ve Kelekyan da dahil olmak üzere otuz yedi kişi kalmıştık. Otuz yedi kişilik bir liste geldi. Serbest bırakılacak, İstanbul dışında dilediğimiz bir yere gidebilecektik. Listedeki beş kişi ya önceden İstanbul’a dönmüş veya iki kafileden biriyle ayrılmıştı. Buna karşılık, arkadaşlarımızdan beşinin adı listede yoktu. Bu beş kişiden ikisi, en sevgili dostlarımız Varujan ve Sevag’dı. Telgrafla İstanbul’a, Dahiliye Nezareti’ne başvurup bizimle birlikte muamele görmeleri gerektiğini belirttiler. Zira bizden ayrı tutulmaları için hiçbir sebep yoktu.

Bunun üzerine, İttihat kâtib-i mesulünün girişimleriyle bu beş kişinin Ayaş’taki arkadaşlarımızın yanına gönderilmelerine karar verildi. Çankırı’da hiç Ermeni sürgün bırakmama kararı alınmış, şehre siyasi ve askeri esirler gelmeye başlamıştı. Meğer, beş arkadaşımızın Ayaş’a gönderilmesi kararı verildiğinde, oradaki arkadaşlarımız da ebediyete intikal etmiş durumdaymış.

13 Ağustos 1915 perşembe sabahı beş kişi iki arabayla yola çıktıl. Yanlarında bir atlı jandarma ve bir zaptiye vardı. Mutasarrıf vekili, Sevag ve arkadaşlarının Ayaş’a sağ salim varmaları için elinden geleni yaptı. Sevag’ın arabasını süren, mutasarrıf vekilinin Kastamonu’daki arabacısıydı. Vekil, Sevag’ı o sırada tesadüfen Çankırı’da bulunan arabacıya, emniyetini sağlamasını sıkı sıkıya tembih ederek teslim etti.

Aynı gece saat 12’de, Tüney’den Çankırı’ya gelen bir telefonla, katledildikleri haberi ulaştırılmış. Çankırı jandarma birliği komutanı Nureddin ve kâtib-i mesul Oğuz, telefon başında haberi sevinç çığlıklarıyla karşılamışlar. Geceleyin, mutasarrıf vekili, bu cinayet haberlerinden, özellikle de sevgili dostunun öldürülmesinden kudurmuş bir halde, Nureddin’i huzuruna çağırıp ona ağır ithamlarda bulunmuş. Bütün bunları ertesi gün mutasarrıf vekiline yaptığımız başvuru üzerine öğrendik. Vali Reşit Paşa uydurma bir tahkikat sonucunda katil olarak 11 zavallı köylüyü Çankırı cezaevine attırdı. Beş arkadaşımızın yola çıkmasından 24 saat sonra, İstanbul’dan, onların da diğer 32 kişiyle aynı muameleye tabi tutulmalarını bildiren bir telgraf gelmişti. Ne yazık, insanın kara talihin amansız çarkını geriye çevirmesi mümkün değildir.

Varujan, Çankırı’daki arkadaşlarımızın en sessiz ve çekingenlerinden biriydi. Bilhassa pastoral şiirler yazmakla uğraşıyordu. Bir defasında, en çalkantılı günlerimizde, yeni yazdığı birkaç köy sonesini okumuştu bana; bunca felaket içinde ruhunu böyle parlak ve temiz tutup derin bir huzurla şiirler yazabilmesi karşısında hayranlığımı ve şaşkınlığımı dile getirmeden edemedim. O ise, bu huzurlu halinin, Ermenileri güzel bir geleceğin beklediğine duyduğu inançtan kaynaklandığını söyledi. İnancının taçlandığını görme hakkı ondan niye esirgendi?

24 Nisan’da tutuklanan Ermei aydınlar ilk Çankırıya getirilirler. Fakat asıl istikamet Suriye’nin Der Zor çölüydü. 13 Ağustos günü İstanbul’dan geler emirle Çankırı’da bulunan Varujan ve dört arkadaşı Ankara’nın Ayaş kasabasına götürülmek üzere yola çıkmışlar fakat Çankırı’nın Güneyinde bulunan Tüney kasabası yakınlarında katledilmişlerdir. Olayın görgü tanıgı Kastamonu’lu arabacı Hasan, Varujanla beraber yolculuk eden yazar ve doktor Rupen Sevag’ın yakın dostu ve Ermenilere karşı açıkça olumlu bir tavır içinde olan mutasarrıf Asaf Beyin Kastamonu’daki arabacısıydı ve tesadüfen Çankırıda bulunuyordu. Arabacı Hasan olay günü iki arabalık konvoyun başındaki yetgili kişi, yardımcısı ve beş polisin arabayı bir ormanda durdurarak tutukluların elbiselerini çıkarıp çırıl çıplak her birininin bir ağaca baglanarak yavaş yavaş bıçakla kesildiklerine şahit olur.

Nisan ayında başlıyan ve dünya tarihinin en büyük faciyalarından biri olan Ermeni soykırımı, Mayıs ayında bütün Anadolu’ya yayılarak sürgün/tehcir şemsiyesi altında büyük bir katliyama dönüşür. Ağustos ayında sıra Sivas Ermenilerine gelmiş Taniel Varujan’ın doğdugu Pıriknik köyü Ermenileri sürgün edilmek üzere toplanarak Ankara yolu üzerinde katledilmişlerdir. Ölenler arasında Varujan’ın annesi, babası, kardeşi 7 yaşındaki Arşak (1908 Piriknik doğumlu)’da bulunmaktaydı.

Ölümünden altı sene sonra 1921’de Taniel Varujan adı altında Beyrut’da ‘Ekmeğin Şarkısı’ adlı bir kitap yayımlanır. Herkesi hayrete düşüren bu kitap Varujan’ın karısı tarafından İttihat rejimi ile çalışan bir Ermeni vasıtasıyla satın alınan evrakların arasından çıkmıştır. ‘Milletin kalbi’ ve ‘Pagan şarkıları’dan farklı bir dille yazılan Ekmegin şarkısı
yoksulluğun, alın terinin, emeğin, aşkın ve yurtseverliğin anlatıldığı bir eserdir. Üç bölümden oluşan yirmidokuz şiirlik ‘Ekmegin Şarkısı’ Anadolu insanının buğdayı ekdiğinden ev sofrasına ekmek olarak gelmesine kadar olan sürelere bölünmüş, fakat değirmende ezilmesinden sonraki kısım sadece bölüm başlıklarıyla belirtilmiş, bu bölümlerle ilgili şiirler bulunmamaktadır. Ölüm yolculuğu sırasında yazdığı ve Mikayel Şamdancıyan’a okuduğu şiirler bu bölümlerin ait şiirleri olsa gerek.

Varujan’ın öldürlen kardeşleri Arşak ve Bedros (akibeti bilinmiyor) dışında 1900 yılında İstanbul doğumlu Vahan adında bir kardeş daha vardı. Vahan soykırımdan kurtularak Fransa’ya göç etmiş Isguhi adında biriyle evlenmiş ve 1948 dogumlu oğluna Varujan ismini koymuştur. Aile halen Pariste yaşamakta. Taniel Varujan’ın karısı seneler sonra İstanbul’da Armen Kapikyan ile evlenip Amerika’ya göç eder. Oğlu Hayk soyadını Varujan olarak değiştirip California eyaletinin Fresno şehrinde Fresno Bee (Fresno arısı) gazetesini yönetip baş yazarlık yapmış iki erkek çocuğu olmuş 2002 yılında ölmüştür. Oğlu Armen ise Hawaii adalarında yaşamış bir kız ve bir erkek çocuğu olmuş o da soyadını Varujan olarak değiştirmiş ve Hawaii’de ölmüştür

Varujan’ın küçük meleği Veronika İsviçrenin Cenevre şehrinde eğitim görmüş 1930’larda Amerika’ya taşınıp evlenmiş, New York şehrinde Rizzoli ve Doubleday ktapevlerinde ve New York Public kütüpanesinde çalışmıştır. 1982 yılında emekli olan Veronica hiç bir 24 Nissan anma gösterilerini kaçırmamış. 97 yaşında ölen Veronica, vasiyeti üzerine Arizona şehrinde annesinin yanına gömüldü.

Kaynaklar:
Bu yazı Eddie Arnavoudian’ın çalışmaları, Taniel Varujan’ın hayatta olan akrabalarının verdiği bilgilerden yararlanılarak hazırlanmıştır. Yazıyı hazırlarken kulanılan kitaplar ve yazılar:
1. Taneil Varoujean – Yergeri Liagadar Zhoghovadzou 1985-1987, Yerevan 3. bölüm
2. Missak Medzarentse yev Taniel Varoujeane zhamanagakidzneri housheroum 1986, Yerevan sayfa 342
3. Hamaynabadger Arevmdahay Graganoutyan, Hagop Oshagan, Beirut, 1968 bölüm 6
4. Taniel Varoujean Vasken Gabrielian, 1978, Yerevan sayf 429
5. Taniel Varoujean by Hector Rshdouni, 1961, Yerevan sayfa 289
7. Hay Knarerkouner, bölüm 1, Hrand Tamrazian, 1996, Yerevan, sayfa 189-308
8. Tanil Varoujean Barouyr Sevak bölüm 6 (Sevak’s Yerger)
9. Teotig’in Huşartzan Abril 11i Mikayel Şamdancıyan Agos Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.