İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Patrik Seçimine Doğru III

PATRİK SEÇİMİNE DOĞRU 

Değerli Okuyucular,
Bilindiği gibi üç adaylı eş patrik seçimine gidiyoruz. Adayları bütün okuyucularımızın tanıması için Hyetert kaynaklar bölümünde biyografilerine yer verdik. Ancak Başepiskopos Aram Ateşyan’ın biyografisi bu güne kadar elimize geçmediğinden sayfası boş. 

Önce bir noktayı tekrar gündeme getirmek istiyorum. Eş Patrik seçimi, öncelikle Türkiye Ermenileri, ikinci olarak dünya Ermenileri için çok önemli bir olaydır. Dünya Ermenilerinin en önemli dört makamından biri olan Türkiye Ermenileri Patriğini seçiyoruz. Seçilecek kişi hem bizim ruhani önderimiz hem de toplumun lideri olacaktır. Bu nedenle öncelikle kendi kişisel yararlarımızı, kişisel avantajlarımızı, kişisel bağlarımızı değil toplumun yararını ve geleceğini düşünerek seçim yapmalıyız. Seçimlerimiz kişiliğimizdir. 
Ne yazık ki seçimlerle ilgili bazı rahatsız edici sözler duyuyoruz. Önemli bazı hayırseverler, yöneticiler bir yandan delege adayı olmayı kabul ederken, bir yandan da anlaşılmaz bir nedenle “ne yapalım söz verdik”, “oldubittiye geldik”, hatta “önce o söyledi”, “canım ne fark eder” vb gibi hiç de savunulamayacak nedenlerin arkasına sığınıyorlar. Bunu yaparken de öncelikle kendilerini delege gösteren adayımızı küçük düşürdüklerini, onu suçladıklarını fark etmiyorlar. Daha kötüsü Patriklik makamını da küçümsüyor, yararlı olacağına inandıkları adayı seçmek yerine sadece kişisel bazı kaygılarla toplum için yararlı olacağını düşündükleri adayı desteklemedikleri izlenimini veriyorlar. Elbette her üç episkoposumuz da değerlidir ve her hangi bir kişinin ortaya çıkıp ben şu adayın topluma daha yararlı olacağını, daha uygun olduğunu düşünüyorum bu yüzden o adayı destekliyorum demesi çok saygın bir tutumdur. 
Aslında –kanımca- hayırseverlerimizin, asırlık amira esnaf sürtüşmesi gibi sürtüşmelerin yeniden ortaya çıkmaması ve kendilerinin saygın hakemler olması adına delege adayı olmamalarının doğru olacağını düşünüyorum. Yine aynı nedenle sandık seçim kurulu seçecek vakıflarımızın yönetim kurulu başkanlarının da tarafsızlık adına delege adayı olmamaları doğru olur. Bir vakfı yönetmek amacıyla seçilen kişiler, açıkça aday oldukları takdirde ister istemez ellerindeki vakıf gücünü bir adayın lehine kullanacaklardır demektir ki, bu en azından doğru olmaz ve kendinden yana olmayanları dışlamak anlamına gelir. Bu tip adaylıkların önemli bir risk oluşturacağı da açıktır. Örneğin bir semtte adaylığını koyan yönetim kurulu başkanı seçimi kaybettiği takdirde etik olarak istifa etmesi gerekir. Çünkü o semtte çoğunluk onun seçimine dolayısıyla kendisine karşı oy kullanmış olur. Duyduğuma göre Yeşilköy ve Bakırköy vakıflarımız toplu olarak delege olmama kararı almışlardır, kendilerini saygıya selamlıyorum. Umarım iyi bir örnek olur.
İkinci olarak, daha önce de yazdığım gibi öncelikle en yüksek rütbeli din adamlarımız arasından ruhani lideri seçiyoruz. Seçimi hangi aday kazanırsa kazansın gidip saygıyla elini öpecek, saygıda kusur etmeyeceğiz. Bu yüzden de özellikle eleştirilerimizde ölçülü olmalıyız. Adaylarımızın zayıf taraflarını öne çıkararak değil, adaylarımızın üstünlüklerini öne çıkararak yapılmalı seçim çalışmaları. Aksini yapar bu değerli adaylarımızı yaralar, kişiliğine zarar verirsek, seçilen kişi hem halkın gözünde hem de devletin gözünde prestij kaybeder, saygınlığı azalır. Bu yüzden her çalışmada etik değerler önde olmalı, son yıllarda moda olan Makyavelist (1) yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Amacın doğru olması yetmez, amaca ulaşmak için kullanılan araç ve yöntemlerin de etik olması, ahlaki olması gerekir. Bazı kişilerin etiğe aykır davranışları, başkalarının ahlaksızlığına gerekçe olamaz, iki eksi bir artı etmez. Hangi adayı desteklersek destekleyelim seçimin patrik seçimi olduğunu göz önünde tutmalı, adayların hiç birinin bizim karşıtımız olmadığını unutmamalıyız. Seçilsin seçilmesin her aday yine bizim episkoposumuzdur. Bütün bunlara dikkat etmezsek korkarım seçimi kim kazanırsa kazansın, bu bir Pirus (2) zaferi olacak ve topluma da geleceğimize de zarar verecektir.
Eş Patrik seçimine giderken seçim kurulundan gelen haberler çok şaşırtıcı. Eş patrik seçimi için kurulan Türkiye Ermenileri Eş Patrik seçimi müteşebbis heyetinin seçimini ve sonrasında istifalar hatta iç seçimle üye atanması gibi konuları şimdilik dikkate almazsak da gelen haberler gerçekten garip. Önce alınan haberlere göre heyet hiçbir hakkı ve yetkisi olmadığı halde eş patrik mi yoksa 85. Patrik mi seçelim konusunu gündeme getirip, tartışmaya açıyor. Ruhani Kurulun aldığı eş patrik seçimi kararına göre ve eş patrik seçimi için kurulan heyet aslında kendi varlık nedenini tartışmaya açmış oluyor. Futbol hakemliği yapmak üzere görevlendirilen hakem, basketbol hakemliği yapmaya soyunuyor. Bu kadarla kalsa iyi –umarım doğru değildir- heyet aldığı kararları Ruhani Kurulun onayına sunuyor. Bu hiç olacak şey değil. Seçim kurulunun da Ruhani Kurulun da görevleri bellidir. Müteşebbis heyet kararını kimseye onaylatmak zorunda değildir. Ruhani Kurulun da bu önerileri onaylamak ya da reddetmeye hakkı ve yetkisi yoktur. Müteşebbis Heyet patrik seçimine karar vermişse, kendileri eş patrik seçimi için seçildiklerinden, onların çekilmesi, patrik seçimi ile ilgili başka bir heyetin seçilmesi gerekir.Kaldı ki, Patrik ömür boyu seçildiği ve hala hayatta olduğu ve istifa etmediği için 85. Patrik seçimi mümkün değil.
 
Değerli okuyucular yazılacak daha çok şeyler var ama şimdilik burada keseyim. En kısa zamanda tekrar buluşmak üzere. 

(1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Pirus_zaferi  

Sevgiler.
Murat Bebiroğlu
murat.bebir@gmail.com

Yorumlar kapatıldı.